ilk 11 şansı bulduğum 3,5 sezon boyunca, zaman zaman benim de başvurduğum eylemdir.
tatlı sert hareketlerle yazarlara sataşıp, houstonda enteresan muhabbetlerle geceyi sabaha katmak şeklinde devam eder bu olay. yalnız, sevan nişanyanın eşine attığı gibi atmayın, usturuplu atın.
teslimiyet demektir.
sözlük anlamlarının/tanımlarının dışında, islam’ın öğretisi ve taşıdığı mecburiyetler, kitleleri maddeten tatmin etme kaygısı taşımayan; inanmak isteyen insanların kişisel gelişim evrelerini ve kıstaslarını makul bir çerçeveyle çizen, davranış biçimlerini önceden bilen, uygun ve ön yargısız bir düşünce sistemi inşa ederek yaratıcıya ulaşmayı hedefleyen kurallar bütünüdür.
islamiyet; sadece ortadoğu’ya gelmiş, orada yeşermiş ya da bir kısım zevatın tabiriyle "kılıç zoruyla yayılmış" bir dogmalar bütününden ibaret değildir.
dün ile bugün arasında köprü kuran, kör siyasetin ve fanatizm ile bezeli ideolojilerin üzerinde duran, yeri de yolu da son derece net olan bir manifestolar silsilesidir.
islam; barış çağrısıdır. kuran; kalben ve ruhen kararmışlara yönelik en doğru tespitleri ve saptamaları; edebi dili ve yazın alanındaki metaforları, ironileri ve hicivleri dünya üzerinde en iyi kullanan tüm kalemlerin birleşip yazamayacağı/yapamayacağı kadar rasyonel bir şekilde betimlemiştir.
"onlar, iyi korunmuş kentlerde veya duvarların ardında olmaları haricinde bir araya gelip sizinle savaşamazlar. aralarındaki çekişmeleri çetindir. sen onları birlik sanırsın, halbuki kalpleri paramparçadır. zira onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur." (haşr/14)
dünyanın kanını emen ve buna asla doymayacak olanların bozgunculuklarını yüzlerce yıl önceden haber verene de bin selam...
"kendilerine "yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz" derler." (bakara/11)
"küfre sapanlar seni etkisiz hale getirmek veya seni öldürmek ya da seni yurdundan sürmek için planlar yapıyorlardı. onlar tuzak kuruyorsa allah da tuzak kuruyor. allah tuzak kuranların en ustası/hayırlısıdır." (enfal/30)
yaptıkları her şeyi iyi-doğru-güzel ambalajıyla kakalamanın, politika ve diplomasi olarak adlandırıldığı bir dönemden geçiyoruz. en kötüsü de bu.
kur’an’ın 7. yüzyıldaki arap kavmine indiğini savunanların; yukarıdaki mesajlara benzeyen onlarca örneği, hem oldukça berrak, hem de geçmişle günümüz arasında sapasağlam bir köprü kurarak anlatışına gösterdikleri tepkiler, sünni mezhebiyle ve hadislerle beyni yıkanmış bir yobazın verdiği tepkilerle tıpatıp aynı.
bu yüzeyselliğin dönüp dolaşıp geldiği nokta, yüzlerce yıldır dönen kirli tezgahı kurgulayan ve uygulayanlarla birlik olmasıdır.
kardeşçe yaşadığımız insanlara ve bize savaş açan hasta ruhlu lümpenleri, çiçeklerle karşılamamamız gerektiğini, bu kaidelerin hayatımızdaki en önemli rehber ve kılavuz haline gelmesini öğütleyen kuran; dostum olsun ya da olmasın, sınırlarımızın içinde/dışında, insanlara göz göre göre bomba yağdırılmasını ve halkların kalleş kumpaslar ve tuzaklarla yaratılan savaşlara kurban edilmemesi gerektiğini d-e-f-a-l-a-r-c-a zihnimize nakşediyor.
işte teslimiyetin özü budur: kin beslediğin topluluğa karşı bile adaletten sapmıyorken (maide-8), akrabalarına ya da yetim sahibi kadınlara göç esnasında ya da dışında yaren olman gerekiyorken (ahzab-50); şehir efsanelerine itibar etmemeyi, bilgiye, aydınlanmaya, hatta tekamüle bu yoldan ulaşacak olma hırsını ve sonucunu matah bir şey zannetmemeyi öğrenmek demektir teslimiyet.
zihnin; kötü niyete kapı aralayacak tüm fikirleri reddetmesi, soru işaretlerini yanında yöresinde tutarak katı ve hodbin bir kesinlikten uzaklaşması demektir.
cinselliği meta haline getirmemek; herhangi bir metindeki olay örgüsünü, bağlamından koparmadan değerlendirebilme cesaretini göstermek demektir. ikili ilişkilerde birçok yüz ve maske kullanmamak, olduğu(n) gibi görünmek ve olmayı düstur bellemektir.
teslimiyetin özü; olayların ve insanların, eylemi ve söylemi arasındaki dengeyi baştan aşağı doğru bir biçimde, adalet terazisinden milim sapmadan sağlamak demektir.
sözlük anlamlarının/tanımlarının dışında, islam’ın öğretisi ve taşıdığı mecburiyetler, kitleleri maddeten tatmin etme kaygısı taşımayan; inanmak isteyen insanların kişisel gelişim evrelerini ve kıstaslarını makul bir çerçeveyle çizen, davranış biçimlerini önceden bilen, uygun ve ön yargısız bir düşünce sistemi inşa ederek yaratıcıya ulaşmayı hedefleyen kurallar bütünüdür.
islamiyet; sadece ortadoğu’ya gelmiş, orada yeşermiş ya da bir kısım zevatın tabiriyle "kılıç zoruyla yayılmış" bir dogmalar bütününden ibaret değildir.
dün ile bugün arasında köprü kuran, kör siyasetin ve fanatizm ile bezeli ideolojilerin üzerinde duran, yeri de yolu da son derece net olan bir manifestolar silsilesidir.
islam; barış çağrısıdır. kuran; kalben ve ruhen kararmışlara yönelik en doğru tespitleri ve saptamaları; edebi dili ve yazın alanındaki metaforları, ironileri ve hicivleri dünya üzerinde en iyi kullanan tüm kalemlerin birleşip yazamayacağı/yapamayacağı kadar rasyonel bir şekilde betimlemiştir.
"onlar, iyi korunmuş kentlerde veya duvarların ardında olmaları haricinde bir araya gelip sizinle savaşamazlar. aralarındaki çekişmeleri çetindir. sen onları birlik sanırsın, halbuki kalpleri paramparçadır. zira onlar akıllarını kullanmayan bir topluluktur." (haşr/14)
dünyanın kanını emen ve buna asla doymayacak olanların bozgunculuklarını yüzlerce yıl önceden haber verene de bin selam...
"kendilerine "yeryüzünde bozgun çıkarmayın" dendiğinde, "tam tersine, bizler barış ve esenlik getirenleriz" derler." (bakara/11)
"küfre sapanlar seni etkisiz hale getirmek veya seni öldürmek ya da seni yurdundan sürmek için planlar yapıyorlardı. onlar tuzak kuruyorsa allah da tuzak kuruyor. allah tuzak kuranların en ustası/hayırlısıdır." (enfal/30)
yaptıkları her şeyi iyi-doğru-güzel ambalajıyla kakalamanın, politika ve diplomasi olarak adlandırıldığı bir dönemden geçiyoruz. en kötüsü de bu.
kur’an’ın 7. yüzyıldaki arap kavmine indiğini savunanların; yukarıdaki mesajlara benzeyen onlarca örneği, hem oldukça berrak, hem de geçmişle günümüz arasında sapasağlam bir köprü kurarak anlatışına gösterdikleri tepkiler, sünni mezhebiyle ve hadislerle beyni yıkanmış bir yobazın verdiği tepkilerle tıpatıp aynı.
bu yüzeyselliğin dönüp dolaşıp geldiği nokta, yüzlerce yıldır dönen kirli tezgahı kurgulayan ve uygulayanlarla birlik olmasıdır.
kardeşçe yaşadığımız insanlara ve bize savaş açan hasta ruhlu lümpenleri, çiçeklerle karşılamamamız gerektiğini, bu kaidelerin hayatımızdaki en önemli rehber ve kılavuz haline gelmesini öğütleyen kuran; dostum olsun ya da olmasın, sınırlarımızın içinde/dışında, insanlara göz göre göre bomba yağdırılmasını ve halkların kalleş kumpaslar ve tuzaklarla yaratılan savaşlara kurban edilmemesi gerektiğini d-e-f-a-l-a-r-c-a zihnimize nakşediyor.
işte teslimiyetin özü budur: kin beslediğin topluluğa karşı bile adaletten sapmıyorken (maide-8), akrabalarına ya da yetim sahibi kadınlara göç esnasında ya da dışında yaren olman gerekiyorken (ahzab-50); şehir efsanelerine itibar etmemeyi, bilgiye, aydınlanmaya, hatta tekamüle bu yoldan ulaşacak olma hırsını ve sonucunu matah bir şey zannetmemeyi öğrenmek demektir teslimiyet.
zihnin; kötü niyete kapı aralayacak tüm fikirleri reddetmesi, soru işaretlerini yanında yöresinde tutarak katı ve hodbin bir kesinlikten uzaklaşması demektir.
cinselliği meta haline getirmemek; herhangi bir metindeki olay örgüsünü, bağlamından koparmadan değerlendirebilme cesaretini göstermek demektir. ikili ilişkilerde birçok yüz ve maske kullanmamak, olduğu(n) gibi görünmek ve olmayı düstur bellemektir.
teslimiyetin özü; olayların ve insanların, eylemi ve söylemi arasındaki dengeyi baştan aşağı doğru bir biçimde, adalet terazisinden milim sapmadan sağlamak demektir.
olmamasını dilediğim ilişkidir; çocukluktan ergenliğe geçişimizdeki ikonamızdı defne samyeli, saflıktı, duru bi güzelliği vardı...
bu akp eline attığı her şeyi kirletti, hepimiz kirlendik; bari o temiz kalmış olsun lan.
bu akp eline attığı her şeyi kirletti, hepimiz kirlendik; bari o temiz kalmış olsun lan.
son gelen habere göre; 46 kilodan 16 kiloya düşmüştür.
onu bu hale getirenlerin allah bin kez belasını versin; pırıl pırıl çocukların yıllarından çaldınız. sokaklarda; toprakta, çamurda debelenmesi gerekirken, gazla kapsülle/fişekle perişan ettiniz.
ailesi perişan, sevenleri; hepimiz...
anca böyle destan yazardı korkak polisiniz.
onu bu hale getirenlerin allah bin kez belasını versin; pırıl pırıl çocukların yıllarından çaldınız. sokaklarda; toprakta, çamurda debelenmesi gerekirken, gazla kapsülle/fişekle perişan ettiniz.
ailesi perişan, sevenleri; hepimiz...
anca böyle destan yazardı korkak polisiniz.
"allah inananlara baldırını açıp gösterecek" türü hadisleri kuran’ın üzerinde tutan, kuran’ın "eksik bir şey bırakmadık" ayetinin bütünsel açıklamalarını hiçe sayan, yapmaya çalıştığı tanımlarla içtihat kavramını iğdiş etmekten çekinmeyen meczuptan hallice biri.
"karakter olarak iyidir ama, sevimlidir güldürür eğlendirir" geyiğiyle de hiç ilgilenmiyorum; çünkü on lafından sekizi boş. hiçlik kavramını temellendiren tasavvuf önderlerinden ve sünnetullah kavramının ehil savunucularından alması gereken çok ders var. maddeyle mana dünyasını ayırması lazım ilk önce.
"karakter olarak iyidir ama, sevimlidir güldürür eğlendirir" geyiğiyle de hiç ilgilenmiyorum; çünkü on lafından sekizi boş. hiçlik kavramını temellendiren tasavvuf önderlerinden ve sünnetullah kavramının ehil savunucularından alması gereken çok ders var. maddeyle mana dünyasını ayırması lazım ilk önce.
provokasyon sözcüğünün karşılığıdır. kullanılmış tuvalet kağıtlarının işlevi bile bu neşriyattan kat be kat üst mertebededir benim gözümde. kötü niyetli, çiğ, sefil organizmaların nefretlerini kusmak için pusuda beklediği aymazlık çadırıdır. iktidara stepne değil, irinlerini akıttıkları kağıt bile olamayacaktır.
koç grubunu sevmiyorum, "olmasaydın olmazdık" sloganı da oldukça oportünist açıkçası. koç grubuyla arasına mesafe koymayan atatürkçüleri elbette yadırgamıyorum; 80 darbesi birçok yönden tüketim ve sermaye çarkıyla ilerici güçleri ezdi geçti. atatürkçülük adına söylenecek sözler de hep sermayenin bekçiliğini yapan büst atatürkçülerine kaldı.
benim itiraz ettiğim nokta elbette bu iki grup arasında atatürkü harcatmamak vs. değil. atatürk olm bu, adamın aklanmaya ihtiyacı mı var; binlerce kez selam, saygı ve hürmet olsun bu vesileyle...
buradaki olay şudur: bir insanın ölüm gününde o matemi yaşayan milyonlar var. devriminin ve bizi karanlıktan çıkarışının son bulduğunu düşündüğümüz bir gün daha zinde uyanma düşüncesi var. atatürk; bilimin, sanatın ve yepyeni bir kültür yaratımının tezahürüdür; acıların, dramların kol gezdiği bir coğrafyada olabildiğince rasyonel davranarak, kimi zaman kuruyla yaşı beraber yakma mecburiyetine girerek bizi birey olarak, evlat olarak yetiştiren adamdır.
sen kalkacaksın, 10 kasım geldiğinde kurduğun pusuyla aleme nazire yapacaksın.
repliği hatırla keke: "adamın götünden kan alırlar kamil kan!"
koç grubunu sevmiyorum, "olmasaydın olmazdık" sloganı da oldukça oportünist açıkçası. koç grubuyla arasına mesafe koymayan atatürkçüleri elbette yadırgamıyorum; 80 darbesi birçok yönden tüketim ve sermaye çarkıyla ilerici güçleri ezdi geçti. atatürkçülük adına söylenecek sözler de hep sermayenin bekçiliğini yapan büst atatürkçülerine kaldı.
benim itiraz ettiğim nokta elbette bu iki grup arasında atatürkü harcatmamak vs. değil. atatürk olm bu, adamın aklanmaya ihtiyacı mı var; binlerce kez selam, saygı ve hürmet olsun bu vesileyle...
buradaki olay şudur: bir insanın ölüm gününde o matemi yaşayan milyonlar var. devriminin ve bizi karanlıktan çıkarışının son bulduğunu düşündüğümüz bir gün daha zinde uyanma düşüncesi var. atatürk; bilimin, sanatın ve yepyeni bir kültür yaratımının tezahürüdür; acıların, dramların kol gezdiği bir coğrafyada olabildiğince rasyonel davranarak, kimi zaman kuruyla yaşı beraber yakma mecburiyetine girerek bizi birey olarak, evlat olarak yetiştiren adamdır.
sen kalkacaksın, 10 kasım geldiğinde kurduğun pusuyla aleme nazire yapacaksın.
repliği hatırla keke: "adamın götünden kan alırlar kamil kan!"
smokin giymeyi ihmal etmeyin.
kadınların ve kadınlığın sultanlık mertebesidir. hayatında yay burcu kadınını tanıyan adamın sırtı yere gelmez; o derece!
en übermensch özelliği kin tutmamasıdır. eğer böyle bi kadına kazık atacak kadar şirret ve beyin özürlü bi adamsanız, hayatı boyu unutmaz bunu tabii. öyle bi anında alır ki intikamını "keşke evi arabayı yatı katı böbreğimi satsaydım da bu duruma düşmeseydim" dersiniz. vallahi dedirtir. gözü karadır.
kararsızdır kimi zaman. birçok hedefi vardır; eğer aşıksa ya da aşkı herhangi bir meziyetineyse o zaman kablolar birbirine dolaşıverir. "x ile mi uğraşsam, y de çok cazip; aslında z’yi de beğeniyorum" tribiyle sizi çileden çıkarsa da, bu onun kendi meselesidir. size hedeflerini anlatır gibi yapması, kabloların sıkışmasından kaynaklı bir moladır.
tek ve ebedi aşkı olma şerefine eriştiyseniz ne mutlu size. beraber çok ağlarsınız. ama öyle bir anda güldürür ki sizi, canım kardeşim filminin son sahnesini izlerken bir anda vecihi gelmiş de eşyaları tutuyormuşsunuz havasına girersiniz. çok tatlıdır. acem kızı türküsündeki tarife uyan bir yay kadınını sevip ömrünüzden ömür gitmesine razı olmuşsanız, sevginizin sonsuzluğa karışması sizin hayattaki en büyük gururunuzdur.
hiçbir şeyle ölçülmez. çok sevin o kadınları. üzerseniz belanızı sikerim.
en übermensch özelliği kin tutmamasıdır. eğer böyle bi kadına kazık atacak kadar şirret ve beyin özürlü bi adamsanız, hayatı boyu unutmaz bunu tabii. öyle bi anında alır ki intikamını "keşke evi arabayı yatı katı böbreğimi satsaydım da bu duruma düşmeseydim" dersiniz. vallahi dedirtir. gözü karadır.
kararsızdır kimi zaman. birçok hedefi vardır; eğer aşıksa ya da aşkı herhangi bir meziyetineyse o zaman kablolar birbirine dolaşıverir. "x ile mi uğraşsam, y de çok cazip; aslında z’yi de beğeniyorum" tribiyle sizi çileden çıkarsa da, bu onun kendi meselesidir. size hedeflerini anlatır gibi yapması, kabloların sıkışmasından kaynaklı bir moladır.
tek ve ebedi aşkı olma şerefine eriştiyseniz ne mutlu size. beraber çok ağlarsınız. ama öyle bir anda güldürür ki sizi, canım kardeşim filminin son sahnesini izlerken bir anda vecihi gelmiş de eşyaları tutuyormuşsunuz havasına girersiniz. çok tatlıdır. acem kızı türküsündeki tarife uyan bir yay kadınını sevip ömrünüzden ömür gitmesine razı olmuşsanız, sevginizin sonsuzluğa karışması sizin hayattaki en büyük gururunuzdur.
hiçbir şeyle ölçülmez. çok sevin o kadınları. üzerseniz belanızı sikerim.
yay burcu kadınından sonra en özel ve korunma altına alınması gereken kadındır.
çok özeldirler, inanılmaz bir ışıltıya sahiplerdir. bu gezegenden değilmişçesine parlarlar. onu anlamayanlar "kibir göstergesi" sanarlar bunu.
gösterişlidir. göstergesi hepi topu o anacım. gösterdikleri zaman iyi gösterirler, hanyayı konyayı görürsünüz. aslan burcu erkeği ile mükemmel anlaşırlar. birbirlerini yukarıda bahsettiğimiz kibirle ezmedikleri sürece.
aynaya bayılır aslan burcu kadını. onun vazgeçilmezidir. ışıltısının kaynağıdır. boşnak olanlarına rastlarsanız, söylediklerimin bir bedende can bulmuş olma ihtimalinin şaşkınlığıyla kendinizi karantinaya alırsınız. hiçbir erkek böylesi bir kadına hayranlık duymadan geçip gitmez.
şayet böyle bi hata yaparsanız, allah öyle bi çarpar ki çarpım tablosundan beter olursunuz oğlum. yapmayın öyle şeyler.
çok özeldirler, inanılmaz bir ışıltıya sahiplerdir. bu gezegenden değilmişçesine parlarlar. onu anlamayanlar "kibir göstergesi" sanarlar bunu.
gösterişlidir. göstergesi hepi topu o anacım. gösterdikleri zaman iyi gösterirler, hanyayı konyayı görürsünüz. aslan burcu erkeği ile mükemmel anlaşırlar. birbirlerini yukarıda bahsettiğimiz kibirle ezmedikleri sürece.
aynaya bayılır aslan burcu kadını. onun vazgeçilmezidir. ışıltısının kaynağıdır. boşnak olanlarına rastlarsanız, söylediklerimin bir bedende can bulmuş olma ihtimalinin şaşkınlığıyla kendinizi karantinaya alırsınız. hiçbir erkek böylesi bir kadına hayranlık duymadan geçip gitmez.
şayet böyle bi hata yaparsanız, allah öyle bi çarpar ki çarpım tablosundan beter olursunuz oğlum. yapmayın öyle şeyler.
(bkz: edi)
hakkında iki üç satır yazılmamış olmasına şaşırdığım; kült filmdir.
polonya yapımı, 2002de gösterime girmiştir bu film. edi ve jureczek isimli iki arkadaşın hayatını anlatır. geçimlerini eski eşyaları toplayıp satarak sağlarlar. izledikçe kendinizi edi ve jureczekin sarhoş zamanlarındaki gibi hissedeceğinize eminim. müzikleri de çok hoş. bir buçuk saatinizi muhakkak feda edin.
polonya yapımı, 2002de gösterime girmiştir bu film. edi ve jureczek isimli iki arkadaşın hayatını anlatır. geçimlerini eski eşyaları toplayıp satarak sağlarlar. izledikçe kendinizi edi ve jureczekin sarhoş zamanlarındaki gibi hissedeceğinize eminim. müzikleri de çok hoş. bir buçuk saatinizi muhakkak feda edin.
genel olarak ad soyadla ilgili yapılanları kapsar.
"adın ne bakayım?"
-levent.
"vayyt levent yüksel haa!?
-...
böyle gider bu. daha haluk levent levent kırca falan hiç bahsetmiyorum bile...
"adın ne bakayım?"
-levent.
"vayyt levent yüksel haa!?
-...
böyle gider bu. daha haluk levent levent kırca falan hiç bahsetmiyorum bile...
bu gecenin sorunsuz, zararsız ve ziyansız atlatılmasıyla gerçekleşecek bahardır. polis dün gece sabaha karşı kalabalığın azalmasıyla saldırıya geçip, çadırları ve halkın ihtiyacı olan tüm malzemeleri yaktı bildiğiniz üzere.
bugün en azından 1000 kişi nöbeti bırakmadan polise karşı direnebilirse hafta sonu binler milyona katılır taksimde çiçekler açar.
bugün en azından 1000 kişi nöbeti bırakmadan polise karşı direnebilirse hafta sonu binler milyona katılır taksimde çiçekler açar.
en büyük dostu tablet temizleyicilerdir. böylelikle, bulaşıklardaki kiri pası söker atar. şüphesiz ki bulaşık makinaları, tabletlerle insanların hayatlarını kolaylaştırsın diye yeryüzüne gönderilmiştir.
işçilerin, emek vererek inşa ettikleri alışveriş merkezine "insanlar rahatsız olur" denerek alınmamasıyla da gerçekleştirilebilen eylemdir.
hiçbiri akrabanın orospu çocuğu veledinin gösterdiği performansa erişememiştir.
türk televizyonculuğunun ve gazeteciliğinin geldiği nokta bilindiğinden, 32. gün programını yönetmesi şaşkınlık yaratmayan kişidir.
bitti. o güzel adam vosvosuna bindi ve gitti.
neşet ustanın, sesiyle gönül hanemizi yakıp geçtiği bir veda gerçekleşiyor. bitmesin istiyoruz ama bitiyor işte. türk dizi tarihine çok şey kazandırdı bu dizi.
popescunun penaltısından sonra komşunun duvar saatini parçaladığımı hatırlatan finaldir. hey gidi, 13 yıl olmuş. türk futbolunun rüyalarını gerçekle harmanlayan gecedir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?