(bkz: destiny)
aman da aman bu filmi daha kimse izlememiştir başlığı ben acacam die sevindiğim anda bugün başlığı açmış ve beni derin bir üzüntüye boğmuş yazar.
(bkz: slumdog millionaire)
(bkz: destiny)
(bkz: slumdog millionaire)
(bkz: destiny)
az önce izlediğim film. kim 500 milyar ister’in hindistan versiyonuna dair bir hikaye ve inanılmaz iyi bir senaryo. görselliği çok başarılı. sonundaki dans espirisi cok iyi. izlenesi bir film. 2 saatten birkaç dakika fazla sürüyor ama hiç sıkılmadan izlenilebilinir.
uğur dündar’ın haber bültenine bu soru için çağırılıp bana bu soruyu sormak yanlış olur demeye getiren şahsiyet.
hastaneye prostat ameliyatı için gitmiş kişi. ayrıca bu hastane yalçın küçükün evine 100 metre uzaklıktadır.
(bkz: defolun lan evimin etrafından)
(bkz: defolun lan evimin etrafından)
hayatında aşkım die hitap ettiği kimse olmamasına ragmen hocasına stüdyoda herkesin gözü önünde tamam aşkım öyle yaparım dien bir ben ve daha da beteri hocanın atmışların sonunda bir bayan olması.
kimler var da liste karışık olsa ara ara kendimizi en üstte görebilsek
yazarlar isterlerse online görünmeseler.
entryler silinmeden önce yazar uyarılsa yazarlar üzülmese...
alinti değildir...
özelden genele kitap hakkında düşünceler…
uzun uzun giriş yapılan ve ardından uzun uzun ekler, açıklamalar yapılan kitap. çevirenin önsözü, birinci basıma önsöz, gözden geçirilmiş basıma önsöz ve son olarak uğur tanyeli’nin önsözü kitabı okumadan oldukça fazla bilgilendiriyor ve belki de hevesinizi kırıyor. özellikle bunu uğur tanyeli’nin önsözü için söyleyebilirim ki kitabı övmekle yermek arasındaki çizgiden bir o yana bir bu yana yalpalayarak kadar uzun bir yürüyüş yapmış ki o an kitabın kapağını kapatıp bir kenara bırakmak çok olası.
las vegas’ın öğrettikleri… cafcaflı tabelalar, ticaret, tüketim, semboller, parlak renkler, neonlar, kitsch, pop sanat… kitabın tabelası olan kapağı tüm bunlardan uzak. siyah bir zemin üstünde bej, beyaz, ve siyah… okuyup bitirdikten sonra daha da düşündürücü, hatta rahatsız edici gelen tasarım.
iki bölüme ayrılmış kitabın ilk bölümü merak uyandırıcı, gözlemlere, çalışmalara dayalı. dili temiz net, bir şeyler alabileceğiniz, bilgilerinizle kıyaslayabileceğiniz, günümüzdeki şehirlerle kıyaslamalar yapabileceğiniz düşünmeye, incelemeye, yorum yapmaya olanak sağlayan bölüm. ikinci bölüm ise biraz daha farklı. kıyaslamalar ve kendi inandıklarını savunmak için çokta objektif olmayan, belki biraz istedikleri gibi yorumlamalar yaptıkları bir kısım. ilk bölümün yarattığı etkiyi zayıflatıyor. ayrıca anlatımı daha sıkıcı. başlıklar çok etkileyici ama yine de okuması zor. konu las vegas’tan kopuyor, mimari kıyaslamaya, referans noktalarına kayıyor.
kitabın ikinci bölümü özellikle bu ödevi yazmayı zorlaştırıyor. yoğun bir eleştiri yapmak ile ben kim oluyorum da venturi’yi eleştiriyorum demek arasında gidip geliyorum. ama her şeyi de okuduğumuz şekliyle kabul etmek ne kadar doğru bilmiyorum. sonuçta daha önceden okuduklarımız ve bize öğretilenler var. bunların ışığı çerçevesinde bazı eleştirileri yapmak istiyorum.
las vegas’ın öğrettikleri yeni bir dilin, modern’e karşı ortaya çıkan pop-post modern sanatın, sembolizmin yükselişinin, açıklanmasıdır ve bu modernizm hakkında okuduğumuz güçlü, söylev niteliğinde eserlerden farklıdır. söylevden çok açıklama, kabul görme, arkasındaki düşüncelerini anlatabilmektir.
birinci bölüm:
öncelikle gözden geçirilmiş önsözde de dile getirildiği gibi bu eserin konusu las vegas değil, mimari biçimin simgeselliğidir. las vegas’ta bahsi geçen iki temel alan konu edilmektedir. bunlar strip ve fremont caddesi’dir. las vegas’ı iki temel alanı olması, işlev benzerlikleri buna karşın yerleşim farklılıkları ve algılanıştaki farklılıkları bu eserde konu edilmelerinin temel sebebidir.
tarihsel süreç içerisinde pop sanatın ortaya çıkmasından önce gelinen son nokta modern mimarlık noktasıdır. modern mimarlık kendinden önceki pek çok akımın, tarzın yaptıklarını reddederek ortaya başka bir dil koymuştu. bu dil süsten, bezemeden uzak, fonksiyona ve strüktüre önem veren bir mimarlıktır. beyaz duvar, form fonksiyonu takip eder bu mimarlığın önemli söylevleridir. sembolizm, simgeler modern mimarlıkla ortadan kaldırılıp daha anlatımsal unsurlar kullanılmıştır. bu mimarlıkta tercih edilen tabelalar kullanmak değil tabelalara gerek kalmadan yapının kendini anlatmasıdır. peki strip’te ya da fremont caddesi’ndeki durum nasıl açıklamabilinir?
strip ve fremont caddesi modern mimarlığın reddetikleri ile dolup taşmaktadır. her yerde semboller, parlak ışıklar, tabelalar vardır. binaların sadece tabelaları, ön yüzleri ve otoparkları önemlidir, bu alanlar ticari ve şehir mimarisi kapsamında incelendiğinde ciddi anlamda düşünülüp belirlenmiş amaçlar dahilinde tasarlanmıştır. binaların ve tabelaların yola göre durumları ince ince düşünülmüştür. amaca yönelik tasarımlar uygulanmış, sadece görsel değil tüm psikolojik etmenlerde göz önüne alınmıştır. geride kalan alanları farklı anlam yüklemelerine sahiptir ve bu alanlar kullanım amacına uygun bir biçimde standartlara uygun olarak inşa edilmiştir. bu alanlar kesinlikle tasarlanmamış değillerdir de farklı bir amaca hizmet etmektedirler. giriş alanları ne kadar davetkar ve çekici ise diğer kullanım alanları da o kadar zamandan ve mekandan koparmak ve uzun süreler boyunca mekanda tutmaya yönelik olarak tasarlanmıştır. las vegas’ın bulunduğu alan bir çöl alanı da olsa otellerin özellikle geniş alanlara yayılmış strip otellerinin iç avluları bu çöldeki vahalar gibidir.
strip ile fremont caddesi üzerindeki gazinolar işlevleri aynı da olsa farklılaşırlar. strip’te bir gazinoya ulaşmak için öncelikle aracın içinden çevrenize bakarken tüm o tabelalar içerisinde aradığınız ya da ilginizi çekeni bulmanız gerekir. sonra diyelim ki bir tabela ilginizi çekti ve o gazinoya gitmeye karar verdiniz bu sefer yeni bir tabela ile girişi bulmak gerekecektir. daha sonra karşınıza ilk önce büyük-ki kasıt gerçekten büyüktür- bir otopark çıkacak. otoparkı geçtikten sonra gazinoya varmış olacaksınız… fremont caddesinde ise yine o devasa ve ışıl ışıl tabelalar vardır ama bir yandan da artık gazinolar kaldırımın bir parçası olma eğilimindelerdir. yani strip’te mekana direk halka açık mekandan girilmez arada bir özel halka açık alan olarak tabir edilen alan vardır. fremont caddesi’nde ise halk açık alandan direk özel alana girilir. bu yüzden strip ve fremont caddesi’nde bulunan tabelaların boyutları ve işlevleri farklı olmak zorundadır. strip bir taşıt yoluyken fremont’un bir yaya yolu olması algısal farklılıklar yaratır. hız algımızı etkiler. belirli bir hızda giderken yolumuzun üstündeki şey gerçekten önemli veya farklı değilse algılamayız ama yürüyüş hızında algı daha keskindir. bu sefer sadece tabelanın rengi, şekli değil altındaki daha küçük yazılar da önem kazanmaya başlar. sadece ışıklı ve davet edici dev kütleler olmak misyonuna bir de bilgi vericilik eklenmek durumundadır.
tabela ömrü kısa olan ürünlerdendir. bu sadece tabelanın yıpranma hızıyla alakalı değildir. aynı zamanda tabela modası, tabelalarda kullanılan teknoloji de hızla değişerek tabelaların ömrünü kısaltmaktadır. hele ki tabelanın bu kadar hayati önemi olan alanlarda tabela ömürleri daha da kısalmaktadır. bir mahalle bakkalı 10 yıl aynı tabelayı kullanabilirken strip ya da fremont caddesi’nde bu söz konusu bile olamaz.
tabele las vegas’ta sadece gazino ve otellerin kullandıkları bir şey değildir. özellikle benzin istasyonları içinde büyük öneme sahiptir. las vegas gelinip geçilen bir yerdir aslında ve gelip gitmek için üç seçenek vardır. uçak, otobüs ve özel taşıtlar. her ne şekilde gelinirse gelinsin özellikle strip’te bir yerden bir yere gitmek için bir taşıt gerekir çünkü strip’te gazinolar-oteller arası fremont’taki gibi yakın değildir. fremont’ta bir kapıdan çıkıp yan kapıya girdiğinizde başka bir gazino ile karşılaşırken strip’te bir taşıta ihtiyaç duyarsınız. bu da benzin istasyonlarının önemini arttırır. büro alanlarının ya da müşterilere hizmet etmeyen alanların tasarımı değildir önemli olan. önemli olan elbette ki müşteriyi davet edici ve onları bilgilendirici tabelalar ve hizmet alanlarıdır. strip’te gazino tabelaları gibi benzin istasyonu tabelaları da büyük ve dikkat çekici olmalıdır. buradaki büyüklüğün sebebi belli bir hızda giderken fark edilmek değildir çünkü zaten biz kullanıcılar benzin istasyonu tabelalarını hep belli bir hız ve üstünde giderken fark ederiz. şirketler tabelalarının renklerini de büyüklüklerini de bunu göze alarak tasarlarlar ama strip’te tabelaların bu kadar büyük olmasının farklı bir sebebi vardır. bu sebep gazino-otel tabelaları arasında yitip gitmemek, varlığını göstermek çabasıdır. benzin istasyonları için aydınlatma da çok önemlidir. öncelikle istasyonun açık olup olmadığın göstergesi istasyonun ışıklarının yanıp yanmamasıdır. özellikle giriş, çıkış ve pompa alanlarında aydınlatmaya önem vererek hem psikolojik olarak müşterilerini etkilemeyi hem de güvenliği sağlamayı amaçlamışlardır.
pop sanatla birlikte anıtsallık kavramında da değişmeler olmuştur. inanılan şudur ki bir yapı ne kadar büyük ve yüksekse o kadar anıtsallığı artar ama zaman içinde bunun doğru olmadığı inancı ortaya çıkmıştır. zaman içinde her şeyin değişimi gibi anıtsallık anlayışı da değişmiştir. mekanın hissettirdiği anıtsallığın yeni anlamı olmuştur. sadece kocaman bir mekan içinde kendini küçücük hissetmek anıtsallık değildir ve oldukça pahalıdır. bu yüzden de belirtildiği gibi belki de yapının üstüne ben bir anıtım yazmak daha ucuz ve daha etkili olabilir.
fremont caddesi’nde yapıların sadece ön yüzlerini görüyoruz ama strip’te ön ve yan cephelerini beraberce görmeye başlıyoruz. bu yüzen yapıların ön cepheleri direk yola bakmıyor. yolu karşılayacak bir acıyla konumlanıyor ön cepheler ve tabii ki tabelalar.
las vegas’ta mekan anlayışı nedir? karmaşa mı? buna ne kadar karmaşa denilebilir bilmiyorum. daha çok kendine özgü bir dili var demek doğru olur sanırım ve kendine özgü bir dili, kendi içerisinde (başka yerlerde kullanılan ya da kabul gören kurallar olup olmaması önemli değil) kuralları olduğu için karmaşa olarak adlandırmak yanlış olur. bizim bilmediğimiz, kabul etmediğimiz ya da algılayamadığımız her şeyi kötü, anlaşılmaz, karmaşık olarak nitelendirmek doğru değildir. bu gördüklerimizi algılayabilmemiz için yeni kavramları ve kuramları incelemek belki de oluşturmak zorundayız. bu noktada belki pop sanatın ne demek istediğini anlamaya çalışmak yerinde olacaktır. kitaptan bir alıntı yapacak olursak ‘pop sanatçıları, olağan olanı olağandışı yapmak ve ona yeni bir anlam kazandırmak için, yeni bağlamlarda kullanılan eski klişelerin değerini gösterdiler’ cümlesi oldukça önemlidir. caesars palace’a, otoparkına, heykellerine, havuzlarına ve tabelasına baktığımızda gördüğümüz şey belki birer kopya birer bildiğimiz şeylerin tekrarı ya da hamburger şeklindeki hamburgercide aslında çok sıradan ve alışık olduğumuz bir şeyin olağan dışı kullanmını görüyoruz.
las vegas sadece dışarısıyla varolmaz içerde de çarpıcı ve alışık olmadığımız şeyler yaşanmaktadır. örneğin aşık olduğumuz resepsiyon düzenine bambaşka bir yaklaşım vardır. normalde lobiye adım attığımızda karşımızda görmeye alışık olduğumuz şey resepsiyonken las vegas’ta karşımıza ilk çıkan şey kumarhanedir. lobi oyun salonuna dönüşmüştür. resepsiyona ulaşmak için oyun salonunu, restoran, alışveriş merkezleri ve benzeri alanları geçmek gerekir.
birinci bölümün en etkileyici cümlesi belki de ilişik notlarından geçen şu satırdır. çalişmamiz toplumsal içerikten yoksun diye lütfen başimizi ağitmayiniz, toplumsal açidan geçerli bilgileri sunmak için uğraşiyoruz.
ikinci bölüm:
bu bölümde verilen bilgiler ve saptamalar önemlidir. öncelikle ördek ve süslenmiş hangar diye bahsedilen iki yapı tipi vardır. ördek yapının mekan, strüktür ve programa ilişkin mimari sistemleri simgesel bir biçim tarafından silinircesine çarpıtıldığında ortaya çıkar denmektedir. buna verilen örnek ördek biçimindeki ördek kebapçısı ve hamburger biçimindeki hamburgercidir. süslemiş hangar ise mekanı ve strüktürü, doğrudan programın hizmetinde olan ve bezemesi bunlardan bağımsız olarak uygulandığında ortaya çıkan mekandır.
ördek ve süslenmiş hangar başlığı altında crowford mayor ve guild house kıyaslaması yapılmıştır uzun uzun. ikisi de farklı mimari dönemlerin önemli mimarilerindendir. ikisinin de huzur evi olması ortak noktalarıdır. yapılan eleştiri yapı sistemleri ve yapıların imgelerindeki tutarlılık-tutarsızlıktır. ve denmektedir iki binanın da yapı sistemleri alışılagelmiş ve sıradan da olsa görüntüsü sıradan olan guild house’dur. crowfor mayor’un görüntüsü yapı sistemi ile çelişmektedir.
ileleyen sayfalarda katedraller ile, geçmiş zaman eserleri ile ilgili yazılar bulunmakta ve bir katedralin cephesinde gördüğümüz kabartmaların bu süslenmiş hangarın öncülleri olduğuna doğru gidilmektedir. bunu da bu konunun ilk satırlarında karşılaştığımız ‘ikonografik deyişle söylerseki katedral hem hangar hem de ördektir’ cümlesinde görebiliriz. burda anlatılmak istenilenin ne tam olarak uğur tanyeli’nin söylediği kadar yanlış ne de tam olarak yazarların anlattığı kadar doğru olduğuna inanmıyorum. cephe kaplamaları hangarın süslü kaplaması ya da tabelası olarak değerlendirilebilinir mi? bu sorunun cevabı hem evet hem hayır olarak değerlendirilebilinir. cephe kaplamalarının kiliselerdeki tek amacı kişileri kiliseye çekmek ve burada kilise var demek değildir sonuçta! kilise cephe kaplamalarında anlatılan bir hikaye, verilen bilgiler vardır ama gazino tabelası ben buradayım hadi gel demekten daha derin bir anlatım yapmıyor. ikisininde bir biçimde propaganda yapıyor olması bu onun öncüldür demek için yeterli değildir.
modernizm ile ilgili keskin söylemler mevcuttur. bunlardan biri de mies’in ‘az çoktur’una cevaben söylenen ‘söylediklerinin tam tersini yaptilar. az, gerçekten de fazla anlamina gelebildi.’ dir.
yeni şehir anlayışındaki düzensizlikte megastrüktürün değil çirkin,sıradan mimarlığın yani süslenmiş hangar olarak tabir edilen yapının daha yakın ve olağan olduğu anlatılmaya çalışılınmıştır. kent imgeleri baştan ne kadar planlanırsa planlansın sürecin devamında görülecek ve anlaşılacaktır ki kent düzensiz olarak gelişmektedir.
modernizme yapılan eleştirilerden biri de yapının mimarın düşüncelerine alet olmaması gerekliliğine inanıştır. uygulama sorunları ve mimarın düşülküsel yapıtlarının uygulanmasını beklemesi temel sorunlar olarak gösterilmiştir. denilmektedir ki mimar olması gerekenle değil şu anda olan ve bu olanın geliştirilmesiyle ilgilenmelidir ve modernizm bunu kabul etmeye yanaşmayacak basit bulacaktır.
önemli olan nedir? simgeler mi mekan mı? estetik etki simgesel öğelerle mi yoksa mekansal öğelerle mi verilir. bu soruların cevabı mekanın simgesellik bozguna uğratıldıktan sonra mekanın eleştirmenler tarafından tanrısallaştırıldığı ve estetik etkinin simgesel öğelerin daha fazla kullanılmasıyla elde edileceğidir.
sonuç kısmında dile getirilen yargı önemlidir. ‘modern mimarlar, bilinçli olarak, yapıların üzerine bezeme yapmayı terk ettiler ama bilinçsiz olarak kendileri süs olan yapılar tasarladırlar.’
özelden genele kitap hakkında düşünceler…
uzun uzun giriş yapılan ve ardından uzun uzun ekler, açıklamalar yapılan kitap. çevirenin önsözü, birinci basıma önsöz, gözden geçirilmiş basıma önsöz ve son olarak uğur tanyeli’nin önsözü kitabı okumadan oldukça fazla bilgilendiriyor ve belki de hevesinizi kırıyor. özellikle bunu uğur tanyeli’nin önsözü için söyleyebilirim ki kitabı övmekle yermek arasındaki çizgiden bir o yana bir bu yana yalpalayarak kadar uzun bir yürüyüş yapmış ki o an kitabın kapağını kapatıp bir kenara bırakmak çok olası.
las vegas’ın öğrettikleri… cafcaflı tabelalar, ticaret, tüketim, semboller, parlak renkler, neonlar, kitsch, pop sanat… kitabın tabelası olan kapağı tüm bunlardan uzak. siyah bir zemin üstünde bej, beyaz, ve siyah… okuyup bitirdikten sonra daha da düşündürücü, hatta rahatsız edici gelen tasarım.
iki bölüme ayrılmış kitabın ilk bölümü merak uyandırıcı, gözlemlere, çalışmalara dayalı. dili temiz net, bir şeyler alabileceğiniz, bilgilerinizle kıyaslayabileceğiniz, günümüzdeki şehirlerle kıyaslamalar yapabileceğiniz düşünmeye, incelemeye, yorum yapmaya olanak sağlayan bölüm. ikinci bölüm ise biraz daha farklı. kıyaslamalar ve kendi inandıklarını savunmak için çokta objektif olmayan, belki biraz istedikleri gibi yorumlamalar yaptıkları bir kısım. ilk bölümün yarattığı etkiyi zayıflatıyor. ayrıca anlatımı daha sıkıcı. başlıklar çok etkileyici ama yine de okuması zor. konu las vegas’tan kopuyor, mimari kıyaslamaya, referans noktalarına kayıyor.
kitabın ikinci bölümü özellikle bu ödevi yazmayı zorlaştırıyor. yoğun bir eleştiri yapmak ile ben kim oluyorum da venturi’yi eleştiriyorum demek arasında gidip geliyorum. ama her şeyi de okuduğumuz şekliyle kabul etmek ne kadar doğru bilmiyorum. sonuçta daha önceden okuduklarımız ve bize öğretilenler var. bunların ışığı çerçevesinde bazı eleştirileri yapmak istiyorum.
las vegas’ın öğrettikleri yeni bir dilin, modern’e karşı ortaya çıkan pop-post modern sanatın, sembolizmin yükselişinin, açıklanmasıdır ve bu modernizm hakkında okuduğumuz güçlü, söylev niteliğinde eserlerden farklıdır. söylevden çok açıklama, kabul görme, arkasındaki düşüncelerini anlatabilmektir.
birinci bölüm:
öncelikle gözden geçirilmiş önsözde de dile getirildiği gibi bu eserin konusu las vegas değil, mimari biçimin simgeselliğidir. las vegas’ta bahsi geçen iki temel alan konu edilmektedir. bunlar strip ve fremont caddesi’dir. las vegas’ı iki temel alanı olması, işlev benzerlikleri buna karşın yerleşim farklılıkları ve algılanıştaki farklılıkları bu eserde konu edilmelerinin temel sebebidir.
tarihsel süreç içerisinde pop sanatın ortaya çıkmasından önce gelinen son nokta modern mimarlık noktasıdır. modern mimarlık kendinden önceki pek çok akımın, tarzın yaptıklarını reddederek ortaya başka bir dil koymuştu. bu dil süsten, bezemeden uzak, fonksiyona ve strüktüre önem veren bir mimarlıktır. beyaz duvar, form fonksiyonu takip eder bu mimarlığın önemli söylevleridir. sembolizm, simgeler modern mimarlıkla ortadan kaldırılıp daha anlatımsal unsurlar kullanılmıştır. bu mimarlıkta tercih edilen tabelalar kullanmak değil tabelalara gerek kalmadan yapının kendini anlatmasıdır. peki strip’te ya da fremont caddesi’ndeki durum nasıl açıklamabilinir?
strip ve fremont caddesi modern mimarlığın reddetikleri ile dolup taşmaktadır. her yerde semboller, parlak ışıklar, tabelalar vardır. binaların sadece tabelaları, ön yüzleri ve otoparkları önemlidir, bu alanlar ticari ve şehir mimarisi kapsamında incelendiğinde ciddi anlamda düşünülüp belirlenmiş amaçlar dahilinde tasarlanmıştır. binaların ve tabelaların yola göre durumları ince ince düşünülmüştür. amaca yönelik tasarımlar uygulanmış, sadece görsel değil tüm psikolojik etmenlerde göz önüne alınmıştır. geride kalan alanları farklı anlam yüklemelerine sahiptir ve bu alanlar kullanım amacına uygun bir biçimde standartlara uygun olarak inşa edilmiştir. bu alanlar kesinlikle tasarlanmamış değillerdir de farklı bir amaca hizmet etmektedirler. giriş alanları ne kadar davetkar ve çekici ise diğer kullanım alanları da o kadar zamandan ve mekandan koparmak ve uzun süreler boyunca mekanda tutmaya yönelik olarak tasarlanmıştır. las vegas’ın bulunduğu alan bir çöl alanı da olsa otellerin özellikle geniş alanlara yayılmış strip otellerinin iç avluları bu çöldeki vahalar gibidir.
strip ile fremont caddesi üzerindeki gazinolar işlevleri aynı da olsa farklılaşırlar. strip’te bir gazinoya ulaşmak için öncelikle aracın içinden çevrenize bakarken tüm o tabelalar içerisinde aradığınız ya da ilginizi çekeni bulmanız gerekir. sonra diyelim ki bir tabela ilginizi çekti ve o gazinoya gitmeye karar verdiniz bu sefer yeni bir tabela ile girişi bulmak gerekecektir. daha sonra karşınıza ilk önce büyük-ki kasıt gerçekten büyüktür- bir otopark çıkacak. otoparkı geçtikten sonra gazinoya varmış olacaksınız… fremont caddesinde ise yine o devasa ve ışıl ışıl tabelalar vardır ama bir yandan da artık gazinolar kaldırımın bir parçası olma eğilimindelerdir. yani strip’te mekana direk halka açık mekandan girilmez arada bir özel halka açık alan olarak tabir edilen alan vardır. fremont caddesi’nde ise halk açık alandan direk özel alana girilir. bu yüzden strip ve fremont caddesi’nde bulunan tabelaların boyutları ve işlevleri farklı olmak zorundadır. strip bir taşıt yoluyken fremont’un bir yaya yolu olması algısal farklılıklar yaratır. hız algımızı etkiler. belirli bir hızda giderken yolumuzun üstündeki şey gerçekten önemli veya farklı değilse algılamayız ama yürüyüş hızında algı daha keskindir. bu sefer sadece tabelanın rengi, şekli değil altındaki daha küçük yazılar da önem kazanmaya başlar. sadece ışıklı ve davet edici dev kütleler olmak misyonuna bir de bilgi vericilik eklenmek durumundadır.
tabela ömrü kısa olan ürünlerdendir. bu sadece tabelanın yıpranma hızıyla alakalı değildir. aynı zamanda tabela modası, tabelalarda kullanılan teknoloji de hızla değişerek tabelaların ömrünü kısaltmaktadır. hele ki tabelanın bu kadar hayati önemi olan alanlarda tabela ömürleri daha da kısalmaktadır. bir mahalle bakkalı 10 yıl aynı tabelayı kullanabilirken strip ya da fremont caddesi’nde bu söz konusu bile olamaz.
tabele las vegas’ta sadece gazino ve otellerin kullandıkları bir şey değildir. özellikle benzin istasyonları içinde büyük öneme sahiptir. las vegas gelinip geçilen bir yerdir aslında ve gelip gitmek için üç seçenek vardır. uçak, otobüs ve özel taşıtlar. her ne şekilde gelinirse gelinsin özellikle strip’te bir yerden bir yere gitmek için bir taşıt gerekir çünkü strip’te gazinolar-oteller arası fremont’taki gibi yakın değildir. fremont’ta bir kapıdan çıkıp yan kapıya girdiğinizde başka bir gazino ile karşılaşırken strip’te bir taşıta ihtiyaç duyarsınız. bu da benzin istasyonlarının önemini arttırır. büro alanlarının ya da müşterilere hizmet etmeyen alanların tasarımı değildir önemli olan. önemli olan elbette ki müşteriyi davet edici ve onları bilgilendirici tabelalar ve hizmet alanlarıdır. strip’te gazino tabelaları gibi benzin istasyonu tabelaları da büyük ve dikkat çekici olmalıdır. buradaki büyüklüğün sebebi belli bir hızda giderken fark edilmek değildir çünkü zaten biz kullanıcılar benzin istasyonu tabelalarını hep belli bir hız ve üstünde giderken fark ederiz. şirketler tabelalarının renklerini de büyüklüklerini de bunu göze alarak tasarlarlar ama strip’te tabelaların bu kadar büyük olmasının farklı bir sebebi vardır. bu sebep gazino-otel tabelaları arasında yitip gitmemek, varlığını göstermek çabasıdır. benzin istasyonları için aydınlatma da çok önemlidir. öncelikle istasyonun açık olup olmadığın göstergesi istasyonun ışıklarının yanıp yanmamasıdır. özellikle giriş, çıkış ve pompa alanlarında aydınlatmaya önem vererek hem psikolojik olarak müşterilerini etkilemeyi hem de güvenliği sağlamayı amaçlamışlardır.
pop sanatla birlikte anıtsallık kavramında da değişmeler olmuştur. inanılan şudur ki bir yapı ne kadar büyük ve yüksekse o kadar anıtsallığı artar ama zaman içinde bunun doğru olmadığı inancı ortaya çıkmıştır. zaman içinde her şeyin değişimi gibi anıtsallık anlayışı da değişmiştir. mekanın hissettirdiği anıtsallığın yeni anlamı olmuştur. sadece kocaman bir mekan içinde kendini küçücük hissetmek anıtsallık değildir ve oldukça pahalıdır. bu yüzden de belirtildiği gibi belki de yapının üstüne ben bir anıtım yazmak daha ucuz ve daha etkili olabilir.
fremont caddesi’nde yapıların sadece ön yüzlerini görüyoruz ama strip’te ön ve yan cephelerini beraberce görmeye başlıyoruz. bu yüzen yapıların ön cepheleri direk yola bakmıyor. yolu karşılayacak bir acıyla konumlanıyor ön cepheler ve tabii ki tabelalar.
las vegas’ta mekan anlayışı nedir? karmaşa mı? buna ne kadar karmaşa denilebilir bilmiyorum. daha çok kendine özgü bir dili var demek doğru olur sanırım ve kendine özgü bir dili, kendi içerisinde (başka yerlerde kullanılan ya da kabul gören kurallar olup olmaması önemli değil) kuralları olduğu için karmaşa olarak adlandırmak yanlış olur. bizim bilmediğimiz, kabul etmediğimiz ya da algılayamadığımız her şeyi kötü, anlaşılmaz, karmaşık olarak nitelendirmek doğru değildir. bu gördüklerimizi algılayabilmemiz için yeni kavramları ve kuramları incelemek belki de oluşturmak zorundayız. bu noktada belki pop sanatın ne demek istediğini anlamaya çalışmak yerinde olacaktır. kitaptan bir alıntı yapacak olursak ‘pop sanatçıları, olağan olanı olağandışı yapmak ve ona yeni bir anlam kazandırmak için, yeni bağlamlarda kullanılan eski klişelerin değerini gösterdiler’ cümlesi oldukça önemlidir. caesars palace’a, otoparkına, heykellerine, havuzlarına ve tabelasına baktığımızda gördüğümüz şey belki birer kopya birer bildiğimiz şeylerin tekrarı ya da hamburger şeklindeki hamburgercide aslında çok sıradan ve alışık olduğumuz bir şeyin olağan dışı kullanmını görüyoruz.
las vegas sadece dışarısıyla varolmaz içerde de çarpıcı ve alışık olmadığımız şeyler yaşanmaktadır. örneğin aşık olduğumuz resepsiyon düzenine bambaşka bir yaklaşım vardır. normalde lobiye adım attığımızda karşımızda görmeye alışık olduğumuz şey resepsiyonken las vegas’ta karşımıza ilk çıkan şey kumarhanedir. lobi oyun salonuna dönüşmüştür. resepsiyona ulaşmak için oyun salonunu, restoran, alışveriş merkezleri ve benzeri alanları geçmek gerekir.
birinci bölümün en etkileyici cümlesi belki de ilişik notlarından geçen şu satırdır. çalişmamiz toplumsal içerikten yoksun diye lütfen başimizi ağitmayiniz, toplumsal açidan geçerli bilgileri sunmak için uğraşiyoruz.
ikinci bölüm:
bu bölümde verilen bilgiler ve saptamalar önemlidir. öncelikle ördek ve süslenmiş hangar diye bahsedilen iki yapı tipi vardır. ördek yapının mekan, strüktür ve programa ilişkin mimari sistemleri simgesel bir biçim tarafından silinircesine çarpıtıldığında ortaya çıkar denmektedir. buna verilen örnek ördek biçimindeki ördek kebapçısı ve hamburger biçimindeki hamburgercidir. süslemiş hangar ise mekanı ve strüktürü, doğrudan programın hizmetinde olan ve bezemesi bunlardan bağımsız olarak uygulandığında ortaya çıkan mekandır.
ördek ve süslenmiş hangar başlığı altında crowford mayor ve guild house kıyaslaması yapılmıştır uzun uzun. ikisi de farklı mimari dönemlerin önemli mimarilerindendir. ikisinin de huzur evi olması ortak noktalarıdır. yapılan eleştiri yapı sistemleri ve yapıların imgelerindeki tutarlılık-tutarsızlıktır. ve denmektedir iki binanın da yapı sistemleri alışılagelmiş ve sıradan da olsa görüntüsü sıradan olan guild house’dur. crowfor mayor’un görüntüsü yapı sistemi ile çelişmektedir.
ileleyen sayfalarda katedraller ile, geçmiş zaman eserleri ile ilgili yazılar bulunmakta ve bir katedralin cephesinde gördüğümüz kabartmaların bu süslenmiş hangarın öncülleri olduğuna doğru gidilmektedir. bunu da bu konunun ilk satırlarında karşılaştığımız ‘ikonografik deyişle söylerseki katedral hem hangar hem de ördektir’ cümlesinde görebiliriz. burda anlatılmak istenilenin ne tam olarak uğur tanyeli’nin söylediği kadar yanlış ne de tam olarak yazarların anlattığı kadar doğru olduğuna inanmıyorum. cephe kaplamaları hangarın süslü kaplaması ya da tabelası olarak değerlendirilebilinir mi? bu sorunun cevabı hem evet hem hayır olarak değerlendirilebilinir. cephe kaplamalarının kiliselerdeki tek amacı kişileri kiliseye çekmek ve burada kilise var demek değildir sonuçta! kilise cephe kaplamalarında anlatılan bir hikaye, verilen bilgiler vardır ama gazino tabelası ben buradayım hadi gel demekten daha derin bir anlatım yapmıyor. ikisininde bir biçimde propaganda yapıyor olması bu onun öncüldür demek için yeterli değildir.
modernizm ile ilgili keskin söylemler mevcuttur. bunlardan biri de mies’in ‘az çoktur’una cevaben söylenen ‘söylediklerinin tam tersini yaptilar. az, gerçekten de fazla anlamina gelebildi.’ dir.
yeni şehir anlayışındaki düzensizlikte megastrüktürün değil çirkin,sıradan mimarlığın yani süslenmiş hangar olarak tabir edilen yapının daha yakın ve olağan olduğu anlatılmaya çalışılınmıştır. kent imgeleri baştan ne kadar planlanırsa planlansın sürecin devamında görülecek ve anlaşılacaktır ki kent düzensiz olarak gelişmektedir.
modernizme yapılan eleştirilerden biri de yapının mimarın düşüncelerine alet olmaması gerekliliğine inanıştır. uygulama sorunları ve mimarın düşülküsel yapıtlarının uygulanmasını beklemesi temel sorunlar olarak gösterilmiştir. denilmektedir ki mimar olması gerekenle değil şu anda olan ve bu olanın geliştirilmesiyle ilgilenmelidir ve modernizm bunu kabul etmeye yanaşmayacak basit bulacaktır.
önemli olan nedir? simgeler mi mekan mı? estetik etki simgesel öğelerle mi yoksa mekansal öğelerle mi verilir. bu soruların cevabı mekanın simgesellik bozguna uğratıldıktan sonra mekanın eleştirmenler tarafından tanrısallaştırıldığı ve estetik etkinin simgesel öğelerin daha fazla kullanılmasıyla elde edileceğidir.
sonuç kısmında dile getirilen yargı önemlidir. ‘modern mimarlar, bilinçli olarak, yapıların üzerine bezeme yapmayı terk ettiler ama bilinçsiz olarak kendileri süs olan yapılar tasarladırlar.’
(bkz: 8 femmes)
• hayatımızda her zaman olan ama ıssız adam filmiyle daha da bi hayatımıza giren iz bırakan fransız şarkılarındandır.
çevirisi:
bu güzel bir roman, güzel bir hikaye
bugünün romantizmi
orada, rüzgara doğru evine giriyordu
o öğlene doğru iniyordu öğlen
yolun kenarında bulunuyorlardı
tatil otobanının üstünde
kuşkusuz şanslı bir gündü
madem ellerinin altındaydı gökyüzü
bir iyilik hediyesi olarak
yarın neden düşünülsün
büyük bir buğday tarlasına saklandılar
kendilerini akıntıya bırakırken
başlayan hayatlarını anlattılar
hala çocuktular sadece çocuk
tatil otobanında
(onlar) yol kenarında bulunanlar
kuşkusuz şanslı bir gündü
(onlar) gökyüzünü avuçlarıyla kaşıklayanlar
iyilik kaşıklar gibi
yarını düşünmeyi reddederek
bu güzel bir roman, güzel bir hikaye
bugünün romantizmi
orada, rüzgara doğru evine giriyordu
o öğlene doğru iniyordu, öğlen
sabahın kıyısında birbirlerini terkettiler
tatil otobanında
şanslı gün bitmişti
herkes kendi yoluna çekti gitti
bir el işaretiyle tanrıyı selamlayarak
orada, rüzgara doğru evine giriyordu
o ise aşağı, öğlene iniyordu
bu güzel bir roman, güzel bir hikaye
bugünün romantizmi
gibi bişiymiş.
çevirisi:
bu güzel bir roman, güzel bir hikaye
bugünün romantizmi
orada, rüzgara doğru evine giriyordu
o öğlene doğru iniyordu öğlen
yolun kenarında bulunuyorlardı
tatil otobanının üstünde
kuşkusuz şanslı bir gündü
madem ellerinin altındaydı gökyüzü
bir iyilik hediyesi olarak
yarın neden düşünülsün
büyük bir buğday tarlasına saklandılar
kendilerini akıntıya bırakırken
başlayan hayatlarını anlattılar
hala çocuktular sadece çocuk
tatil otobanında
(onlar) yol kenarında bulunanlar
kuşkusuz şanslı bir gündü
(onlar) gökyüzünü avuçlarıyla kaşıklayanlar
iyilik kaşıklar gibi
yarını düşünmeyi reddederek
bu güzel bir roman, güzel bir hikaye
bugünün romantizmi
orada, rüzgara doğru evine giriyordu
o öğlene doğru iniyordu, öğlen
sabahın kıyısında birbirlerini terkettiler
tatil otobanında
şanslı gün bitmişti
herkes kendi yoluna çekti gitti
bir el işaretiyle tanrıyı selamlayarak
orada, rüzgara doğru evine giriyordu
o ise aşağı, öğlene iniyordu
bu güzel bir roman, güzel bir hikaye
bugünün romantizmi
gibi bişiymiş.
belçikalıdır ama şarkıları fransızca oldugu için herkes fransız zanneder.bu da fransanın işine gelir. (bkz: french fries) aslında onun da gerçeği (bkz: belgium fries)tır. neyse dönelim jacques brele. kendisi adına brükselde bir müze, bir mahalle ve bir metro istasyonu vardır. yine de kaderi fransız sanılmaktır.
anlamını bilmesekte bizi duygudan duyguya sürükleyen şarkılardır.
michel fugain - une belle histoire
jacques brel - ne me quitte pas
michel fugain - une belle histoire
jacques brel - ne me quitte pas
azimle eş kelimesi yerine refika kelimesini kullanmış, pek çok refikanın adını dogru telafuz edememiş, acaip hırslı kadın! o şiiri o okuyup ağladı ya... olmadı be bacım die çıırmak istedim
parçalayarak yok etme iç güdüsü, yaşanmamış bir hayatın tepkisidir. demiş ve bu sözü ile farkında olupta kelimelere dökemediğimiz bir gerçeği en sad haliyle bizlere sunmuştur.
ayna içinde ayna favorimdir. kısa öykülerden oluşuyor olması ve her öyküdeki inanılmaz mantık, inanılmaz anlatım biçimi ve bitmeyen hayal gücü ile hem muhteşem bir eser okumakla kalmaz aynı zamanda bu muhteşemliğin şaşkınlığını yaşarsınız. cümlelerine baktığınızda bir filozofun sözleri zannedersiniz. yine de kendi adıma bitmeyecek öykü ve momo gibi eserlerini bile çocuklar için yazdığını düşünmüyorum. masallar her zaman çocuklar için değildir ve bu masallar çocuklar için belki de biraz fazla korkutucu olabilir.
kitabevinde gezerken küçücük bir kitap gördüm. hemde kartondan kendi çantası içinde. kapağında paul auster yazıyordu. şaşırdım. bütün kitaplarını okudum sanıyordum. ama o okumadığım bir kitabıydı: auggie wrenin noel hikayesi. üstünde de el yazısı ile paul austerla yeni yıla meraba dedim. ufacık mini minnacık ve içi illustrasyon bezeli kitabını eve gidene kadar yolda okuyuverdim. evet dedim muhtesem bir auster kitabı daha...
diğer pek çok sanat tarihi kitabına oranla okunması ve anlaşılması hem daha keyifli hem de daha kolay. destekleyici resimler inanılmaz. sanata ilgi duyan herkesin başucu kitabı olabilecek bir eser. içinde sanatla ilgili herşeyi bulabilsiniz. sanat ansiklophedisi olarak kabul edilebilinir. devam kitabı olan modern sanatın öyküsü de kesinlikle okunmalıdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?