gizli özne gurubunun bestecilerinden. klavyeci.
(bkz: gizli özne)
antalya anadolu otelcilik ve turizm meslek lisesinde birleşen 4 arkadaş zamanla çok sıkı dostluk kurarlar ve müzik ile ilgilenmeye başlarlar. ileride grubun gitaristliğini yapacak olan yunus diğerlerine temel akorları öğretir ve böylece müziğe ilk adım atılmış olur bir zaman sonra yunus bilge karay(gitar),burçin bahadır güner(gitar),halil kaynak(davul),alper tofta(bas gitar),sercan solmaz(klavye) şeklinde "the skylight" isimli grup kurulur ve gerek grup elemanlarının evlerinde gerek ise stüdyolarda çalışmalara başlanır ve grup 02.02.2002 tarihinde tamamen kendi imkanları ile okullarında konser düzenlemek ister ancak konsere az bi zaman kala grubun hala geçerli bir solisti yoktur daha önce 23.11.2001 tarihinde yine okulda verilen öğretmenler günü konserinde solistlik yapan muhittin yasin çelikmakas tekrar grup ile sahne alır ve o tarihten sonra grubun solisti olur 2002 yılının mayıs ayında katıldıkları eyilik vakfının düzenlediği ve jürisinde "melih kibar,melis sökmen ve burcu güneş" gibi isimlerin yer aldığı akdeniz bölgesi liseler arası müzik yarışmasına beste ve yorum dalında katılırlar beste dalında klavyeci sercan solmaz’ın bestesi olan "ayrılık" ile katılırlar ve bu yarışmada şu derceleri alırlar
en iyi bariş manço beste ödülü:3.
en iyi erkek vokal: 1.
en iyi performans: 2.
en iyi yorum: 3.
en iyi orkestra: 2.
2002 yılında liseden mezun olurlar ve antalya’da bulunan "the bar" isimli rock barda sahne almaya başlarlar ancak bu program onların daha önce böyle bir tecrübeleri olmadığından dolayı uzun bir süre grup içinde uyum problemi ve çeşitli sıkıntılara yol açar ve çok sancılı dönemler geçirirler...
2002 yılının sonbaharında yunus bilge karay(gitar) kendi isteği ile gruptan ayrılır.ekim ayında ise grup the bar’dan ayrılır yaklaşık 2 ay kadar hiç bir yerde sahne almazlar ve 2002 yılının aralık ayında tekrar the bar da sahne almaya başlarlar fakat bir değişiklik vardır davula halil’in yerine volkan cömert geçmiştir.2003 yılının mayıs ayında fanta gençlik festivaline sercan solmaz’ın(klavye) bestesi "ayrilik"ile katılırlar ve akdeniz bölgesi finalisti olmaya hak kazanırlar ancak bölgesel finalde elenirler.haziran ayında the bar’ın kapanmasından dolayı buradaki programları biter ve temmuz ayının sonuna doğru ofo otelin plajında sahne almaya başlarlar bu sırada davula volkan’ın yerine kalıcı olarak ali gazener geçer burada 1.5 ay kadar çaldıktan sonra sezonun kapanmasından dolayı buradan da ayrılırlar 2003 kasım’ında burçin çeşitli sebeplerden dolayı istanbula dönmek zorunda kalır ve antalyadan ayrılır ancak gruptaki yerini korumaktadır yani gurubun istanbul şubeliğini yapar(16.11.2003) tarihinde gruptan çok şey değiştiği için isim de değiştirme kararı alınır ve o gün the skylight artık "gizli özne" olmuştur.bu sırada grup yaklaşık 4 ay kadar müzik yapmaz herhangi bir yerde sahne almaz.2003 aralık’ta the bar tekrar açılır ve burda tekrar programa başlarlar, bu sırada klavyeci sercan solmaz çeşitli sebeplerden dolayı gruptan ayrılır grup yoluna devam etmekedir 4 ay kadar sonra 2004 fanta gençlik festivali için beste yapmaya karar verilir ve klavye ihtiyacından dolayı anıl şahin klavyesi ile grubu dahil olur ve grup demo kaydına girer ve "özür dilerim" isimli şarkıyı kaydederler ve yarışmaya katılırlar.
"özür dilerim"adlı şarkıda gitarları tamamen "alperen emin yeşilyurt" klavyeleri"hüseyin anıl şahin"çalmıştır.
en iyi bariş manço beste ödülü:3.
en iyi erkek vokal: 1.
en iyi performans: 2.
en iyi yorum: 3.
en iyi orkestra: 2.
2002 yılında liseden mezun olurlar ve antalya’da bulunan "the bar" isimli rock barda sahne almaya başlarlar ancak bu program onların daha önce böyle bir tecrübeleri olmadığından dolayı uzun bir süre grup içinde uyum problemi ve çeşitli sıkıntılara yol açar ve çok sancılı dönemler geçirirler...
2002 yılının sonbaharında yunus bilge karay(gitar) kendi isteği ile gruptan ayrılır.ekim ayında ise grup the bar’dan ayrılır yaklaşık 2 ay kadar hiç bir yerde sahne almazlar ve 2002 yılının aralık ayında tekrar the bar da sahne almaya başlarlar fakat bir değişiklik vardır davula halil’in yerine volkan cömert geçmiştir.2003 yılının mayıs ayında fanta gençlik festivaline sercan solmaz’ın(klavye) bestesi "ayrilik"ile katılırlar ve akdeniz bölgesi finalisti olmaya hak kazanırlar ancak bölgesel finalde elenirler.haziran ayında the bar’ın kapanmasından dolayı buradaki programları biter ve temmuz ayının sonuna doğru ofo otelin plajında sahne almaya başlarlar bu sırada davula volkan’ın yerine kalıcı olarak ali gazener geçer burada 1.5 ay kadar çaldıktan sonra sezonun kapanmasından dolayı buradan da ayrılırlar 2003 kasım’ında burçin çeşitli sebeplerden dolayı istanbula dönmek zorunda kalır ve antalyadan ayrılır ancak gruptaki yerini korumaktadır yani gurubun istanbul şubeliğini yapar(16.11.2003) tarihinde gruptan çok şey değiştiği için isim de değiştirme kararı alınır ve o gün the skylight artık "gizli özne" olmuştur.bu sırada grup yaklaşık 4 ay kadar müzik yapmaz herhangi bir yerde sahne almaz.2003 aralık’ta the bar tekrar açılır ve burda tekrar programa başlarlar, bu sırada klavyeci sercan solmaz çeşitli sebeplerden dolayı gruptan ayrılır grup yoluna devam etmekedir 4 ay kadar sonra 2004 fanta gençlik festivali için beste yapmaya karar verilir ve klavye ihtiyacından dolayı anıl şahin klavyesi ile grubu dahil olur ve grup demo kaydına girer ve "özür dilerim" isimli şarkıyı kaydederler ve yarışmaya katılırlar.
"özür dilerim"adlı şarkıda gitarları tamamen "alperen emin yeşilyurt" klavyeleri"hüseyin anıl şahin"çalmıştır.
sandal ile ne yakından ne de uzaktan alakası olayan bir araçtır. nitekim araştırılacağı üzre sandal arapça sendel kelimesinden gelir. saldalye ise italyanca sedilia kelimesinden dilimize transfer olmuştur.
(bkz: long vehicle)
paramız yoksa da haysiyetimiz var muhabbetine revan olmaya aday ağır adamlardan kamyon şoförü olanın kamyonun arkasına kırmızı zemin üzerine beyaz renkle ve dahi times new roman yazı karakteri ile ve hatta bold ve aynı zamanda italik olarak yazıp altını çizdiği kamyon arkası yazısı.
(bkz: vebi)
(bkz: internetname)
ehli tarik kimselerin feyizlendikleri mekan. asıl adı için
(bkz: facebook)
(bkz: facebook)
kendi döneminin dar göruşlu insanları tarafından anlaşılamamış buyuk bir deha olan buyuk turk bilgini nureddin bin muhammed bin orçun bin barkın el-vebî (1568?-1601?) hakkındaki bilgilerimiz, dönemin ulemasından ve önde gelen tarihçilerinden biri olan kadı gıyaseddin hayalînin "târihi ilmul-âlât vel-esrâru hikmetul-edevât (alet yapma biliminin [teknoloji] tarihi ve araç-gereçlerin hikmetinin sırları)" adlı eserindeki satırlarla sınırlıdır.
gıyaseddin hayalînin verdiği bilgiye göre, vebînin hocası rukneddin bin tekneddin lûcî, ilm-i reml (fal) ve ilm-i nucûm (astroloji) ile hemhâl olan bir okultist idi. şiirlerinde gelecekten haber veren şair vebî, padişahın çevresindeki bazı vezirlerin ve ulema sınıfından bazı kıskanç kimselerin yanlış yönlendirmeleri neticesinde, bir sihirbaz olduğu gerekçesiyle idam edilerek katlolunmuştur.
kadı gıyaseddin, eserinde vebîyi bir teknoloji şairi olarak niteledikten sonra, onun katlinin şöyle gerçekleştiğini nakleder: "vebîye hâkânımuz sordı: ölmezden evvel bir arzun var mıdur, söyle kim yerune gelsun! vebî, hançerlu cellâdlaru görince pes cânuna ateş salundı da, şöyle didi: eyâ sultânımuz, haşmetmeâb efendimuz! şol fakîri mâdem katlideceksun, bâri cereyânlu [elektrikli] oturağa oturt da, kellesunden titredup öldursin ânı. ahâli vebînin ayıtduklarundan zinhâr bir şey anlamadu. hâkânımuz, havâssa bakup eyâ hâs kimesneler, diyun hele kim nola bu vebînin didukleri? ol zemân havâsdan bir zât, sırrı fâş itmemekçun bir şey fehmitdiysem, arab olayım didi, pes ol demde hemân arab oldı, lâkin gine de sır virmeyince vebî ser [kelleyi] virdi."
gıyaseddin hayalînin verdiği bilgiye göre, vebînin hocası rukneddin bin tekneddin lûcî, ilm-i reml (fal) ve ilm-i nucûm (astroloji) ile hemhâl olan bir okultist idi. şiirlerinde gelecekten haber veren şair vebî, padişahın çevresindeki bazı vezirlerin ve ulema sınıfından bazı kıskanç kimselerin yanlış yönlendirmeleri neticesinde, bir sihirbaz olduğu gerekçesiyle idam edilerek katlolunmuştur.
kadı gıyaseddin, eserinde vebîyi bir teknoloji şairi olarak niteledikten sonra, onun katlinin şöyle gerçekleştiğini nakleder: "vebîye hâkânımuz sordı: ölmezden evvel bir arzun var mıdur, söyle kim yerune gelsun! vebî, hançerlu cellâdlaru görince pes cânuna ateş salundı da, şöyle didi: eyâ sultânımuz, haşmetmeâb efendimuz! şol fakîri mâdem katlideceksun, bâri cereyânlu [elektrikli] oturağa oturt da, kellesunden titredup öldursin ânı. ahâli vebînin ayıtduklarundan zinhâr bir şey anlamadu. hâkânımuz, havâssa bakup eyâ hâs kimesneler, diyun hele kim nola bu vebînin didukleri? ol zemân havâsdan bir zât, sırrı fâş itmemekçun bir şey fehmitdiysem, arab olayım didi, pes ol demde hemân arab oldı, lâkin gine de sır virmeyince vebî ser [kelleyi] virdi."
kendi döneminin dar göruşlu insanları tarafından anlaşılamamış buyuk bir deha olan buyuk turk bilgini nureddin bin muhammed bin orçun bin barkın el-vebinin meşhur şiiri.
internetname
âlem-i muhayyel devrân ideruz
nîce sırlar göruruz ol suhûfda
oflayn olmazdan evvel olduk oflayn
bahr-i ’amîkuz dalmazuz suflâya
fevka’l-mavsda durur bizum yedimuz
arz-ı sağîrdir bizum mavs pedimuz
ve’l-kalemin mazharı kılâvyemuz
ekrân nûrumuz sirâc-ı munîrâ
monitör deyup geçme kî bu ekrân
bunda cem’ olmuşdur bil kamu ekvân
satranc-ı ’urefâ durur bu seyrân
bilmez isen gelirsun şâh u mata
bulbul olup zâru zâru öteruz
gulşen-i veb’in gullerun dereruz
bûkmark’a hep ayrı ayrı koyaruz
soluben hep erseler de zevâle
mir’ât-ı ekspılorır’da göruruz
keşşâfız hem ’ilm-i keşfden sözumuz
dost’dan gelduk dost’un aynı özumuz
dimegil sakın bu sözu câhile
mepe uçler vu yediler vu kırklar
bil ki dost’u söyler butun şarkılar
’âşık anda elest bezmun hatırlar
çalındukda nây u rebâb halîle
dolby hoparlörun sesi dâvûdî
gâh duyulur andan nevâ ilâhî
gâh saz semâ’îsi makâm huseynî
işuden vecde gelup ider semâ’
’âlimler elinde dutar dividi
’ârif olan seyreder hep dîvîdî
sofinun işi guci dedikodu
dilunde söylediğu kuru da’vâ
dokun âna ’aşk âteşun dutuşdur
entır derler kılâvyede bir tuşdur
ma’nâsını bilenlere pek hoşdur
hitâb-ı udhulû yapıldu cânâ
’acîb pıroğramdur bilesun filâş
ânı ta’lîm içun eyleme telâş
fehmeduben sırrını dut, etme fâş
andan âhir ta’lîm edesun java
fotoşop’la resmedersun ’âlemi
anda seyrân et sûret-i âdem’i
sûretden geçup temâşâ kıl şem’i
bu sırrı bilursen olursun dânâ
feyzbûk’da hem arz-ı endâm eyleruz
levh u kalem-misâl hem meyl eyleruz
gâh invizibıl olup görunmezuz
ma’nâda a’mâ olan gâfilâna
zâhidâ onlayn olagör sen dâim
olma diskonnekt bu yolda dur kâim
mâlâya’nî kılma bunda ol sâim
hûri gılmândan yeğdur hem bu sana
kaçak şifre buluben bağlanırsun
elbet bir gun gafletden uyanırsun
itdiğun sirkati anda görursun
rûy-i siyehle varırsun hisâba
çet’de çetin bir berk olup çakarsun
gönul kırup hem kâ’be’yi yıkarsun
kuzum, internetde pek sakarsun
lâkin varmazsun bir kâmil ustâda
çet’in âdâbın öğren olma çetin
gıybet idup yime kardeşun etin
kâmili olagör bu internetin
zâhir ilmunle sakın duşme fahra
ofis öğrendun dahî eyçtiemel
baştan ayağa bildun vord u egzel
nîce beslersun bunda tûl-i emel
terk idup ancak iresun kemâle
harddiskuni suya at da öyle gel
kamu bilduklerun unut öyle gel
mecnûn gibi âh u zârı söyle gel
leylâ görup tâ yetesun dîdâra
gönul yıkar sonra idersun sitem
dersun şol senun bu benum veb sitem
ben u sen şârundan geçemezsun hem
aldanırsun şöyle fânî hayâle
bu vebden görunur her dâim lâhût
ba’zısunda fısk u fucûr var yâhût
öylesi misâl-i beytu’l-’ankebût
varmıya gözlerun öyle bir râha
sur ağyârı hemân harddiskden çıkar
nefy eduben cânun ağyârdan kurtar
mâsivâ kim bir fâsid virus-durur
silemezsun dahî ânı norton’la
hardver u softver’i sen cem’ idegör
ol cemâdâtın zikrini duyagör
suhûf-i sîtede tevhîde ir gör
sörf iduben veb’î rûz u şeb anda
kaynak: kadı gıyaseddin hayalînin târihi ilmul-âlât vel-esrâru hikmetul-edevât (alet yapma biliminin [teknoloji] tarihi ve araç-gereçlerin hikmetinin sırları) adlı eserinin hicrî 1019 (miladî 1610) tarihli muellif nushası
internetname
âlem-i muhayyel devrân ideruz
nîce sırlar göruruz ol suhûfda
oflayn olmazdan evvel olduk oflayn
bahr-i ’amîkuz dalmazuz suflâya
fevka’l-mavsda durur bizum yedimuz
arz-ı sağîrdir bizum mavs pedimuz
ve’l-kalemin mazharı kılâvyemuz
ekrân nûrumuz sirâc-ı munîrâ
monitör deyup geçme kî bu ekrân
bunda cem’ olmuşdur bil kamu ekvân
satranc-ı ’urefâ durur bu seyrân
bilmez isen gelirsun şâh u mata
bulbul olup zâru zâru öteruz
gulşen-i veb’in gullerun dereruz
bûkmark’a hep ayrı ayrı koyaruz
soluben hep erseler de zevâle
mir’ât-ı ekspılorır’da göruruz
keşşâfız hem ’ilm-i keşfden sözumuz
dost’dan gelduk dost’un aynı özumuz
dimegil sakın bu sözu câhile
mepe uçler vu yediler vu kırklar
bil ki dost’u söyler butun şarkılar
’âşık anda elest bezmun hatırlar
çalındukda nây u rebâb halîle
dolby hoparlörun sesi dâvûdî
gâh duyulur andan nevâ ilâhî
gâh saz semâ’îsi makâm huseynî
işuden vecde gelup ider semâ’
’âlimler elinde dutar dividi
’ârif olan seyreder hep dîvîdî
sofinun işi guci dedikodu
dilunde söylediğu kuru da’vâ
dokun âna ’aşk âteşun dutuşdur
entır derler kılâvyede bir tuşdur
ma’nâsını bilenlere pek hoşdur
hitâb-ı udhulû yapıldu cânâ
’acîb pıroğramdur bilesun filâş
ânı ta’lîm içun eyleme telâş
fehmeduben sırrını dut, etme fâş
andan âhir ta’lîm edesun java
fotoşop’la resmedersun ’âlemi
anda seyrân et sûret-i âdem’i
sûretden geçup temâşâ kıl şem’i
bu sırrı bilursen olursun dânâ
feyzbûk’da hem arz-ı endâm eyleruz
levh u kalem-misâl hem meyl eyleruz
gâh invizibıl olup görunmezuz
ma’nâda a’mâ olan gâfilâna
zâhidâ onlayn olagör sen dâim
olma diskonnekt bu yolda dur kâim
mâlâya’nî kılma bunda ol sâim
hûri gılmândan yeğdur hem bu sana
kaçak şifre buluben bağlanırsun
elbet bir gun gafletden uyanırsun
itdiğun sirkati anda görursun
rûy-i siyehle varırsun hisâba
çet’de çetin bir berk olup çakarsun
gönul kırup hem kâ’be’yi yıkarsun
kuzum, internetde pek sakarsun
lâkin varmazsun bir kâmil ustâda
çet’in âdâbın öğren olma çetin
gıybet idup yime kardeşun etin
kâmili olagör bu internetin
zâhir ilmunle sakın duşme fahra
ofis öğrendun dahî eyçtiemel
baştan ayağa bildun vord u egzel
nîce beslersun bunda tûl-i emel
terk idup ancak iresun kemâle
harddiskuni suya at da öyle gel
kamu bilduklerun unut öyle gel
mecnûn gibi âh u zârı söyle gel
leylâ görup tâ yetesun dîdâra
gönul yıkar sonra idersun sitem
dersun şol senun bu benum veb sitem
ben u sen şârundan geçemezsun hem
aldanırsun şöyle fânî hayâle
bu vebden görunur her dâim lâhût
ba’zısunda fısk u fucûr var yâhût
öylesi misâl-i beytu’l-’ankebût
varmıya gözlerun öyle bir râha
sur ağyârı hemân harddiskden çıkar
nefy eduben cânun ağyârdan kurtar
mâsivâ kim bir fâsid virus-durur
silemezsun dahî ânı norton’la
hardver u softver’i sen cem’ idegör
ol cemâdâtın zikrini duyagör
suhûf-i sîtede tevhîde ir gör
sörf iduben veb’î rûz u şeb anda
kaynak: kadı gıyaseddin hayalînin târihi ilmul-âlât vel-esrâru hikmetul-edevât (alet yapma biliminin [teknoloji] tarihi ve araç-gereçlerin hikmetinin sırları) adlı eserinin hicrî 1019 (miladî 1610) tarihli muellif nushası
ne kadar tuhafız ki ismi ömer bin hattab olduğu halde hz. ömerin isimlerinden diyoruz. ismi ömer bin hattab işte. hazreti ömer ise bizim onu tazim şeklimiz.
kısaltması pk şeklindedir. şehrin ya da ilçenin merkez postahanelerinde küçük küçük kutucuklar vardır. bir de anahtarı vardır bunların. kilidin olduğu taraf kapalıdır ve size aittir. sizden başkası açamaz. ne var ki bu kutuların arka tarafı açıktır. postahanenin içine bakar. bir nevi nasrettin hocanın mezarı gibidir. aylık ya da yıllık ücret ödersiniz ve adınızı soyadınızı yazıp bir de p.k. bilmem kaç diye eklediniz mi tamamdır adresiniz. kaybolma çalınma derdi taşımadan mektuplarının adresinize gelir.
(bkz: eğitim şart)
(bkz: şekerin üstünü çıkarması)
ayakkabı giymeden çorap giyiliyor da neden çorap giymeden ayakkabı giyilmesin diyenlerin gerçekleştirdiği eylemdir.
(bkz: hepimiz çorabız)
(bkz: hepimiz çorabız)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?