özge dirik $iiri..
acısını bana gösteren kadın kilometrelerce yakınımdaydı dün. kıvırcık saçlarına dolamı$tı umutlarını. çekince bir telini görüyor olmalıydı geçmi$inin bembeyaz olduğunu.
hiç dokunmadan anlattığımda gençtim daha. şu kötü hayaller kurup, onlara ağlayabildiğim ya$. sanırım a$ktı; takip mesafesini koruyamayanlara tanrının verdiği ceza.
bir eli babasındayken diğer eli ü$üyen ve zamanla ü$üten çocukluğum avucunda paslı jiletler sıkıp intikam büyütmeye ba$ladı. ü$üyen elime babamın bazı ihtiyaçlarını —çocukların anlayamayacağı ihtiyaçlarını— sömüren bir hanımefendi ne zaman refakat etse, üç kere kitlerdim kafamın kapısını.
sonra acısını bana gösteren kadın anlamını çaldı, öznesi jokerli intikam yeminlerimin.
bana acısından tattıran kadın, unutturuverdi defolu aynalara benzeyen insanları.
dünyaya güzelliğini bin parça kapatan o kadın, ba$ ba$a kaldığımızda dün, sıyırdı yüzünden maskesini.
aman allahım;
daha güzel bir kadın…
özge dirik $iiri..
—gece kaybetmeye ne kadar meraklı—
çok bilmi$ ıslığını çalıyor yine rüzgâr.
yangının içine giriyoruz,
önce çocuksuz ve kadınsızlar
önce hep beraber.
ağacı vursan, tüm orman
aysan’ı vursan tüm sivas yanıyor.
bir $airin “a$kolsun” ölümü
en güzel $iiri kalıyor.
—gece kaybetmeye oynuyor—
birbirine dü$man iki bulut
mayınlıyor
dize getirdiğim kentin
sarıl-sıklam sevdalılarını.
sıtkı anlatıyor,
yarısı fondip bir (kendine) yetmi$liğin garip sırlarını.
iyi ki diyorum a$ka
rakı gibi bir afyonun var beyin timur’larıma.
içine direniyor altmı$sekiz
en fazla darbeyi sırtından yiyor
zıpkınlanmı$ bir balinanın ölüm acısı içinde
ırksal intihar tohumlarını çimliyor.
gece,
denize varan nehrin anlamsız debisinde
kan kusturuyor tatlı su adamlarına
iyi ki diyorum hayata
ölüm gibi bir çare var ısrarına.
küçükken müzik defterime sığdırdığım
dört mısralı $iirler
$arkı oluversin diye bekliyorum uzundur
ne onlar şarkı oluyor
ne sol, anahtar…
—gece kaybetmeye ne kadar meraklı—
çok bilmi$ ıslığını çalıyor yine rüzgâr.
yangının içine giriyoruz,
önce çocuksuz ve kadınsızlar
önce hep beraber.
ağacı vursan, tüm orman
aysan’ı vursan tüm sivas yanıyor.
bir $airin “a$kolsun” ölümü
en güzel $iiri kalıyor.
—gece kaybetmeye oynuyor—
birbirine dü$man iki bulut
mayınlıyor
dize getirdiğim kentin
sarıl-sıklam sevdalılarını.
sıtkı anlatıyor,
yarısı fondip bir (kendine) yetmi$liğin garip sırlarını.
iyi ki diyorum a$ka
rakı gibi bir afyonun var beyin timur’larıma.
içine direniyor altmı$sekiz
en fazla darbeyi sırtından yiyor
zıpkınlanmı$ bir balinanın ölüm acısı içinde
ırksal intihar tohumlarını çimliyor.
gece,
denize varan nehrin anlamsız debisinde
kan kusturuyor tatlı su adamlarına
iyi ki diyorum hayata
ölüm gibi bir çare var ısrarına.
küçükken müzik defterime sığdırdığım
dört mısralı $iirler
$arkı oluversin diye bekliyorum uzundur
ne onlar şarkı oluyor
ne sol, anahtar…
ben;
baskınlardan kaçıp
evine sığınan bir babanın
sevdiğine attığı küçük bir imzayım.
kur$unların taahhütlü gönderildiği günlerde
cumhuriyet gazetesinin üzerine doğmu$um.
kıçımda büyük puntolarla seksen ihtilalinin izi
acıyor hâlâ yediğim ilk ve son iğnenin yeri.
göğüslerinde hap$urunca ben
dayanamayıp süt tanrıçam, ihbar etmi$ babamı
sağcı kestanelerin göbekleri çatlarken gülmekten
çıra gibi tutu$mu$ babamın kitapları.
iki bacağımın arasından, tersten bakıp
misafir beklemi$im
sahilde balonlar yürüyü$ yapıp
saçmalı tüfekleriyle patlatmaya çalı$ırken ipe dizilmi$
insanları
geldi gelecek karde$imi annemin içine ittirmi$im.
hep güzel, hep hayal kalsın diye
açmı$ annem kumbaramı
bir kilo eri$te, biraz buğday için
yapmazmı$ bunu
kapının dibinde
örümceğe imrenerek geçerken
657’ye tabi ipekböcekleri
“bir ihtilal daha var” deyip ölen babamın
yanındaki çukura
söz vermi$im.
özge dirik
baskınlardan kaçıp
evine sığınan bir babanın
sevdiğine attığı küçük bir imzayım.
kur$unların taahhütlü gönderildiği günlerde
cumhuriyet gazetesinin üzerine doğmu$um.
kıçımda büyük puntolarla seksen ihtilalinin izi
acıyor hâlâ yediğim ilk ve son iğnenin yeri.
göğüslerinde hap$urunca ben
dayanamayıp süt tanrıçam, ihbar etmi$ babamı
sağcı kestanelerin göbekleri çatlarken gülmekten
çıra gibi tutu$mu$ babamın kitapları.
iki bacağımın arasından, tersten bakıp
misafir beklemi$im
sahilde balonlar yürüyü$ yapıp
saçmalı tüfekleriyle patlatmaya çalı$ırken ipe dizilmi$
insanları
geldi gelecek karde$imi annemin içine ittirmi$im.
hep güzel, hep hayal kalsın diye
açmı$ annem kumbaramı
bir kilo eri$te, biraz buğday için
yapmazmı$ bunu
kapının dibinde
örümceğe imrenerek geçerken
657’ye tabi ipekböcekleri
“bir ihtilal daha var” deyip ölen babamın
yanındaki çukura
söz vermi$im.
özge dirik
bir diğer özge dirik güzelliği..
pi$ik olmu$ armutların ağzıma dü$mesi doyum vermedi bana. e$$ek kadar bir elma sayesinde olu$an ba$ımdaki $i$likleri de dünyanın sırlarını kurcalamak için kullanmadım.
garip bulu$larımla, insanların beyinlerine “bak, o öyle değilmi$” şeklinde bilgiler de sokmadım. insanlarla ileti$im içinde olmanın en fazla onları dinliyormu$ gibi görünmek olduğunu biliyorum. göz göze geldiklerinde, onları doğrulamanız için kar$ısındakini yakalayan acı bakı$lar çok tatmin ediyor beni.
çocukluğum hayatımı $ekillendiren yegâne zaman parçasıydı. henüz altı ya$ımda, birkaç acı olay ya$ayıp, geri zekâlı arkada$larımın pek de doğal olmayan bir seleksiyon ile yok olması sonucu babamı ikna etmeye çalı$tığımı hatırlıyorum bonibon’a tazminat davası açmayı. o da bön bön suratıma bakıp “avukat bi tanıdık bulmak lazım” demi$ti.
benimse çocuğum olmadı henüz. olmaz diye de dü$ünüyorum.
ortalama yetmi$ basamaklı bir merdivene üç kiloluk bir et yığını atıp, dü$tükçe kalıplanıp, büyüyüp daha fazla $i$mesine izin verebileceğim bir dü$ünce yapısına da sahip değilim, üzgünüm. ama evlat edinebilirim huzur evinde.
evlenmeyi de dü$ünmüyorum, hem yılın her günü iki bayram arası olduğuna göre ananelerimiz ve anneannelerimiz doğru söylemi$.
deği$imi kabullenirim. özellikle kırklı ya$larda daha kolay oluyor bu, ama boğaz köprüsüne sağcıların köprüsü ya da renkli televizyona “artık, devrimcilerin kanlarını kırmızı mı izleyeceğiz” diyen, atlara bile sıkıntı veren gözlüklerle i$im olmadı hiç. gerçi bu cümlelerin sahipleri $imdi at yarı$ı tahmini yerine, holding yazarlığını seçti ama sonucun farkı yoktu, hep be$te kaldılar.
kaztüyü yastığında gözya$ı lekelerimin sobelediği kadınlar bir amerikan diplomatın türkiye hatıraları kadar kalın bir kitap olurdu. bu bir anlamda seri kâfir yapıyor beni. teslim olabileceğim bir merci yok maalesef. yalnızca, bedenim bilinmeze hızlı hızlı çürüyerek ilerlerken sonumu merak ediyorum. böceklerin eleba$ı olmak ya da cehennemin lüks yerlerinde emlakçılıktır kariyer hedefim. bu dünyada a$kın provasını yaptığımı kolaylıkla açıklayabilirim diye dü$ünmekteyim. hem süt izninde bara giden bir anne edasında cennetini ayakları altına alıp parçalayan tanrı, bu dünyadaki boyut ve bölü$üm problemlerini çözmeli önce. tamam; sırtımda büyük bir kambur var, gözleri acıtan bir kusura sahibim, kusura bakan gözler takip ediyor beni, ama ben kamburumu sistemin kanlı sözle$meleri imzalasın diye kullandırmadım hiç. bu dünyada yarattığım açıklamaları ta$ıyabilirsem oraya, yukarıdakilerden bahsedeceğim verilen süre yeterse. ama $imdi ben içimden gelen tüm $eyleri olduğu gibi aktarıyorum ya sana, içimdeki kelimeleri de harcamalıyım. her $eye rağmen tanrıdan bir $ey dilemem gerekirse; özür dileyeceğim.
(bkz: ikinci ruhla pisuar bulu$maları)
(bkz: ikinci ruhla pisuar bulusmalari 31)
pi$ik olmu$ armutların ağzıma dü$mesi doyum vermedi bana. e$$ek kadar bir elma sayesinde olu$an ba$ımdaki $i$likleri de dünyanın sırlarını kurcalamak için kullanmadım.
garip bulu$larımla, insanların beyinlerine “bak, o öyle değilmi$” şeklinde bilgiler de sokmadım. insanlarla ileti$im içinde olmanın en fazla onları dinliyormu$ gibi görünmek olduğunu biliyorum. göz göze geldiklerinde, onları doğrulamanız için kar$ısındakini yakalayan acı bakı$lar çok tatmin ediyor beni.
çocukluğum hayatımı $ekillendiren yegâne zaman parçasıydı. henüz altı ya$ımda, birkaç acı olay ya$ayıp, geri zekâlı arkada$larımın pek de doğal olmayan bir seleksiyon ile yok olması sonucu babamı ikna etmeye çalı$tığımı hatırlıyorum bonibon’a tazminat davası açmayı. o da bön bön suratıma bakıp “avukat bi tanıdık bulmak lazım” demi$ti.
benimse çocuğum olmadı henüz. olmaz diye de dü$ünüyorum.
ortalama yetmi$ basamaklı bir merdivene üç kiloluk bir et yığını atıp, dü$tükçe kalıplanıp, büyüyüp daha fazla $i$mesine izin verebileceğim bir dü$ünce yapısına da sahip değilim, üzgünüm. ama evlat edinebilirim huzur evinde.
evlenmeyi de dü$ünmüyorum, hem yılın her günü iki bayram arası olduğuna göre ananelerimiz ve anneannelerimiz doğru söylemi$.
deği$imi kabullenirim. özellikle kırklı ya$larda daha kolay oluyor bu, ama boğaz köprüsüne sağcıların köprüsü ya da renkli televizyona “artık, devrimcilerin kanlarını kırmızı mı izleyeceğiz” diyen, atlara bile sıkıntı veren gözlüklerle i$im olmadı hiç. gerçi bu cümlelerin sahipleri $imdi at yarı$ı tahmini yerine, holding yazarlığını seçti ama sonucun farkı yoktu, hep be$te kaldılar.
kaztüyü yastığında gözya$ı lekelerimin sobelediği kadınlar bir amerikan diplomatın türkiye hatıraları kadar kalın bir kitap olurdu. bu bir anlamda seri kâfir yapıyor beni. teslim olabileceğim bir merci yok maalesef. yalnızca, bedenim bilinmeze hızlı hızlı çürüyerek ilerlerken sonumu merak ediyorum. böceklerin eleba$ı olmak ya da cehennemin lüks yerlerinde emlakçılıktır kariyer hedefim. bu dünyada a$kın provasını yaptığımı kolaylıkla açıklayabilirim diye dü$ünmekteyim. hem süt izninde bara giden bir anne edasında cennetini ayakları altına alıp parçalayan tanrı, bu dünyadaki boyut ve bölü$üm problemlerini çözmeli önce. tamam; sırtımda büyük bir kambur var, gözleri acıtan bir kusura sahibim, kusura bakan gözler takip ediyor beni, ama ben kamburumu sistemin kanlı sözle$meleri imzalasın diye kullandırmadım hiç. bu dünyada yarattığım açıklamaları ta$ıyabilirsem oraya, yukarıdakilerden bahsedeceğim verilen süre yeterse. ama $imdi ben içimden gelen tüm $eyleri olduğu gibi aktarıyorum ya sana, içimdeki kelimeleri de harcamalıyım. her $eye rağmen tanrıdan bir $ey dilemem gerekirse; özür dileyeceğim.
(bkz: ikinci ruhla pisuar bulu$maları)
(bkz: ikinci ruhla pisuar bulusmalari 31)
on iki sandalyeli bir masayla, masanın gençliğinden konu$uyorduk.
on bir sandalye ve iki intihar büyütmü$ balkon pür dikkat beni dinliyorlardı.
zamanın mücadelesi armağan etmi$ti bizi, birbirimize.
pireli bir devletin kanatlarının arasındaki karıncalardık.
ne söylesek ayıptı biraz söylemesi.
dahası an, tıbben ölüydü.
atık kamyonlarında mühürlü bir yürek
$ehir çöplüğünde martı ziyafetinden önce
bir film setine emanet edilirdi belki,
korkuturdu yine bizi.
senin dünyanda vapur kalkınca
balıklar çama$ır yıkardı
içindeki hileli sayaçların aritmetiği
sıfırdan sıkılmıyordu bir türlü
tırabzanlardan a$ağıya
ayaklarını sallandırıp
annesine hınzır hınzır gülen o çocuk
uçurumlara gözlerini gıdıklatacak ya$a çoktan geldi.
ama ikimiz de biliyorduk
elleri harita kadar acılı her annenin son görevi
çocuğunu öleceği ya$a büyütmekti.
sağır ve dilsizler ülkesinde
kulaktan kulağa oynarken özgürlük dü$ün,
sigaranla aynıydı a$kının geleceği
duman hali.
$imdi biz,
yatırılmamı$ bir $ans kuponu
pi$manlık olur en iyi ihtimalimiz.
oysa
mendil satar yine de bakardım bu kente
olsaydın içinde.
özge dirik
on bir sandalye ve iki intihar büyütmü$ balkon pür dikkat beni dinliyorlardı.
zamanın mücadelesi armağan etmi$ti bizi, birbirimize.
pireli bir devletin kanatlarının arasındaki karıncalardık.
ne söylesek ayıptı biraz söylemesi.
dahası an, tıbben ölüydü.
atık kamyonlarında mühürlü bir yürek
$ehir çöplüğünde martı ziyafetinden önce
bir film setine emanet edilirdi belki,
korkuturdu yine bizi.
senin dünyanda vapur kalkınca
balıklar çama$ır yıkardı
içindeki hileli sayaçların aritmetiği
sıfırdan sıkılmıyordu bir türlü
tırabzanlardan a$ağıya
ayaklarını sallandırıp
annesine hınzır hınzır gülen o çocuk
uçurumlara gözlerini gıdıklatacak ya$a çoktan geldi.
ama ikimiz de biliyorduk
elleri harita kadar acılı her annenin son görevi
çocuğunu öleceği ya$a büyütmekti.
sağır ve dilsizler ülkesinde
kulaktan kulağa oynarken özgürlük dü$ün,
sigaranla aynıydı a$kının geleceği
duman hali.
$imdi biz,
yatırılmamı$ bir $ans kuponu
pi$manlık olur en iyi ihtimalimiz.
oysa
mendil satar yine de bakardım bu kente
olsaydın içinde.
özge dirik
özge dirik güzelliği..
o odada ejder yumurtaları vardır. beyazı ve sarısı iyice karı$ıp pi$tikten sonra, tanrı ekmeğiyle onların canlarına okur. orada soba yanar, orası öğretmenler odasıdır.
sınıfın yarısı gösteremez ülkesini haritada, gururlu çocuklardır.
elvan en arkada oturur, anası babası yok olmu$ yıllar önce. ama iyi biliriz; piçe piç demek daha ayıptır.
ağlak necati öğretmi$tir sınıfa altına i$emeyi. don, kulak kırınca okul yolunda, altımıza i$eyip bacak ısıtırız.
ağlaktır necati, güpegündüz ağlar, ya$larıyla vangölünü ni$anlar kitapta, ejderi boğar, kabardıkça kabarır saman kâğıdı.
gazeteci abiler kesmi$ti yolumuzu geçenlerde. neyse ki, kar ısıtmı$tı ortalığı da altımıza i$ememi$tik daha. ağlak çok i$lerine yaradı, ağzına dayayıp makinayı gözya$larını aldılar. kamyonetleriyle bizi okula bırakırlar zannediyorduk, susunca bizim ağlak, toplayıp her $eylerini çekip gittiler hızlı hızlı.
isteselerdi ısınmak için i$ediğimizi de anlatırdık onlara. oysa gittiler hemen.
“tüm piçler bizi bulur” diye bağırdı ağlak.
elvan ağladı.
o odada ejder yumurtaları vardır. beyazı ve sarısı iyice karı$ıp pi$tikten sonra, tanrı ekmeğiyle onların canlarına okur. orada soba yanar, orası öğretmenler odasıdır.
sınıfın yarısı gösteremez ülkesini haritada, gururlu çocuklardır.
elvan en arkada oturur, anası babası yok olmu$ yıllar önce. ama iyi biliriz; piçe piç demek daha ayıptır.
ağlak necati öğretmi$tir sınıfa altına i$emeyi. don, kulak kırınca okul yolunda, altımıza i$eyip bacak ısıtırız.
ağlaktır necati, güpegündüz ağlar, ya$larıyla vangölünü ni$anlar kitapta, ejderi boğar, kabardıkça kabarır saman kâğıdı.
gazeteci abiler kesmi$ti yolumuzu geçenlerde. neyse ki, kar ısıtmı$tı ortalığı da altımıza i$ememi$tik daha. ağlak çok i$lerine yaradı, ağzına dayayıp makinayı gözya$larını aldılar. kamyonetleriyle bizi okula bırakırlar zannediyorduk, susunca bizim ağlak, toplayıp her $eylerini çekip gittiler hızlı hızlı.
isteselerdi ısınmak için i$ediğimizi de anlatırdık onlara. oysa gittiler hemen.
“tüm piçler bizi bulur” diye bağırdı ağlak.
elvan ağladı.
özge dirik cümleleri..
ruhlar incinir.
sürekli incinirler.
onları ya$atmak için günboyu çalı$ır bahaneler.
çok zayıf hafızaları vardır
güçlü doğarlar
ya$landıkça daha unutkan olmak zorundadırlar, bu ölümlerini geciktirir.
evet, evet
ruhlar ölürler.
o kadar hızlı ölürler ki
hiç yanmaz canları.
ruhların canları vardır,
bir değil, be$ değil
milyon tane canları vardır.
hepsini birden bir kadında da bırakabilirler
sakat bir köpeğin bacağına da sarabilirler yüzlercesini.
bir bakarsanız hain bir masada kirli ellere bacaklarını sunup ölen ruhçuklar
görürsünüz.
ruhlar dü$ünmezler
her ruh iyi bir bedende ruh konağı bulmak ister,
iki üç gün refakat ederler deği$ik bedenlere,
olmadı mı olmaz
bedensiz ölen ruhlar vardır
bazı ruhlar bedenlerle valse kalkarlar
bu uyum diğer ruhları acıtır.
ruhlar acırlar.
birbirlerine, kendilerine, bedenlerine
güzellik ruhta değil ruh güzellikte konaklar.
iyi bir ruh için iyi bir beden mükemmel olmak demektir.
bunu hep inkârda da olsalar
ruhların sırrı güzel bedenlerdir,
buna ula$anı kıskanırlar.
bu yüzden bendeki ruhu,
hep dı$ladılar.
ruhlar incinir.
sürekli incinirler.
onları ya$atmak için günboyu çalı$ır bahaneler.
çok zayıf hafızaları vardır
güçlü doğarlar
ya$landıkça daha unutkan olmak zorundadırlar, bu ölümlerini geciktirir.
evet, evet
ruhlar ölürler.
o kadar hızlı ölürler ki
hiç yanmaz canları.
ruhların canları vardır,
bir değil, be$ değil
milyon tane canları vardır.
hepsini birden bir kadında da bırakabilirler
sakat bir köpeğin bacağına da sarabilirler yüzlercesini.
bir bakarsanız hain bir masada kirli ellere bacaklarını sunup ölen ruhçuklar
görürsünüz.
ruhlar dü$ünmezler
her ruh iyi bir bedende ruh konağı bulmak ister,
iki üç gün refakat ederler deği$ik bedenlere,
olmadı mı olmaz
bedensiz ölen ruhlar vardır
bazı ruhlar bedenlerle valse kalkarlar
bu uyum diğer ruhları acıtır.
ruhlar acırlar.
birbirlerine, kendilerine, bedenlerine
güzellik ruhta değil ruh güzellikte konaklar.
iyi bir ruh için iyi bir beden mükemmel olmak demektir.
bunu hep inkârda da olsalar
ruhların sırrı güzel bedenlerdir,
buna ula$anı kıskanırlar.
bu yüzden bendeki ruhu,
hep dı$ladılar.
tam adı cirkin ördek derisinden eldivan imal eden bahaneler olan özge dirik $iiri..
kötü huylu bir kist dünya
tanrının bedeninde.
“ok!”
sana rekâtlanmı$ yüzlerce dize.
içimi ka$ıyan bekleyi$te
büyütünce bir $iir
$iiri de küstürdüm
büyütüp.
gördüm
ölü göze ait son kareleri
küçüktüm
siyah beyaz siyah beyaz
durdu siyahta.
on yedi kalp krizi
gücü kırılır elbet
bahsi geçen bir anne
çocuğunu öleceği yaşa
büyütemediğinden
dirense de.
elmaya dünya dü$tü,
sen de anlardın
iğnen deli bilindi mi
buğulanır pusulanın camı..
kötü huylu bir kist dünya
tanrının bedeninde.
“ok!”
sana rekâtlanmı$ yüzlerce dize.
içimi ka$ıyan bekleyi$te
büyütünce bir $iir
$iiri de küstürdüm
büyütüp.
gördüm
ölü göze ait son kareleri
küçüktüm
siyah beyaz siyah beyaz
durdu siyahta.
on yedi kalp krizi
gücü kırılır elbet
bahsi geçen bir anne
çocuğunu öleceği yaşa
büyütemediğinden
dirense de.
elmaya dünya dü$tü,
sen de anlardın
iğnen deli bilindi mi
buğulanır pusulanın camı..
özge dirik cümleleri..
adı —gece deği$tiricisi— olan bir melekle anılıyor adım kaç zamandır.
“geceler yarınların negatifleridir” diyor, ne bir harfi var ba$ka, ne bir ünlemi.
eli elime değmedi yüz gündür, ama her gece sevi$tik onunla. bilemezsin,
elleri hiç olmamı$ ve hiç durmamı$ bileklerinden akan kan.
ikimiz de çok yoksuluz, gecede yalnızca bir kez sevi$ecek kadar yoksul $ehvetimiz.
ayrıca korkumuz saklı içimizde; her gece devriyeye çıkan kuzey
yıldızı, onu bir adamla görürse tamamen yitirecek kadınlığını. tanrının kurgularına $a$mamak lazım, kuruntularına da.
bir meleğin vücut hatlarını iyice öğrendim artık. gözlerine dokununca kayboluyor hemen. göğüslerini hissetmiyor. yani bir tespih gibi, o hissetmeyince hiç önemi kalmıyor.
yine de dokunuyorum annemin ölü ellerinden medet umduğum gibi.
melekler insanları öpünce canları çok yanıyor. yine de iki defa öptü beni.
parmak uçlarında bir beraberlik bizimkisi, otuz ya$larında topuklu ayakkabı giymeye çalı$an bir adam gibi hissediyorum kendimi.
gidi$imden korkmuyor değilim, ama gittiğim $eritte yava$lamak daha tehlikeli.
ipeksi bir teni var bilekleri dı$ında. en ba$ta içim acımı$tı, yanlı$lıkla sigara bile uzatmı$tım ona. oysa tüm meleklerin bilekleri kanarmı$, ne kadar çok kanarsa o kadar az canları yanarmı$.
o da benim nabzıma $a$ırıyor, gülüyor, alay ediyor; o denli hızlı bir saatin içime yerle$tirilmi$ olmasına ve benim hiç tela$lanmayı$ıma $a$ırıyor.
artık dönemem, bana “git” de demez. dudakları sana benziyor biraz, ama makyaj durmuyor teninde; tanrının kuruntuları…
ama iki sabah öyle bir tat oldu ki ağzımda,ke$ke onun dudaklarından rujlar yapılsa dünyanın ölümlü ve minyatür kadınlarına…
adı —gece deği$tiricisi— olan bir melekle anılıyor adım kaç zamandır.
“geceler yarınların negatifleridir” diyor, ne bir harfi var ba$ka, ne bir ünlemi.
eli elime değmedi yüz gündür, ama her gece sevi$tik onunla. bilemezsin,
elleri hiç olmamı$ ve hiç durmamı$ bileklerinden akan kan.
ikimiz de çok yoksuluz, gecede yalnızca bir kez sevi$ecek kadar yoksul $ehvetimiz.
ayrıca korkumuz saklı içimizde; her gece devriyeye çıkan kuzey
yıldızı, onu bir adamla görürse tamamen yitirecek kadınlığını. tanrının kurgularına $a$mamak lazım, kuruntularına da.
bir meleğin vücut hatlarını iyice öğrendim artık. gözlerine dokununca kayboluyor hemen. göğüslerini hissetmiyor. yani bir tespih gibi, o hissetmeyince hiç önemi kalmıyor.
yine de dokunuyorum annemin ölü ellerinden medet umduğum gibi.
melekler insanları öpünce canları çok yanıyor. yine de iki defa öptü beni.
parmak uçlarında bir beraberlik bizimkisi, otuz ya$larında topuklu ayakkabı giymeye çalı$an bir adam gibi hissediyorum kendimi.
gidi$imden korkmuyor değilim, ama gittiğim $eritte yava$lamak daha tehlikeli.
ipeksi bir teni var bilekleri dı$ında. en ba$ta içim acımı$tı, yanlı$lıkla sigara bile uzatmı$tım ona. oysa tüm meleklerin bilekleri kanarmı$, ne kadar çok kanarsa o kadar az canları yanarmı$.
o da benim nabzıma $a$ırıyor, gülüyor, alay ediyor; o denli hızlı bir saatin içime yerle$tirilmi$ olmasına ve benim hiç tela$lanmayı$ıma $a$ırıyor.
artık dönemem, bana “git” de demez. dudakları sana benziyor biraz, ama makyaj durmuyor teninde; tanrının kuruntuları…
ama iki sabah öyle bir tat oldu ki ağzımda,ke$ke onun dudaklarından rujlar yapılsa dünyanın ölümlü ve minyatür kadınlarına…
özge dirik $iiridir..
bak
sular çekildi.
hep hatırlatır ya sahipliğini
i$te öyle
kapatıp, türbanladı tanrı
denizini.
kumları oyalayan
kir içinde, birkaç çocuk ayağı $imdi.
bende kemikle$en babamın
mezarını bilmem
ama bir çocuğu kemiren
ya bir babadır hep
ya da yokluğu.
bak
avuçlarının içindeki raylardan çıkıyor
çok yüklediğimiz tren
belki boynunu kurtarıyoruz
trenlerin makaslandığı yerlerde
ilk defa
doğru raylara uzanmı$ bir kadının.
ama bu kez de
karga$a ve ceset oluyor
senin ekseninde.
biliyorum..
bir a$kın üstüne yakı$acak ağız tadı değil
ak$amları acıya yatırılan bir damak
belki sonra
eli siyahtan ba$ka bir renge de uzanabilen
ressamlar tanır seni
bilirsin
seni çırılçıplak çizmek için
kendini soyan birini
ama tren ne kadar dinlense de
raydan çıktığı o noktaya yakla$ırken
—ki söz konusu olan bir kadındır
korkusuna yakla$tıkça çoğalır güzelliği—
bilmeyecek hiç
o noktayı
bir daha geçip geçemeyeceğini…
bak
sular çekildi.
hep hatırlatır ya sahipliğini
i$te öyle
kapatıp, türbanladı tanrı
denizini.
kumları oyalayan
kir içinde, birkaç çocuk ayağı $imdi.
bende kemikle$en babamın
mezarını bilmem
ama bir çocuğu kemiren
ya bir babadır hep
ya da yokluğu.
bak
avuçlarının içindeki raylardan çıkıyor
çok yüklediğimiz tren
belki boynunu kurtarıyoruz
trenlerin makaslandığı yerlerde
ilk defa
doğru raylara uzanmı$ bir kadının.
ama bu kez de
karga$a ve ceset oluyor
senin ekseninde.
biliyorum..
bir a$kın üstüne yakı$acak ağız tadı değil
ak$amları acıya yatırılan bir damak
belki sonra
eli siyahtan ba$ka bir renge de uzanabilen
ressamlar tanır seni
bilirsin
seni çırılçıplak çizmek için
kendini soyan birini
ama tren ne kadar dinlense de
raydan çıktığı o noktaya yakla$ırken
—ki söz konusu olan bir kadındır
korkusuna yakla$tıkça çoğalır güzelliği—
bilmeyecek hiç
o noktayı
bir daha geçip geçemeyeceğini…
özge dirik $iiridir..
geleni uyu$turmaya yeminli
saklı karıncaları vardır ormanların
gözlerini geni$leten bir aldatmaca; orman çabukluğu
istersen kulağına gerçeğini de fısıldar;
"çamlar kendi kendilerini budar."
senin içinde de hırsızlar vardır
uykundan uyandırır geceleri tıkırtıları
senin içinde de bo$luklar vardır
dü$ebilir insan her sahte adımında
ki ben adım gibi bilirim bu acıyı
$arap’nel kırıklı bir geceyi sabaha emanet ederken
dilinde tatlanır kan revan sevda yemleri
evin içinde de dağlar vardır
kalbinin ısrarını saydırır geceleri
evin içinde de mezarlar vardır
kadın mezarları
kimilerinde yoncalanırken ellerin
bir dua bir ömrü tüketir kimilerinde ...
geleni uyu$turmaya yeminli
saklı karıncaları vardır ormanların
gözlerini geni$leten bir aldatmaca; orman çabukluğu
istersen kulağına gerçeğini de fısıldar;
"çamlar kendi kendilerini budar."
senin içinde de hırsızlar vardır
uykundan uyandırır geceleri tıkırtıları
senin içinde de bo$luklar vardır
dü$ebilir insan her sahte adımında
ki ben adım gibi bilirim bu acıyı
$arap’nel kırıklı bir geceyi sabaha emanet ederken
dilinde tatlanır kan revan sevda yemleri
evin içinde de dağlar vardır
kalbinin ısrarını saydırır geceleri
evin içinde de mezarlar vardır
kadın mezarları
kimilerinde yoncalanırken ellerin
bir dua bir ömrü tüketir kimilerinde ...
özge dirik $iiridir..
gıpta zamanlardan bir ya$am sırrı.
devasa yalnızlıklara açılan kapılarda,
tanrı misafiri umutlarınızla beraber,
zilinizi de çalıp kaçıyor afacan çocuklar.
safrasını bırakıyor gökyüzü üzerinize,
yıldızınız dahi yok geceleri hüznünüze ortak.
bir memurun masa örtüsünün altından çalınan kirası gibi,
artık bakire değil gecenizin mavisi.
savunmasız, açık kentleri ele geçiriyor ancak,
engin tutkularınız, tutuklu kalmı$lığı yarınlarınızın.
ne zaman bir çiçek dalında kurusa,
bir sevgilinin daha çok üzülmü$lüğü uzanıyor ba$ucunuza.
uykuya dalarken annesinin mutlu masallarıyla,
uyanırken babasının acı öyküleriyle büyüyen çocukluğunuz için,
$imdilerde a$k;
kanamalı bir hasta için yara bandı yalnızca.
hayatını cehaletin tanrılarına sıvazlarcasına,
a$ıdan habersiz bir annenin secdeye varı$ı gibi,
yormuyor çocuğunuzun tanrıya yolculuğu.
dev$irilmi$ devirlerden kalma hesap tabağı artıkları hayat.
hangi $apka alkı$a kaldırılsa içinde ölü bir tav$an.
ve çok eskilerden bir sahne gözünüzün önünde,
münir özkul affetmeden, nefretle terkediyor çocukluğunuzu...
gıpta zamanlardan bir ya$am sırrı.
devasa yalnızlıklara açılan kapılarda,
tanrı misafiri umutlarınızla beraber,
zilinizi de çalıp kaçıyor afacan çocuklar.
safrasını bırakıyor gökyüzü üzerinize,
yıldızınız dahi yok geceleri hüznünüze ortak.
bir memurun masa örtüsünün altından çalınan kirası gibi,
artık bakire değil gecenizin mavisi.
savunmasız, açık kentleri ele geçiriyor ancak,
engin tutkularınız, tutuklu kalmı$lığı yarınlarınızın.
ne zaman bir çiçek dalında kurusa,
bir sevgilinin daha çok üzülmü$lüğü uzanıyor ba$ucunuza.
uykuya dalarken annesinin mutlu masallarıyla,
uyanırken babasının acı öyküleriyle büyüyen çocukluğunuz için,
$imdilerde a$k;
kanamalı bir hasta için yara bandı yalnızca.
hayatını cehaletin tanrılarına sıvazlarcasına,
a$ıdan habersiz bir annenin secdeye varı$ı gibi,
yormuyor çocuğunuzun tanrıya yolculuğu.
dev$irilmi$ devirlerden kalma hesap tabağı artıkları hayat.
hangi $apka alkı$a kaldırılsa içinde ölü bir tav$an.
ve çok eskilerden bir sahne gözünüzün önünde,
münir özkul affetmeden, nefretle terkediyor çocukluğunuzu...
özge dirik $iiridir..
iki farklı yol türküsü,
bedenimizi ayrı otobüslerin
camlarına yapı$tıran.
iki farklı zafer çabası.
birimiz yenilmemek için hayatta,
birimiz diğeri yenilmesin diye.
elinizdeki valizin anılara yaptığı gibi
bir evi gaz odasına dönü$türmü$
bir galibiyet tanımlanacaksa eğer akıllara.
iki farklı serzeni$.
her insana bir çuval doldururken ben,
bir ellerim istediğiniz.
elele tutu$mak marifetken
önümüzden geçen iki elsiz sevdalı.
hüzün nereye uzanırsa, gözleriniz de oraya.
satranç masası üstü hayalleri,
iki kare çıkı$ hakkı,
hakkıdır insanın çocukluğu.
kimin tırnağı varsa o çözmeli düğümü,
kırılıncıya, incininciye kadar.
kayalar da ağlasa çamur olurlar mı?
ne zaman üç yanlı$ bir doğruyu götürse,
elindeki sıfırı eksileme korkusu.
$ehvetle kaldırılmı$ mutluluk varlığımız;
iyi ki iki yanlı$ız...
iki farklı yol türküsü,
bedenimizi ayrı otobüslerin
camlarına yapı$tıran.
iki farklı zafer çabası.
birimiz yenilmemek için hayatta,
birimiz diğeri yenilmesin diye.
elinizdeki valizin anılara yaptığı gibi
bir evi gaz odasına dönü$türmü$
bir galibiyet tanımlanacaksa eğer akıllara.
iki farklı serzeni$.
her insana bir çuval doldururken ben,
bir ellerim istediğiniz.
elele tutu$mak marifetken
önümüzden geçen iki elsiz sevdalı.
hüzün nereye uzanırsa, gözleriniz de oraya.
satranç masası üstü hayalleri,
iki kare çıkı$ hakkı,
hakkıdır insanın çocukluğu.
kimin tırnağı varsa o çözmeli düğümü,
kırılıncıya, incininciye kadar.
kayalar da ağlasa çamur olurlar mı?
ne zaman üç yanlı$ bir doğruyu götürse,
elindeki sıfırı eksileme korkusu.
$ehvetle kaldırılmı$ mutluluk varlığımız;
iyi ki iki yanlı$ız...
özge dirik $iiri..
karınca kararıyla uyu$an bedenim,
iğnelenmeye amade, uyanılası bir kâbus.
yeni yılla beraber harlayan $öminem,
noel annenin tükürüğüyle söndü yine.
varsın, hayra yorsun ellerin ellerimi.
ki onlar, çoğalamayan iki e$tiler önce.
ikile$emediler,
iki le$tiler ya da sıvı$amadılar dünyaya.
bir gün daha bekleyebilseydik,
yıllanacaktı güne$e yatan $arabımız.
uçmamam için kanatlarının arasına aldığında,
güven de acı verdi bana.
kısır bir arıyım i$te,
üçgen üçgen yapıyorum peteklerimi.
birbirini tanımayan iki elementtik biz.
ilkel bir kimyaperestin kötü kokan ellerinde,
-bakır ile kalay diyelim-
gittikçe tunçlaştı kilitlerimiz.
$imdi pençelerini körlenmesin diye içeri çeken senin,
gençliği parmaklarına emanet ya$arken,
ilk ve tek kavga etmi$liğin kalemsiz,
salıncağa i$eyen bir öteki mahalle çocuğuylaydı.
bense hayalerime kaldığım yerden devam ediyorum,
ba$ka ku$ların yuvalarında.
karınca kararıyla uyu$an bedenim,
iğnelenmeye amade, uyanılası bir kâbus.
yeni yılla beraber harlayan $öminem,
noel annenin tükürüğüyle söndü yine.
varsın, hayra yorsun ellerin ellerimi.
ki onlar, çoğalamayan iki e$tiler önce.
ikile$emediler,
iki le$tiler ya da sıvı$amadılar dünyaya.
bir gün daha bekleyebilseydik,
yıllanacaktı güne$e yatan $arabımız.
uçmamam için kanatlarının arasına aldığında,
güven de acı verdi bana.
kısır bir arıyım i$te,
üçgen üçgen yapıyorum peteklerimi.
birbirini tanımayan iki elementtik biz.
ilkel bir kimyaperestin kötü kokan ellerinde,
-bakır ile kalay diyelim-
gittikçe tunçlaştı kilitlerimiz.
$imdi pençelerini körlenmesin diye içeri çeken senin,
gençliği parmaklarına emanet ya$arken,
ilk ve tek kavga etmi$liğin kalemsiz,
salıncağa i$eyen bir öteki mahalle çocuğuylaydı.
bense hayalerime kaldığım yerden devam ediyorum,
ba$ka ku$ların yuvalarında.
bitkisi iyi olmayan, verimli olmayan.
özge dirik $iiri..
ölümden önceki uyak
ya$amak adına ağzımdan kaçırdığım ku$lar,
kim bilir $anslarını kimin üzerine pisliyor.
ölümden önceki dudak
"suratın sırat olsa
geçemezdim gözlerinden
kaç kan aksa" ile tavladığım kadın
kim bilir hangi efendinin valsinde tırnak yiyor.
ölümden önceki tuzak
traji-kolik hayatımın tirajı komik öyküleri
süs arıyor bir yanım intiharlarıma
cinayet süsü.
ölümden önceki uyak
konaklaması bir ipte iki cambazın
sevi$erek mümkün ancak...
ölümden önceki uyak
ya$amak adına ağzımdan kaçırdığım ku$lar,
kim bilir $anslarını kimin üzerine pisliyor.
ölümden önceki dudak
"suratın sırat olsa
geçemezdim gözlerinden
kaç kan aksa" ile tavladığım kadın
kim bilir hangi efendinin valsinde tırnak yiyor.
ölümden önceki tuzak
traji-kolik hayatımın tirajı komik öyküleri
süs arıyor bir yanım intiharlarıma
cinayet süsü.
ölümden önceki uyak
konaklaması bir ipte iki cambazın
sevi$erek mümkün ancak...
goetica.
sheffield’lı post rock grubu. i swallowed hard like i understood, drove through ghosts to get here, 23kid gibi güzide $arkıları mevcuttur.
albumler:
- one time for all time
- the fall of math
- the destruction of small ideas
http://www.65daysofstatic.com
albumler:
- one time for all time
- the fall of math
- the destruction of small ideas
http://www.65daysofstatic.com
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?