editorunun ozel notudur.
senin o mubarekopuyorum annecigim. sana hic siir yazmadim. sen benim icin siirsin zaten, ve senin bu siirini omur boyu kalbimde tasiyacagim.(bkz: buyudun bebegim)
corba olarak pisirilinceye kadar, tarhananin yapim asamasioldukca, emek ve sabir isteyen bir seruvendir.
once un ve mayadan sut ile yogrulmak suretiyle hamur hazirlanir. bir gece ilik bir ortamda uzeri kapatilarak bekletilir. yogurt suzme olarak kullanilir ya bir tulbent yardimiyla ya da direk suzme yogurt alinarak, kabarmis olan hamura ilave edilir, bunun haricinde yore yore degismekle birlikte yaygin olarak kirmizi biber salcasi, cekirdekleri alinmis taze dometes, kuru nane, kekik, kara biber de eklenerek hamur iyice yogrulur...
tekrar dinlenip kabarmasi beklenir, bu da gerceklesince, ozel suzgec ya da kevgir dedigimiz aletin yardimiyla tarhana hamuru ufalanir. ufalanan tarhana bir ortunun uzerine yayilmak suretiyle gunes altinda kurutmaya alinir. havanin durumuna gore gunde uc bes kez bir kasik yardimiyla karistirilarak butun tanelerin iyice kurumasina ozen gosterilir. kuruyan tarhana buradan alinarak kavanozlarda saklanir.
hazir corba gibi kolaylikla tencereye bir kac kasik birakilir, su ilavesiyle yavas yavas taneler iyice ezilinceye kadar kaynatilir. uzerine tereyagi nane kirmizi biberle hazirlanacak sos gezdirilir. arzuya gore beyaz peynir veya diger peynir cesitleri da uzerine ufalanarak sevise sunulur.
anadoluda, sonbaharda evlerde imece usuluyle yapilan bu guzel geleneksel corba, yapim asamasi zahmetli olmasina ragmen sofralarin vazgecilmezidir. ve tek basina bile icerdigi zengin vitamin ve protein ozelliklerinden dolayi, hem doyurucu hem besleyici bir yemek olarak yenilmesi yeterlidir. afiyet olsun
once un ve mayadan sut ile yogrulmak suretiyle hamur hazirlanir. bir gece ilik bir ortamda uzeri kapatilarak bekletilir. yogurt suzme olarak kullanilir ya bir tulbent yardimiyla ya da direk suzme yogurt alinarak, kabarmis olan hamura ilave edilir, bunun haricinde yore yore degismekle birlikte yaygin olarak kirmizi biber salcasi, cekirdekleri alinmis taze dometes, kuru nane, kekik, kara biber de eklenerek hamur iyice yogrulur...
tekrar dinlenip kabarmasi beklenir, bu da gerceklesince, ozel suzgec ya da kevgir dedigimiz aletin yardimiyla tarhana hamuru ufalanir. ufalanan tarhana bir ortunun uzerine yayilmak suretiyle gunes altinda kurutmaya alinir. havanin durumuna gore gunde uc bes kez bir kasik yardimiyla karistirilarak butun tanelerin iyice kurumasina ozen gosterilir. kuruyan tarhana buradan alinarak kavanozlarda saklanir.
hazir corba gibi kolaylikla tencereye bir kac kasik birakilir, su ilavesiyle yavas yavas taneler iyice ezilinceye kadar kaynatilir. uzerine tereyagi nane kirmizi biberle hazirlanacak sos gezdirilir. arzuya gore beyaz peynir veya diger peynir cesitleri da uzerine ufalanarak sevise sunulur.
anadoluda, sonbaharda evlerde imece usuluyle yapilan bu guzel geleneksel corba, yapim asamasi zahmetli olmasina ragmen sofralarin vazgecilmezidir. ve tek basina bile icerdigi zengin vitamin ve protein ozelliklerinden dolayi, hem doyurucu hem besleyici bir yemek olarak yenilmesi yeterlidir. afiyet olsun
gerceklestirildigi taktirde, benim de cok severek kullanacagim bir sozluk themesi olacaktir.
boyle bir gercek askin belgesinin, dekor ve atmosferinde, daha ne umut ve sevgi dolu entryler kasarim ben de, dedigim basliktir...hayirlisiyla insallah...
boyle bir gercek askin belgesinin, dekor ve atmosferinde, daha ne umut ve sevgi dolu entryler kasarim ben de, dedigim basliktir...hayirlisiyla insallah...
bir gun...
cok gerektigi icin bu tip trafik suclarinin anlatilabildigi, anlatirken insanligindan utanarak, yerin dibine gecildigi...en gec iki hafta icinde mahkemede ifade verip sahitlerin huzurunda bir daha yapilmayacagin soz verildigi...ve bunu yapan her kisinin, anasindan dogduguna pisman edilecek kadar buyuk bir cezayla odemekle yukumlendirildigi, her ay odemek gereken araba sigortasinin neredeyse ikiye katlandigi uygar dunya gunlerini, ulkemizde paylasmak umuduyla...
cok gerektigi icin bu tip trafik suclarinin anlatilabildigi, anlatirken insanligindan utanarak, yerin dibine gecildigi...en gec iki hafta icinde mahkemede ifade verip sahitlerin huzurunda bir daha yapilmayacagin soz verildigi...ve bunu yapan her kisinin, anasindan dogduguna pisman edilecek kadar buyuk bir cezayla odemekle yukumlendirildigi, her ay odemek gereken araba sigortasinin neredeyse ikiye katlandigi uygar dunya gunlerini, ulkemizde paylasmak umuduyla...
ozellikle universite ogrenciligi esnasinda hayata dair cektigim unutulmaz fotograflarinicinde bunlarin yeri apayridir.
sabahin safak vakti, uykunuzdan, ne dedigi pek anlasilamayan megafondaki sesle uyanmak,
-hede firmasinin degerli yolculari hode dinlenme tesislerine hos geldiniz. otobusunuz yarim saat dinlenme ve ihtiyac molasi vermistir.ihtiyac sonrasi otobusteki yerlenizi almaniz onemle rica olunur, tesislerimizi tercih ettiginiz icin tesekkur eder hayirli yoculuklar dileriz, caylar sirkettendir.ama bakin nasil ezberlemisim, yillarca uzerinde calisilan hedeler unutulmuyor demek ki...
neyse, bu fotograflarin icinde bana cok enterasan gelen bir tanesini paylasmak istiyorum.
her cesit yemegin sunuldugu camekan seklindeki dolaplarin onunden gecerken, sabah oldugu icin, insan birakin yemesini, gormek bile istemez o yagli yemekleri...cok cogu, alirsin bir simit veya pogaca yaninda cay,oturur yersin di mi?
yurdum insanlarindan bazilarinin, sabahin bes veya altisinda, o yagli yagli musakkalara, imam bayildilara, karni yariklara, biber dolmalarina, tas kebaplarina, kuru-pilavlara, hayatlarinda hic yemek gormemis gibi buyuk bir aclikla saldirip, o erken vakitte bunlari buyuk bir istahla mideye indirip, uzerine de irmikle yapilmis revani turu bir tatliyi yedikten sonra...
daha yedi veya sekiz saat kadar, nasil yolculuk yapabildiklerini hala cozebilmis degilimdir.
sabahin safak vakti, uykunuzdan, ne dedigi pek anlasilamayan megafondaki sesle uyanmak,
-hede firmasinin degerli yolculari hode dinlenme tesislerine hos geldiniz. otobusunuz yarim saat dinlenme ve ihtiyac molasi vermistir.ihtiyac sonrasi otobusteki yerlenizi almaniz onemle rica olunur, tesislerimizi tercih ettiginiz icin tesekkur eder hayirli yoculuklar dileriz, caylar sirkettendir.ama bakin nasil ezberlemisim, yillarca uzerinde calisilan hedeler unutulmuyor demek ki...
neyse, bu fotograflarin icinde bana cok enterasan gelen bir tanesini paylasmak istiyorum.
her cesit yemegin sunuldugu camekan seklindeki dolaplarin onunden gecerken, sabah oldugu icin, insan birakin yemesini, gormek bile istemez o yagli yemekleri...cok cogu, alirsin bir simit veya pogaca yaninda cay,oturur yersin di mi?
yurdum insanlarindan bazilarinin, sabahin bes veya altisinda, o yagli yagli musakkalara, imam bayildilara, karni yariklara, biber dolmalarina, tas kebaplarina, kuru-pilavlara, hayatlarinda hic yemek gormemis gibi buyuk bir aclikla saldirip, o erken vakitte bunlari buyuk bir istahla mideye indirip, uzerine de irmikle yapilmis revani turu bir tatliyi yedikten sonra...
daha yedi veya sekiz saat kadar, nasil yolculuk yapabildiklerini hala cozebilmis degilimdir.
dunyada olmasi gereken ekolojik evrimi bozan... martilari, copluklere yonlendiren, insanoglunun sonu gelmez hirslari ve hasletleridir.
marti ne yapsin simdi, denizde balik kalmamis, kalanlari avlayanlar, onlarla paylasmamak icin onlari avlamaya baslamis...
o da katik bulamayinca bari simit olsun deyip, insanlarin simitlerine goz dikmis...
suclu mudur bu hayvan, onun da yuvasi var onu da bekleyen kucuk marticiklar var.
artik ne yapacaktir marti, simit bile olsa bunun mucadelesini verecektir.
onu baliklardan mahrum edip simitlere mahkum eden bizler utanmali, kendiliklerimizden simidi onun gorebilecegi yere birakmaliyizdir. kavgaya, calima gerek yoktur. ekoloji bozulsa bile insanin vicdan adaleti saglam olmalidir. evdeki bayat ekmek turu ne varsa, usenmeyip onlara tasinmali, cope atilmamalidir.
marti ne yapsin simdi, denizde balik kalmamis, kalanlari avlayanlar, onlarla paylasmamak icin onlari avlamaya baslamis...
o da katik bulamayinca bari simit olsun deyip, insanlarin simitlerine goz dikmis...
suclu mudur bu hayvan, onun da yuvasi var onu da bekleyen kucuk marticiklar var.
artik ne yapacaktir marti, simit bile olsa bunun mucadelesini verecektir.
onu baliklardan mahrum edip simitlere mahkum eden bizler utanmali, kendiliklerimizden simidi onun gorebilecegi yere birakmaliyizdir. kavgaya, calima gerek yoktur. ekoloji bozulsa bile insanin vicdan adaleti saglam olmalidir. evdeki bayat ekmek turu ne varsa, usenmeyip onlara tasinmali, cope atilmamalidir.
(bkz: mor cati)
sen dogdugun da,
tanrinin mucizesiydin bana,
ilk uc gun, gozumu hic,
kirpmadan seni izledim,
uyuyup da uyaninca yanimda,
bulamam diye korktum.
nazar edeceksin cocugunu,
bakma artik oyle dediler...
renkli bir dunyan olsun istedim,
butun duvarlarini odanin,
cicekli rengarenk,
sumerbank basmalariyla kapladim.
hic barbi bebekle oynamadin,
bebeklerin hep suratlarini boyardin.
sen aysegul kitaplarini severdin,
susam sokagini izlerdik birlikte...
ilkokula basladigin gunlerde,
eve gidemedim, sen beni gormedin hic,
ben yandaki cay bahcesinde nobetteydim,
ozluyordum seni...
tenefuslerde,
uzaktan bakip hasret giderirdim.
sen kulaclarken havuzlarin sularini,
ve herkes adini hep bir agizdan haykirirken,
sen o madalyalari aldiginda kursude,
icim cosardi, gururdan mutluluktan,
seni alkislarken aglardim.
yaptigin resimleri izlerken galerilerde,
bu benim bebegim, bu benim bebegim deyip,
haykirmak gelirdi icimden...
sen de hic yanilmadim.
sen bana tanrinin verdigi,
en guzel nimettin,
sana ne verdim se, sen hepsini hakettin.
cogaltarak mutluluklari bana geri verdin.
sana butun sutum emegim helal olsun.
buyudun artik bebegim.
sen bu gurbet diyarinda,
once bir turk kizi olarak,
sonra bir dunya insani olarak,
nasil yasaman gerektigini, kendin ogrendin.
ve simdi sen bana ogretiyorsun,
hevesle, sevgiyle ogreniyorum seninle,
yeniden herseyi...
buyudun artik bebegim.
iyi ki hayatimda sen varsin, bebegim.
tanrinin mucizesiydin bana,
ilk uc gun, gozumu hic,
kirpmadan seni izledim,
uyuyup da uyaninca yanimda,
bulamam diye korktum.
nazar edeceksin cocugunu,
bakma artik oyle dediler...
renkli bir dunyan olsun istedim,
butun duvarlarini odanin,
cicekli rengarenk,
sumerbank basmalariyla kapladim.
hic barbi bebekle oynamadin,
bebeklerin hep suratlarini boyardin.
sen aysegul kitaplarini severdin,
susam sokagini izlerdik birlikte...
ilkokula basladigin gunlerde,
eve gidemedim, sen beni gormedin hic,
ben yandaki cay bahcesinde nobetteydim,
ozluyordum seni...
tenefuslerde,
uzaktan bakip hasret giderirdim.
sen kulaclarken havuzlarin sularini,
ve herkes adini hep bir agizdan haykirirken,
sen o madalyalari aldiginda kursude,
icim cosardi, gururdan mutluluktan,
seni alkislarken aglardim.
yaptigin resimleri izlerken galerilerde,
bu benim bebegim, bu benim bebegim deyip,
haykirmak gelirdi icimden...
sen de hic yanilmadim.
sen bana tanrinin verdigi,
en guzel nimettin,
sana ne verdim se, sen hepsini hakettin.
cogaltarak mutluluklari bana geri verdin.
sana butun sutum emegim helal olsun.
buyudun artik bebegim.
sen bu gurbet diyarinda,
once bir turk kizi olarak,
sonra bir dunya insani olarak,
nasil yasaman gerektigini, kendin ogrendin.
ve simdi sen bana ogretiyorsun,
hevesle, sevgiyle ogreniyorum seninle,
yeniden herseyi...
buyudun artik bebegim.
iyi ki hayatimda sen varsin, bebegim.
simdi bir insanin boyle bir sikayeti varmis ama bunu doktor; hidayet sifaete yazamamis da, belki birileri bir sey biliyordur bu konuda seklinde buraya gondermisben de gene sevkat duygulari uyandirmistir. doktor degilizdir elbet. lakin, soyle bir tavsiyemiz olabilir bu kisiye, pc karsisinda iki saatten fazla oturmamasi gerekiyor, yazik yani goz kaslari zorlanmis iste besbelli...bir de poset cay veya normal cay da olur, poset ise cay gerek yok ama digerinden ise tulbentin icinde veya pecete de olur, cayin posa kisminin suyunu, hafif cikardiktan sonra buzdolabinda bes on dakika kadar bekletip goz kapaklarinin uzerinde tutsun, faydasini gorecektir, insallah... sifalar diliyorum gecmis olsun...
baskalari, kimdir bu baskalari?
bizim gibi dusunmeyenler mi?
bizi sevmediklerini dusunduklerimiz mi?
bizi kiskanadiklarini dusunduklerimiz mi?
kimdir bunlar komsular mi yada sokaktan gecen insanlar mi, aile cevresi mi, okul yada is cevresi mi?
once insan, ne kadar uygar dunyanin icinde yer alabildigini kendisi gormelidir. kendi uygarligini once kendine ispat etmelidir.
uygar dunya, kisinin once kendini sevmesine, kendine saygi duymasina, ozgurlugunun sinirlarinin, diger kisinlerin ozgurluk sinirinda bittiginin kavranmasina onem verir. bunlari kendinde hisseden, yeterince uygar olduguna once kendisi inanan kisi asla baskalari ne diyecek diye hareketlerini sozlerini, dusuncelerini baski altinda tutmaz o nereye kadar gidebilecegini bilir bunun bilinciyle hareket eder...
otokontrol olarak bilinen gercek de budur, uygar insan kendi ayarlarini kendine once yine kendisi verir, bu eylemi ya da uyarilari baskalarina birakmaz...baskalari ne der diye de yasamaz.
bizim gibi dusunmeyenler mi?
bizi sevmediklerini dusunduklerimiz mi?
bizi kiskanadiklarini dusunduklerimiz mi?
kimdir bunlar komsular mi yada sokaktan gecen insanlar mi, aile cevresi mi, okul yada is cevresi mi?
once insan, ne kadar uygar dunyanin icinde yer alabildigini kendisi gormelidir. kendi uygarligini once kendine ispat etmelidir.
uygar dunya, kisinin once kendini sevmesine, kendine saygi duymasina, ozgurlugunun sinirlarinin, diger kisinlerin ozgurluk sinirinda bittiginin kavranmasina onem verir. bunlari kendinde hisseden, yeterince uygar olduguna once kendisi inanan kisi asla baskalari ne diyecek diye hareketlerini sozlerini, dusuncelerini baski altinda tutmaz o nereye kadar gidebilecegini bilir bunun bilinciyle hareket eder...
otokontrol olarak bilinen gercek de budur, uygar insan kendi ayarlarini kendine once yine kendisi verir, bu eylemi ya da uyarilari baskalarina birakmaz...baskalari ne der diye de yasamaz.
"ana" maksim gorki’nin, devrimcilikten hapise giren oglu icin, tum cehaletini silerek, kendini yetistirip oglunu kurtarmak ugruna verdigi, kutsal mucadeleyi anlatan kitabi... o, tum zamanlarin en iyi anne biyografisidir, altiyuz sayfadir bu kitap ve ilk uc yuz sayfada gorki sadece ana’yi tasvir eder.
ben bu kitabi okudugumda, kariyer yapmaya hazirlaniyordum, fikrimi degistirdim ana oldum, kariyer pesinden geldi...ana oldugum andan itibaren tipki gorkinin ’ana’ kitabindaki ana gibi baktim olaylara ve hala oyle devam ediyorum...beni olmasi gereken zamandan once analik duygulariyla tanistirip, icimde yasanmamis genclik duygularinin sakli kalmasina sebep olmus...ama o yasanmamis duygulari, bugun hala, cikarip cikarip cocuklarimla paylasabilmek mutlulugunu bana saglamis, kitaptir "ana"...
gorki’nin siyasi kimligi bana hep agir gelmistir...ana’daki tadi ve lezzeti hicbirinde bulamamisimdir eserlerinin...belki de bu pencereden kurtaramamisimdir kendimi, tam bilemiyorum...
benim icin nazim hikmet en buyuk sairdir, nazim hikmetin en buyuk dedigi sair ise maksim gorkidir.
iste nazim hikmet’in maksim gorki tasviri;
"yeryuzundeki butun gerici kuvvetlerin, barisi ve milli bagimsizlik dusmanlarinin, fasistlerin ve her cesit yalanci, duzmece demokratlarin en korktuklari yazicilardan biri de maksim gorki’dir. neden? cunku maksim gorki yalniz kendi halkina degil butun halklara yurtlarini, hurriyeti, barisi ve birbirlerini sevmeyi ogretir. cunku o, insanin, insanligin geleceginden, guzel gunler goreceginden emindir. cunku o, emekci insani, koluyla, kafasiyla calisan insani, yeryuzunun gercek, biricik efendisi sayar. gorki, insanlar yasadikca
yasayacaktir. cunku yeyuzunun en buyuk sairidir."
nazim hikmet ran
ben bu kitabi okudugumda, kariyer yapmaya hazirlaniyordum, fikrimi degistirdim ana oldum, kariyer pesinden geldi...ana oldugum andan itibaren tipki gorkinin ’ana’ kitabindaki ana gibi baktim olaylara ve hala oyle devam ediyorum...beni olmasi gereken zamandan once analik duygulariyla tanistirip, icimde yasanmamis genclik duygularinin sakli kalmasina sebep olmus...ama o yasanmamis duygulari, bugun hala, cikarip cikarip cocuklarimla paylasabilmek mutlulugunu bana saglamis, kitaptir "ana"...
gorki’nin siyasi kimligi bana hep agir gelmistir...ana’daki tadi ve lezzeti hicbirinde bulamamisimdir eserlerinin...belki de bu pencereden kurtaramamisimdir kendimi, tam bilemiyorum...
benim icin nazim hikmet en buyuk sairdir, nazim hikmetin en buyuk dedigi sair ise maksim gorkidir.
iste nazim hikmet’in maksim gorki tasviri;
"yeryuzundeki butun gerici kuvvetlerin, barisi ve milli bagimsizlik dusmanlarinin, fasistlerin ve her cesit yalanci, duzmece demokratlarin en korktuklari yazicilardan biri de maksim gorki’dir. neden? cunku maksim gorki yalniz kendi halkina degil butun halklara yurtlarini, hurriyeti, barisi ve birbirlerini sevmeyi ogretir. cunku o, insanin, insanligin geleceginden, guzel gunler goreceginden emindir. cunku o, emekci insani, koluyla, kafasiyla calisan insani, yeryuzunun gercek, biricik efendisi sayar. gorki, insanlar yasadikca
yasayacaktir. cunku yeyuzunun en buyuk sairidir."
nazim hikmet ran
karamsar olmamak- cesaretli olmak, calismak- calismadigin zamanlarda da okumak bilinclenmek, sadece kendi isi ve kazanciyla ugrasmak-kimsenin yerinde olmayi duslememek, haklarini savunabilecegin yere kadar legal yollardan savunmak - bunlari istemekten vazgecmemek, rusvet almamak-rusvet vermemek, torpil yapilmasini istememek- torpil yapmamak, vergilerini odemek oderken dememek-bunlarin sana hizmet olarak donecegine inanmak, cocuklarini yetistirirken onlara bu ulkenin kudsiyetlerini iyi anlatmak-din egitimini manevi guc olarak-siyasi ve sekilci olmadan verebilmek, medyanin dumen suyuna cark olmamak- kalitesiz programlari seyretmemek, dunyada yasayan butun canlilarin en az insanlar kadar yasam haklari oldugunu kabul etmek-onlari korumak, her tur etnikten gelen insanlara saygi duymak-yasamak, bir agac gibi tek ve hur ve bir orman gibi kardescesine
ataturk’umuzun cok daha agir sartlarda bu vatana ve insanina guvenip el ele- yurek yurege-omuz omuza, ulkeyi karanliklardan cikartip aydinliga kavusturdugunu unutmamak.
ve bu ulkenin ne olursa olsun ve zamanlarin icinde bir zaman,
"bir gun yeniden adam olacagina inanmak"
ataturk’umuzun cok daha agir sartlarda bu vatana ve insanina guvenip el ele- yurek yurege-omuz omuza, ulkeyi karanliklardan cikartip aydinliga kavusturdugunu unutmamak.
ve bu ulkenin ne olursa olsun ve zamanlarin icinde bir zaman,
"bir gun yeniden adam olacagina inanmak"
babanin mesleginin, kaptan olmasi durumunda ise; gorus mesafesi ve zamani, uzak ara olacagindan durum cok daha hazindir.
- sen ilkokuldaydin degil mi kizim.
+ ilkokul degil baba, ilkogretim di o, ve biteli yillar oldu.
- yani...
+ ipucu yok, bu sefer bileceksin babacigim.
- bak suna bak, universiteye gidiyormus gibi havali havali sinav yapiyor beni aklinca...
+ yasasin bildi babam, anne duydun mu! babam universiteye gittigimi bildi hemen, bu sefer...
- hey tanrim, demek kizim universiteli olmus, bir daha ki gelisimde de, hayir bunu duymak istedigimi sanmiyorum.
+ yok, oyle hemen evlenmiycem korkma babacigim. once kariyer, sonra evlilik dusunuyorum. herhalde o ara gorusebiliriz, daha uzun zaman var bunlarin gerceklesmesine...
- zaman ne kadar cabuk geciyor, simdi hepiniz cikin odadan, beni kendime terkedin, evet aglamak istiyorum.
- sen ilkokuldaydin degil mi kizim.
+ ilkokul degil baba, ilkogretim di o, ve biteli yillar oldu.
- yani...
+ ipucu yok, bu sefer bileceksin babacigim.
- bak suna bak, universiteye gidiyormus gibi havali havali sinav yapiyor beni aklinca...
+ yasasin bildi babam, anne duydun mu! babam universiteye gittigimi bildi hemen, bu sefer...
- hey tanrim, demek kizim universiteli olmus, bir daha ki gelisimde de, hayir bunu duymak istedigimi sanmiyorum.
+ yok, oyle hemen evlenmiycem korkma babacigim. once kariyer, sonra evlilik dusunuyorum. herhalde o ara gorusebiliriz, daha uzun zaman var bunlarin gerceklesmesine...
- zaman ne kadar cabuk geciyor, simdi hepiniz cikin odadan, beni kendime terkedin, evet aglamak istiyorum.
an itibariyle sozlugun bu islevi oldugunu da farketmis bulunuyorum...bir seyler dileyip, bu dilekle ilgili bir entry giriniz, kaydedilirken de bildiginiz dualardan da okuyununuz, dileginiz kisa vadede gerceklesecektir saniyorum.
tabii pesinden dua dedigimize gore ahlakli dileklerden secmek luzumunun, ongoruldugu anlasilmalidir.
tabii pesinden dua dedigimize gore ahlakli dileklerden secmek luzumunun, ongoruldugu anlasilmalidir.
baska turlu anket zevkimizi yasayamayacaktik, bu vesile iyi oldu...ornegin;
osmanlinin en unlu hadimagalari
osmanlinin en unlu hadimagalari
sen de olmasan, artik su hayat, anlamsiz gelecek sanki...
insanin ev tasima konusunda dusunmesini gerektirecek kadar, onemli bir problemdir. sokak sokak, ezan zamanlari gezilerek, guzel sesli muezzinin okudugu cami tespit edilir ve bunun civarindaki evler arastirilir. ve ev bulunabilirse tasinilir.
edebiyat ogretmeni, ’hayatimda gordugum en basarisiz ogrenci sensin’ nitelemesiyle onurlandirdigi, ogrencisiyle konusmaktadir.
-yok yani senin gibi birisini yirmi senelik meslek hayatimda gormedim. evladim insan hic mi kompozisyon yazamaz, ne bileyim bir masal bile yazsan gecebilirdin sinifini...
+ durum umitsiz diyorsunuz oyle mi?
- oyle maalesef...
+ peki ben size, bir sozlukte yazar oldugumu soylesem.
- sen ve yazarlik yani yazmak guldurme beni...
+ fakat bu gercek inanin bana, gosterebilirim.
- neyi sozlugu mu?
+ evet, interaktif bir sozluk bu, eger izin verirseniz mudur yardimcisinin odasindaki bilgisayarda gosterebilirim.
- hani goremiyorum.
+ iste su benim bakin, bunlar da bana hosgeldiniz diyen arkadaslar.
- yani bu ’incilisemeriolanesmeroglan’ sen misin?
+ nick bu, hepimizin birer nicki var burada takma isim yani...
- peki, yazdigin bir seyi gorelim, belki fikrimi degistirebilirim.
+ eheehe sahi mi, tamam iste bakin bu benim entryim, yani yazim oluyor.
- evladim ben yazi filan gormuyorum.
+ burada yazmiyoruz, bakiniz yazip rastgele isaretliyoruz bir yerleri, yazilar orada oluyor asil.
- peki ac bakalim isaretledigin su hedeye ne yazmissin?
’bu hede hakkinda kimse bir sey bilmiyor veya yazmaya usenmis’ bu mudur, bana gosterecegin yazinin hepsi buydu demek...
+aslinda seeey...
- bak yanlis anlama, evladim ben sana sozlukte yazamazsin demiyorum, ben sana bu sinifi gecemezsin diyorum, hepsi budur.
-yok yani senin gibi birisini yirmi senelik meslek hayatimda gormedim. evladim insan hic mi kompozisyon yazamaz, ne bileyim bir masal bile yazsan gecebilirdin sinifini...
+ durum umitsiz diyorsunuz oyle mi?
- oyle maalesef...
+ peki ben size, bir sozlukte yazar oldugumu soylesem.
- sen ve yazarlik yani yazmak guldurme beni...
+ fakat bu gercek inanin bana, gosterebilirim.
- neyi sozlugu mu?
+ evet, interaktif bir sozluk bu, eger izin verirseniz mudur yardimcisinin odasindaki bilgisayarda gosterebilirim.
- hani goremiyorum.
+ iste su benim bakin, bunlar da bana hosgeldiniz diyen arkadaslar.
- yani bu ’incilisemeriolanesmeroglan’ sen misin?
+ nick bu, hepimizin birer nicki var burada takma isim yani...
- peki, yazdigin bir seyi gorelim, belki fikrimi degistirebilirim.
+ eheehe sahi mi, tamam iste bakin bu benim entryim, yani yazim oluyor.
- evladim ben yazi filan gormuyorum.
+ burada yazmiyoruz, bakiniz yazip rastgele isaretliyoruz bir yerleri, yazilar orada oluyor asil.
- peki ac bakalim isaretledigin su hedeye ne yazmissin?
’bu hede hakkinda kimse bir sey bilmiyor veya yazmaya usenmis’ bu mudur, bana gosterecegin yazinin hepsi buydu demek...
+aslinda seeey...
- bak yanlis anlama, evladim ben sana sozlukte yazamazsin demiyorum, ben sana bu sinifi gecemezsin diyorum, hepsi budur.
adindan da anlasilacagi uzere dunyadaki varliklari, kimsenin bir isine yaramayacak yarari olmayan nafile entrylerdir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?