yasaklanan kiremit özgürlüğünde akasyalar,boyumun arkasına alıyorum lanetleri.küçük gelmesin serzenişlerin başından akarken gözlerine.bir şey değil bu aslında,sadece zend korumalığında tünmüştüm esrarı perdesinden gözlenen...
nevrotik sayıklamalar
...teknolojik ve nevrotik
benim halim trajikomik
teknolojik ve nevrotik
sensiz kalbim kara delik...
http://tinyurl.com/3bqcjq
benim halim trajikomik
teknolojik ve nevrotik
sensiz kalbim kara delik...
http://tinyurl.com/3bqcjq
kalınmışlığın arasından uçuyorum,testi kırılıncaya,o düğüm çözülünceye...
hani sigarayı kül tabağı yerine yanlışlıkla çayın içinde söndürürsün ya bazen.. işte onun gibi aşkın, sürekli yeniden doldurulması gereken çay gibi... kafamı duvara vuruyorum artık, yeterden anlamak lazım. bitsin bu çile..
not: rüyamda hayatım boyunca hiçbir konuşulan şeyi anlayamamış ben, aylardır görmediğim kuzenimin "nasıl sayıklasam dur bakiyim şöyle oluyor mu" deyip bir sürü acaip şey söylediğini duyunca artık buraya yazmak farz oldu dedim.
not: rüyamda hayatım boyunca hiçbir konuşulan şeyi anlayamamış ben, aylardır görmediğim kuzenimin "nasıl sayıklasam dur bakiyim şöyle oluyor mu" deyip bir sürü acaip şey söylediğini duyunca artık buraya yazmak farz oldu dedim.
lanet olası kemiklerini kaldır düşlerimden...biriktirmiyorum işte senli sabahlara kanlı gözyaşları.yalanında yuvalanan telsiz bir sazdır bu çalınan.git artık,çekil önümden.karartma,beni senden taşıyan zamanı kalan sessizlikte.
geziyor muyum yoksa eziliyor muyum bilmiyorum. bakışlarımı karşı kıyılara dikip kocaman bir şehri içiyorum sokak lambası ve mum ışığıyla. arsızı hırsızı hatta en çirkin orospusuyla.
boğazıma diziliyor içimde kurduğum küfürlü cümleler. gözünden akan uykuyu yudumluyorum, bu paramparça bir sessizliktir senden bana hediye.
vatan peşimi bırakmadı yokluğunda.
ayık gezmemeli bu ülkede, ayık gezmemeli ellerinle gözbebeklerime sarıldığın caddelerde.
ağzını ağzım yaptım, dudağının kıvrımında duran öfkeden öptüm.
ağzıma doldurdum iyot kokulu gülüşünü, ağız dolusu yokluğuna sövdüm.
işıklar sönmeden yetiştirebilirsen sesini bana söyle ne olur, yaşlı bir ağacın taze kökü olduğum için mi ağlıyorum ?
kentinden geçiyorum saat dört yirmi.
boğazıma diziliyor içimde kurduğum küfürlü cümleler. gözünden akan uykuyu yudumluyorum, bu paramparça bir sessizliktir senden bana hediye.
vatan peşimi bırakmadı yokluğunda.
ayık gezmemeli bu ülkede, ayık gezmemeli ellerinle gözbebeklerime sarıldığın caddelerde.
ağzını ağzım yaptım, dudağının kıvrımında duran öfkeden öptüm.
ağzıma doldurdum iyot kokulu gülüşünü, ağız dolusu yokluğuna sövdüm.
işıklar sönmeden yetiştirebilirsen sesini bana söyle ne olur, yaşlı bir ağacın taze kökü olduğum için mi ağlıyorum ?
kentinden geçiyorum saat dört yirmi.
-yine bir gülnihal, aldı bu gönlümü, sim ten gonca fem, bibedel ol güzel!
+hikmet bu şarkıyı biliyorum, ve şu an sayıklayacağım diye kendini rezil ettiğini de...
-ya nihal, gülüm, gönlünü almaya çalışıyorum, hemen ayıkma bi, bi anlama bi ya...
+hikmet bu şarkıyı biliyorum, ve şu an sayıklayacağım diye kendini rezil ettiğini de...
-ya nihal, gülüm, gönlünü almaya çalışıyorum, hemen ayıkma bi, bi anlama bi ya...
parçalanan ikindiler akşama hazırlanırken,hesaplanan oyunlardan geçtim de geldim.karanlıkta kalan yüzler,ne yaparlarsa görünmez mi sanırlar?sandıkları doğrudur ve doludur sandıkları kanlı elbiselerle.gördüm ve bildim,biler şimdi öfkemi ötekiler.
...şu üç nokta anlatabilseydi keşke sizden kalanları. hani herşeyinizi alıp gitmiştiniz niçin döndünüz rüyama. “siz “ dediğim kimsiniz. biliyor musunuz sizden arta kalanım bu yüzden en çok seviştikten sonra özlüyorum sizi. gözlerimi hiç açmadan sırtım dönük sevdiriyorum tenimi. yaşadığım işkencenin emaresi, ruhuma sinen yüksek şahsiyetiniz “bayım“.
orospuluk yapmayı öğrettiniz en edepli şekliyle. çok önce, kendi eylemlerinizi tanımlamak için buna benzer bir ifade kullanırdınız, anlamaz erkeğin orospusu olur mu der bıyık altından güler, ayıplardım sizi. merğerse kadın erkek fark etmiyormuş, payıma böyle bir rol düştü güzel oynuyorum sayenizde..
orospuluk yapmayı öğrettiniz en edepli şekliyle. çok önce, kendi eylemlerinizi tanımlamak için buna benzer bir ifade kullanırdınız, anlamaz erkeğin orospusu olur mu der bıyık altından güler, ayıplardım sizi. merğerse kadın erkek fark etmiyormuş, payıma böyle bir rol düştü güzel oynuyorum sayenizde..
rüya mıydınız sahi mi, ara sıra bakıyorum elimde kalana. keşke foça yönünden demir almasa vapur açılmasa denize, çocuk sesleri dinse, kumun içine batmasa balık, hep yatak ortasında kopuyor fırtına. biliyor musunuz başımı önüme eğip hâlâ aynı şekilde ağlıyorum, tam sevdiğiniz gibi.
suskunluğumun bozulan saatleri işler serzenişlerine.kör baktığım,anımsadığım,yoksun kaldığım,yokladığım.adresleri yutuluyor hergün bu kentin.kentsizim bu gece,ağır ve yaşlı.
yıldırımlar düştü evimin bahçesine,bulamadığım sığınaklarda korkutur sesim.annem demişti;kör bak,sağır ol diye.haklıydı.
yağmalanan nefesim ayaz kokar.gözümün sana seslendiğini bulamadın belki de...
yağmurun nazlanmasını saçaklardan ölçebilirdin.
yağmalanan nefesim ayaz kokar.gözümün sana seslendiğini bulamadın belki de...
yağmurun nazlanmasını saçaklardan ölçebilirdin.
dönemeçlerin esirgemediği tek şeritlik sınamalarda koruduk kendimizi.düşseydik,saramazlardı ruhumuzun yaralarını.uçuklayan serseri yanlarımız aydınlatır diye,biledik yansız yanlarımızı.
şimdi öfke çukurunda sancır karaladıklarımız.
şimdi öfke çukurunda sancır karaladıklarımız.
kaburgalarımın eziyeti dillense de kabızlıktan çıksa bu yürek.
siyahını beyaza boyayan formülleri unuttum.duman renginde üflüyorum yüzüne sırları.bilsen de tekrarı yok bu köprülerin.
siyahını beyaza boyayan formülleri unuttum.duman renginde üflüyorum yüzüne sırları.bilsen de tekrarı yok bu köprülerin.
dişlerimin arasından sızıveriyor maksat tacirleri.fakatına dilini dolayan filler gibi şekilsiz bölünüyor sırnaşık yüzler.ben yürürken,geçip gitti gözlerimin tenhalığından bakışsız sanmalar.yolumda süzülür yılanlar.
ağrı veririz diye çevrelediler dört yanımı.akıtmak istediler zehirlerini.yılanların arasında kaldıysam manzarasızlıktan değil,kendimi kurtarışımın panzehiri işler şimdi iktidarın kucağında.sistematik yanlılara bir sol tokatı sağından vurulan.
başıma tekrar bela açsa ya.
başıma tekrar bela açsa ya.
ne kadar sızsa o kadar az gelir çakılların dalga ihlali.
dilek sofrasında bir tabak da onlara ayırayım mı?
yazıktırlar,günahtırlar...kahkahalarımda büzülen çığlıklar yok olmasın hiç.hep bölsün sesimi çatal sesler.
dilek sofrasında bir tabak da onlara ayırayım mı?
yazıktırlar,günahtırlar...kahkahalarımda büzülen çığlıklar yok olmasın hiç.hep bölsün sesimi çatal sesler.
kadırga kasveti bizi taşıyacak belki de olmamız gereken yere.vakti belirlidir de beklemek düşer payımıza bugün.
vera zende sorar;
alkışsız bu yer doğru yer mi diye.
zend bilir doğru yer olmadığı bir durak olduğunu ve otobüsün rötar yaptığını.
vera zende sorar;
alkışsız bu yer doğru yer mi diye.
zend bilir doğru yer olmadığı bir durak olduğunu ve otobüsün rötar yaptığını.
kalender bakışlarıyla süzüyor vera.ustam der ki;
...bir kibrit çöpüne varana...
...bir kibrit çöpüne varana...
celladım kendi nefesimdir.gark oldu kartallar denizimde.
geciktiğim yerlerin hesabını bana değil onlara sor.onlar daha etkin bu konuklukta.
geciktiğim yerlerin hesabını bana değil onlara sor.onlar daha etkin bu konuklukta.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?