bilgi sözlüke gelin. kavga gürültü yok, herkes dilediğini, içindekileri yazsın. ciğeri beş para etmez ikiyüzlülere çanak tutmayın, sırtınızdan para kazanmasınlar. bildiklerinizi bizimle paylaşın, çöpe atmayın. milletçe birlik ve bera... yok artık!
her tarafından samimiyetsizlik akıyor. gerçi "bu talk-showcuların hangisinde samimiyet var" diyeceksin, sen de haklısın ama bundan çok akıyor.
online uyeler
independence (jedi) [msg] [kim]
ayşemayşe (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
john maynard keynes (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
bitterend (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
revenant (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
ncan (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
akhillius (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
mad (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
rutubet (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
chimera (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
elma sekeriiii (moderator) [msg] [kim]
nerobianco (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
watersky (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
set me free (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
nickten yana sansım yok (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
kalimera (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
pipisik (5. nesil göt) [msg] [kim]
sipsi (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
suphe (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
mutant (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
superkahraman (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
xyclonb (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
$u anda yonetimden
1 jedi,
1 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),
uyelerden ise
0 gammaz,
20 bilgic,
0 comez,
uyelerden toplam 22 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.
ayrica
$u anda bilgi sozluk’u 819 ki$i okuyor.
independence (jedi) [msg] [kim]
ayşemayşe (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
john maynard keynes (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
bitterend (2. nesil bilgic) [msg] [kim]
revenant (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
ncan (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
akhillius (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
mad (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
rutubet (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
chimera (3. nesil bilgic) [msg] [kim]
elma sekeriiii (moderator) [msg] [kim]
nerobianco (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
watersky (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
set me free (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
nickten yana sansım yok (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
kalimera (4. nesil bilgic) [msg] [kim]
pipisik (5. nesil göt) [msg] [kim]
sipsi (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
suphe (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
mutant (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
superkahraman (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
xyclonb (5. nesil bilgic) [msg] [kim]
$u anda yonetimden
1 jedi,
1 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),
uyelerden ise
0 gammaz,
20 bilgic,
0 comez,
uyelerden toplam 22 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.
ayrica
$u anda bilgi sozluk’u 819 ki$i okuyor.
korkulacak böcek var, sevilecek böcek var. doğal bu. bir tarantuladan korkmayan tanımıyorum meselâ ben. evet, işi böcek bilimi ile uğraşmak gerektirmiyorsa normal her insan en az bir böcekten korkuyor. buna karşılık gene böcek çeşidi olan karıncayı ya da uçuç böceğini sevmeyense çok az. daha ne kadar uzatabilirim bu meseleyi, bilmiyorum ayrıca.
(bkz: konservasyon)
• (ara: gökce)
• (ara: gökçe)
olm, bunları buraya yazıyoruz ama değiştiriliyor mu, hiçbir bilgimiz yok. sikerim bak ha indy!
• (ara: gökçe)
olm, bunları buraya yazıyoruz ama değiştiriliyor mu, hiçbir bilgimiz yok. sikerim bak ha indy!
bunlar genellikle gaylerden oluşuyorlar. her iki tarafın da gay arkadaşları -ve nedense- böyle bir ön anlaşmasız görev bilinci içerisindeler. teamül bu yönde.
beş altı yıl öncesinde bir aralar bunlardan açmak modaydı, şu sıralar gene ipini koparan sözlük açmaya başladı. tutmaz kardeşim, söyleyeyim, boşuna uğraşmayın. ("peki abi" denmesini beklemiyorum tabii. siz gene de deneyin, içinizde kalmasın ama büyük umutlar da beslemeyin öyle)
ne bir tarzları var ne bir planları var, zırt diye atlıyorlar ortalık yere. sonra baktılar olmuyor, kapatıp gidiyorlar dükkanı amcıklar. olan da onca yazarın yazdıklarına, emeklerine oluyor.
benim tavsiyem;
yeni bir sözlük açmaktansa eski sözlüklerin kalkınmasını sağlamak. eskilerde, zaten elde bir birikim var, bunu değerlendirin, boşa kürek çekip milletin de küfürlerini yemeyin. hem sonunda hayal kırıklığı olmaz hem de arkadaşlarınızla aranız bozulmaz.
ne bir tarzları var ne bir planları var, zırt diye atlıyorlar ortalık yere. sonra baktılar olmuyor, kapatıp gidiyorlar dükkanı amcıklar. olan da onca yazarın yazdıklarına, emeklerine oluyor.
benim tavsiyem;
yeni bir sözlük açmaktansa eski sözlüklerin kalkınmasını sağlamak. eskilerde, zaten elde bir birikim var, bunu değerlendirin, boşa kürek çekip milletin de küfürlerini yemeyin. hem sonunda hayal kırıklığı olmaz hem de arkadaşlarınızla aranız bozulmaz.
yerken iyi de sonrası kötü. tüm gün ağızda mideden dürekli gelen bir baharat kokusuyla dolaşmak insanın dengesini bozuyor. ben yemem şahsen.
bazı kısımlarına katılmadığım, gene de sözlükte bulunması yönünde inancımın olduğu bir biyografi çalışması:
"71 yaşındaki mısırlı diplomat muhammed el baradey, 2011den itibaren ülkesinin en önemli siyasi aktörlerinden biri oldu. baradey, hem mısırı 30 yıl otokratik bir şekilde yöneten hüsnü mübarekin, hem de ülkenin serbest seçimle göreve gelmiş ilk lideri muhammed mursinin devrilmelerine destek verdi.
17 haziran 1942de kahirede doğan baradeyin esas mesleği avukatlık. baro başkanı olan babasının izinden giden baradey, 1962’de kahire üniversitesi hukuk fakültesinden mezun oldu. mısırdan ayrıldığında 20 yaşındaydı. new york üniversitesi hukuk fakültesinde uluslararası hukuk doktorasını tamamladı. doktora eğitimi sürerken, 1964te birleşmiş milletler (bm) mısır daimi temsilciliğinde göreve başladı.
camp david aktörü
muhammed baradey, 1974-78 yılları arasında mısır dışişleri bakanı olarak görev yapan ismail fehmi, butros gali ve muhammed ibrahim kamilin özel danışmanıydı. 20. yüzyılın en önemli anlaşmalarından biriyle sonuçlanan, camp david görüşmelerine katıldı. mısır, 1979da imzalanan barış anlaşması ile israil ile diplomatik ilişki kuran ilk arap ülkesi oldu.
1980de mısır dışişleri bakanlığından ayrılan baradey, bm eğitim ve araştırma enstitüsünün uluslararası hukuk programını yönetti. 1984’te yine bmye bağlı uluslararası atom enerjisi kurumua (uaek) girdi. 1997de uaek başkanı oldu. batının nükleer programlarıyla dünya gündeminden düşmeyen iran ve kuzey kore gibi ülkelerle yaşadığı sorunların çözümü için diplomatik çözüme ağırlık verdi.
irak’la gelen saygınlık
baradeyin uaekda 12 sene süren başkanlığındaki en kritik yıl, abdnin bazı müttefikleri ile birlikte irakı işgal ettiği 2003’tü. bush yönetimi, dönemin irak lideri saddam hüseyin’in elinde kitle imha silahları olduğunu öne sürüyordu. baradey ise işgalden iki hafta önce bm güvenlik konseyi’ne bu yönde bir delil olmadığını bildirdi. ayrıca, irakın bazı afrika ülkelerinden uranyum satın aldığı yönündeki amerikan istihbarat raporlarının sahte olduğunu açıkladı.
o dönem washington yönetimi ile ters düştü ama dünya kamuoyunda hatırı sayılır bir saygınlık kazandı baradey. zaman onu haklı çıkardı, irak savaşının gerekçeleri yalan çıktı.
baradey, 2005 yılında "nükleer enerjinin askeri amaçlar için kullanımını engellemeye yönelik çabalarından dolayı" uaek ile birlikte nobel barış ödülünü aldı.
mısıra dönüşü
2009da uaekdan ayrılan baradey, ertesi sene tam 30 yıl sonra ülkesine döndü. o dönem mısır’da milyonlarca kişi hüsnü mübarek’in devrilmesi için meydanlardaydı. baradey coşkuyla karşılansa da, karşıtları için mısırın gerçeklerinden kopuk yaşamış ve siyasi deneyimi olmayan biriydi. 2012’deki seçimlerde müslüman kardeşler tarafından aday gösterilen muhammed mursi, mısır cumhurbaşkanı seçildi. ama mursi, liderliğinin birinci yıldönümüne yüz binlerce mısırlının protesto gösterileriyle girdi.
muhalif liberal ve sol kanat partiler ile gençlik grupları ulusal kurtuluş cephesi çatısı altında toplanmıştı. cephenin koordinatörü ise muhammed baradey’di.
darbecilerin yanında
eski uaek başkanı bir yıl önce eski rejimi devam ettirmekle suçladığı askerlerin yanında yer aldı. mursi’nin darbe ile görevden uzaklaştırıldığı 3 temmuz 2013te, genelkurmay başkanı abdulfettah sisi’nin yanında duranlardan biri oldu. daha sonra abd yönetimini mursinin görevden alınması için ikna etmeye çalıştığını itiraf etti.
baradey’e göre yapılan, askeri bir darbe değildi. ülkesinde yaşananlar sonrası yaptığı açıklamada, “mursi görevden alınmasaydı, faşist bir devlet yönetimine doğru ilerleyecektik veya bir iç savaş yaşanacaktı. çok zorlu ve acı verici bir karardı. kesinlikle hukuki bir çerçeveye oturtulamaz ancak başka seçeneğimiz yoktu” dedi.
askeri darbenin ardından hükümeti kurmakla görevlendirilen baradey, selefi nur partisinin itirazı nedeniyle başbakan olamadı. ülkede yönetimi elinde bulunduran yüksek askeri konsey baradeyi cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atadı. ancak darbeye destek veren baradeyin bu görevi sadece bir ay sürdü.
darbeye karşı sessiz kalmayan mursi yanlıları meydanları terk etmiyordu. 14 ağustos’ta askerin göstericilere müdahalesi kanlı oldu. yüzlerce mısırlı öldürüldü. baradey de, “uzlaşı için siyasi alternatif yolları açıktı. tek bir damla kanın bile sorumluluğunu üstlenemeyeceğim dedi ve istifa etti.
siyasi geleceği belirsiz
baradey, istifasının ardından yeniden mısırdan ayrıldı ve uaekdaki görevi sırasında yaşadığı avusturyanın başkenti viyana’ya gitti. geride ise hemen her kanattan kızgın bir kitle bıraktı.
ulusal kurtuluş cephesi içinde birlikte hareket ettiği liberal ve sol partiler yarı yolda bırakıldıklarını söylediler. dahası aynı his genel başkanlığını yaptığı düstur partisi’nde de oluştu. baradey de bir süre sonra partiyle ilişkisini kesti.
tüm bu gelişmeler sonrası baradeyin siyasi geleceği belirsiz."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-muhammed-baradey
"71 yaşındaki mısırlı diplomat muhammed el baradey, 2011den itibaren ülkesinin en önemli siyasi aktörlerinden biri oldu. baradey, hem mısırı 30 yıl otokratik bir şekilde yöneten hüsnü mübarekin, hem de ülkenin serbest seçimle göreve gelmiş ilk lideri muhammed mursinin devrilmelerine destek verdi.
17 haziran 1942de kahirede doğan baradeyin esas mesleği avukatlık. baro başkanı olan babasının izinden giden baradey, 1962’de kahire üniversitesi hukuk fakültesinden mezun oldu. mısırdan ayrıldığında 20 yaşındaydı. new york üniversitesi hukuk fakültesinde uluslararası hukuk doktorasını tamamladı. doktora eğitimi sürerken, 1964te birleşmiş milletler (bm) mısır daimi temsilciliğinde göreve başladı.
camp david aktörü
muhammed baradey, 1974-78 yılları arasında mısır dışişleri bakanı olarak görev yapan ismail fehmi, butros gali ve muhammed ibrahim kamilin özel danışmanıydı. 20. yüzyılın en önemli anlaşmalarından biriyle sonuçlanan, camp david görüşmelerine katıldı. mısır, 1979da imzalanan barış anlaşması ile israil ile diplomatik ilişki kuran ilk arap ülkesi oldu.
1980de mısır dışişleri bakanlığından ayrılan baradey, bm eğitim ve araştırma enstitüsünün uluslararası hukuk programını yönetti. 1984’te yine bmye bağlı uluslararası atom enerjisi kurumua (uaek) girdi. 1997de uaek başkanı oldu. batının nükleer programlarıyla dünya gündeminden düşmeyen iran ve kuzey kore gibi ülkelerle yaşadığı sorunların çözümü için diplomatik çözüme ağırlık verdi.
irak’la gelen saygınlık
baradeyin uaekda 12 sene süren başkanlığındaki en kritik yıl, abdnin bazı müttefikleri ile birlikte irakı işgal ettiği 2003’tü. bush yönetimi, dönemin irak lideri saddam hüseyin’in elinde kitle imha silahları olduğunu öne sürüyordu. baradey ise işgalden iki hafta önce bm güvenlik konseyi’ne bu yönde bir delil olmadığını bildirdi. ayrıca, irakın bazı afrika ülkelerinden uranyum satın aldığı yönündeki amerikan istihbarat raporlarının sahte olduğunu açıkladı.
o dönem washington yönetimi ile ters düştü ama dünya kamuoyunda hatırı sayılır bir saygınlık kazandı baradey. zaman onu haklı çıkardı, irak savaşının gerekçeleri yalan çıktı.
baradey, 2005 yılında "nükleer enerjinin askeri amaçlar için kullanımını engellemeye yönelik çabalarından dolayı" uaek ile birlikte nobel barış ödülünü aldı.
mısıra dönüşü
2009da uaekdan ayrılan baradey, ertesi sene tam 30 yıl sonra ülkesine döndü. o dönem mısır’da milyonlarca kişi hüsnü mübarek’in devrilmesi için meydanlardaydı. baradey coşkuyla karşılansa da, karşıtları için mısırın gerçeklerinden kopuk yaşamış ve siyasi deneyimi olmayan biriydi. 2012’deki seçimlerde müslüman kardeşler tarafından aday gösterilen muhammed mursi, mısır cumhurbaşkanı seçildi. ama mursi, liderliğinin birinci yıldönümüne yüz binlerce mısırlının protesto gösterileriyle girdi.
muhalif liberal ve sol kanat partiler ile gençlik grupları ulusal kurtuluş cephesi çatısı altında toplanmıştı. cephenin koordinatörü ise muhammed baradey’di.
darbecilerin yanında
eski uaek başkanı bir yıl önce eski rejimi devam ettirmekle suçladığı askerlerin yanında yer aldı. mursi’nin darbe ile görevden uzaklaştırıldığı 3 temmuz 2013te, genelkurmay başkanı abdulfettah sisi’nin yanında duranlardan biri oldu. daha sonra abd yönetimini mursinin görevden alınması için ikna etmeye çalıştığını itiraf etti.
baradey’e göre yapılan, askeri bir darbe değildi. ülkesinde yaşananlar sonrası yaptığı açıklamada, “mursi görevden alınmasaydı, faşist bir devlet yönetimine doğru ilerleyecektik veya bir iç savaş yaşanacaktı. çok zorlu ve acı verici bir karardı. kesinlikle hukuki bir çerçeveye oturtulamaz ancak başka seçeneğimiz yoktu” dedi.
askeri darbenin ardından hükümeti kurmakla görevlendirilen baradey, selefi nur partisinin itirazı nedeniyle başbakan olamadı. ülkede yönetimi elinde bulunduran yüksek askeri konsey baradeyi cumhurbaşkanı yardımcısı olarak atadı. ancak darbeye destek veren baradeyin bu görevi sadece bir ay sürdü.
darbeye karşı sessiz kalmayan mursi yanlıları meydanları terk etmiyordu. 14 ağustos’ta askerin göstericilere müdahalesi kanlı oldu. yüzlerce mısırlı öldürüldü. baradey de, “uzlaşı için siyasi alternatif yolları açıktı. tek bir damla kanın bile sorumluluğunu üstlenemeyeceğim dedi ve istifa etti.
siyasi geleceği belirsiz
baradey, istifasının ardından yeniden mısırdan ayrıldı ve uaekdaki görevi sırasında yaşadığı avusturyanın başkenti viyana’ya gitti. geride ise hemen her kanattan kızgın bir kitle bıraktı.
ulusal kurtuluş cephesi içinde birlikte hareket ettiği liberal ve sol partiler yarı yolda bırakıldıklarını söylediler. dahası aynı his genel başkanlığını yaptığı düstur partisi’nde de oluştu. baradey de bir süre sonra partiyle ilişkisini kesti.
tüm bu gelişmeler sonrası baradeyin siyasi geleceği belirsiz."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-muhammed-baradey
(bkz: muhammed el baradey)
"pakistanın son otuz yılına damga vuran isimler arasında yer alan usta siyasetçi, 2013 yılında üçüncü kez başbakanlık görevini üstlendi. bu yönüyle pakistan siyasetinde bir ilk teşkil eden navaz şerif, aynı zamanda ülkenin en zengin sanayicilerinden biri.
siyasete girişi
navaz şerif, 1949 yılında pakistan’ın en büyük eyaleti pencap’ın başkenti lahorda dünyaya geldi. şerifin ticaretle uğraşan varlıklı ailesi, keşmir kökenliydi. liseyi lahor’daki st. anthony lisesinde okudu. pencap üniversitesi hukuk fakültesini bitirdi. üç çocuk babası olan navaz şerif, sanayi devi ittifak grup’un da sahibi.
1976 yılında pakistan’ın köklü muhafazakâr-sağ partilerinden müslim ligde (müslümanlar birliği) politikaya atıldı. müslim lig içerisinde bölünmeler yaşanması sonucu 1988’de kendi adıyla anılan müslim lig-navaz (ml-n) adını taşıyan partiyi kurdu.
navaz şerif, pakistan’ı 1977’den 1988’e kadar yöneten general ziya ül-hak’tan büyük destek gördü. politik kariyerine onun döneminde başladı. pencap eyalet hükümetine maliye bakanı olarak atandı. daha sonra 1985 yılında yapılan seçimlerde zafer kazanarak pencap eyalet başbakanı unvanını aldı.
1 kasım 1990’da ilk defa pakistan başbakanı oldu. kabinesi, 18 temmuz 1993e kadar yönetimde kaldı. daha sonra 17 şubat 1997de yeniden hükümet kurma hakkı elde etti. ikinci şerif hükümeti, yaklaşık 1,5 yıl süreyle görev yapabildi.
pakistandaki son askeri darbenin kurbanı
dönemin pakistan başbakanı pervez müşerref, icraatlarından rahatsız olduğu şerif hükümetine karşı 12 ekim 1999’da bir darbe düzenledi. şerif’in orduyla ilişkileri, yaşadığı bazı sorunlara rağmen 1999a gelinene kadar genelde sıcaktı. anlaşmazlığın temelinde, ordunun 1992-94 yılları arasında sind eyaleti’nde yaptığı operasyonlara şerifin karşı çıkmasının yattığı belirtiliyor. bu dönem, sind eyaleti tarihinin en kanlı ve karanlık dönemi olarak değerlendiriliyor.
şerif, dönemin genelkurmay başkanı cihangir keramet ile ortaya çıkan görüş ayrılığı üzerine onu ordunun başındaki görevinden almış ve yerine daha sonra kendisine karşı darbe düzenleyecek pervez müşerrefi getirmişti.
ikili arasında başlangıçta iyi olan ilişkiler, pakistan ile hindistan’ın birkaç ay boyunca çatıştığı kargil savaşı (mayıs -temmuz 1999) sırasında bozuldu. genelkurmay başkanının kendisini yeterince bilgilendirmemesi, şerif için bardağı taşıran son damla oldu. müşerrefin siyaseti kontrol etmeye yönelik hamleleri karşısında onu görevden uzaklaştırmaya karar verdi. lakin general müşerref daha hızlı davranarak onu devirdi.
görevden uzaklaştırılan şerif, daha sonra yolsuzluk, adam kaçırma ve terör suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. bütün siyasal aktivitelerden men edildi. şerif taraftarları, bu cezanın tamamen siyasi olduğunu ve gerçekleri yansıtmadığını öne sürdüler. devrik lider, darbe hükümetinin kararıyla 2000 yılında suudi arabistan’a sürgüne gönderildi. pakistan anayasa mahkemesi tarafından adaylığı kabul edilmesine rağmen 2002 genel seçimlerine katılmayacağını açıkladı.
mayıs 2006da en büyük siyasi rakibi olan pakistan halk partisi (ppp) lideri ve eski başbakan benazir butto ile londra’da bir araya geldi. şerif ve butto, general müşerref’e karşı ortak mücadele etme kararlılıklarını ortaya koydukları ‘demokrasi belgesi’ni imzaladılar.
pakistan anayasa mahkemesinin 2007 yılında kendisi ve ailesine ülkeye giriş izni veren bir karar alması üzerine suudi arabistan’dan ülkesine geri döndü. ancak ülkeye girişinden birkaç saat sonra cidde’ye geri gönderildi. 25 kasım 2007de pakistan’a nihai olarak döndü.
11 mayıs 2013’te düzenlenen genel seçimde navaz şerif’in başında bulunduğu müslim lig-navaz partisi partisi, 126 sandalye kazanarak birçok gözlemciye göre büyük bir sürpriz yaptı. son seçimlerin öncesinde, eski kriket yıldızı imran han’ın kurduğu pakistan tehrik-i insafın (pakistan adalet hareketi) önemli bir oy oranına ulaşacağı tahmin ediliyordu. ancak tehrik-i insafın sandalye sayısı 27de kaldı.
şerif’in kurduğu üçüncü hükümet, pakistan tarihinde ilk kez sivil bir hükümetin ardından kurulan sivil hükümet olma özelliği taşıyor.
muhafazakâr bir kişilik
aldığı seküler eğitime rağmen muhafazakâr düşünceleriyle bilinen şerif, dini ilimlerle pozitif bilimlerin bir arada okutulduğu ‘ittifak islam akademisi’nin kuruluşunda büyük rol oynadı.
pakistanın eski cumhurbaşkanı ve benazir buttonun babası züfikar ali buttoyu deviren general ziya ül-hak’ın islamizasyon politikalarını sürdürdü. iktidarda olduğu 1991de, mevcut kanunların islam hukukuna uygun hale getirilmesi için çalışmalar yürüttü. fakir ve dullara yardım amacaıyla ‘beytül mal’ oganizasyonunu kurdu. din işleri bakanlığına, islamizasyon politikalarının nasıl yürütülmesi gerektiğine dair tavsiye ve rapor hazırlaması talimatı verdi.
pakistan’ınn ilk nükleer denemesini gerçekleştirdi
pakistan’ın ilk nükleer denemelerini 28 ve 30 mayıs 1998 tarihlerinde gerçekleştirdi. bu denemeler hindistan’ın iki hafta önce yaptığı denemelere bir cevap niteliğindeydi. bunun üzerine batılı devletler pakistan’a yaptıkları dış yardımı askıya aldı.
abd ve avrupanın baskılarına rağmen siyasi rakibi benazir butto gibi o da nükleer faaliyetler konusunda ödün vermedi. bu olay şerif’in popülaritesini artırdı. ancak bu dönem pakistan dış politikasının yaşadığı en kötü dönemlerden biri olarak gösteriliyor.
taliban’la savaş/diyalog
navaz şerif son seçim kampanyasında, özellikle son on yılda ülkenin en büyük problemi haline gelen taliban’la barış yapacağı vaadinde bulunmuştu. seçildikten sonra bu anlamda somut adımlar atmaya başlayan şerif’in çabaları, taliban lideri hakimullah mahsud’un abdnin insansız hava araçları (iha) tarafından düzenlenen bir saldırıda öldürülmesiyle zora girdi.
olayın ardından yaptığı konuşmada isim vermeden obama yönetimini suçlayarak öncelikle barışa bir fırsat verilmesi gerektiğini söyledi. pakistan medyasındaki haberlere göre, bu konuda genelkurmay başkanı general pervez kayani ile görüş ayrılıkları yaşıyor. kayani diyalogdan çok taliban ile askeri yöntemlerle mücadele edilmesi taraftarı.
dış politika anlayışı
abd ile özellikle terörle mücadele konusunda sorunlar yaşıyor. şerif, amerikan güçleri tarafından ihalar ile topraklarında düzenlenen saldırıların ulusal egemenliğe darbe olduğunu düşünüyor. bundan dolayı ekim 2013te gerçekleştirdiği abd ziyaretinde, başkan barack obama’dan, amerikan insansız hava araçları (iha) tarafından talibana karşı sürdürülen saldırıların durdurulmasını istedi. ama bu isteğine olumlu bir yanıt alamadı.
tecrübeli siyasetçi, geçmişteki iki hükümet dönemi esnasında, ülkesinin islam dünyası ve avrupa ile ilişkilerini geliştirmeye önem verdi. pakistan’ın bölgedeki geleneksel müttefiki çin ile olan sıkı ilişkiler, onun kurduğu hükümetlerde de devam etti. şerif, üçüncü döneminde de benzeri bir çizgi izleyeceğinin işaretlerini veriyor.
1999’da dönemin hindistan başbakanı atal bihari vajpayi ile iki ülke arasındaki tek kara sınırı işlevi gören lahordaki wagah kapısında bir araya geldi. vajpayi ile şerif, birlikte lahor deklarasyonunu imzaladılar.
navaz şerif iktidarda olduğu dönemlerde, ailesinin geldiği bölge olan keşmirin statüsü sorununa özel bir önem verdi. keşmirin hindistanın kontrolü altındaki kısmının geleceği sorununu, uluslararası platformlarda gündeme taşımaya çabaladı.
başbakanlığının ilk dönemlerinde, en çok ailesinin yaşadığı pencap ve kökenlerinin bulunduğu azad keşmir bölgelerine hizmet götürmek ve diğer bölgeleri ihmal etmekle suçlandı.
ekonomik vizyonu
siyasi kariyeri boyunca serbest piyasa modeli ve özelleştirmeyi savunan şerif, pakistan ekonomisi için tek çıkar yolun hızlı büyüme olduğunu dile getirdi. bu yöneliminde ailesinin mallarına zülfikar ali butto’nun uyguladığı devletleştirme politikaları çerçevesinde el konmasının etkisi olduğu söyleniyor. şerif ailenin malları, general ziya ül-hak tarafından geri iade edildi.
başbakanlık koltuğundaki üçüncü dönemine 4 temmuz 2013te uluslararası para fonu (imf) ile 5.3 milyar dolarlık anlaşma yaparak başlayan şerif, abd ve uluslararası güçlerle daha uyumlu çalışacağı mesajı verdi. lakin afganistan sınırındaki aşiretler bölgesinde taliban güçlerine yönelik abdnin habersiz gerçekleştirdiği saldırılar, iki ülke arasındaki gerilimin sürmesine neden oluyor."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-navaz-serif
siyasete girişi
navaz şerif, 1949 yılında pakistan’ın en büyük eyaleti pencap’ın başkenti lahorda dünyaya geldi. şerifin ticaretle uğraşan varlıklı ailesi, keşmir kökenliydi. liseyi lahor’daki st. anthony lisesinde okudu. pencap üniversitesi hukuk fakültesini bitirdi. üç çocuk babası olan navaz şerif, sanayi devi ittifak grup’un da sahibi.
1976 yılında pakistan’ın köklü muhafazakâr-sağ partilerinden müslim ligde (müslümanlar birliği) politikaya atıldı. müslim lig içerisinde bölünmeler yaşanması sonucu 1988’de kendi adıyla anılan müslim lig-navaz (ml-n) adını taşıyan partiyi kurdu.
navaz şerif, pakistan’ı 1977’den 1988’e kadar yöneten general ziya ül-hak’tan büyük destek gördü. politik kariyerine onun döneminde başladı. pencap eyalet hükümetine maliye bakanı olarak atandı. daha sonra 1985 yılında yapılan seçimlerde zafer kazanarak pencap eyalet başbakanı unvanını aldı.
1 kasım 1990’da ilk defa pakistan başbakanı oldu. kabinesi, 18 temmuz 1993e kadar yönetimde kaldı. daha sonra 17 şubat 1997de yeniden hükümet kurma hakkı elde etti. ikinci şerif hükümeti, yaklaşık 1,5 yıl süreyle görev yapabildi.
pakistandaki son askeri darbenin kurbanı
dönemin pakistan başbakanı pervez müşerref, icraatlarından rahatsız olduğu şerif hükümetine karşı 12 ekim 1999’da bir darbe düzenledi. şerif’in orduyla ilişkileri, yaşadığı bazı sorunlara rağmen 1999a gelinene kadar genelde sıcaktı. anlaşmazlığın temelinde, ordunun 1992-94 yılları arasında sind eyaleti’nde yaptığı operasyonlara şerifin karşı çıkmasının yattığı belirtiliyor. bu dönem, sind eyaleti tarihinin en kanlı ve karanlık dönemi olarak değerlendiriliyor.
şerif, dönemin genelkurmay başkanı cihangir keramet ile ortaya çıkan görüş ayrılığı üzerine onu ordunun başındaki görevinden almış ve yerine daha sonra kendisine karşı darbe düzenleyecek pervez müşerrefi getirmişti.
ikili arasında başlangıçta iyi olan ilişkiler, pakistan ile hindistan’ın birkaç ay boyunca çatıştığı kargil savaşı (mayıs -temmuz 1999) sırasında bozuldu. genelkurmay başkanının kendisini yeterince bilgilendirmemesi, şerif için bardağı taşıran son damla oldu. müşerrefin siyaseti kontrol etmeye yönelik hamleleri karşısında onu görevden uzaklaştırmaya karar verdi. lakin general müşerref daha hızlı davranarak onu devirdi.
görevden uzaklaştırılan şerif, daha sonra yolsuzluk, adam kaçırma ve terör suçlamasıyla ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. bütün siyasal aktivitelerden men edildi. şerif taraftarları, bu cezanın tamamen siyasi olduğunu ve gerçekleri yansıtmadığını öne sürdüler. devrik lider, darbe hükümetinin kararıyla 2000 yılında suudi arabistan’a sürgüne gönderildi. pakistan anayasa mahkemesi tarafından adaylığı kabul edilmesine rağmen 2002 genel seçimlerine katılmayacağını açıkladı.
mayıs 2006da en büyük siyasi rakibi olan pakistan halk partisi (ppp) lideri ve eski başbakan benazir butto ile londra’da bir araya geldi. şerif ve butto, general müşerref’e karşı ortak mücadele etme kararlılıklarını ortaya koydukları ‘demokrasi belgesi’ni imzaladılar.
pakistan anayasa mahkemesinin 2007 yılında kendisi ve ailesine ülkeye giriş izni veren bir karar alması üzerine suudi arabistan’dan ülkesine geri döndü. ancak ülkeye girişinden birkaç saat sonra cidde’ye geri gönderildi. 25 kasım 2007de pakistan’a nihai olarak döndü.
11 mayıs 2013’te düzenlenen genel seçimde navaz şerif’in başında bulunduğu müslim lig-navaz partisi partisi, 126 sandalye kazanarak birçok gözlemciye göre büyük bir sürpriz yaptı. son seçimlerin öncesinde, eski kriket yıldızı imran han’ın kurduğu pakistan tehrik-i insafın (pakistan adalet hareketi) önemli bir oy oranına ulaşacağı tahmin ediliyordu. ancak tehrik-i insafın sandalye sayısı 27de kaldı.
şerif’in kurduğu üçüncü hükümet, pakistan tarihinde ilk kez sivil bir hükümetin ardından kurulan sivil hükümet olma özelliği taşıyor.
muhafazakâr bir kişilik
aldığı seküler eğitime rağmen muhafazakâr düşünceleriyle bilinen şerif, dini ilimlerle pozitif bilimlerin bir arada okutulduğu ‘ittifak islam akademisi’nin kuruluşunda büyük rol oynadı.
pakistanın eski cumhurbaşkanı ve benazir buttonun babası züfikar ali buttoyu deviren general ziya ül-hak’ın islamizasyon politikalarını sürdürdü. iktidarda olduğu 1991de, mevcut kanunların islam hukukuna uygun hale getirilmesi için çalışmalar yürüttü. fakir ve dullara yardım amacaıyla ‘beytül mal’ oganizasyonunu kurdu. din işleri bakanlığına, islamizasyon politikalarının nasıl yürütülmesi gerektiğine dair tavsiye ve rapor hazırlaması talimatı verdi.
pakistan’ınn ilk nükleer denemesini gerçekleştirdi
pakistan’ın ilk nükleer denemelerini 28 ve 30 mayıs 1998 tarihlerinde gerçekleştirdi. bu denemeler hindistan’ın iki hafta önce yaptığı denemelere bir cevap niteliğindeydi. bunun üzerine batılı devletler pakistan’a yaptıkları dış yardımı askıya aldı.
abd ve avrupanın baskılarına rağmen siyasi rakibi benazir butto gibi o da nükleer faaliyetler konusunda ödün vermedi. bu olay şerif’in popülaritesini artırdı. ancak bu dönem pakistan dış politikasının yaşadığı en kötü dönemlerden biri olarak gösteriliyor.
taliban’la savaş/diyalog
navaz şerif son seçim kampanyasında, özellikle son on yılda ülkenin en büyük problemi haline gelen taliban’la barış yapacağı vaadinde bulunmuştu. seçildikten sonra bu anlamda somut adımlar atmaya başlayan şerif’in çabaları, taliban lideri hakimullah mahsud’un abdnin insansız hava araçları (iha) tarafından düzenlenen bir saldırıda öldürülmesiyle zora girdi.
olayın ardından yaptığı konuşmada isim vermeden obama yönetimini suçlayarak öncelikle barışa bir fırsat verilmesi gerektiğini söyledi. pakistan medyasındaki haberlere göre, bu konuda genelkurmay başkanı general pervez kayani ile görüş ayrılıkları yaşıyor. kayani diyalogdan çok taliban ile askeri yöntemlerle mücadele edilmesi taraftarı.
dış politika anlayışı
abd ile özellikle terörle mücadele konusunda sorunlar yaşıyor. şerif, amerikan güçleri tarafından ihalar ile topraklarında düzenlenen saldırıların ulusal egemenliğe darbe olduğunu düşünüyor. bundan dolayı ekim 2013te gerçekleştirdiği abd ziyaretinde, başkan barack obama’dan, amerikan insansız hava araçları (iha) tarafından talibana karşı sürdürülen saldırıların durdurulmasını istedi. ama bu isteğine olumlu bir yanıt alamadı.
tecrübeli siyasetçi, geçmişteki iki hükümet dönemi esnasında, ülkesinin islam dünyası ve avrupa ile ilişkilerini geliştirmeye önem verdi. pakistan’ın bölgedeki geleneksel müttefiki çin ile olan sıkı ilişkiler, onun kurduğu hükümetlerde de devam etti. şerif, üçüncü döneminde de benzeri bir çizgi izleyeceğinin işaretlerini veriyor.
1999’da dönemin hindistan başbakanı atal bihari vajpayi ile iki ülke arasındaki tek kara sınırı işlevi gören lahordaki wagah kapısında bir araya geldi. vajpayi ile şerif, birlikte lahor deklarasyonunu imzaladılar.
navaz şerif iktidarda olduğu dönemlerde, ailesinin geldiği bölge olan keşmirin statüsü sorununa özel bir önem verdi. keşmirin hindistanın kontrolü altındaki kısmının geleceği sorununu, uluslararası platformlarda gündeme taşımaya çabaladı.
başbakanlığının ilk dönemlerinde, en çok ailesinin yaşadığı pencap ve kökenlerinin bulunduğu azad keşmir bölgelerine hizmet götürmek ve diğer bölgeleri ihmal etmekle suçlandı.
ekonomik vizyonu
siyasi kariyeri boyunca serbest piyasa modeli ve özelleştirmeyi savunan şerif, pakistan ekonomisi için tek çıkar yolun hızlı büyüme olduğunu dile getirdi. bu yöneliminde ailesinin mallarına zülfikar ali butto’nun uyguladığı devletleştirme politikaları çerçevesinde el konmasının etkisi olduğu söyleniyor. şerif ailenin malları, general ziya ül-hak tarafından geri iade edildi.
başbakanlık koltuğundaki üçüncü dönemine 4 temmuz 2013te uluslararası para fonu (imf) ile 5.3 milyar dolarlık anlaşma yaparak başlayan şerif, abd ve uluslararası güçlerle daha uyumlu çalışacağı mesajı verdi. lakin afganistan sınırındaki aşiretler bölgesinde taliban güçlerine yönelik abdnin habersiz gerçekleştirdiği saldırılar, iki ülke arasındaki gerilimin sürmesine neden oluyor."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-navaz-serif
eski dünya bilek güreşi şampiyonu, son yıllarda ermenistan siyasetinin en etkili isimlerinden biri.
"1956 yılında ermenistan’ın abovyan bölgesindeki arinj köyünde eğitimli bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. ilköğrenimini doğduğu köyde tamamlayan sarukyan’ın spora olan yeteneği kısa sürede keşfedildi.
yükseköğretim için ermenistan devlet üniversitesi’ne devam eden sarukyan beden eğitimi bölümünü bitirdi. 1989 yılında öğretmenlik diploması alan sarukyan, bilek güreşi branşında iki büyük turnuvada başarı kazandı. 1996 yılında dünya, 1998 yılında ise avrupa şampiyonu unvanı kazandı.
bir dönem antrenörlük de yapan sarukyan spordaki kariyeri sayesinde 2004 yılında ermenistan milli olimpiyat komitesi başkanlığı’na seçildi.
elitlerin desteğini aldı
fırsatları değerlendirmeyi bilen bir isim olarak anılan sarukyan iş dünyasında elde ettiği başarıyla, ülkedeki elit kesimin de desteğini arkasına alarak 2000’li yılların başında siyasete atıldı. 25 mayıs 2003’te yapılan seçimlerde 42’inci bölgeden bağımsız aday olarak yarışan sarukyan, ulusal meclis’e girmeye hak kazandı.
parlamentoda çeşitli komitelerde görev alan eski şampiyon, dönemin ermenistan cumhurbaşkanı robert koçaryan’ın desteğiyle bir siyasi parti kurmaya ve politikadaki hedeflerini büyütmeye karar verdi.
2004 yılında temelleri atılan müreffeh ermenistan partisi (mef), bir yıl içinde örgütlenmesini tamamlayarak siyasi sahnedeki yerini aldı. parti liderliğine seçilen sarukyan ilk önemli sınavını 2007 yılındaki genel seçimlerde verdi.
ermenistan cumhuriyet partisi’nin ardından ikinci olan mef, 131 üyeli parlamentoda 25 sandalye kazandı.
koalisyon ortaklığı
2009 yılında ermenistan devrimci federasyonu’nun koalisyondan çekilmesiyle doğan boşluğu sarukyan’ın partisi doldurarak üçlü koalisyonun ortağı oldu. kabinedeki spor ve gençlik bakanlığı, çalışma ve sosyal politikalar bakanlığı gibi görevler halen mef tarafından sürdürülüyor.
serveti ve rus oligarklarla olan ilişkileri nedeniyle ermenistan siyasetinde etkisinin giderek yükseldiği belirtilen sarukyan özellikle 2007 seçimlerinde çeşitli iddialarla gündeme geldi. sarukyan’ın popülerliğini ve etrafındaki sevgi selini zenginliğine bağlayan diğer parti yöneticileri, eski şampiyonu oy satın almakla suçladı.
mef’e oy veren herkese 56 dolar ödediğini ileri sürülen sarukyan’ın buna rağmen popülaritesi azalmadı. 2012 seçimleri öncesinde de mitinglerin gözde ismi olan sarukyan ipi göğüsleyen taraf olacaklarını savunuyor.
başta içecek sektörü olmak üzere farklı alanlarda yatırımları olan sarukyan, 40tan fazla şirketi bünyesinde barındıran bir ticari yapıyı yönetiyor. 4 milyar dolarlık servetiyle sıkça gündeme gelen sarukyan, eşi ve altı çocuğuyla erivan’a tepeden bakan bir malikânede birlikte yaşıyor."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-gagik-sarukyan
"1956 yılında ermenistan’ın abovyan bölgesindeki arinj köyünde eğitimli bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. ilköğrenimini doğduğu köyde tamamlayan sarukyan’ın spora olan yeteneği kısa sürede keşfedildi.
yükseköğretim için ermenistan devlet üniversitesi’ne devam eden sarukyan beden eğitimi bölümünü bitirdi. 1989 yılında öğretmenlik diploması alan sarukyan, bilek güreşi branşında iki büyük turnuvada başarı kazandı. 1996 yılında dünya, 1998 yılında ise avrupa şampiyonu unvanı kazandı.
bir dönem antrenörlük de yapan sarukyan spordaki kariyeri sayesinde 2004 yılında ermenistan milli olimpiyat komitesi başkanlığı’na seçildi.
elitlerin desteğini aldı
fırsatları değerlendirmeyi bilen bir isim olarak anılan sarukyan iş dünyasında elde ettiği başarıyla, ülkedeki elit kesimin de desteğini arkasına alarak 2000’li yılların başında siyasete atıldı. 25 mayıs 2003’te yapılan seçimlerde 42’inci bölgeden bağımsız aday olarak yarışan sarukyan, ulusal meclis’e girmeye hak kazandı.
parlamentoda çeşitli komitelerde görev alan eski şampiyon, dönemin ermenistan cumhurbaşkanı robert koçaryan’ın desteğiyle bir siyasi parti kurmaya ve politikadaki hedeflerini büyütmeye karar verdi.
2004 yılında temelleri atılan müreffeh ermenistan partisi (mef), bir yıl içinde örgütlenmesini tamamlayarak siyasi sahnedeki yerini aldı. parti liderliğine seçilen sarukyan ilk önemli sınavını 2007 yılındaki genel seçimlerde verdi.
ermenistan cumhuriyet partisi’nin ardından ikinci olan mef, 131 üyeli parlamentoda 25 sandalye kazandı.
koalisyon ortaklığı
2009 yılında ermenistan devrimci federasyonu’nun koalisyondan çekilmesiyle doğan boşluğu sarukyan’ın partisi doldurarak üçlü koalisyonun ortağı oldu. kabinedeki spor ve gençlik bakanlığı, çalışma ve sosyal politikalar bakanlığı gibi görevler halen mef tarafından sürdürülüyor.
serveti ve rus oligarklarla olan ilişkileri nedeniyle ermenistan siyasetinde etkisinin giderek yükseldiği belirtilen sarukyan özellikle 2007 seçimlerinde çeşitli iddialarla gündeme geldi. sarukyan’ın popülerliğini ve etrafındaki sevgi selini zenginliğine bağlayan diğer parti yöneticileri, eski şampiyonu oy satın almakla suçladı.
mef’e oy veren herkese 56 dolar ödediğini ileri sürülen sarukyan’ın buna rağmen popülaritesi azalmadı. 2012 seçimleri öncesinde de mitinglerin gözde ismi olan sarukyan ipi göğüsleyen taraf olacaklarını savunuyor.
başta içecek sektörü olmak üzere farklı alanlarda yatırımları olan sarukyan, 40tan fazla şirketi bünyesinde barındıran bir ticari yapıyı yönetiyor. 4 milyar dolarlık servetiyle sıkça gündeme gelen sarukyan, eşi ve altı çocuğuyla erivan’a tepeden bakan bir malikânede birlikte yaşıyor."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-gagik-sarukyan
suriyeli muhaliflerin seçtiği ikinci başbakan. (ilki gassan hitoydu)
"suriye muhaliflerinin 14 eylül 2013’de başbakan seçtiği ahmet salih tuma’nın verdiği ilk söz şu oldu: suriye, katil ve suçlulara yer olmayan halkın cumhuriyeti olacak...
tuma, suriye muhalif ve devrimci güçler ulusal koalisyonu’nun (smdk) gassan hito’dan sonra seçtiği ikinci başbakan oldu. hito, seçildikten üç ay sonra temmuz 2013te, smdk içindeki görüş ayrılıklarıyla baş edemeyerek istifa etmişti.
tuma da her ne kadar başbakanlık için tek aday olsa da istanbulda toplanan 115 kişilik smdk yönetici kadrosunun tamamının oyunu alarak seçilmedi; 75 üye tumaya evet derken, 10 kişi hayır oyu verdi. 12 üye boş oy kullandı.
şam deklerasyonu üyesi
smdk içindeki birçok isimden farklı olarak tuma, ayaklanma başladıktan sonra da bir süre suriyede yaşadı.
tuma, suriyenin doğusunda, fırat nehrinin kıyısında kurulmuş deyr ez zorda 1965te doğdu. siyasi çalışmalarına diş hekimliği öğrencisiyken 20li yaşlarında başladı ve mezun olduktan sonra da devam etti.
2005 yılında suriyeli 250den fazla muhalifin imzaladığı şam deklarasyonunun kurucu üyelerinden biri oldu. deklarasyon, suriye rejimini totaliter olarak tanımlıyor, diyaloğa dayalı barışcıl ve aşamalı demokrasiye geçiş çağrısı yapıyordu. bildiriye imza attığı için tutuklanan 12 kişi arasında tuma da vardı. tuma 2,5 yıl hapis cezası aldı.
tuma, suriye ayaklanması başladıktan sonra temmuz 2011de tekrar tutuklandı, serbest bırakıldıktan sonra suriye içinde kaldı, yakalanmamak için sahte isimler kullandı ama 2012de tekrar gözaltına alınınca ülkesini terk ederek istanbulda yaşamaya başladı.
tuma hükümetinin amacı
tuma, başbakan seçildikten sonra yaptığı ilk konuşmada, kuracağı hükümetin amaçlarını sıralarken ülke içinde çalışmaya öncelik vereceklerini söyledi.
ülke içinde, düzenli bir bir biçimde insani yardım sağlayacaklarını ve etkin ulusal kurumların temelini atacaklarını vurgulayarak diğer amaçlarını şöyle sıraladı:
bu hükümet, düzeni ve güvenliği temin edecek. insanlarının malını koruyacak, ekonomiyi canlandırarak suriye halkının refahı için ulusal kaynaklara yatırım yapacak.
tumanın verdiği sözler arasında smdkye bağlı olarak çalışan yüksek askeri konseyi destekleyerek askeri örgütlenmeyi ve kurumları geliştirmek de vardı.
silahlı muhaliflerin bir kısmının itirazı
tumanın başbakan seçildiği istanbul toplantısında smdk, iç savaşa çözüm bulmayı amaçlayan, bunun için de rejimin unsurlarıyla muhalefeti bir araya getirmeyi planlayan ancak sürekli ertelenen cenevre 2 toplantısına katılmak için bir dizi şart da koştu.
smdknin şartlarına göre, cenevrede kurulacak olan geçiş hükümeti bütün yetkileri tek elinde toplayacaktı, ordu ve güvenlik birimleri bu hükümetin emrinde olacaktı. suriye rejimi başkanı beşşar esed ve yakın çevresinin, ülkenin geleceğinde hiçbir rolü olmayacaktı.
fakat bu kararlara rağmen suriye içindeki 11 silahlı muhalefet grubu, smdkyi ve onun seçtiği yeni başbakan tumayı tanımadığını açıkladı."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-ahmet-salih-tuma
"suriye muhaliflerinin 14 eylül 2013’de başbakan seçtiği ahmet salih tuma’nın verdiği ilk söz şu oldu: suriye, katil ve suçlulara yer olmayan halkın cumhuriyeti olacak...
tuma, suriye muhalif ve devrimci güçler ulusal koalisyonu’nun (smdk) gassan hito’dan sonra seçtiği ikinci başbakan oldu. hito, seçildikten üç ay sonra temmuz 2013te, smdk içindeki görüş ayrılıklarıyla baş edemeyerek istifa etmişti.
tuma da her ne kadar başbakanlık için tek aday olsa da istanbulda toplanan 115 kişilik smdk yönetici kadrosunun tamamının oyunu alarak seçilmedi; 75 üye tumaya evet derken, 10 kişi hayır oyu verdi. 12 üye boş oy kullandı.
şam deklerasyonu üyesi
smdk içindeki birçok isimden farklı olarak tuma, ayaklanma başladıktan sonra da bir süre suriyede yaşadı.
tuma, suriyenin doğusunda, fırat nehrinin kıyısında kurulmuş deyr ez zorda 1965te doğdu. siyasi çalışmalarına diş hekimliği öğrencisiyken 20li yaşlarında başladı ve mezun olduktan sonra da devam etti.
2005 yılında suriyeli 250den fazla muhalifin imzaladığı şam deklarasyonunun kurucu üyelerinden biri oldu. deklarasyon, suriye rejimini totaliter olarak tanımlıyor, diyaloğa dayalı barışcıl ve aşamalı demokrasiye geçiş çağrısı yapıyordu. bildiriye imza attığı için tutuklanan 12 kişi arasında tuma da vardı. tuma 2,5 yıl hapis cezası aldı.
tuma, suriye ayaklanması başladıktan sonra temmuz 2011de tekrar tutuklandı, serbest bırakıldıktan sonra suriye içinde kaldı, yakalanmamak için sahte isimler kullandı ama 2012de tekrar gözaltına alınınca ülkesini terk ederek istanbulda yaşamaya başladı.
tuma hükümetinin amacı
tuma, başbakan seçildikten sonra yaptığı ilk konuşmada, kuracağı hükümetin amaçlarını sıralarken ülke içinde çalışmaya öncelik vereceklerini söyledi.
ülke içinde, düzenli bir bir biçimde insani yardım sağlayacaklarını ve etkin ulusal kurumların temelini atacaklarını vurgulayarak diğer amaçlarını şöyle sıraladı:
bu hükümet, düzeni ve güvenliği temin edecek. insanlarının malını koruyacak, ekonomiyi canlandırarak suriye halkının refahı için ulusal kaynaklara yatırım yapacak.
tumanın verdiği sözler arasında smdkye bağlı olarak çalışan yüksek askeri konseyi destekleyerek askeri örgütlenmeyi ve kurumları geliştirmek de vardı.
silahlı muhaliflerin bir kısmının itirazı
tumanın başbakan seçildiği istanbul toplantısında smdk, iç savaşa çözüm bulmayı amaçlayan, bunun için de rejimin unsurlarıyla muhalefeti bir araya getirmeyi planlayan ancak sürekli ertelenen cenevre 2 toplantısına katılmak için bir dizi şart da koştu.
smdknin şartlarına göre, cenevrede kurulacak olan geçiş hükümeti bütün yetkileri tek elinde toplayacaktı, ordu ve güvenlik birimleri bu hükümetin emrinde olacaktı. suriye rejimi başkanı beşşar esed ve yakın çevresinin, ülkenin geleceğinde hiçbir rolü olmayacaktı.
fakat bu kararlara rağmen suriye içindeki 11 silahlı muhalefet grubu, smdkyi ve onun seçtiği yeni başbakan tumayı tanımadığını açıkladı."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-ahmet-salih-tuma
(bkz: nuri el maliki)
"ilk kez mayıs 2006da iktidara gelen irak başbakanı nuri maliki, mart 2010’da düzenlenen parlamento seçimlerinde en yakın rakibinden iki eksik sandalye kazanmasına rağmen koltuğunu korumayı başardı. iraktaki son amerikan askeri birliğinin 18 aralık 2011de geri çekilmesinin ardından sünni arap politikacılar ve ülkenin kuzeyindeki özerk bölgesel kürt yönetimi ile ilişkileri ağır şekilde bozulan maliki, türkiyeye karşı da uzlaşmaz bir tutum sergiliyor.
nuri kamil muhammed hasan maliki, 1950 yılında irakın babil eyaletindeki el hindiyye (tuveyrih) kazasına bağlı cenace köyünde dünyaya geldi. beni malik aşiretinden gelen malikinin ülkenin tanınmış şairlerinden olan büyükbabası muhammed hasan al ebi mahasin, ingiliz yönetimine karşı 1920 irak devrimi’ni gerçekleştiren devrim konseyinin üyeleri arasındaydı. ebi mahasin, kral faysal idaresindeki irakta eğitim bakanı oldu. malikinin arap milliyetçisi görüşlerinin gelişiminde büyükbabasının büyük rol oynadığı ifade ediliyor.
irakın başkenti bağdat’ta islami ilimler fakültesi’nden mezun olan maliki, sonrasında bağdat üniversitesinde arap dili ve edebiyatı alanında master derecesi aldı. öğrenciliği sırasında şii islamcı dava partisine üye olarak siyasi faaliyetlere başladı.
arap sosyalist baas partisinin 1968de gerçekleştirilen bir askeri darbeyle irakta yönetimi ele geçirmesinin ardından, diğer siyasi partilere yönelik baskılar yoğunlaştı. 1978 yılında, perde arkasında saddam hüseyinin bulunduğu dönemin irak hükümeti, dava partisi karşıtı bir kampanya başlattı. birçok politikacı, çeşitli ülkelere kaçmak zorunda kaldı. saddam hüseyinin 1979da ülkenin başına geçmesiyle daha da artan baskılar üzerine maliki de suriyeye gitmek üzere ülkesini terk etti. ancak iktidar yurtdışına kaçan maliki’yi gıyabında ölüm cezasına çarptırdı.
1982 yılında dava partisinin birçok yöneticisinin yaşadığı irana giderek başkent tahrana yerleşen maliki, 1990da suriyeye geri döndü. başkent şamda dava partisinin suriye kolunun faaliyetlerini yürüten maliki, bu dönem zarfında hem suriye ve iran yönetimleri hem de lübnandaki şii hizbullah hareketi ile yakın ilişkiler geliştirdi.
iraka geri dönüş ve başbakanlık
abdnin, britanya ile beraber 20 mart 2003te irakı işgal ederek baas iktidarına son vermesi, malikinin yaşamında yeni bir sayfanın açılmasını sağladı. 24 senelik sürgünün ardından bağdata geri dönen maliki ve üyesi olduğu dava partisi, kısa sürede irakın başlıca siyasi güçlerinden biri haline geldi.
dava partisi, ocak 2005te düzenlenen geçici ulusal meclis seçimlerine katılmak için irak islam devrimi yüksek konseyi gibi diğer şii oluşumlar ve bazı bağımsız sünni siyasetçiler ile beraber birleşik irak ittifakı’nı kurdu. malikinin de üyeleri arasında bulunduğu ulusal meclisteki anayasa komitesinin hazırladığı irakın kalıcı yeni anayasası, 15 ekim 2005te düzenlenen referandumda kabul edilerek yürürlüğe girdi. sünnilerin bir kesiminin boykot ettiği aralık 2005teki parlamento seçimlerinde birleşik irak ittifakı oyların yüzde 41ini alarak çoğunluğu elde etti. dava partisi lideri ibrahim caferi, ülke tarihinin demokratik seçimlerle iktidara gelen ilk başbakanı olarak hükümeti kurdu.
irakın birliğini korumak için sünniler ve kürtler ile işbirliği yapmak isteyen caferinin ılımlı yaklaşımları, birleşik irak ittifakı çatısı altındaki bazı şiiler arasında, özellikle de dava partisinde büyük rahatsızlık yarattı. kendisine yönelik ağır eleştiriler ve suçlamalar neticesinde etkinliğini kaybeden caferi, nisan 2006da istifa etmek zorunda kaldı. abdnin müdahalesiyle yeni hükümeti kurma görevi malikiye verildi. kabinesi mayıs 2006da parlamento tarafından onaylanan maliki, başbakanlık koltuğuna oturdu. dava partisi, mayıs 2007de caferiyi liderlikten uzaklaştırdı ve yerine malikiyi seçti.
mezhep savaşları ve uzlaşma
şiilerin, askeri cami’nin bombalanmasından kimi sünni grupları sorumlu tuttukları ve irakın kanlı bir iç savaşa doğru sürüklendiği kritik bir dönemde ülkenin yönetimine geçen malikinin özellikle sünnilere yönelik dışlayıcı tavırları, ortamı daha da gerginleştirdi.
mehdi ordusu mensuplarının da dahil olduğu bazı silahlı şii grupların ülkedeki sünnileri yok etme planları yaptıkları bu dönemde birçok sünni iraklı, komşu ülkeler ürdün, suriye ve türkiye’ye sığındı. el kaide ile ilişkili olduğu tahmin edilen bazı sünni oluşumların, şiiler ve amerikan birliklerini hedef alan saldırılarının da buna eklenmesiyle irak, mezhep temelli bir iç savaşa sürüklendi. neredeyse her gün onlarca sivilin hayatını kaybettiği iraktaki bu şiddet döngüsü içerisinde maliki, silahlı şiileri kayırmak ve sünnilere karşı sert tedbirler almak ile suçlanıyordu.
2006 sonlarında maliki, el kaide bağlantılı grupların meydana getirdiği şiddete karşı sünnilerin kurduğu sahva hareketini destekleyerek birtakım önemli adımlar attı. 2007 yılında sünnilerden kaynaklanan şiddetin azalmasıyla oluşan ortamdan cesaret alan maliki, başlıca rakibi olan ve abd karşıtı bir çizgi izleyen şii din adamı mukteda sadr’ın liderliğindeki harekete bağlı mehdi ordusu milislerine karşı mücadeleye ağırlık verdi. mehdi ordusunun faaliyetlerini ciddi ölçüde sınırlayan maliki, sadr yanlısı şiilerin büyük tepkisini topladı.
maliki, aşiret liderleri arasındaki popülerliğini arttırmak için halkla ilişkiler kampanyaları düzenlemeye girişti. anbar ve ninova gibi sünnilerin yoğunlukta olduğu bölgeleri ziyaret ederek pek çok kez uzlaşma mesajı verdi. diğer siyasi liderlerle yaptığı görüşmelerde, ülkenin iç savaşa sürüklenmekten kurtulması için elele vermelerini teklif etti ve ulusal barış formülünü masaya getirdi. mısır’da yayınlanan el ahram gazetesine verdiği 19 aralık 2009 tarihli röportajda, "mezhepçiliğin çirkin yüzünü ortaya çıkardığım için büyük gurur duyuyorum" diyen maliki, bu sayede iraklıların artık mezhepçiliğin sözü geçtiğinde dahi utanır hale geldiklerini vurguladı.
2010 seçimleri ve malikinin sertlik politikası
şii müttefiklerinden gelen baskılar ve sünniler ile uzlaşma sürecinin doğurduğu sıkıntılar nedeniyle 2009 yılında birleşik irak ittfakından ayrılan maliki, aynı yıl hukuk devleti koalisyonu isimli çatı örgütlenmesini hayata geçirdi. 7 mart 2010da gerçekleştirilen parlamento seçimlerinde seküler bir şii olan iyad allavinin liderliğindeki irakiye bloku ve ibrahim caferinin öncülüğündeki irak ulusal ittifakı ile yarışan hukuk devleti koalisyonu, beklediği düzeyde bir çoğunluğa ulaşamadı.
allavinin irakiye bloku oyların yüzde 24,7sini alırken, malikinin hukuk devleti koalisyonunun oy oranı yüzde 24,2de kaldı. bu sonuçlar doğrultusunda irakiye bloku parlamentoda 91 üyelik kazanırken, hukuk devleti koalisyonu 89 üye çıkarabildi. caferiyenin irak ulusal ittifakı da oyların yüzde 18ini alarak 70 sandalye kazandı. yenilenmiş irak parlamentosu haziran 2010da açıldı ama hükümet oluşturma çalışmaları aylarca devam etti. nihayetinde kurduğu hükümetin aralık 2010da parlamentodan güven oyu almasıyla maliki de başbakanlık vazifesini bir kez daha üstlendi.
belli bir uzlaşmaya varılmış görünse de irakiye blokundan üyelerin de yer aldığı hükümetteki güç paylaşımı mücadelesi alttan alta varlığını devam ettirdi. amerikan askerlerinin aralık 2011de iraktan tamamen çekilmesinin ardından bu mücadele aniden yönetim krizine dönüştü.
irakiye bloku üyesi olan cumhurbaşkanı yardımcısı tarık haşimi, 19 aralık 2011de, abd güçlerinin ülkeyi terk etmesinin hemen ertesi günü, bölgesel kürt yönetiminin idari merkezi erbile hareket etmek için gittiği bağdat havaalanında göz altına alınmak istendi. maliki tarafından bazı yargı mensupları ve hükümet üyelerini öldürtmek amacıyla korumalarına para vermekle suçlanan irakın önde gelen sünni politikacılarından tarık haşimi, cumhurbaşkanı celal talabaninin araya girmesiyle kuzey irak bölgesel kürt yönetimine sığındı. haşiminin üç koruması ise havaalanında göz altına alındı.
kuzey iraktaki birkaç aylık misafirliğinin ardından önce katara sonra da suudi arabistana giden haşimi, mayıs 2012de türkiyeye gelerek istanbula yerleşti. interpolun, hakkında kırmızı bülten çıkardığı haşimi, eylül 2012de bağdatta gıyabında yargılanarak idam cezasına çarptırıldı. ankaranın bütün bu süreç boyunca bağdat yönetimini eleştirmesi ve haşimiyi iade etmeye yanaşmaması, türkiye-irak ilişkilerinde ciddi bir gerilim yarattı.
haşimi krizinin ardından hükümetten çekilen allavinin irakiye bloku ile onları destekleyen sadr hareketinden milletvekillerinin maliki hükümetini devirme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. cumhurbaşkanı talabaninin ofisinden 10 haziran 2012de yapılan açıklamada, muhalif milletvekillerinin topladığı imza sayısının 160ta kaldığı belirtildi. irak anayasasına göre hükümet düşürmek için 163 milletvekilinin imzası gerekiyor.
haşimi meselesinin akabinde türkiye dışişleri bakanı ahmet davutoğlunun, kuzey irakta türkmen nüfusun yaşadığı kerkük şehrini 2 ağustos 2012de sürpriz bir şekilde ziyaret etmesi, iki ülke arasındaki gerginliği daha da derinleştirdi. davutoğlunu bağdat yönetiminden izin almadan kerküke gitmekle suçlayan irak, türkiyeye nota verdi.
mesut barzaninin idaresindeki kuzey irak bölgesel kürt yönetimi ile türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi de ayrıca malikinin çok büyük tepkisini çekiyor. türkiyenin kuzey irak ile enerji anlaşmaları imzalamasının kabul edilemez olduğunu söyleyen bağdat yönetimi, ankarayı irakın toprak bütünlüğünü ihlâl etmekle suçluyor. 4 aralık 2012de erbilin ev sahipliği yaptığı enerji konulu uluslararası bir konferansa gitmek için havalanan türkiye enerji bakanı taner yıldızın uçağına bağdatın iniş izni vermemesi, maliki hükümetinin türkiyeye kızgınlığının derecesini yansıtıyor.
diğer yandan erbil ile bağdat arasında aralık 2012 başlarında zirveye ulaşan yetki anlaşmazlığı, varılan uzlaşma ile ileri boyutlu bir çatışmaya evrilmeden belli ölçüde çözülmüş olsa da mevcut durum her an yeni bir kriz çıkarma potansiyeli taşıyor.
muhalifler, malikiyi kendi kişisel gücünü pekiştirirken ülkede birliğin kurulması için gereken adımları atmakta yetersiz kalmakla suçluyorlar. malikiye karşı, gerek şii gerek sünni muhaliflerin gündeme getirdiği başka suçlamalar da söz konusu. malikinin irak parlamentosu da dahil kimseye danışmadan tek taraflı karar alması ve milliyetçiliği körüklemesi bunlardan bazıları.
maliki ayrıca, sünni araplar ve abd tarafından da iran ile çok yakın ilişki kurduğu için eleştiriliyor.
bütün tepkilere rağmen sert ve uzlaşmaz politikalarını değiştirmeyen ve suriyedeki baas rejimine de destek veren malikinin 2015 yılına kadar hükümette kalıp kalamayacağı sorusu, bölgesel ve küresel güçlerin zihinlerini meşgul ediyor.
faliha halil ile evli olan ve üçü kız biri erkek toplam dört çocuğu bulunan maliki, araplarda gelenek olduğu üzere en büyük evladının ismine göndermeyle ebu esra (esranın babası) lakabıyla anılıyor."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-nuri-maliki
nuri kamil muhammed hasan maliki, 1950 yılında irakın babil eyaletindeki el hindiyye (tuveyrih) kazasına bağlı cenace köyünde dünyaya geldi. beni malik aşiretinden gelen malikinin ülkenin tanınmış şairlerinden olan büyükbabası muhammed hasan al ebi mahasin, ingiliz yönetimine karşı 1920 irak devrimi’ni gerçekleştiren devrim konseyinin üyeleri arasındaydı. ebi mahasin, kral faysal idaresindeki irakta eğitim bakanı oldu. malikinin arap milliyetçisi görüşlerinin gelişiminde büyükbabasının büyük rol oynadığı ifade ediliyor.
irakın başkenti bağdat’ta islami ilimler fakültesi’nden mezun olan maliki, sonrasında bağdat üniversitesinde arap dili ve edebiyatı alanında master derecesi aldı. öğrenciliği sırasında şii islamcı dava partisine üye olarak siyasi faaliyetlere başladı.
arap sosyalist baas partisinin 1968de gerçekleştirilen bir askeri darbeyle irakta yönetimi ele geçirmesinin ardından, diğer siyasi partilere yönelik baskılar yoğunlaştı. 1978 yılında, perde arkasında saddam hüseyinin bulunduğu dönemin irak hükümeti, dava partisi karşıtı bir kampanya başlattı. birçok politikacı, çeşitli ülkelere kaçmak zorunda kaldı. saddam hüseyinin 1979da ülkenin başına geçmesiyle daha da artan baskılar üzerine maliki de suriyeye gitmek üzere ülkesini terk etti. ancak iktidar yurtdışına kaçan maliki’yi gıyabında ölüm cezasına çarptırdı.
1982 yılında dava partisinin birçok yöneticisinin yaşadığı irana giderek başkent tahrana yerleşen maliki, 1990da suriyeye geri döndü. başkent şamda dava partisinin suriye kolunun faaliyetlerini yürüten maliki, bu dönem zarfında hem suriye ve iran yönetimleri hem de lübnandaki şii hizbullah hareketi ile yakın ilişkiler geliştirdi.
iraka geri dönüş ve başbakanlık
abdnin, britanya ile beraber 20 mart 2003te irakı işgal ederek baas iktidarına son vermesi, malikinin yaşamında yeni bir sayfanın açılmasını sağladı. 24 senelik sürgünün ardından bağdata geri dönen maliki ve üyesi olduğu dava partisi, kısa sürede irakın başlıca siyasi güçlerinden biri haline geldi.
dava partisi, ocak 2005te düzenlenen geçici ulusal meclis seçimlerine katılmak için irak islam devrimi yüksek konseyi gibi diğer şii oluşumlar ve bazı bağımsız sünni siyasetçiler ile beraber birleşik irak ittifakı’nı kurdu. malikinin de üyeleri arasında bulunduğu ulusal meclisteki anayasa komitesinin hazırladığı irakın kalıcı yeni anayasası, 15 ekim 2005te düzenlenen referandumda kabul edilerek yürürlüğe girdi. sünnilerin bir kesiminin boykot ettiği aralık 2005teki parlamento seçimlerinde birleşik irak ittifakı oyların yüzde 41ini alarak çoğunluğu elde etti. dava partisi lideri ibrahim caferi, ülke tarihinin demokratik seçimlerle iktidara gelen ilk başbakanı olarak hükümeti kurdu.
irakın birliğini korumak için sünniler ve kürtler ile işbirliği yapmak isteyen caferinin ılımlı yaklaşımları, birleşik irak ittifakı çatısı altındaki bazı şiiler arasında, özellikle de dava partisinde büyük rahatsızlık yarattı. kendisine yönelik ağır eleştiriler ve suçlamalar neticesinde etkinliğini kaybeden caferi, nisan 2006da istifa etmek zorunda kaldı. abdnin müdahalesiyle yeni hükümeti kurma görevi malikiye verildi. kabinesi mayıs 2006da parlamento tarafından onaylanan maliki, başbakanlık koltuğuna oturdu. dava partisi, mayıs 2007de caferiyi liderlikten uzaklaştırdı ve yerine malikiyi seçti.
mezhep savaşları ve uzlaşma
şiilerin, askeri cami’nin bombalanmasından kimi sünni grupları sorumlu tuttukları ve irakın kanlı bir iç savaşa doğru sürüklendiği kritik bir dönemde ülkenin yönetimine geçen malikinin özellikle sünnilere yönelik dışlayıcı tavırları, ortamı daha da gerginleştirdi.
mehdi ordusu mensuplarının da dahil olduğu bazı silahlı şii grupların ülkedeki sünnileri yok etme planları yaptıkları bu dönemde birçok sünni iraklı, komşu ülkeler ürdün, suriye ve türkiye’ye sığındı. el kaide ile ilişkili olduğu tahmin edilen bazı sünni oluşumların, şiiler ve amerikan birliklerini hedef alan saldırılarının da buna eklenmesiyle irak, mezhep temelli bir iç savaşa sürüklendi. neredeyse her gün onlarca sivilin hayatını kaybettiği iraktaki bu şiddet döngüsü içerisinde maliki, silahlı şiileri kayırmak ve sünnilere karşı sert tedbirler almak ile suçlanıyordu.
2006 sonlarında maliki, el kaide bağlantılı grupların meydana getirdiği şiddete karşı sünnilerin kurduğu sahva hareketini destekleyerek birtakım önemli adımlar attı. 2007 yılında sünnilerden kaynaklanan şiddetin azalmasıyla oluşan ortamdan cesaret alan maliki, başlıca rakibi olan ve abd karşıtı bir çizgi izleyen şii din adamı mukteda sadr’ın liderliğindeki harekete bağlı mehdi ordusu milislerine karşı mücadeleye ağırlık verdi. mehdi ordusunun faaliyetlerini ciddi ölçüde sınırlayan maliki, sadr yanlısı şiilerin büyük tepkisini topladı.
maliki, aşiret liderleri arasındaki popülerliğini arttırmak için halkla ilişkiler kampanyaları düzenlemeye girişti. anbar ve ninova gibi sünnilerin yoğunlukta olduğu bölgeleri ziyaret ederek pek çok kez uzlaşma mesajı verdi. diğer siyasi liderlerle yaptığı görüşmelerde, ülkenin iç savaşa sürüklenmekten kurtulması için elele vermelerini teklif etti ve ulusal barış formülünü masaya getirdi. mısır’da yayınlanan el ahram gazetesine verdiği 19 aralık 2009 tarihli röportajda, "mezhepçiliğin çirkin yüzünü ortaya çıkardığım için büyük gurur duyuyorum" diyen maliki, bu sayede iraklıların artık mezhepçiliğin sözü geçtiğinde dahi utanır hale geldiklerini vurguladı.
2010 seçimleri ve malikinin sertlik politikası
şii müttefiklerinden gelen baskılar ve sünniler ile uzlaşma sürecinin doğurduğu sıkıntılar nedeniyle 2009 yılında birleşik irak ittfakından ayrılan maliki, aynı yıl hukuk devleti koalisyonu isimli çatı örgütlenmesini hayata geçirdi. 7 mart 2010da gerçekleştirilen parlamento seçimlerinde seküler bir şii olan iyad allavinin liderliğindeki irakiye bloku ve ibrahim caferinin öncülüğündeki irak ulusal ittifakı ile yarışan hukuk devleti koalisyonu, beklediği düzeyde bir çoğunluğa ulaşamadı.
allavinin irakiye bloku oyların yüzde 24,7sini alırken, malikinin hukuk devleti koalisyonunun oy oranı yüzde 24,2de kaldı. bu sonuçlar doğrultusunda irakiye bloku parlamentoda 91 üyelik kazanırken, hukuk devleti koalisyonu 89 üye çıkarabildi. caferiyenin irak ulusal ittifakı da oyların yüzde 18ini alarak 70 sandalye kazandı. yenilenmiş irak parlamentosu haziran 2010da açıldı ama hükümet oluşturma çalışmaları aylarca devam etti. nihayetinde kurduğu hükümetin aralık 2010da parlamentodan güven oyu almasıyla maliki de başbakanlık vazifesini bir kez daha üstlendi.
belli bir uzlaşmaya varılmış görünse de irakiye blokundan üyelerin de yer aldığı hükümetteki güç paylaşımı mücadelesi alttan alta varlığını devam ettirdi. amerikan askerlerinin aralık 2011de iraktan tamamen çekilmesinin ardından bu mücadele aniden yönetim krizine dönüştü.
irakiye bloku üyesi olan cumhurbaşkanı yardımcısı tarık haşimi, 19 aralık 2011de, abd güçlerinin ülkeyi terk etmesinin hemen ertesi günü, bölgesel kürt yönetiminin idari merkezi erbile hareket etmek için gittiği bağdat havaalanında göz altına alınmak istendi. maliki tarafından bazı yargı mensupları ve hükümet üyelerini öldürtmek amacıyla korumalarına para vermekle suçlanan irakın önde gelen sünni politikacılarından tarık haşimi, cumhurbaşkanı celal talabaninin araya girmesiyle kuzey irak bölgesel kürt yönetimine sığındı. haşiminin üç koruması ise havaalanında göz altına alındı.
kuzey iraktaki birkaç aylık misafirliğinin ardından önce katara sonra da suudi arabistana giden haşimi, mayıs 2012de türkiyeye gelerek istanbula yerleşti. interpolun, hakkında kırmızı bülten çıkardığı haşimi, eylül 2012de bağdatta gıyabında yargılanarak idam cezasına çarptırıldı. ankaranın bütün bu süreç boyunca bağdat yönetimini eleştirmesi ve haşimiyi iade etmeye yanaşmaması, türkiye-irak ilişkilerinde ciddi bir gerilim yarattı.
haşimi krizinin ardından hükümetten çekilen allavinin irakiye bloku ile onları destekleyen sadr hareketinden milletvekillerinin maliki hükümetini devirme girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. cumhurbaşkanı talabaninin ofisinden 10 haziran 2012de yapılan açıklamada, muhalif milletvekillerinin topladığı imza sayısının 160ta kaldığı belirtildi. irak anayasasına göre hükümet düşürmek için 163 milletvekilinin imzası gerekiyor.
haşimi meselesinin akabinde türkiye dışişleri bakanı ahmet davutoğlunun, kuzey irakta türkmen nüfusun yaşadığı kerkük şehrini 2 ağustos 2012de sürpriz bir şekilde ziyaret etmesi, iki ülke arasındaki gerginliği daha da derinleştirdi. davutoğlunu bağdat yönetiminden izin almadan kerküke gitmekle suçlayan irak, türkiyeye nota verdi.
mesut barzaninin idaresindeki kuzey irak bölgesel kürt yönetimi ile türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesi de ayrıca malikinin çok büyük tepkisini çekiyor. türkiyenin kuzey irak ile enerji anlaşmaları imzalamasının kabul edilemez olduğunu söyleyen bağdat yönetimi, ankarayı irakın toprak bütünlüğünü ihlâl etmekle suçluyor. 4 aralık 2012de erbilin ev sahipliği yaptığı enerji konulu uluslararası bir konferansa gitmek için havalanan türkiye enerji bakanı taner yıldızın uçağına bağdatın iniş izni vermemesi, maliki hükümetinin türkiyeye kızgınlığının derecesini yansıtıyor.
diğer yandan erbil ile bağdat arasında aralık 2012 başlarında zirveye ulaşan yetki anlaşmazlığı, varılan uzlaşma ile ileri boyutlu bir çatışmaya evrilmeden belli ölçüde çözülmüş olsa da mevcut durum her an yeni bir kriz çıkarma potansiyeli taşıyor.
muhalifler, malikiyi kendi kişisel gücünü pekiştirirken ülkede birliğin kurulması için gereken adımları atmakta yetersiz kalmakla suçluyorlar. malikiye karşı, gerek şii gerek sünni muhaliflerin gündeme getirdiği başka suçlamalar da söz konusu. malikinin irak parlamentosu da dahil kimseye danışmadan tek taraflı karar alması ve milliyetçiliği körüklemesi bunlardan bazıları.
maliki ayrıca, sünni araplar ve abd tarafından da iran ile çok yakın ilişki kurduğu için eleştiriliyor.
bütün tepkilere rağmen sert ve uzlaşmaz politikalarını değiştirmeyen ve suriyedeki baas rejimine de destek veren malikinin 2015 yılına kadar hükümette kalıp kalamayacağı sorusu, bölgesel ve küresel güçlerin zihinlerini meşgul ediyor.
faliha halil ile evli olan ve üçü kız biri erkek toplam dört çocuğu bulunan maliki, araplarda gelenek olduğu üzere en büyük evladının ismine göndermeyle ebu esra (esranın babası) lakabıyla anılıyor."
•http://www.aljazeera.com.tr/portre/portre-nuri-maliki
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?