üzerinde yapılan duanın kabul olunacağına inanılan tepe.
(bkz: hacettepe)
(bkz: hacet tepesi)
#384701 nolu entry si ile gündeme zaman zaman gelen tartışmaya son noktayı koymuş, beni de gülmekten kırıp geçirmiş bilgiç kişisidir.fazla söze ne hacet der, burdan kendisine selam ederim.
taze fasulye kırarken çıkan sese muadildir. yaşın ilerlemesiyle orantılı olarak parmakların fonksiyonlarının azalmasına sebep olur. bu eylemi alışkanlık haline getiren kişilerin yaşlılıklarında parmak titremesi sıklıkla gözlemlenebilir.
(bkz: sil baştan)
(bkz: moulin rouge)
(bkz: kulağa ütü basmak)
çocuksu; öğretilerle bozulmamış saflıkta olan.
gecekuşlarındandır kendisi.msnimde garip bi ileti gördüğüm vakit anlarım ki düşmüştür nete.atlarım direk.gülen surat ifadeleri uçuşur durur konuşma penceresinde. sürekli bi kopma hali vuku bulur enteresan diyaloğumuza paralel olarak. sağlam konuşur, sağlam güler, sağlam içer... sağlam hatundur vesselam.
türkçe’ye dönüşüm olarak çevrilen kitap, gregor samsa adlı karakterin sabah uyandığında kendisini sırtı sert, karnı boğum boğum, kahverengi, kocaman bi böceğe dönüşmüş olarak bulmasıyla başlar.kendi kendine bunun nedenlerini sorgularken, ailesinin ona karşı değişen tavırlarıyla karşı karşıya gelir ve o güne kadar inanıp uğrunda çabaladığı her şeyin boşa çıktığını görür.gerçeklerle yüzleşir ve onca zaman fedakarlık ettiği ailesinin aslında onu sömürmekten başka bi şey yapmadığını anlar.tam da böcek olduğu bu vakit yıllarca bastırmış olduğu insani duyguları ayaklanır.gregor’un yaşadıkları baştan sona anlatılırken, çeşitli baskılar altında çalışıp didinilen hayatta, kendini bi böcek gibi değersiz ve ezilmeye mahkum gören, giderek kendine ve dünyaya yabancılaşan gregor’la özdeşleştirilen çağımız insanın duyguları da sembolik ve gerçeküstücü bi dışa vurumla ifadesini bulmuş olur böylece.
(bkz: franz kafka)
(bkz: franz kafka)
ingilizcede turnike ya da dönen kapıya denk düşen kelime.
(bkz: rootless tree)
zeki mürenin söylediği pek manalı bir şarkıdır.sözleri de şöyle;
saçların tarumar gözlerinde nem
ateşe benzerdin küle dönmüşsün
hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
elden ele gezen güle dönmüşsün
bir eser kalmamış eski halinden
yazık geçmez akçe pula dönmüşsün
hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
elden ele gezen güle dönmüşsün
saçların tarumar gözlerinde nem
ateşe benzerdin küle dönmüşsün
hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
elden ele gezen güle dönmüşsün
bir eser kalmamış eski halinden
yazık geçmez akçe pula dönmüşsün
hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
elden ele gezen güle dönmüşsün
ruhu da kendisi kadar güzel olan insan.gözlerinin içi her daim gülen... hüzünlerini biriktirip şiire döken... insanlara değer veren ve bu değeri karşısındakilere aksettirebilecek saydamlıkta bi kişilik.
o zaman hemen bi şarkı armağan ediyorum kendisine...
saçların tarumar gözlerinde nem
ateşe benzerdin küle dönmüşsün
hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
elden ele gezen güle dönmüşsün
bir eser kalmamış eski halinden
yazık geçmez akçe pula dönmüşsün
hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
elden ele gezen güle dönmüşsün
(bkz: saçların tarumar)
(bkz: zeki müren)
o zaman hemen bi şarkı armağan ediyorum kendisine...
saçların tarumar gözlerinde nem
ateşe benzerdin küle dönmüşsün
hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
elden ele gezen güle dönmüşsün
bir eser kalmamış eski halinden
yazık geçmez akçe pula dönmüşsün
hayal mi gerçek mi gördüğüm bilmem
elden ele gezen güle dönmüşsün
(bkz: saçların tarumar)
(bkz: zeki müren)
picture yourself in a boat on a river,
with tangerine trees and marmalade skies
somebody calls you, you answer quite slowly,
a girl with kaleidoscope eyes.
cellophane flowers of yellow and green,
towering over your head.
look for the girl with the sun in her eyes,
and she’s gone.
lucy in the sky with diamonds.
follow her down to a bridge by a fountain
where rocking horse people eat marshmallow pies,
everyone smiles as you drift past the flowers,
that grow so incredibly high.
newspaper taxis appear on the shore,
waiting to take you away.
climb in the back with your head in the clouds,
and you’re gone.
lucy in the sky with diamonds,
picture yourself on a train in a station,
with plasticine porters with looking glass ties,
suddenly someone is there at the turnstile,
the girl with the kaleidoscope eyes.
(bkz: the beatles)
(bkz: kaleydoskop)
with tangerine trees and marmalade skies
somebody calls you, you answer quite slowly,
a girl with kaleidoscope eyes.
cellophane flowers of yellow and green,
towering over your head.
look for the girl with the sun in her eyes,
and she’s gone.
lucy in the sky with diamonds.
follow her down to a bridge by a fountain
where rocking horse people eat marshmallow pies,
everyone smiles as you drift past the flowers,
that grow so incredibly high.
newspaper taxis appear on the shore,
waiting to take you away.
climb in the back with your head in the clouds,
and you’re gone.
lucy in the sky with diamonds,
picture yourself on a train in a station,
with plasticine porters with looking glass ties,
suddenly someone is there at the turnstile,
the girl with the kaleidoscope eyes.
(bkz: the beatles)
(bkz: kaleydoskop)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?