bm askerleri hakkındaki iddianın doğruluğu hakkında hiçbir fikrim olmamakla beraber, bu arkadaşların, barış gücü olarak gittikleri her ülkede (ki srebrenica katliamı en güzel örnektir), saldırganların tehditleriyle ya da değil, katliamın kendisinin altına imza attıkları, bizzat bm sitesinden ulaşılabilen raporlarda çatır çatır yazmaktadır..
londranın merkezinde olup da, yaşanılabilecek olan en güzel semtin adıdır.. haftasonu kurulan pazarında herşey bulunur, portobello sokağının köşesindeki türk pidecinin ıspanaklı börekleri tadından yenmez, her şey çok pahalıdır, bunlar yaşıyosa biz napıyoruz acaba sorusunu akla getirir, en güzeli sadece filmle akıllarda kalmasıdır..
her geride bırakışımda bir daha arkama dönüp bakmıycam dediğim, ama her seferinde dönüp baktığım ve başka yerde hayat kurmama izin vermeyen şehrimdir...
hangimiz türbanı daha sıkı bağlayıp, kendimizi boğabiliriz acaba konulu bir çekişme olabilir; o şey başka türlü bağlanmaz mı kardeşim, açıldığında 68 metrekare olduğunu tahmin ettiğim şeyi sarmış 800 defa ordan sıkmış burdan dolamış, beş düğüm atmış, sonra "son bi defa diye sarıyım valla bu son" demiş ama durduramamış kendini, sarmış da sarmış.. boğulcaklar, kesin..
içindeyken faydalı, dışındayken tehlikeli otobüslerdir.. bunlar sağda solda araba varmış bakmadan uçarlar, ezer geçerler..
dişi bünyelerin çantalarının gizli yerleri vardır ki bu gizli yer en şıkıdım çantadan tut da sırt çantasına kadar hepsinde bulunur, buraya sokulur ve çanta uyurken yakınlarda tutulur, cin anneler çantaları da karıştırırlar zira.. arabada asla içilmez, baba kişileri arkadaş içmiş yalanını bi kere iki kere yutar, sonunda sıçtırtma arkadaşına diye çemkirir.. evde sigara içen insan yoksa asla evde içilmez, en ufak koku bile ebeveynleri kıllandırır.. camdan üflenebilir ama dumanın içeri girmediğinden emin olmak gerekir, ayrıca camda yakalanma olasılığı da yüksektir, "hiiç ben güvercine yem atıyodum"u kimse yemez.. en güzeli "ben yemeği sindiremedim iki turlayım bari"dir. böyle böyle 5 yıl yaşanmış, herhangi bir teknik arıza gerçekleşmemiştir.. bunca yıl yalan söylemenin verdiği vicdan azabı mı? onun çaresi yok işte...
kem gözleri kem gözlerden koruyan bir çift siyah cam..
ders anlatma aktivitesi esnasında, "arkadaşşlar.." nidasının "ş" kısmında ağızdan çıkan, havada pike yapmak suretiyle en önde oturan inek öğrenci modelinin alnının çatına konduğu açıkça görülebilen, tükürüğümsülerdir... ses çıkarılmaz, madara olmıyım diye devam edilir, ara verilir, hemen kaçılır...
hoşgelmiş bilgiç kişisi..
telefonu toplumsal statü göstergesi olarak algılamayı seven insanlardır, o telefonla profesyonel fotoğraflar çekmekte, kısa film festivallerinde ödül alacak filmlere imzalarını atmakta ya da yüksek ulusal çıkarlar ihtiva eden uyuşmazlıkları çözmektedirler.. sen ben gibi konuşmaktan çook daha fazlasını yaparlar...
kazık kadar olmuş, çalışma hayatına atılmış, eşşek yüküyle para kazandığı halde kontörlü hat kullanan tanımsızların, faturalı hat kullanan insanları sömürme yöntemi kapsamında sarfettikler sözdür...
güzel bi basket maçının üstüne, öyle bi terlerler ki, kokudan 2 metre kıta sahanlığına yaklaşılmaz, git bi duş allasen fışır fışır kokuyosun cümlesine maruz kalırlar, utanırlar...
90larda çocuk olmak, 80lerde çocuk olmak, şunda çocuk olmak, bunda çocuk olmak, her sözlük oluşumunda neden popüler olduğunu anlamadığım başlık şeysi...
bitti gitti, büyüdük eşşek kadar olduk...
bitti gitti, büyüdük eşşek kadar olduk...
bünyelerde oluşan bir yayma yayılma halidir. teknoloji geliştikçe gelişir, ama bazı bünyeler sanki başka bir dünyada yaşıyormuşcasına sallamazlar, yayarlar, yayılırlar, bu halleriyle çevredekileri de kanser ederler.. notebookları yavaş ötesidir, o da zorunluluktan alınmıştır, cep telefonları 7-8 yıllık modellerdir, sadece konuşmaya yarar, mesaj atarken bile kastırır..arabada kasetçalar vardır, bari aç kalmıyım diye alınan mikrodalga hüzünlü gözlerle biri beni kullansın diye bakmaktadır.. bu ruh hali için yapılacak birşey yoktur, ipin ucu yıllaar önce kaçmıştır, zaten yakalamak gibi bir istekte yoktur, kendi haline bırakılası düşünce biçimidir..
bu hepimizin hakettiği sondur işte.. biz türbanla okula gelmek isteyene de saygı duyamayız, türbanla gelenleri görmek istemeyenlere de saygı duyamayız, bu saygısızlığı dile getireni de şuncu buncu diye yaftalamaya bayılırız.. çünkü bu en iyi yaptığımız iştir. sonra da hak hukuk diye çığrınırız.. hoşgörü eksiğinin sonudur işte bu, bürokrasininin belinin kırılamamasının, siyaset yapabilmenin elit(!) kesime emanet edilmesinin, bunların başımıza patlaması üzerine de, tayyip ve tayfasının götümüze girmesinin getirisidir.. (bu yazıyı da etiketlemeyi unutma, darılırım)
(bkz: berbat oyu verilen entrynin altına entry girmek)
(bkz: berbat oyu alacağını bile bile entry girmek)
(bkz: kendimi durduracak değilim)
(bkz: berbat oyu verilen entrynin altına entry girmek)
(bkz: berbat oyu alacağını bile bile entry girmek)
(bkz: kendimi durduracak değilim)
iş öğretim üyelerine bırakılmış, dekanlar "derslere türbanlı öğrenci sokmayacaksınız" şeklinde tebliğlerle topu akademisyenlere atmıştır, sakalla geleni de tıraş edelim, isteyenlerin göbeğini çenesine delik açalım, biz ne iş yapıyoduk bu arada, bilimsel bilgiyi aktarmak?..
(bkz: meslek etiği)
(bkz: bokunu çıkarmak)
(bkz: burası türkiye)
(bkz: meslek etiği)
(bkz: bokunu çıkarmak)
(bkz: burası türkiye)
hemen ardından cankan ikilisinin de (ya da kaçlısıyla artık) geçirmesini dilediğim güzel olay...
edit: düzeltmiyorum kalsın belki geçirirler, umudumuzu kaybetmeyelim
edit: düzeltmiyorum kalsın belki geçirirler, umudumuzu kaybetmeyelim
önceki hafta dedeye söylettiği "bazı kahvaltılıklar vardır.. kimse yemez, masaya gelir ve gider.. sakın bu geleneği bozma skerim! diz atarım ağzına!.." sözleriyle beni benden aldıktan sonra efsane dedenin bu hafta da "bazı yazmayan kalemler vardır atılmaz.. sürekli ele gelir. denenir ve sonra yeniden kalemliğe konur...sakın bu geleneği bozma skerim..tekme atarım kalbine!" sözleri ile olayı bitirmiş çizerdir..
baş edemediği, olmayan hoşgörüsünün sınırlarını zorlayan, aklının ermediği ve eremeyeceği herşeyi (penguen, youtube, bu böyle gider) dava açıp, yasaklayıp, kapatmayı devlet politikası haline getirmiş zihniyetlere söylense de, kafalarına kafalarına vurulsa da anlayamayacakları cümle...
biricik başkentimize dışardan üniversite okumaya gelmiş genç kardeşlerimizin söyleyeceği (söylemesi gereken) cümledir, kampüs neymiş? eskişehir mi sandın sen burayı derler adama! hadi dışarı bak hayat orada...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?