gurbette, baharin gelisinden, havanin guzelliginden ve evin icinin hala is, kokmasindan bunalan evin anne ve babasi, kucucuk bahcelerinde, piknik tarzi-sabah kahvaltisina karar verirler.
- valla haklisin hanim, cok iyi bir fikir bu.
+ ay cok iyi olacak biktim artik, her sabah donat kahve olayindan, seklim donatlara donusmesin diye hergun kac mil kosuyorum, ben burdakiler gibi donat donat dolasmak istemiyorum. ozledim bizim kahvaltilarimizi...
-cay demlendi mi, oyle sallama olmayacak degil mi?
+ hic olur mu bizim filiz cayimizdan demledim merak etme, az sonra hazir.
- yalniz ben pek rahat edemedim bu ortunun uzerinde surda masada otursak?
+ kesinlikle olmaz, piknik dedik ya canim.
- piknikte de masalar var artik, yani boyle iki buklum...
+ bak, daha piknik baslamadan huysuzlugun basladi bey.
- yok ben bir sey demedim, yumurta da kaynattin mi?
+ evet, zeytin, beyaz peynir yaninda domates tam turk gibi kahvalti edicez yasasin.
- ne peyniri bu?
+ bulgar
- ne zeytini bu?
+ italyan,yumurtayi sorma malum kanadian.
- olmadi simdi beni turk kahvaltisi diye kandirdin sen, hatun.
+ ne olmadi soyler misin sahne, dekor, baharin isiklari, hersey tamam. olmayan ne birak mensei arastirmalarini, keyfini cikar piknigin.
- yandaki komsu bir tuhaf merhaba dedi sanki?
+ ay sanane bey, onlar anlayamaz bizim haleti ruhiyemizi, hem ben o kadar emek verdim su hedeleri tasidim buraya ama sen, hep sikayet hep sikayet...
- deseydin yardim ederdim ben de, demedin ki...
+ diyecekmisim, ne olurdu sanki, sende su sahneyi tamamlamak icin, teybe bir turku kaseti acsaydin, bir de bardaga su doldurup icine bir cicek koyup ortunun kenarina biraksaydin.
- haklisin gideyim dediklerini yapayim da huzur icinde su sahneyi tamamlayalim.
+ ay istemem artik ben soyledikten sonra ne kiymeti kaldi, onceden dusunecektin bunlari...
-valla hanim sagol... pek keyifli bir kahvalti yaptik, ellerin yandi ama cene saglam masallah, benim kahvaltim bitti, belim de agirdi, boyle iki buklum, suraya masaya gecip gazeteleri okuyayim musade edersen.
+ musade sizin buyrun efenim, kisa metrajli bir film di bitti zaten, gidebilirsiniz.
-tanri uzun metrajlilarindan korusun amin.
kisinin icindeyken baska hic bir sey yazamayacagi, ya da yazmak istemeyecegi yureklerintek cesit gida diyetiyle beslendigi zamanlaridir.
boyle olunca hep sevdaya dair yazmak ister gonul, bu da yeter zaten...
gunumuzde hala boyle sevda yazilari yazdiracak yogunlukta asklara rastlamak ne guzel,
sevebilmek- sevilebilmek ne guzel...
(bkz: hicligin sinirindaki yuzun)
boyle olunca hep sevdaya dair yazmak ister gonul, bu da yeter zaten...
gunumuzde hala boyle sevda yazilari yazdiracak yogunlukta asklara rastlamak ne guzel,
sevebilmek- sevilebilmek ne guzel...
(bkz: hicligin sinirindaki yuzun)
bizim fulya, zerrin veya bir cesit sumbul olarak tanimladigimiz cicektir. orta kisminda kadeh seklinde bir bolum ve bunun etrafi tac yapraklariyla suslenmistir. dunyanin, iliman iklim kusagina sahip her yerinde nisan ve mayis aylarnda gorebilecegimiz bir cins cicektir. genellikle sari renkli olan bu cicegin, latince ve daha yaygin kullanilan adi basliktaki gibidir.
sabrina hayran olunasi sabri, hakkinda yazilan onca seye ragmen, kendini ortaya cikarmaya hala direnen sabirli insan. sabirla bekliyoruz kendilerini...
henuz sadece sozluk okuru olan, bilgic olmayi dusunup de kendine uygun bir nick bulamamis olan kisilerin de degerlendirebilecegi nick.
hic entrysi yokken bile meshur olmus, unlu potansiyel bilgic adayi...daha ne olsun...
lakin saniyorum, bu nickin artik sadece sabri olmasi sozlukte, teknik acidan mumkun gorunmuyor.belki bir ekleme yapmak suretiyle sakincasi olmaz gibi..
ornekler icin;
sabri benim
beklenen sabri
sabirsiz sabri
henuz sadece sozluk okuru olan, bilgic olmayi dusunup de kendine uygun bir nick bulamamis olan kisilerin de degerlendirebilecegi nick.
hic entrysi yokken bile meshur olmus, unlu potansiyel bilgic adayi...daha ne olsun...
lakin saniyorum, bu nickin artik sadece sabri olmasi sozlukte, teknik acidan mumkun gorunmuyor.belki bir ekleme yapmak suretiyle sakincasi olmaz gibi..
ornekler icin;
sabri benim
beklenen sabri
sabirsiz sabri
bu cinslerin en akilli olanlari nasada calisir, en tilki olanlari ise newyork borsasinda... en zengin olanlari petrolculerdir, dallas civarinda yasarlar. en artist olanlari hollwoodda calisir, beverly hillsde otururlar. en rambo olanlari pentagonun senaryolarini uygulayanlardir, ciada calisirlar. en polisiye hikayeleri cozenleri ise fbida calisirlar...
geri kalanlar ise, sadece, bahceli kucuk evleri icin, neredeyse omur boyu odedikleri mortage paralarini, her aksam yiyecekleri buyuk bifteklerini, hafta sonlari arka bahcede mangal ve biralama olaylarini dusunurler. ve evlerinin hemen iki yaninda oturan iki komsularini, simayen tanirlar. baska da kimseyi tanimazlar tanimak dahi istemezler. kazayla bir adres soracak olsaniz hafifce omuzlarina dokunup, korkarak uc metre havaya ziplarlar. ve bildikleri halde tarif edemezler hic bir seyi...cunku en akillilar en yetenekliler onlar icin herseyi yapmakta ve cozmektedir. onlara dusen sadece okullarini bitirdikten sonra, ki universite okumak gibi bir dertleri de yoktur. degil universite cogu liseyi bile tamamlayamaz...saati en az 10$bir is buldular mi bu onlara yeter de artar bile. kizimiz su universiteden mezun oldu veya oglumuz, aman ne gurur yaparlar bununla. mezun olan kisinin fotografi gazeteye basilir, yapilacak kutlama icin yemegin saati gunu filan bildirilir ilanlarla, cok onemlidir cunku azdir universite mezunu...
akilli oldugunu ispatlamak icin de konusurken liseyi dahi bitirdiklerini, uzerine basa basa soylerler, buyuk onurdur bu dahi...
ustelik o abarttiklari lisede her donem sadece dort ders alir bunlar, iki donem de eder sekiz, bunlari bizim liselere yollasan, hepsi dokulur...
fazla acimasizlik ta etmis olmayalim, bunlarin 18 yasindan sonra arkalarinda aile destegi yoktur,bu yasina getirdik hadi gule gule evladim, ne bok yersen ye simdi gibilerinden salarlar sokaga...
bu insan simdi ev kirasi verecek, yiyecek icicek bir de cok pahalidir universite, devletten kredi yani burs alsan bile mezun olur olmaz en az 60.000$ borc takmis durumda oluyorlar. ve bunun odemesi hemen basliyor, ode ode nerdeyse 50 yasina gelmis adam hala oduyodur, taksitlerini...
iste konu acilmisken yazmis olduk, universiteye girmek bizde ki gibi zor degildir. lisede iyi ogrenciysen istedigin universiteye girersin, ama cikamazsin hem calisip hem okumak zorundadir bunlarin cogu... harvard, yale gibi super zeka isteyen yerlerin haricinde tabii...onlar icin de hakket super ogrenci ve super zengin aile destegi sart.
bu insanlarda, bu sartlardan dolayi daha fazla okumamayi tercih ederler, ne yirtacam kicimi daha fazla hesabi...
en cok sipanis ulkelere, turist olarak giderler cuba , colombia, brazilya, peru gibi...hem yakindir hem cok ucuzdur...hayatlari boyunca hep ayni yerlere belki yuz kere giderler.
budur yani benim pencereden boyle gorunmektedir bu cinsler...
geri kalanlar ise, sadece, bahceli kucuk evleri icin, neredeyse omur boyu odedikleri mortage paralarini, her aksam yiyecekleri buyuk bifteklerini, hafta sonlari arka bahcede mangal ve biralama olaylarini dusunurler. ve evlerinin hemen iki yaninda oturan iki komsularini, simayen tanirlar. baska da kimseyi tanimazlar tanimak dahi istemezler. kazayla bir adres soracak olsaniz hafifce omuzlarina dokunup, korkarak uc metre havaya ziplarlar. ve bildikleri halde tarif edemezler hic bir seyi...cunku en akillilar en yetenekliler onlar icin herseyi yapmakta ve cozmektedir. onlara dusen sadece okullarini bitirdikten sonra, ki universite okumak gibi bir dertleri de yoktur. degil universite cogu liseyi bile tamamlayamaz...saati en az 10$bir is buldular mi bu onlara yeter de artar bile. kizimiz su universiteden mezun oldu veya oglumuz, aman ne gurur yaparlar bununla. mezun olan kisinin fotografi gazeteye basilir, yapilacak kutlama icin yemegin saati gunu filan bildirilir ilanlarla, cok onemlidir cunku azdir universite mezunu...
akilli oldugunu ispatlamak icin de konusurken liseyi dahi bitirdiklerini, uzerine basa basa soylerler, buyuk onurdur bu dahi...
ustelik o abarttiklari lisede her donem sadece dort ders alir bunlar, iki donem de eder sekiz, bunlari bizim liselere yollasan, hepsi dokulur...
fazla acimasizlik ta etmis olmayalim, bunlarin 18 yasindan sonra arkalarinda aile destegi yoktur,bu yasina getirdik hadi gule gule evladim, ne bok yersen ye simdi gibilerinden salarlar sokaga...
bu insan simdi ev kirasi verecek, yiyecek icicek bir de cok pahalidir universite, devletten kredi yani burs alsan bile mezun olur olmaz en az 60.000$ borc takmis durumda oluyorlar. ve bunun odemesi hemen basliyor, ode ode nerdeyse 50 yasina gelmis adam hala oduyodur, taksitlerini...
iste konu acilmisken yazmis olduk, universiteye girmek bizde ki gibi zor degildir. lisede iyi ogrenciysen istedigin universiteye girersin, ama cikamazsin hem calisip hem okumak zorundadir bunlarin cogu... harvard, yale gibi super zeka isteyen yerlerin haricinde tabii...onlar icin de hakket super ogrenci ve super zengin aile destegi sart.
bu insanlarda, bu sartlardan dolayi daha fazla okumamayi tercih ederler, ne yirtacam kicimi daha fazla hesabi...
en cok sipanis ulkelere, turist olarak giderler cuba , colombia, brazilya, peru gibi...hem yakindir hem cok ucuzdur...hayatlari boyunca hep ayni yerlere belki yuz kere giderler.
budur yani benim pencereden boyle gorunmektedir bu cinsler...
benim de canim var, ben de insanim...
benim de kalbim var, ben de insanim...
eski bir turk filminden hatirimda kalmis sarkidir. acinmak cagristiran, sozlerinin tersine oynak, hareketli bir ritmi vardir.
benim de kalbim var, ben de insanim...
eski bir turk filminden hatirimda kalmis sarkidir. acinmak cagristiran, sozlerinin tersine oynak, hareketli bir ritmi vardir.
bazen de kisi, sebebini kendi de anlayamaz doktugu yaslarin, kimi sarkilari dinlerken... "i found my love in portofino" bu hedeye hic gidilmemistir oysa...
ve marc anthony o ne soylerse soylesin aglar bu deli gonul...
ve marc anthony o ne soylerse soylesin aglar bu deli gonul...
basiretsiz ve kabiliyetsiz erkegini, ise yaramasi icin, surekli ittirmek eyleminde bulunmasindan dolayi, soylenebilecek gurur dolu bir laf...
- nazmiye, sen bu adami nasil yola getirdin hayret bir seysin valla, senin bu iticiligin olmasa bir bok olmazdi bundan...
- nazmiye, sen bu adami nasil yola getirdin hayret bir seysin valla, senin bu iticiligin olmasa bir bok olmazdi bundan...
sevgi pitirciklarinin hic sonmemesi ve yeni pitirciklarla cogalmasi dileklerimle, mutlulugunu paylasiyorum ben de...
amerikada okumalarindan daha anlamli geliyor kulaga ve mantiga...
soyledigi varsayilan kisinin, kim ve ne oldugu onemli degil ki, dogru sozler her zaman dogru adamlardan cikmiyor...
soyledigi varsayilan kisinin, kim ve ne oldugu onemli degil ki, dogru sozler her zaman dogru adamlardan cikmiyor...
hani istemedigi ot, insanin mezarinin uzerinde bitermis ya, bizimkisi de o hesap. ne olursan ol gel kalibina sigmayacak insanlarla da, yasarken kurmak zorunda oldugumuz iliskiler, bir sure sonra ister istemez bu basliga donusuyor.
sonrasinda da kirmadan incitmeden nasil soylesem sorunsaliyla karsilasinca, bu baslik ise yariyor, siir gibi soylenebiliyor adeta...
sonrasinda da kirmadan incitmeden nasil soylesem sorunsaliyla karsilasinca, bu baslik ise yariyor, siir gibi soylenebiliyor adeta...
hiristiyan toplumlarin cogunlugu, aralik ayinin 24. gecesini 25.ye baglayan geceyi hz.nin dogum gunu ve ayni zamanda beklenilen geri donus gununun de ayni gun olacagi coskusuyla kutlarlar ve peygamberlerini beklerler. bu kutlamalar herkesin kendi evinde yapilir, aileler bir araya gelir olabildigince guzel bir yemek sofrasinda bulusulur.
daha koyu dindar olanlar da kiliselerde dualar ederler. evlerinin icini ve disini isiklarla suslerler. bunun anlami hz.isanin en isikli evi secip varsayilan donusunde(!)ilk bu eve ugrayacagina dair olan inanc ve dinsel bagliliklaridir.
yasadigim bati toplumunda asla beyoglu veya bagdat caddesi kadar abartilarak bu gunler icin ozellikle suslenmis bir cadde ve bizde atilanlar kadar havai fisek atisina sahit olmamisimdir. sadece yeni yili karsilamak icin bazi buyuk merkezlerde halk toplanir ve bizimkinden cok daha az bir gosteris icerisinde bunu da kutlarlar. bazi dunyaca unlu metropol sehirlerde buyuk kutlamalar da yapilir new york, paris, londra, gibi...ama birakin yapilsin, bu onlarin dinsel bayramlarinin son gunudur ve ayni zamanda, yeniyil coskulari biraz da bununla ilgilidir...bize ne oluyor ki, hadi kutlayalim yeni yila neseyle girelim desek bile, bu kadar abartiya gerek varmidir ki...hatta bazi musluman gorgusuz aileler, turkiyede cocuklarina noel baba kiliginda insanlari kiralayip cuvalla kapilarina hediye getirtiyorlar. ben daha bu toplumda boyle bir sey yapildigina bile sahit olmadim yok yani boyle birsey...
daha koyu dindar olanlar da kiliselerde dualar ederler. evlerinin icini ve disini isiklarla suslerler. bunun anlami hz.isanin en isikli evi secip varsayilan donusunde(!)ilk bu eve ugrayacagina dair olan inanc ve dinsel bagliliklaridir.
yasadigim bati toplumunda asla beyoglu veya bagdat caddesi kadar abartilarak bu gunler icin ozellikle suslenmis bir cadde ve bizde atilanlar kadar havai fisek atisina sahit olmamisimdir. sadece yeni yili karsilamak icin bazi buyuk merkezlerde halk toplanir ve bizimkinden cok daha az bir gosteris icerisinde bunu da kutlarlar. bazi dunyaca unlu metropol sehirlerde buyuk kutlamalar da yapilir new york, paris, londra, gibi...ama birakin yapilsin, bu onlarin dinsel bayramlarinin son gunudur ve ayni zamanda, yeniyil coskulari biraz da bununla ilgilidir...bize ne oluyor ki, hadi kutlayalim yeni yila neseyle girelim desek bile, bu kadar abartiya gerek varmidir ki...hatta bazi musluman gorgusuz aileler, turkiyede cocuklarina noel baba kiliginda insanlari kiralayip cuvalla kapilarina hediye getirtiyorlar. ben daha bu toplumda boyle bir sey yapildigina bile sahit olmadim yok yani boyle birsey...
tematik entry tek duze siradan ayni gun veya periyod icinde birbiriyle benzesen, birbirini tamamlayan entry turu olarak tarafimdan algilanmaktadir. farkli olsun da, tema siradanligi kirilsin da, seklinde hareket edip, birak kimseye veya sozluge faydasini, eglendirme gucu dahi olmayan nafile entrylerden daha anlamli olmaktadir bunlar...deyip tema calismalarinda basarilar dilemekteyimdir.
tematik entry girmek, saniyorum bulent ersoyun seyinitutamamasi gibi entrylerden, daha anlamlidir, buyrun efenim, kimse tutmuyor sizi deyilesi baslik...
bu album ve dunyayi temsil eden, dunyada uretilmis cok onemli eserlerden ornekler, cesitli mallar, nesnelerin de icinde bulundugu bir kapsule koyularak uzay bosluguna, birakilmistir. bu hede, doksanli yillarda gerceklestirilmistir. bunun yapilmasindaki amac uzerinde yasadigimiz dunyayi yasadigi varsayilan diger dunya disindaki, canlilara tanitmakti. masrafini da "dunyayi, diger dunyalara tanitma fonu ustlenmistir... umuyorum bir daha ki kapsulun icinde bir de ’bilgi sozluk’ olacaktir.
kullarin kaderlerinin tanri tarafindan yazildigi inancindan yola cikarak,
-acaba dunyadaki ulkelerin yazgilari da, sadece bir grup senarist tarfindan mi yaziliyor? dusunumlerinin sonucundaki varsayimlar(!) uzerine bir calismadir, bu deneme yazimiz...
ulkelerin kaderlerini degistiren onemli olaylara bakilinca, butun yollar, sadece bir grup senarist uzerinde kesismektedir.
kimdir bu senaristler ve neye hizmet etmektedirler...
ve kimdir prodoktor, bu senaryolari kim yazdirir onlara....
kanli 1 mayis 1977 nin senaristleri kimlerdir, emegin yukselisinden, ulkenin sanayilesmesinden kim zarar gorecektir, hangi senaristlerin kaleminden cikmistir bu kanli sahneler...
seksenli yillar oncesinde, dagda eskiya olarak gezen, siyasal soylemleri olmayan bir grup capulcu nasil orgutlenmistir, oyle aniden nasil, silahlandirilmislardir, hangi senarist grubun eseridir bu olusum.
dunyanin her tarafinda sure gelen savaslarin, kim yazar senaryolarini, akan kanlar kimin isine yarayacaktir, kimin tekelindedir agir silah sanayisi. ayni prodoktorun yazdirdigi senaryolar midir bunlar da...
’munih’ filmini izlemis olanlar bu filmin gercek hikayesinin, gercek kurgulayicilarini son sahnelerde anlamislardir. izlememis olanlar da acikladigimiz ipuclarindan dolayi muhakkak bir sonuca varacaklardir.
hiristiyanlar, kendi dinlerini acimasizca sorguluyorlar, ’the da vinci code’ adli film cok buyuk yankilara yol acti simdilerde, batida...
ya ulkelerin yazgilarini kurgulayan senaristleri, sorgulayanlar...
onlar yasamiyor artik...
-acaba dunyadaki ulkelerin yazgilari da, sadece bir grup senarist tarfindan mi yaziliyor? dusunumlerinin sonucundaki varsayimlar(!) uzerine bir calismadir, bu deneme yazimiz...
ulkelerin kaderlerini degistiren onemli olaylara bakilinca, butun yollar, sadece bir grup senarist uzerinde kesismektedir.
kimdir bu senaristler ve neye hizmet etmektedirler...
ve kimdir prodoktor, bu senaryolari kim yazdirir onlara....
kanli 1 mayis 1977 nin senaristleri kimlerdir, emegin yukselisinden, ulkenin sanayilesmesinden kim zarar gorecektir, hangi senaristlerin kaleminden cikmistir bu kanli sahneler...
seksenli yillar oncesinde, dagda eskiya olarak gezen, siyasal soylemleri olmayan bir grup capulcu nasil orgutlenmistir, oyle aniden nasil, silahlandirilmislardir, hangi senarist grubun eseridir bu olusum.
dunyanin her tarafinda sure gelen savaslarin, kim yazar senaryolarini, akan kanlar kimin isine yarayacaktir, kimin tekelindedir agir silah sanayisi. ayni prodoktorun yazdirdigi senaryolar midir bunlar da...
’munih’ filmini izlemis olanlar bu filmin gercek hikayesinin, gercek kurgulayicilarini son sahnelerde anlamislardir. izlememis olanlar da acikladigimiz ipuclarindan dolayi muhakkak bir sonuca varacaklardir.
hiristiyanlar, kendi dinlerini acimasizca sorguluyorlar, ’the da vinci code’ adli film cok buyuk yankilara yol acti simdilerde, batida...
ya ulkelerin yazgilarini kurgulayan senaristleri, sorgulayanlar...
onlar yasamiyor artik...
an itibariyla dehsete dusmusumdur yine kendi kendime...cunku, bugun kendisine yaptigim bir iyilik, demiyelim de yardim diyelim. ne isle ugrastigini bilmedigim bu sahis bana, "sizin de benim yardimima ihtiyaciniz olursa, ben de size yardim ederim" seklinde bir sunumla bu kartviziti vermistir. ben de oyle cantamin icine, uzerine bakmadan birakmistim. simdi gordum. once anlayamadim,anlayinca da dehsetle -git be! ne ihtiyacim olacak cenaze levazimatcisina manyakmi dir nedir?
diye tepki verip sonra, bunun da bir gun lazim olacagini ve bunun da diger meslekler ya da isler gibi bir is oldugunu dusundum. hatta o sahsin bana bu hedeyi verdiginde okumadigim ve az once ki, kotu tepkiyi o insanin yuzune karsi, yapmamis oldugum icin sevindim bile...
diye tepki verip sonra, bunun da bir gun lazim olacagini ve bunun da diger meslekler ya da isler gibi bir is oldugunu dusundum. hatta o sahsin bana bu hedeyi verdiginde okumadigim ve az once ki, kotu tepkiyi o insanin yuzune karsi, yapmamis oldugum icin sevindim bile...
elli karaktere takilmadan acilabilmis bir sevda basligi...
neyini aciklayalim bazen basliklar kendi kendini aciklayabiliyor ki zaten...
hem bunu aciklayacak modlari coktan gecmisizdir de...
boyle derin hissedebilmek icin, illa da nesnel olarak yan yana olmak gerekmiyor.
onemli olan yaninda olmayinca da yaninda gibi hissedebilmektir sevdigin insani, boylesine sevebilmektir.
biz bulundugumuz durumda bu kadar aciklayabildik...
neyini aciklayalim bazen basliklar kendi kendini aciklayabiliyor ki zaten...
hem bunu aciklayacak modlari coktan gecmisizdir de...
boyle derin hissedebilmek icin, illa da nesnel olarak yan yana olmak gerekmiyor.
onemli olan yaninda olmayinca da yaninda gibi hissedebilmektir sevdigin insani, boylesine sevebilmektir.
biz bulundugumuz durumda bu kadar aciklayabildik...
hayatin cesitli alanlariyla ilgili cizdigi, basarili grafiklerle, dikkatimi ceken bilgictir. hos gelmistir sozluge...
oluuur baska...deyilesi, buna benzer ileri surulecek, baska acmaz sartlarin, neler olabilecegi merak edilesi sayet, bunlari kabul ederlerse sunlari da isteriz diye devami gelecek baslik...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?