confessions

walide sultan

- Yazar -

  1. toplam entry 998
  2. takipçi 1
  3. puan 58767

türk erkeği

walide sultan
degil yutdisinda, marsda bile yasasa, tipik ortak ozellikleri degismeyecek olan yegane insandir, ayni zamanda. illaki marsli birisi, "hey dunyali siz turk musunuz" seklindeki soruyu soracaktir ona. uyum dusumleri, sifir kisidir. ozetle; bu guzel insan, her yerde aynidir.

muzeyyen abla

walide sultan
"yine mi cicek" sarkisinda ismi geciyor diye kendisinden izin alinarak adi entrye gecirilen muzeyyen ablahakkinda biyografi yazmayi hakedecek kadar enteresan bir insandir. biraz ondan bahsetmek istiyorum neyse butun cileleri goze alip yazma istegime engel olamayarak basliyorum;
muzeyyen hanim, okumak gibi bir ukteyi yanina alip bu diyarlara gelmis bir yurdum insanidir. okurken asik oldugu ve evlendigi fransiz asilli kocasiyla bes yil kadar surdurdugu, dunyayi gezmek hadisesinden yorgun dusup de, kicinin uzerine oturdugunda anlamistir ki macera istegi bitince, adama olan aski da bitmistir. fransiz kocada da ayni hisler mevcut oldugundan bosanmislardir. muzeyyen abla kendisi direk soylemese bile belgelerden ve anlattiklarindan anlasildigi kadariyla altmis yasin uzerinde bir insandir.ve bir daha asla evlenmemistir. bu kadar koca olayinin, kendisine kafi geldigini beyan etmektedir. her sohbete katilabilecek kadar genis kultur sahibi bir insandir. cok hos sohbettir ve sen kahkalariyla meshur, cami gitmis mihrap yerinde denilecek kadar da guzel bir bayandir. bilgisayar konusundan bahce islerine kadar, hakkindan gelemedigi bir konu yoktur. sonsuz yasama istegi ve azmiyle iki yil kadar once kanser olayini da yenmistir. raki sohbetlerinin aranilan bas elemanidirsimdilerde, butun gayreti ve calismasi, ilkokuldan beri okuttugu ve yuzlerini henuz hic gormedigi, yedi kisilik bir ogrenci grubunun, yurt disinda yapmak istedikleri yuksek tahsilleriyle ilgili problemleri halletmekle ilgilidir ve cok heyecanlidir bu yuzden su aralar. simdi, biyografisini biraz oradan biraz burdan diyerek buraya aktarmaya calistigimiz, aslinda anlatmaya megabaytlarin yetmeyecegi kadar yuregi sevgi dolu, bu iyilik timsali insan iyi ki vardir. yoksa gurbet, bu insan olmasaydi iyice cekilmez olacakti bizim acimizdan. ve umuyorum beni affedecektir, cunku ornek bir insan ve hakkinda kesin yazilmasi gereken bir insan olarak algilanmaktadir tarafimdan

yine mi çiçek

walide sultan
bu sarkinin yuzunden buyuk emeklerle bir asma sahibi olduk nihayet, altinda da masamiz var, ve uzerinde kirli beyaz bir musambamiz. ve bizim gercekten bir komsu muzeyyen ablamiz variste sarkinin bu dekorasyonunda, sezen aksu’yu da yadederek, gurbet aksamlarinin kahri cekilmeye calisilmaktadir. an itibariyle, fasil bahcede ben se, gene buradayimdir.

mona lisa

walide sultan
neredeyse bes yuzyillik bir efsanedir, tebessum eden bu kadincagiz. leanordo da vincinin bu eserindeki mona lisa’nin yuzundeki, ifadeyi, yorumlamayancevre kalmamistir.
dil bilimciler, bu tebessumun adinin "sfumato" olarak tanimlanmasinda israrcidirlar. sfumato, bulanik, muglak ikircikli anlamlarindadir.
doktorlar ise bu kadinin yuz felci gecirmis olabilecegine dair saptamalar yapmislardir. hatta bunlarin bazilari felcten ziyade on dislerinin kirik olabilecegini, ya da agiz bolgesinden bir darbe yemis olabilecegi konusunda hemfikir olmuslardir.
bu gulumseme muammasinda, en son fikir beyan edenler ise harvard tip fakultesi doktorlaridir. bunlara gore ise tebessumdeki sirrin bir nevi goz yanilmasi olabilecegi, gozun degisik derece ve kontraslarda ilettigi aydinlanmanin, beyin tarafindan farkli algilanabilecegi savini ileri surmuslerdir. bunlara gore; yok iste, once gozlerine bakarsaniz soyle gorursunuz veya once elmacik kemiklerine baksaniz su sekilde algilarsiniz gibi ’hic isi gucu kalmamis’ da hala bunlarla ugrasiyorlar, dedirtecek aciklamalar yapmislardir. daha bunun gibi ne aciklamalar vardir da megabaytlar yetmez bunlari buraya dokmeye
bana gore; leanardo, gercek yasamda, dikkatten kolayca tamamen kacan detaylari, bir sekilde bulup onlari tuvale isleme maharetinde olan, buyuk bir sanatciydi.

nöbetçi bilgiç

walide sultan
bir vakitler kendini o modda hissederek bu basligi acan bilgic, ikinci kez nobete kaldiginda gene bu basliga gitmistir. ve yine basligin hakkini vererek aslanlar gibi sozlugu beklemektedir.
not;kendi vataninda uyumak bambaskadir,ne mutlu size, rahat uyuyun sevgili bilgicler.

anne kız halleri

walide sultan
eve alinacak ikinci kedi olayi gundeme gelince evin kizi internetten buldugu butun satilik kedilerin fotograflarini annesinin dosyalarina yuklemektedir. aklinca duygu somurusuyle bu olayi gerceklestirecektir. anne her seferinde -olmaz buna henuz hazir degiliz. seklinde cevap verip dosyalarini temizlemektedir. anne ile kizin aralarinda gecen en son diyalog soyledir;
-annecim bu sefer, silmeden once bir bak su kediye lutfen, lutfen ne olur?
+ neden boynuzlari mi var bu seferkinin?
- hayir daha onemli bir seyi var?
+ neymis o?
- o bir turk kedisi annecigim, dusunsene bizim gibi gurbetci bu diyarlarda. ve kanadali sahibi onu artik istemiyor.kim alacaksa bedava veriyor. lutfen biz sahip cikalim hem oyle seker ki, bir bak ne olur?
+ turk kedisi mi dedin? nasil anladin bunu bakalim.
- ilanda oyle yaziyor, turk-van kedisi seklinde bir ilan vermisler lutfen ac kendin bak.
+ hey tanrim sabir ver bana, nerde bu kedi?
bu mu? bu kedi turk-van kedisi degil evladim.
gozlerinin ikisi de ayni renk hem bembeyaz degil uzerinde kahverengi buyuk benekler var. zaten bu imkansiz cunku ankara ve van kedilerinin yurt disina cikisi yasaklanmistir. biliyorum bunu.
- belki kedi yasa cikmadan evvel cikmistir annecigim, neden yalan soylesinler ki ilanda.
+ bilemiyorum ama bunun turu van kedisi degil ondan eminim, karismis bu kirma olmus gibi.
- ne farkeder annecigim belki annesi bizden di, sonra kanadali bir kediye asik oldu ve bu kedicagiz da boyle dogdu, olamaz mi sence?
+ peki bunun gunahini durduk yerde biz mi cekelim tek basimiza, kanadalilarin hic mi sorumlulugu olmasin, madem kopartmislar hayvani ulkeden bir de basina is getirmisler bu kediye de bakacaklar simdi yok oyle kofte? asap oldum gene. dur su numaraya bir telefon acayim da kedinin hikayesini ogreneyim, gercekten merak ettim.
- tamam istemiyorum kediyi filan, sen de telefon acma kimseye lutfen.
+neden mis?
- cunku biliyorum annecigim, simdi sen gene duygulandin, kedi degil de bir turk insanina yapilmis hakaret gibi algilayip bunun hesabini soracaksin onlara.
+ gerekiyorsa sorarim tabii, kedi ya da insan ne farkeder. sorulmasi gereken hesap varsa ahan da simdi sorulacaktir tarafimdan. hic uzulme sen yavrucugum.

bollywood

walide sultan
hintli ve azim dolu bir grup insanin sinema yapmayi ukde edinip yola cikarak ve bu yolda butun yureklerini ortaya koyarak gerceklestirdikleri buyuk mucizedir. butun dunyanin sinema pazarlarinda buyuk is yapan bu filmlerde tema hep aynidir. zengin kiz veya oglanin fakir kiz veya oglanla olan ilahi siirsel ve sarkisal askidir.bu filmlerde oynayan herkes hem sarki soyler hem de danseder. geleneksel hint motifleriyle suslu sarki ve danslarinin kullanildigi senaryolari, simdilerde ozgunlestirilerek, danslarda hintli hip-pop cu gencler kullanilarak daha modernize hale getirdikleri gorulmektedir. yeryuzunde yaklasik bir milyar ikiyuz milyon hintli yasamaktadir, ve bunlarin tahminen ceyrek nufusu, cesitli ulkelere dagilmistir. bu da demektir ki bu filmlerin neredeyse uc yuz veya dortyuz milyonluk dunya pazar payi vardir. sadece kendileri seyretsebile bu film endustrisinden buyuk paralar kazanmaktadirlar. ama helal olsun demek lazim, nasil basardiklarini bilmiyorum ama o filmlerdeki figuranlar bile super ingilizce konusabiliyorlar. atalarina ve geleneklerine olan bagliliklarini da yitirmeden 3. dunya ulkelerinden biri olmanin verdigi ezikligi yenerek boyle bir olayla hollywoodla yarismaktadirlarbu satirlarin yazari ise, bu filmlere en fazla bes dakika kadar tahammul gosterebilmek de o bes dakika da bile dunyasi allak bullak oldugu icin, hic izlememeyi tercih etmektedir.

rüyada sözlüğü görmek

walide sultan
ruyada gul gibi entrynin kayboldugunu gormek, deli danalar gibi saga sola kosturup entryi aramak. -entryim, entryim nerdesin ses ver kurban oliyim. diye bagirmak, akabinde houston’da solugu alip
-cope bile baktim nerde su numarali entryim, lutfen yardimci olun seklinde yalvarmak sonrasinda, houstonun yanan isigini kiyamet alarmi gibi algilayip acmaya korkmak;
- gitti caanim entry ben simdi onu nerelerde bulayim. diyerek aglayarak, ter icinde uyanmak. akabinde kocanin;
-hanim, inanmam boyle seylere ben, ama bir hocaya mi gitsek, seni bir okutup ufletsek, kafanin ustunde sozluk cevirttirsek iyi olacak galiba. seklindeki, cozumsel olmayan sacmalamalarina katlanmak.

türk filmi replikleri

walide sultan
cesitli tarihlerdeki, cesitli yesilcam filmlerinden hatirda kalmis enstantanelerdir;
-saadetimizi, askimizin meyvesi olan aysecige borcluyuz.
-baba, keremle biz sevisiyoruz, nutfen itidalli olunuz.
-nan var, senin kujum?
-ferdi, bizim de boyle pembe panjurlu bir evimiz olacak mi?
-boyle bir kara sevda, kara toprakla biter.
-beni, parayla satin alabileceginizi mi sandiniz?
-anne, bu resimdeki amca kim?
-yumurtaya can veren yuce tanrim, bu yesil biberi de sen mi yarattin?
-icabinda taksim parkinda.
-biz aslinda cok variyetli ve asil bir aileden geliyoruz.
-para isteme benden, buz gibi sogurum senden.
-allah belani versin tarik, kolama hap karistiran sendin demek.
-bakin, biz hakikaten artiz olmak istiyoruz, siz yapabilir misiniz?
-tanrim, goruyorum evet evet, tipki hayalimdeki gibisiniz.

married with children

walide sultan
guzellesmekten baska hic bir amaci ve isi olmayan aptal ve surekli tayt giyen bir kadin, eblek suratli ve ayakkabi tezgahtarligi isiyle ugrasan gercek ebleh bir koca, hayli yollu ve havali bir kiz evlat, ve pic tabir edilen turden okulla alakasi olmayan bir de manyak erkek evlat...aile bu uyelerden meydana gelmektedir.
bir de bunlarin kasar komsulari vardir, surekli koca degistiren dominant bir kadin.
iste hepsi budur. bu atmosferde sit-com dedikleri tarz da fakat esprileri kesinlikle ahlak duzeyinin cok altinda ve aptalca kurgulanmis, bati dunyasinda neredeyse hic kimsenin sevmedigi ve seyretmedigi, en yeni bolumu bile tarih oncesinde kalmis demode ve antipatik dizidir.

temiz dünya

walide sultan
temiz dunya, temiz cevreyle ilgilidir. temiz toplum nitelemesiyle toplumdaki sosyolojik hadiselerin olumsuzluklarinin giderilmesi, isteginden dogan gondermeyle ilgili degildir.

mesela, burada ’copler’ soz konusudur. hayatin geregi, hergun tonlarcasi atilan atik maddeler, gitgide dunyanin yasanilmaz bir yuzey olmasina yardim etmektedir. uygar toplumlar bu olayi bir anlamda cozmusler, copleri ayristirma, ekolojik dengeyi bozmadan imha ve geri donusum konularinda hayli mesafe almislardir.
bu sadece egitimle ilgili degildir evet bu da vardir, ama sadece gostermelik olarak degildir. uygar toplumda, uc yasindaki bir cocuga bile elindekini sokaga atmasi eylemini yaptiramazsiniz, zorlasaniz da atmaz, ona coplerin cop kutularina atilacagi, daha yuva egitiminde verilmeye baslanmistir. lakin, bundan da daha etkin olani cezalardir. herkes yasadigi evi veya isyerininin onunu temiz tutmak zorundadir, aksi taktirde cezasina katlanmak problemiyle karsi karsiya kalabilinmektedir.
haftanin belli gunleri, belli hedelerin icine konulacagi ayristirma kutularina copunuzu koyup yasadiginiz mahalin onune birakmak zorundasiniz.
bununla da kalsa iyi, diyelim ki evinizin onunde bir metre kare buyuklugunde dahi olsa bir yesil alan var. veya evinize dahil olsun olmasin, kamuya ait de olabilir, o parsel eger sizin evinizin onundeyse, iste orayi da bizzat sizin yesil tutmaniz
gerekmektedir. eger bunu yapamiyor veya yapmiyorsaniz belediyeden ekip gelir bu isi sizin yerinize yapar ve parasini size odetir. tercih kisilere birakilmistir. hatta sari kucuk bir cicek vardir, ki bu cicek azgin kokleriyle diger cim veya diger bitkilerin koklerini oldurur,’bitki zararlisi bitki’ diyelibiliriz buna. siz, bu cicekleri de yolup koparip yok etmek zorundasiniz ki doga tahrip olmasin, diger bitkilerin gelisimi engellenmesin. bunu yapmak zorundasiniz yoksa, belediyeden surekli uyari gelir.
zaten, bu acilardan bakildiginda uygar olmak, uygar yasamak cok zahmetli bir istir. gelecek nesillere temiz bir dunya birakmak gibi bir ukteyi icinde tasimayanlara, cevrelerindeki coplerden rahatsiz olmayanlara gore bir is degildir.
bu insanlar alisverise gittikleri zaman evlerindeki butun plastik posetleri de birlikte gotururler. hem de, kendi ihtiyaclarindan cok daha fazlasini, neden? cunku bir plastik posetin kendi halinde dogada yokolma suresi yaklasik kirk bes yildir. hic bir uygar insan bunlarin daha da cogalmasini istemez, defalarca ayni posetleri kullanir, fazlasini da market veya alisveris yerlerindeki ozel kutulara birakirlar. ihtiyaci olanlar buradan alir ve kullanirlar.
anlatmaya calistigimiz gibi sadece ’temiz bir dunya istiyorum’ soylemleriyle gerceklesecek kadar basit bir hede degildir, bu baslik...

fakirlerin cömert olması

walide sultan
bu hayat tecrubesiyle sabit bir vakadir. ekonomik acidan zayif insanlar cevrelerine ve hayata karsi zenginlere oranla cok daha comert olmaktadirlar.
bunun belli basli sebepleri vardir.birincisi yoksul insanin ’vermemek’ eyleminde bulunarak, biriktirmek ya da saklamak gibi bir tasarrufu olamaz, cunku onda zaten yoktur.
bir baska sebep ise elindekini avucundaki baskalariyla paylastikca kazanacagi manevi zenginliktir. hic olmazsa bu yonden kendini tamamlamaya calisir.
zengin insanlarin, istisnalar kaideyi bozmamak sartiyla kesinlikle comert olayim gibi bir derdi yoktur. zaten o’ vermemek’ eylemine olan bagliligindan bu nitelemeye kavusmustur.
ne zaman ki zengin insan altmis yasinin uzerine dogru timanmaya baslartanridan inayet beklemek icin okul, cami, derslik, kutuphane gibi hedeler yaptirir. gene de allah razi olsun demek lazim. su veye bu sekilde gerceklestirilmesi bu olaylarin, kesinlikle vatana hizmettir. bir de vakiflar vardir, bunlar buyuk sirketlerin vergiden bir nevi ’tuyme’ amacina hizmet ederler. ne yaparlar, insanliga ne gibi bir faydalari olur bilinmez bu turlerin bazilarinin...
neyse biz konumumuza donelim; fakir insanlar, gercekten var olan herseylerini paylasmaktan buyuk mutluluk duyarlar. ’az veren candan, cok veren maldan’ atasozumuzde de bu vurgulanmistir.
ozetle; istisnalar kaideyi bozmasa bile baskalarina comert davranmayi, zenginliklerinden eksilecek birer sayfa gibi goren insanlarin yerine, fakir ama lokmasini paylasacak kadar gonlu zengin insanlar, adeta yoksullugun filozof yaptigi kisiler, selamlanmistir bu enty’de.

fareden korunmak için spastik kediyi beslemek

walide sultan
discovery kanalindaki butun hayvanlari, yilanlar ve fareler haric, ay ne seker sey diye seven ve onlari zevkle izleyen bir insaninboyle de bir sorunsali vardir. basliktaki amaca uygun olsun diyerek, yasanilan yerin olmazsa olmazi, minik bahce farelerini, bolgeden uzaklastirsin diyerek eve bir kedi alinmistir. kedi alindiginda henuz yavru oldugundan zeka duzeyi belli degildir, cok da sevimlidir ayni zamanda. lakin bir kedinin sorumlulugunu yuklenmek hic oyle hafife alinacak bir durum degildir. hele bu kediye veteriner tarafindan spastik teshisi konmus sa...yani kendi turunun yapmasi gereken normal islevlerinden dahi acizdir zavallicik. bakildiginda cok sihhatli ve guzel bir kedidir. lakin aciktigini bile anlamaz, hatirlatmak gerekmektedir. fareler uzerinden ziplayip gecmekte o ise hic aldirmamaktadir. butun gun minderinin uzerinde kivrilarak uyuyup, zaman zaman tek gozunu acmak zahmetine katlanip tv izlemektedir. hayvan haklarinin cok gelismis oldugu yasanilan ulkede, doktor kontrolu altinda vitamin yuklemeleriyle bir anlamda tedavi altindadir. evin halki maaile onu cok sevmekte, turunun normalitelerine donmesini beklemektedirler. fare olayina cozum icin, kapan gibi vahsi usulleri reddeden aile meclisi, normal bir kedi daha almayi, berikinin ikinci planda kalmasina, ezilmesine, uzulmesine dayanamayacaklari icin kabul etmemektedirler. gun itibariyle, yeterli oy sayisi gene toplanamamistir. fareler ise gitgige artan dogum gunu kutlamalarina ev halkini da davet edecek kustahliga ulasmislardir.

ayar kontrol merkezleri

walide sultan
butun dunyada calismakta olan sistemlerin, ayarlariyla ilgili problemleri cozen merkezlerdir. baslama ve bitis noktalarinin arasindaki periyod da baz olarak alinan, verimli calisma datalarinin, sistemlere uygun dusumunun hesaplandigi balans merkezleridir. her sistemin kendi ozerk ayar kontrol merkezi vardir.
belki de vardir boyle bir sey, atmisimdir oyle

whisper

walide sultan
whisper...birisi bir yerlerden bir seyler fisildiyor gibi sanki. kayitsiz kalamadim, bir selam vermek istedim yeni bilgice. yuksek tonlu seslere alerjisi olan bendeniz, belki de su anda sadece bundan isiniverdim nick’ine. ekmek yapmayi en az bir kere denemis oldugu icin de hayranlik duydum kisiligine. hos gelmistir, sozlugumuze...

evde ekmek yapımı

walide sultan
an itibariyle ellerimin hamurunu yikayip, evde ekmek yapimi tarifini siddetle paylasmak istedigim andir. ’merak edenler icin’ diye not dusmuyorum, istiyorum ki her bir kisi en az bir kere bu olayi denesindir. hayatinda ekmek kesmekten dahi aciz insanlara, ’ekmek yapimini’ ogretmisligim vardir.
kendi pisirdigin ekmegi yemek, tanrim bu ne kadar kutsal bir olaydir. tanrinin sana verdiklerini, sadece bugdayi, suyu ve mayayi karistirip onu pisirip eline almak, onu koklamak, ve tanriya sukretmek bu mucizeden oturu...ibadetin asli da bu degil midir. yogurma islemi sizi butun streslerinizde arindiracak el kaslariniz da guclenecektir, daha ne olsundur.
neyse tarife gecelim;
once yarim bardak ilik suyun icine, bir corba kasigi kuru maya ve bir cay kasigi seker koyulur. siz diger tarafta genis ve yayvan bir kabin icine 4 bardak unu ortasini havuz gibi acmak suretiyle hazirlayiniz. bardaktaki maya bu arada kopurup calismaya baslayacaktirsimdi, unun ortasina mayali suyu bosaltacaksiniz, buna ilaveten ayni bardakla, bir bucuk bardak ilik suyu da birakiniz ve yogurmaya baslayiniz, kenarlarindan ortasina dogru unlari almak suretiyle bu islem daha kolay yapilir,iki cay kasigi da tuz atmak lazim. mayanin calismasini engellememesi icin, bunun yogurma isleminin sonlarina dogru yapilmasi daha verimli olacaktir.. ekmek hamuruna, elinizle istediginiz sekli veriniz ve hamuru yine kenarlari yuksekce bir kaba koyup ilik bir yerde bir saat kadar uzerini bir bezle ortmek suretiyle dinlenmeye aliniz. bir saat gectiginde hamurun sizin biraktiginiz zamandan sonra iki misli sismis oldugunu goreceksiniz. bir kez daha hamurunuzu yogurunuz, yine son seklini verip, bu kez pisireceginiz firin tepsisine birakiniz ve ayni yerde ikinci bir saat beklemeye aliniz. yine hamurun ayni sekilde kabardigini goreceksiniz, bu sefer hamurun uzerine bicakla, fazla derin olmadan bir cizgi meydana getiriniz, uzerine biraz siviyagi nazikce, bir firca yardimiyla surup onceden 10 dk. isittiginiz 350 derecelik firinda yaklasik yarim saate yakin pisiriniz. hepsi budur.
not; firin ayarlari her firinda ve ulkede farlilik gostermektedir. firininizi kek pisirme isisi ayarina getirirseniz, bu sorun cozulmus olur.

iste size, dumani ustunde nar gibi kizarmis bir ekmek efenim, afiyet olsun.

seven insan

walide sultan
seven insan, sevda yolunda engellerle karsilastikca, sevginin gucuyle mucadele verir. ve sevda bu birbirini kazanma savasiyla cogalir, deger kazanir, anlami kutsal hale gelir.
kolay kazanilan sevdalar kolay biter. azicik aci lazim, ayri dusmek lazim, biraz hasret yanina, gozyaslari lazim, sonra kavusmak, kiskanmak lazim onun hesabina baskalarindan bile kendini, siir yazmak lazim aska dair, kendince kaleme alinmis hikayeler mesela...
tarih boyunca hala sevdalara ornek gosterilen asklarda hep bu vardir. huzun hasret mucadele ve sonrasinda kavusma ya da kavusamama, ama sevda hep vardir. sarkilar, turkuler yaktirir seven yureklere.
ferhat, daglari delecek gucu nerden aldi, sirine olan hasretinden ve kavusma azminden tabii...
seven insan, yeryuzundeki butun canlilara o modun icindeyken daha bir yaklasir ve onlari yaratan tanriya da sukreder.
gercek sevda boyle bir seydir iste. iki kisinin arasinda baslar dalgalar halinde tum cevrelerine yayilir. sevgi yumaa themesindeki gibi bembe bir dunyanin icinde birlikte daglar, tepeler, okyanuslar astirir insana.

sevmek lazim.

antalya

walide sultan
tarihle doganin icice yasadigi, guzelim kale icinde, son yillarda, neredeyse on bes metrede bir acilan, sahte devrimcilerin siselerin dibine vurdugu, dumanalti, ’ozgun muzik adi’ altinda icra edilen kalitesiz muzik seslerinin, birbirine karistigi sokaklari dusundukce, hasret duygularima biraz olsun gem vurabildigim sehirdir ayni zamanda...
22 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol