vicdani ret

0 /
pipisik
kktc’de yeni kıbrıs partisi (ykp) örgütlenme sekreteri murat kanatlı, 2009’da vicdani reddini açıkladıktan sonra 2010’da seferberliğe gitmemiş, ardından da yargılandığı mahkemece 500 tl para cezasına çarptırılmış. kanatlı suçsuz olduğunu, bu parayı da ödemeyeceğini bildirince bu kez de 10 gün hapis cezası verildi hakkında.

ille de "savaş" diyorlar, "birilerini öldür" diyorlar, kısaca!
independence
bir askeri mahkeme dahi, firari olan birisinin "ben dini sebeplerle vicdani retciyim" demesi uzerine kararin aihm kararlarinin baz alinarak verilmesine karar vermi$tir.

bak sivil mahkemeyi gectim, askeri mahkemeden bahsediyorum. nobette sigara ictigi icin ölümüne dayak yiyen askerler varken discolarda, vicdani retci birisi hakkinda boyle bir karar verilmesi benim zoruma gitti. bu yol iyi bir yol degil, vicdani ret turkiye’ye gore bir $ey degil.
gavatar the last failbender
savunucularının 90’lı yılların sonlarında küpe takan ve saç uzatan arkadaşların satanist damgası yiyip bir de hor görülmesi, sağdan soldan toplanması durumuna benzer muameleyle karşılaşmasına sebep olan tırıvırıdır vicdani ret. kimisi de vatan borcu vesaire der, beni benden alır. ne borçmuş bu arkadaş doğduğumuzdan beri bitiremedik, bitiremeyeceğiz de. dünyanın en çok söğüşlenen milleti olarak tarihe geçeceğiz, bu pembe vatanımızda üretim veya yüksek karlılık sağlayan her yer satılmış, sırf 3-5 kuruş ekstra söğüş için parası olana bedelli adında vicdani ret çıkarılmış, eşkıyalar kafasına estiği gibi gelip asker öldürüp kaçmış, ordumuz 5 tabur asker göndermiş ama bu taburlar sessizce birliklerine geri dönmüş, soran veya duyan olmamış. nasıl borçtur arkadaş bu anlayamadım ben durumu. vatan kelimesini nasıl bir putlaştırmaktır böyle... vatanını seven adam faydayı askerlikte mi arar yoksa daha başka şeylerde mi?
vatan borcuymuş. küfürden beter geliyor bu kelimeler bana. defalarca tecavüze uğrayıp karşılığında tecavüzle ödüllendirilmek gibi birşey. bana en komik gelen ise askere gitmeyi ülkeyi korumak gibi görenler oluyor. farkında değiller ki askere giden gençlerin 90% gibi bir oranı rütbelilerin egosunu okşamak, ezilmek ve aşağılanmaktan öte bir iş yapamadan terhis oluyor. geriye kalan 10% luk şanssız (evet o az önce yazdıklarım şanslı oluyor her nasılsa, o derece borç işte) kısım ise tehlikeli bölgelere savunmasız şekilde gönderilip ya zihinsel sağlığı elinden alınıyor, ya da cinayete kurban gidiyor (evet dikkat ettiyseniz şehit demedim, düpedüz cinayet işleniyor, göz göre göre...). ama yok, bitmeyen bir borcumuz var bu vatana. her hareketinde önüne engel koymaya çalışan, sana zerre sosyal hak sağlamayan, sağladığı tüm haklarda senden para alan, kendisiyle alakası olmayan şeylerde de araya girip "bana da versenize para ehe" demekten çekinmeyen bu karşı konulmaz derecede çekici olan vatanımıza.
bir de "ama o zaman dökülen kanlar, toprak, şehitler, vatanımız" vesaire diyen arkadaşlar var. kendilerine tez vakitte uyanmalarını önereceğim arkadaşlardır. o zaman kazanılan vatan ile şu an içinde yaşadığımız vatan, yöneticiler, milli bilinç gibi olgularla şimdi karşımızda olan gerçeği birbiriyle kıyaslamak hatta eşdeğer görmek o insanlara yapılan en büyük ihanettir nazarımda.
böyle şeyler yazmanın okuyucularda genelde pek birşey tetiklemeyeceğini bilerek yazdım evet, biliyorum ki birçok insan benim gibi düşünmesine rağmen yazmak istemiyor, yazmaya değer görmüyor etrafta dönen tepkilerin basitliğini gördükçe. yazanları da görmezden gelmiyorum elbette, saygılarımı sunuyorum. "askerlik yapmayacaksan ibne ol mehehe" şeklinde masturbasyon yapan arkadaşlarla aynı haklara sahip olduğumu düşünerek bir nevi dışavurum yaptım.
independence
avrupa birliginin gotunu yalamak adina yakinda anayasada bir madde olarak bulunursa zerre $a$mam, $a$irmam. boyle bir durum yasalla$irsa bugune kadar doguda $ehit du$en askerlerimizin sizlayan kemiklerinin vidani muhasebesini kim nasil yapar, onu da du$unseler bari.

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/19252835.asp
deus ex machina

insanın en doğal hakkıdır. 18. yüzyıldan beri birçok ülke askerliği bir zorunluluk olarak değil, gönüllük esasına dayalı bir uygulama olarak görüyor. "insan öldürmek" denen şey ciddi bir şeydir, düşman olsun, o olsun bu olsun. bunun doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışmıyorum, kavramın kendisinden söz ediyorum şuanda. evet vatanı korumak gereklidir, evet şu düzende elbette ki birileri asker olacak, öldürecek ve öldürülecektir. ama hiçbir kimse, yasa ya da kural birini öldürmeye ya da ölmeye mahkum etmemelidir. askerlik denen şey, özellikle de savaş zamanında, insan pskilojisine çok ciddi zararlar vermekte, bu da bir gerçek. buna rağmen gitmek isteyen gider, eline silah alır ve ne gerekiyorsa onu yapar. ama bunu yapmak istememek de o kadar doğal ki. insanlar ölüyor doğuda, peki ne uğruna? askeri hareketler devam ediyor yıllardır, daha yirmili yaşlarında kaç insan ölüp gidiyor, cenazelerinde sloganlar atılıyor aileleri vatan uğruna öldü diye kendilerini avutuyor..ama değişen bir şey yok, sadece bu. yıllardır bu sorunu çözemeyen aciz bir devlet var, askerlerini canlı hedef olarak kullanan kafayı yemiş komutanlar var, yanlış yerlere yerleştilen mayınlar gibi aptal hatalardan ölen insanlar var..gidip düşmanla çatışmak değil sadece askerlik, ne yazık ki biraz önce saymış olduğum gibi gerçekler de var. çok açık söylüyorum, ben olsam oğlumu bile bile ölüme göndermem, gönderemem, daha doğrusu göndermek istemem. ama yapacak bir şey yok. vicdani rettini açıklamak ise ayrı bir cesaret gerektiren bir şey zaten..ne olursa olsun bu hak tanınmalıdır insanlara, her birey askerliğe gidip gitmeme konusunda kendi hür iradesiyle karar verebilmelidir. kaldı ki bir önceki girdide belirtilen hukuki ret gerçekten de mantıklı bir uygulama olacaktır, maaş bağlanması, erken emeklilik vs. bir de bazı ülkelerde askere gitmek istemeyen vatandaşlara devlet zorunlu kamu hizmeti görevi verir, bunu da reddedenlere ise “total ret”çi denir.
tasarimharikasi
biçok arkadaşımın fikren benimsediği bir olaydır. bunun mantıklı sebeplerini de benim ağzımdan öğren sevgili bilgiç.

askerliğimi izmir gibi bir yerde yaptığım için çok şanslıyım diyebilirim. fakat yaptığıma askerlik denir mi bunu ve sistemi sizle rahat rahat tartışabilirim. tartışmadan önce şu ufak bilgiyi versem iyi olacak. burada amaç askeriyeyi tu kaka ilan etmek değil, belli başlı sıkıntıları ve arızaları irdelemek.

ben günde 9 saat nöbet tuttum, nöbetler esnasında da her türlü kaytarmanın ve yatışın zevkine varacak rahatlıkla 5 ayı tamamladım sevgili bilgiç. şimdi sorarım sana? biz, komutanlar tarafından "doğudaki askerle aynı şartlardasın" ortamını yaşamadık. teröristle karşılaşmayacağımız baştan belliydi, herşey "vatan" içindi ne de olsa. bu mu sevgili bilgiç askerlik? üstelik birçok karakolda, alayda taburda bile benim bulunduğum yerdeki gibi güvensiz ve saldırıya açıksın.

esasında doğarken bile eşit doğmuyosun sen, buna karşı çıkmak için kıçımızı kaldırıyor muyuz ki elin herifi "ben kurşun sıkmak istemiyorum" dediğinde celalleniyoruz?


hem "vatan millet sakarya hobaa" diyenleri de gördüm bilgiç. silah sıkamayışlarını, g3 gibi geri tepmenin minimize edilmiş olduğu bir silahla elmacık kemiğini morartan nice salak gördüm ben bilgiç. silah söküp takamayıp zamanını taşak yaymakla geçirenleri de. vicdani ret istemişiz çok mu bilgiç?


ben gittiğim halde vicdanım elvermedi bazı şeylere. onları da anlatmayım bende kalsın. şimdi düşün. atalarımız bize bu vatanı savaşarak bıraktı, karşılığı bu eşitsizliği devam ettirmek mi olmalı sevgili bilgiç? artık cepheye sürülecek mermiye zarar gelmesin diye örten; bebeğini kundağından çıkaran yüce analarınki gibi kararlılığını ortaya koyanlar yok başımızda sevgili bilgiç. kolpalar var, senin kanını emenler var. apoleti makamı mevkiyi gördüğünde götü kalkanlar, kendilerini peygamber sananlar var. iyi insanlar yok mu? görevini en iyi şekilde yapanlar. var tabi olmaz mı. ama inan bana o iyilerin de benim gibi bu sistem eleştirisini hergün lanet ede ede yaptıklarından eminim.


ben tamamen retçilerle aynı düşünmesem bile bu sistemsel saçmalığa ve yavşaklığa uyuz oluyorum. yani devreciliğin biri bin parayken, komutanın değil sistemi yönlendiren güçlerin sözü daha baskınken sen ister 5 ay ister 55 ay git esas duruşa geç bilgiç. reva mı bu geleceksiz kalan insanlara? reva mı bu karanlıkta bırakılmaya zorlananlara? sana, bana?


bir konunun altını çizmekte fayda var. iki kuzenimden biri ağrı doğubeyazıtta, öteki patnosta yaptı askerliği ve döndükten sonra saykoya bağladılar. hayatta yapabilecekleri güzel şeyler olduğu kanısını taşımıyolar artık. zaten vicdanları da reddetti bu kolpa hayatı yaşamayı. şu bayrak altında huzurlu yaşamamızı bize haram edenleri reddedemeyip onun goygoyculuğunu yapanlarda vicdan, ar, namus var mı ki sevgili bilgiç, "ben silah tutmam" diyenleri yargılıyoruz kendimizce?
bir garip muamma
askerlik mecburi olmaktan çıkarılmalı artık. vereceksin maaşı, profesyonelce öğreteceksin işi. al sana gerçekten düzenli ordu. 5 yahut 15 ay alıkoyup ayak işlerinden gayrı hiçbir şey yaptırmadığı topluluk devletin sırtında kamburdan öte bir şey değildir. devlete faydası yok ama zararı çoktur bu düzenin. kim adamaklıllı öğreniyor bu sürede askerliği? 500 profesyonel mi iş görür, 5000 ne yapacağını bilmez acemi mi?

kimse eline silah almak zorunda bırakılmamalıdır. vatan borcu mu?tamam olur da vatana borç anca öldürerek mi ödenir? iyi bir öğretmen, doktor, hukuk ya da bilim insanı olunca, vatanına fayda sağlayınca ödenmez mi? bu 5 aylık süreçte kendi dalında daha faydalı olmaz mı? illa dişe diş kana kan mı? bunun için can atan milyonlarcası var zaten. al onları. düşmanı dahi olsa bir cana kıyamayacak olanı neden sokuyorsun o buhrana? gözden kaçırdığım bir yan var mı? bence olabilecek en mantıklı düzen bu.
x
vicdanı ret hakkı tanıyan ülkelerin, hemen hemen hepsinin avrupa birliği üyesi ülkeler olduğuna dikkat çekmek gerekir.

birlik birlik nidalarıyla götünü yaladığımız, dayattığı yasalarla boğazımızı sıkan, artık sıktıracak kemer bırakmayan bir avrupa birliğine girmek istiyor isek eninde sonunda böyle bir hakkı da kanunlarda tanımamızı isteyebilirler. şimdiden hayırlı uğurlu olsun demek gerekir ki yazıktır günahtır.

eski yüzyıllarda dedelerimiz 24 ay, 5-10 yıl askerlik yaparken bu tür hakları hiç düşünmemiştir. fakat şimdiki gençlik ise bırak 15 ayı, 6 ay yapmak için yalandan yere açık öğretim okuyarak askerlikten kaçmaktadırlar.

bunun sonucunda; sadece askerlikten kaçmak değil, yapılan istatiksel verilerde ise üniversite mezunlarının işsizlik oranlarını yükseltmektedir.
independence
nedendir bilinmez ne zaman vicdani ret ile alakali birisi ile tarti$maya girsem, bireyin sesinden cok "yusuf yusuf" sesleri kaplar ortaligi. hani dese ki "yok arkada$, benim gotum yemiyor askere gitmeyi, vicdanla falan sifir alaka", yemin ederim anlarim kendisini, tamam derim korkmakta cok haklisin. ama kalkip birisi bana "benim dini inani$larim ve psikolojik durumum askeri egitim almaya elveri$li degil" dedigi zaman, bir de bunun uzerine "bu yuzden vicdani ret hakkimi kullanmak istiyorum" diye de eklerse elimdeki raki kadehini gotunden gotunden sokuveresim geliyor ki o yusuf yusuf seslerini raki kadehinin icerisindeki buz taneleri ile sogutabileyim.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol