tutulan tutanaklarda ezberlenen kimliklerimiz ayrı yazılmasın birbirinden.oma maskot olsa ya.
zerdestlik aşındırması bu.alnım ak hâlâ.
mermerimsi gülüşlerim süsler o yüzleri.
nevrotik sayıklamalar
bilinemeyen denklemdir bu.sırıtmak yetmez çözmeye.çok masalsı günlerin ömür çürüttüğü bilinir.bir uçurum kıyısı dilense de bizim için,kahkalarımız uzak tutar bizi.sayfaların arasında kaybolsalar keşke.keşkül verdim ellerine,bilecekler artık.
incitmemek lazım körpe yürekleri.lazım olur bir gün harfler kaba kalabalıkta.kara inci bir eleji göz kırpar bu yoğunlukta.
kilidi olmayan kapılar durmaz karşımda,yıkılır.anlatsam geç kalırım,sussam erkendir bu talana.edilgen bir yangın çukuruna bakarken.
adımlarımın tersleneceğini mi sandın?
yüksek kaldırımların şirin görünmesinden uzak bir yürüyüştür bu.
kıyısız kentlere insek,şımarsa kuyular.kelimelerin dili ellense.el kalmasa duraklarda.
yüksek kaldırımların şirin görünmesinden uzak bir yürüyüştür bu.
kıyısız kentlere insek,şımarsa kuyular.kelimelerin dili ellense.el kalmasa duraklarda.
sanrılarda yuvalanamayacak yüzün bakar gerçekliğine güzün.
sen inanıyor musun ki söner bu çağ yangını?
sen kanatlarını kırmadıkça sözlerinin bitmez.
tribal enfeksiyona yakalanmadıkça bitmez bu çağ serüveni.
sen inanıyor musun ki söner bu çağ yangını?
sen kanatlarını kırmadıkça sözlerinin bitmez.
tribal enfeksiyona yakalanmadıkça bitmez bu çağ serüveni.
tahta köprüler korumam altındadır.kurgusunu önizlemeden alan bu yapı içiçe geçtikçe görülür;kök tayin edilmez.
cenazesiz namazlar kılınsa,kundaklanmasa dualar...
mermer soğukluğu üsküdara yakışır.dilenen en güzel duadır dillenen.ben bilmem.
yeteneksizim buhranlara.buhranları uçurumlara terkedilen.
susmak bir imdir çağ boyu yankılanan.
mermer soğukluğu üsküdara yakışır.dilenen en güzel duadır dillenen.ben bilmem.
yeteneksizim buhranlara.buhranları uçurumlara terkedilen.
susmak bir imdir çağ boyu yankılanan.
çift sessizlikte büyür sesim.aya çarpıp bulacaksan ne mutlu doğum yerine.kaskatı kesilen tüm zamanlara inat,eksik kalmayacak
sayfalarına kelimeler.
ihbar edin bildirimimi...
sayfalarına kelimeler.
ihbar edin bildirimimi...
omuzlarımda ki yükmüydü üstüme çöken, yoksa yüreğimdeki bulunmazmıydı?
bir görünüp bir kaybolan bulunmaz, yüreğimdemiydi yoksa dışarıdamıydı?
ne kadar çabalasanda, bulunmazı bulmak, aşk için yetmezdi ki...
- anneee gel. ben nevrotik sayıkladım
+ körolmayasıca. kaç yaşına geldin.
- (ama ben cidden nevrotik sayıkladım)
bir görünüp bir kaybolan bulunmaz, yüreğimdemiydi yoksa dışarıdamıydı?
ne kadar çabalasanda, bulunmazı bulmak, aşk için yetmezdi ki...
- anneee gel. ben nevrotik sayıkladım
+ körolmayasıca. kaç yaşına geldin.
- (ama ben cidden nevrotik sayıkladım)
yere düşen kalbimin parçalarını toplayıp çantama kaldırdım seni gördükten sonra. gözyaşlarımın içimi acıtmasına izin verdim, kanayan yaralarımı serbest bıraktım; istedikleri gibi kanasınlar diye. ölüm hergün yaklaşırken zaten, zamanı geldi dedim. çağırdım onu yanıbaşıma "artık geldi de geçiyor" dedim. tek hatırladığım zamana elveda dediğim ve ölüm denen o küçük çocuğun minik ellerini tutarak yola devam ettiğimdi. şimdi ne zaman var ne kitap ne sen ne ölüm. herşey benim için bitti tıpkı sen gibi.
saat kaç oldu ya?
içime doğru yürüyor kocaman bir ülke. kısacası ayaklandık dönüyoruz hep birlikte.
…
nevrotik kişiliklere ait kaldırım : yaşanan herşeyden onlar suçludur. nevrotik kişi, dünya kadar günah taşır üzerinde. buhranlığın egemenliği altında durmaya ve iyimser kelama inanmaya meyillidir. suçlu doğdum zanneder ve bu yüzden can vermelidir ya da kendini tanıyabilmek ve sorguya çekebilmek için kutsal bir lutufa ihtiyacı vardır. belki bir gün : « onu kurtarabilir miyiz » der ‘akıllı’ insan kim bilir.
tuhaf olan ve en büyük paradoks. belki kolay saadetin uzağındadırlar, belki başkalarından faydalanamıyorlardır, belki suçluluk duyguları ve pişmanlıkları tamamen hayâlidir fakat kliniksel olarak bakılırsa, sapkın insanlara göre hayatın ve barışın çok daha yakınında durur nevrotik kişilikler.
derin bir arzu yoksunluğu, suçluluk duygusunun ve sürekli hayatı başka şekilde anlamak, görmek ve ona farklı anlamlar giydirmenin vermiş olduğu bir bezginlik halidir nevrotik insan tanımı.
…
doctora e. graciela pioton-cimetti
paris 22 haziran 2004
cev : şahsım.
nevrotik kişiliklere ait kaldırım : yaşanan herşeyden onlar suçludur. nevrotik kişi, dünya kadar günah taşır üzerinde. buhranlığın egemenliği altında durmaya ve iyimser kelama inanmaya meyillidir. suçlu doğdum zanneder ve bu yüzden can vermelidir ya da kendini tanıyabilmek ve sorguya çekebilmek için kutsal bir lutufa ihtiyacı vardır. belki bir gün : « onu kurtarabilir miyiz » der ‘akıllı’ insan kim bilir.
tuhaf olan ve en büyük paradoks. belki kolay saadetin uzağındadırlar, belki başkalarından faydalanamıyorlardır, belki suçluluk duyguları ve pişmanlıkları tamamen hayâlidir fakat kliniksel olarak bakılırsa, sapkın insanlara göre hayatın ve barışın çok daha yakınında durur nevrotik kişilikler.
derin bir arzu yoksunluğu, suçluluk duygusunun ve sürekli hayatı başka şekilde anlamak, görmek ve ona farklı anlamlar giydirmenin vermiş olduğu bir bezginlik halidir nevrotik insan tanımı.
…
doctora e. graciela pioton-cimetti
paris 22 haziran 2004
cev : şahsım.
melankoliyi sevmezdim.
melankoliklerin karanlık tarafındaki yükselişi izlemekti keyfim. gel gör ki sarmal geniş, girdap kara..
nevrotik sayıklamak ne kadar uzak gibi gelse de eylül-ekim aylarının dayanılmaz griliğinde yazmamak da imkansız gibi.
hele ki bir cumartesi gecesi..
hasta burnum ve sevgili arkadaşı mendilin arasından süzülen ince ince adıyaman dumanının beyazlığı ellerin hızlı silüetine yetişemezken beyin kıvrımlarım dünyayı dönmeye devam ediyor inatla. düşünmemekten dem vuran mantık lobum ile düşünmeden edemeyen hödö lobum arasındaki elektrik başımı ağrıtıyor.
derken..
bir duman daha koca monitöre..
daha çok vakit var. cumartesiler bitmeyecek, biliyorum; biliyorsun. her yağmur damlasında yeniden doğmanın verdiği heyecanı sarmışken iliklerimi harf oyunlarına yer yok bu gece. sadece yarını beklemek var mesela, gecenin çabuk geçmesini istemek, bir başka cumartesiye geçebilmek yeniden.
damlalar düşer. sercovi ıslanır. yağan yamur değildir fakat, anlamını arayan sırılsıklamlığın el ele vermişliğidir sadece kadıköy sokaklarında..
yani;
ne ben nevrotiğim, ne de sayıklamak bu yaptıklarım; sadece inatçı küçük bir haykırış benimkisi:
"open your heart i’m coming home"
melankoliklerin karanlık tarafındaki yükselişi izlemekti keyfim. gel gör ki sarmal geniş, girdap kara..
nevrotik sayıklamak ne kadar uzak gibi gelse de eylül-ekim aylarının dayanılmaz griliğinde yazmamak da imkansız gibi.
hele ki bir cumartesi gecesi..
hasta burnum ve sevgili arkadaşı mendilin arasından süzülen ince ince adıyaman dumanının beyazlığı ellerin hızlı silüetine yetişemezken beyin kıvrımlarım dünyayı dönmeye devam ediyor inatla. düşünmemekten dem vuran mantık lobum ile düşünmeden edemeyen hödö lobum arasındaki elektrik başımı ağrıtıyor.
derken..
bir duman daha koca monitöre..
daha çok vakit var. cumartesiler bitmeyecek, biliyorum; biliyorsun. her yağmur damlasında yeniden doğmanın verdiği heyecanı sarmışken iliklerimi harf oyunlarına yer yok bu gece. sadece yarını beklemek var mesela, gecenin çabuk geçmesini istemek, bir başka cumartesiye geçebilmek yeniden.
damlalar düşer. sercovi ıslanır. yağan yamur değildir fakat, anlamını arayan sırılsıklamlığın el ele vermişliğidir sadece kadıköy sokaklarında..
yani;
ne ben nevrotiğim, ne de sayıklamak bu yaptıklarım; sadece inatçı küçük bir haykırış benimkisi:
"open your heart i’m coming home"
köşelerde ararım yokluğundan sızma hikayeleri.sana susmanın en güzel sabahına uyuyamam.gözümden irin damlar da yummam.seni düşünmenin tadında dağılıyor çeviriler.
çerçevelettim seni kaburgalarıma.
çerçevelettim seni kaburgalarıma.
hüznünle yoğrulmuş bir gecenin mavi karanlığında basiretimi lanetliyorum yine. sabır taşı inkar ederken yanıbaşımda kendini elimden gelecek tek şeyin başımı sinirle kavramaktan öte olması gerektiğini düşünüyorum. yapamıyorum.
bir duman daha alıyorum küllerimden..
sinir harbinde vuruluyorum alnımdan. kan akıyor vücudumun her yerine. sıcak. kan gibi sıcak. içimden fışkırıyor kanım, siyaha dönmüş rengi yüzüyle al al oluyor yine. sureti yansıyor bedenimdeki kana. kıpkırmızı kesiyorum gözlerinde. etraf sessiz, çareler tükenmiş, ufak bir tebessüm sadece ihtiyacımız olan. ufak, gamzeli bir gülücük..
hissetmek hafif kaçıyor iletişimin adına. kopuk bir bütünlüğün getirdiği tırmanış her günü cumartesiye çıkarıyordu yine. ellerim üşüyor. anemi olmaktan hiç bu kadar haz etmemiştim şu on beş gün öncesine kadar. hani şu malum 15 koca gün..
patatesleri bitirmediğim için oluyormuş hep bu kötü şeyler. arkamdan ağlamakla kalmıyor nimet, kovalıyor da sürekli. git diyorum, gitmiyor. üşüyorum yine. ellerim ayaklarım buz kesiyor düşündükçe.
"bir şey söyle be adam! susma bu kötü zamanda! bir şeyler söyle, buna ihtiyacı var!" diyorum sinir kat sayımı artırarak. ünlem koyuyorum her cümlemin sonuna. iki noktaları özlüyor diyorum, ne ünlemi! bak yine!
hep o patatesler yüzünden, biliyorum..
bir duman daha alıyorum küllerimden..
sinir harbinde vuruluyorum alnımdan. kan akıyor vücudumun her yerine. sıcak. kan gibi sıcak. içimden fışkırıyor kanım, siyaha dönmüş rengi yüzüyle al al oluyor yine. sureti yansıyor bedenimdeki kana. kıpkırmızı kesiyorum gözlerinde. etraf sessiz, çareler tükenmiş, ufak bir tebessüm sadece ihtiyacımız olan. ufak, gamzeli bir gülücük..
hissetmek hafif kaçıyor iletişimin adına. kopuk bir bütünlüğün getirdiği tırmanış her günü cumartesiye çıkarıyordu yine. ellerim üşüyor. anemi olmaktan hiç bu kadar haz etmemiştim şu on beş gün öncesine kadar. hani şu malum 15 koca gün..
patatesleri bitirmediğim için oluyormuş hep bu kötü şeyler. arkamdan ağlamakla kalmıyor nimet, kovalıyor da sürekli. git diyorum, gitmiyor. üşüyorum yine. ellerim ayaklarım buz kesiyor düşündükçe.
"bir şey söyle be adam! susma bu kötü zamanda! bir şeyler söyle, buna ihtiyacı var!" diyorum sinir kat sayımı artırarak. ünlem koyuyorum her cümlemin sonuna. iki noktaları özlüyor diyorum, ne ünlemi! bak yine!
hep o patatesler yüzünden, biliyorum..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?