gerzekparatoneri

9 canlı efe yeniden peydah oldu! ulan sayın senarist, bu herif 4 yıl önce ölmedi mi kurguya göre? üstelik cesedini bulamadılar bile onca aramaya taramaya rağmen. eee yıllar sonra bir bakıyorsun ki adam ortaya çıkıyor. tesadüf de bu ya eski sevgilisinin yeni sevgilisiyle bir şekilde tanışıyor. tamam buraya kadar hadi ağzını açıp izleyen bizler yedik tüm numarayı. eee peki akla şu sorular gelmiyor mu;

1- efe nerede karaya vurdu?
2- nasıl ölmedi?
3- efe’yi hangi kabile buldu ve besledi ulan?
4- lütfen bi siktirip gider misiniz?

ölen adam dirilince izlemek zorunda hissettim kendimi. bi daha da bok izlerim! ha umurunuzda mı? elbette değil!

kürtçe şarkı söyleyeceğini ilan ettiği için itilip kakılan, sürgüne yollanan, memleket hasretiyle ölen adam!...

çok değil ha 10 yıl kadar zaman geçti üzerinden, bırakın insanlara kürtçe şarkı söylediği için pkk sempatizanı yaftası yapıştırılmayı, meclisin içine bizatihi pkk girdi! devletin nur topu gibi resmi kürtçe kanalı oldu... düşünmediği halde düşünüyor gösterilip damgalanan insanları bırakın bir kenara, bombasını, silahını dağda bir süreliğine bırakıp, kanlı ellerini memleketimin suyunda yıkayıp şehre inen ve güllerle karşılanan teröristleri gördük. apo hakkında konuşurken ’sayın öcalan’ diye seslenen devlet büyüğü gördük.

yahu ahmet kaya mı sempatizan, yoksa ülkenin ağzına el birliğiyle sıçan oyuncu, dolapçı, komplo teorisyeni ’ötekiler mi?’. yapmayın gözünüzü seveyim!

çelişkinin farkında mısınız?...

yeni sezonda polat alemdar’ın şekil şemal değiştirme faaliyetine gireceğini haykıran dizi. anlamadığım şey bu polat yıllar yıllaar önce, dizi yeni başladığı zamanlarda yüzünü değiştirmemiş miydi zaten? nasıl iş bu arkadaş? yaz boz tahtası mı lan bu? yok ben bunu beğenmedim değiştir, yok ben hayatımı değiştirmek istiyorum boz doktor. bu ne lan?

bak bu polat’ın başına gelen her uğursuzluk geçirdiği estetik ameliyatlar sebebiyle alın yazısının götüne kaymasından. kesin!

http://www.timsah.com/pelin-batunun-canli-yayinda-kedi-avi/qdvv0cz_8rf

böyle de enteresan bir program. daldan dala atlıyorlar sürekli. kah sanat musikisiyle meşk edip, kah istanbul’un fethinden bahsedip, kah stüdyoda kedi avına çıkıyorlar. güleyim mi, ağlayayım mı bilemedim ben onu...

pezevenk diyemeyen kişidir. canlı yayında üstüne basa basa ’zevk pezeveengi’ diye haykırınca da komik olmuştur. buyurunuz;

http://videonuz.ensonhaber.com/izle/pelin-batu-canl-yay-nda-k-f-r-etti

edit: ilk pezevenk gafından sonra esprisi bu deyip kapatmıştım videoyu. az önce izledim, izlemez olaydım. kafam karıştı lan! bir bok anlamadım anlattıklarından. siz en iyisi pezevenk lafını duyar duymaz kapatın. ya da vazgeçtim, hiç izlemeyin. valla bak...

’yalanını yiyim’ diye cevap verdiğim tümcedir.

’gitsem ne olacak sanki?’ diye düşünmüş olması mümkün olan seçmendir. en büyük yanlışı yapmıştır. ben gitseydim, o gitseydi belki böyle olmazdı diye de ömrü boyunca vicdan azabı çekmelidir. olur da çocukları, torunları mutlu yarınlar göremezse ’bu durumun suçlularından biri benim’ diye kahrolmalıdır. öyle!

yargılansın yargılanmasına da sırf o zamanlarda canın yandı diye ve sırf şimdi de kenan evren cezasını çeksin diye sandığa gidip evet demek de neyin nesi yahu? aradan çeyrek yüzyıl geçmiş bir kere. hem benzer ve güzide bir örneği necmettin erbakan’ın caanım villasındaki ev hapsi sayesinde görmedik mi biz? e malum ki şimdi kenan evren ömrü vefa eder de bir ceza alırsa, tıpkı erbakan gibi paşa paşa cezasını çekecek. zira yaşlı, yaşlandı. ihtilal sabahı televizyonlarda gördüğünüz o adam değil artık kendisi...

güzel ülkemin, güzel vatandaşımın bir kez daha dumurlardan dumur beğenmesini sağlayan bir kılıçdaroğlu hareketidir. şoförüne, yardımcısına atıyorlar şimdi boku ama be sayın kılıçdaroğlu, güzel insan; referandum günü oyu ankara’da kullanacağın belliyken senin istanbul’da ne işin var?

imam osurursa cemaat ne yapsın a dostlar?

ve son olarak söylemeden geçemeyeceğim, her siyasi lider gibi bu hareketinden sonra bana göre kılıçdaroğlu da balon gibi sönmüştür. şimdi istediği kadar bağırsın meydanlarda. dinlemem ben arkadaş! bu zamana kadar ki şovu için kendisini tebrik eder ve şunu eklemek isterim;

’show must go on!’

#969623


yıkılmadım ayaktayım demek istiyorum kendisine. o değil de asıl yatmak istediğimde yatak yerine balkona gidersem halim nice olur bilemiyorum. parmaklıklar çok alçak da...

ilişki denmeyecek türdür. eğlence denilsin, zaman geçirmek denilsin bir şey denilsin işte ama ilişki değildir. çünkü eğer ilişki başlamıyorsa ve başlamamasına rağmen görüşmeler de bitmiyorsa mutlaka arada bir menfaat vardır. ya yatak odaları rengarenktir ya da gezmeyi eğlenmeyi seviyorlardır ve uyarlar böylece birbirlerine ama arada ne romantizm ne de çekim vardır. en tehlikelisi ise bir tarafın kendini arada bir ilişki olduğuna inandırması ve bunu hayal dünyasında yaşamasıdır. evet öyledir...

yaklaşık bir saat kumanda aramak, evin altını üstüne getirmek ve tam vazgeçtim dediğin anda buzdolabını açıp su içecekken kumandayla karşılaşmak!!!


(bkz: erken bunama)

#969313

algıdaki eksiklikler bende mi kendisinde mi çözemedim??? bakınız;

’ben yine bu entryi okuyan kitlenin bizzatihi kendisine soruyorum. siz hic erkeklerin zerre donup bakmadigi mini etekli bir bayanin ertesi gun ve daha sonraki gunler mini etek giydigini gordunuz mu?’

-sevgili jedi; kadınlar mini eteği yahut kendilerini güzel gösteren diğer giysileri erkekler için değil önce kendileri, sonra da diğer kadınlar için giyerler. bu her ne kadar siz erkeklerin anlayamadığı ve asla anlayamayacağı bir şey olsa da gerçek aynen böyledir...


’kiskanmazsin "ay sen beni sevmiyorsun, hic kiskanmiyorsun" diye hayatiniz cehenneme dondurulur, kiskanirsin "off ne macosun ya, cagda$ ol biraz ya lutfen amağğ" diye cagda$lik dersi verilir’

-her şeyin fazlası zararlıdır . bahsi geçen kıskançlık belirtilmemiş olsa da fazla olandır.

’yahu canim arkada$im ve senin zihniyetindeki diger sevgili bayanlar, hanimefendiler. kiskanalim mi kiskanmayalim mi, allahiniz varsa bir karar verin lan, cakicam elimin tersi ile iki uc tane!’

-kıskanınız efendim kıskanınız. öküzlük yapmadan kıskanınız.

’ben öldüm misal? bir sevgilim vardi, senin icin ölürüm demi$tim inanmadi kari, gittim öldüm geldim bu sefer de hortlak gormu$ gibi kacti kahpe!’

-ölümün mecazi anlamda kullanıldığını belirtmeye gerek duymadım. anlaşılabileceğini düşünmüştüm! bahsi geçen tür ’ölürüm aşkından’ diye naralar atıp 3-5 gün sonra başka kadının kollarında huzur bulan türdür. ’ ’aşkından ölürüm’ deyip de ölen erkek gördünüz mü?’ benzetmesinde ölmek fiili çok üzülmek, kahrolmak anlamında kullanılmıştır. yoksa kimse ölmesin yahu. herkes yaşasın.

’bak burada da nezaketimizi ele$tirmi$sin. sirf sizi kirmamak ugruna bunlari soyluyorum buna minnet duymuyorsun da boyle soyledigimiz icin ele$tiriyorsun. e kendin de soylemi$sin ama "sizden iyisini buldugunda" demi$sin, buldurtmayin o halde arkada$im, en iyisi siz olun?!’

-nezaket buysa lütfen öküz kalın!

son olarak eklemeyi borç bilirim ki; alakalı kelimelerin hiçbiri anlık hezeyan sonucu yazılmamıştır. kaynak kıçım da değildir. yıllar süren araştırmalara dayanmaktadır.

evet anlaşılmaz yaratıklarız biz! fakat anlayamadığım şey bahsi geçen özelliklerin tümü kendinde mevcut da ondan mı bu isyanı acaba? ha eğer öyleyse üzülmeyin efendim, mevzunun başında ne diye çıktık yola?

erkek milleti değil mi hepsi aynı...

cenazedeydim... en yakın arkadaşımın, kardeşimin babaannesi ölmüştü. üstelik ben de çok severdim kendisini. pamuk gibi, şeker gibi bir kadındı... neyse konu o değil. alıştırmıştık zaten kendimizi onun ölmesi fikrine ama dost zannettiğim insanların gerçek yüzlerini görmeye henüz hazır değildim. yaşıyorum çünkü, nefes alıyorum. dostların, dostluğun ne denli mühim olduğunu biliyorum... insanlar ağlaya ağlaya yanımızdan geçerken göz göze geldik birden kardeşimle. aynı şeyleri düşünüp aynı şeye lanet ediyorduk aslında. konuşmadan anlaşabiliyorduk yılların verdiği tecrübeyle. hayatımızda var olan, üstelik ’dost’ bu diye koruduğumuz, kolladığımız, konduramadığımız kimseler yoktu yanımızda. oysa iyi günlerde hep birlikteydik yıllardır... sonra telefonda eskilerden bir ses duydum ’hemen geliyoruz. bir şeye ihtiyaç var mı?’ diyen. çocukluk yıllarımızdan kalma ne kadar anı varsa hepsinin sahibiydiler telefonun ucundakiler. fakat artık ne çocuktuk ne de yıllardır bir tek iyi günümüz olmuştu birlikte… yine de telefonun ucunda ve çok geçmeden de yanımızda onlar vardı. her şey bitene kadar da bırakmadılar elimizi. giderken ‘bir ihtiyaç olursa…’ dediler… hayatın ve insanların tuhaf olduğunu biliyordum bilmesine de bugün öğrendiğim başka bir şeydi… gerçek dost; yıllarca görüşmesen bile en zor anında elini tutup omzuna yaslanabildiğindir… dost görünüp maske takan insanlar da nevrotik sayıklamalarıma kahraman oldular bugün… ve kendimi bir kez daha tebrik ettim başarılı seçimlerimden ötürü! öptüm, tşk, bye…

doğrudur efendim!

siz hiç daha iyisini bulduğunda ’sorun sende değil bende’ demeyen erkek gördünüz mü?

siz hiç seksi ikinci planda tutan erkek gördünüz mü?

siz hiç önünden mini eteğiyle arz-ı endam eden bağyana gözünün ucuyla da olsa bakmayan bir erkek gördünüz mü?

siz hiç ’senin için ölürüm’ deyip de ölen erkek gördünüz mü?

siz hiç ’sen yorulma hayatım, bugün de ben ütülerim çamaşırları’ diyen bir erkek gördünüz mü?

siz hiç ’sen olmazsan başkası da olmaz’ deyip siz olmadığınızda hayatınıza başkasını sokmayan erkek gördünüz mü?

siz hiç ne kadar ’kıskanmıyorum’ dese de gerçekten kıskanmayan bir erkek gördünüz mü?

siz hiç sosyal ortamınızda erkekler daha fazla olduğu için söylenmeyen erkek gördünüz mü?

siz hiç ’ben sana değil insanlara güvenmiyorum’ demeyen erkek gördünüz mü?

siz hiç diğer erkekleri kötülemeyen bir erkek gördünüz mü?


ben görmedim! aptal romantik komedi filmleri hariç hiçbir yerde görmedim! bu özelliklerden bir tanesi bile tutanı bilen, duyan, gören varsa bir zahmet bana ulaşsın. lütfen!...

diyaloğa dahil olmadan bir entry girip çıkıcam müsadenizle...

sayesinde moderasyonun bile forum tadında entry girdiğini görmüş bir canlı olarak vay anasını sayın seyirciler demek istiyorum. öyle ortaya ha, kimse almasın üstüne.

emeğe saygı diyor ve +rep veriyorum. bu kim alırsa onun olsun.

öptüm, tşk, bye!

dışarı çıkmak için hazırlanan hatun kişi sorar;

+ aşkım nasıl olmuşum?
- ?? o ne müberra?
+ e pantolon hayatıımmm...
- ben sana pantolon giyme demedim mi?
+ o zaman etek giyip geleyim?...
- ne eteği yaa? delirtecek misin sen beni? etekmiş pehhh!!!
+ ne giyeyim murtaza? etek yok, pantolon yok! ne giyeyim nee??
- bilmiyorum... düşünmem lazım!
+ çıplak mı çıkayım dışarı?
- yok dışarı falan çıkmak tamam. otur oturduğun yerde. bundan sonra bakkala gitmek de yok. ben alırım neye ihtiyacın varsa!!
+ ???!!!!!


formasını giyip hazırlanmış erkek kişisi;

+ ben çıkıyorum hayatımmm...
- nereye mahmut?
+ maça gidiyorum aşkım. çocuklarla maç izleyeceğiz.
- maç ha maaçç??
+ evet aşkım maç!?
- peki maça giderken neden parfüm sıkıyorsun? cevap ver, cevap ver!
+ hasbinallaahhh! hasta mısın kızım? ne alakası var?
- ben biliyorum seni kesin kızlarla buluşacaksın bu da kamuflajın. ben de gelicem işte ben dee!!!
+ ???? yok kesin hastasın sen!

bu ve benzeri formlarda görülür... insanın canına kast eder...

her haliyle aşık olunan, kendisine zorla aşık eden yer. trafiği, nemi hatta ve hatta sıcağı bile çekilir güzelliği uğruna... bir kere gittiyseniz bilin ki bir daha gideceksiniz. ve aklınızı bodrum’da bırakacaksınız...

şimdi gümüşlük’te rakı balık yapmak vardı...

ar-tek dersidir. hoca tahtada umarsızca denklem çözmektedir. denklemde konuyu anlamakla ilgili bir sıkıntı yaratmamasına rağmen bir rakam hatası vardır. hoca ya görür ya görmez aynı hatalı rakamla denklemi çözmeye devam eder... yani mühim olan çözüm yolundaki rakamlar değil, denklemin kendisidir. fakat detaylarda boğulan arkadaşlardan biri hocaya seslenir;

- hocaaammm yalnız oradaki rakam 5 değil 8 olacaaakk!!!
+ işte sonra da bu noktaya varılır arkadaşlar...

(takriben 2 dakika sonra)

- hocaaamm siz öyle çözüyorsunuz ama o 5 değil 8 olacaakk bıdıbıdıbıdııı....
+ ama yine de bu yoldan da gidebilirsiniz...

(2 dakika sonra daha)

- ama hocaaaamm o rakam 5 değil 8 olacak!!
+ ( tahtadaki 5 rakamını muhteşem bir hırsla silerek) al kızım! şimdi rahatladın mı????
- ????!!!!!

bir önceki entry de bahsi geçen ders ve aynı hoca serüvenlerine tam gaz devam etmektedir. tarihi geçmiş fakat yine de ısrarla verilmek istenen bir ödev için hocanın kapısı şahsımca çalınır;

+ hocam ödevin tarihi geçti de acaba şöyle mi yapsam yoksa böyle mi?
- hımmmmm???
+ yani aslında şu şekilde de olur ama ben böyle yapmayı uygun gördüm. siz ne dersiniz?
- öyle de yapsan kalacaksın, böyle de yapsan kalacaksın. hiç boşuna zahmete girme evladım.
+ !!!!!!!!