hayatından bir yıl daha gittiğinin, ölüme git gide yaklaşıldığının habercisi. normal bir günde bunu unutabilirsin ama doğumgününde bu gerçek yüzüne vurulur. belki de bu sebepten ötürü insanlar doğumgünü partileri yaparak kendilerini oyalamak, teselli etmek isterler.
yatıya kaldığınız evde muhabbetin akması sonucu sabahlayınca güneşin doğduğunu fark edip söylenecek cümle.
richard bachın bir kitabının ismi. kitabının ana kahramanı martının adı jonathan livingstondır. kendisine sunulanla yetinmeyen, sürüden kovulmak pahasına her zaman daha iyi bir şeyler başarabileceğine inanan ve başaran bir martıdır. çocukluktan itibaren düzenli olarak okunma gerektiğini düşündüğüm kitap.
insanı çileden çıkarabilecek durum. ya sizde fazla sallamamalısınız, gününüzü, gün etmelisiniz beraber olduğunuz günler içinde, gittiği yere kadar gider mantığıyla. yok, eğer ben böyle yapamam derseniz bir an önce bitirmelisiniz ilişkiyi. zira üstüne gittiğinizde zaten ilişki biticektir. en azından fazla yıpranmadan, birbirinden nefret etmeden bitirmektir.
kimilerinin hiç sevmediği, ki sevmeyenlerin genelde tadına hiç balmadığı, kimilerinin vaz geçemediği yiyecek. seven insanın önüne kovalarla konulsa yetmeyecek, sosuna bandıra bandıra yenilecek lezzetli yiyecek. genelde daha taze olduğu için deniz kenarlarında yemek tercih edilir.
bir kaç kez takıldığı herkese kanka sıfatını vererek dostluğun anlamının değer kaybetmesine sebep olan insan.
yer vermeni isterler. bakışlarıyla rahatsız ederler önce. yetmezle "sana söylüyorum kızım, gelinim sen anla." misali lafla rahatsız ederler. bunu yapan teyzelerin çoğu da yaşlı değildir. günden geldikleri çok bellidir. hatta bazılarının ayakkabıları topuludur. yanınıza arkadaşı oturursa sizin ders çalışıyor olmanızı önemsemeden sizi yerinizden kaldırmaya çalışır, yerinden kaldırabileceği ders çalışmayan gençleri kaldırmaz. tek derdi arkadaşıyla muhabbet etmektir. bir de otobüste düğmeye basmazlar, sonra da şoför durmadı diye tantana çıkarırlar.
dikmen yıldızı diye bir romanı vardır. kurtuluş savaşında bir süre için aklını yitiren ama çok çalışkan, direyetli bir türk genç kızının romanıdır. doç. dr. alev sınar çılgın aka gündüzde kadın konusu üzerine bir kitap yazmıştır. aka gündüz türkçülük akımına dahildir. kadın konusunu da romanlarında bolca işlemiştir ve kadın haklarını savunmuştur. teknik açıdan çok başarılı bir yazar olmamakla beraber düşünceleri ve türkçülük akımında yer alması dolayısıyla önemlidir.
eğer uyumadan önce kitap okuma alışkanlığı varsa ve kitap okunurken gözler fark edilmeden kapandıysa mümkün olan durum. veya uyuyan kişi yalnızlığını kitaplarıyla gidermeye çalışan bir kişi de olabilir.
"vita" tenekesinde yetiştirilir genelde.
telefonda mesaj yazarken fazla kontür gitmesin diye uygulanması makbul olabilecek kısaltma. ama bunun msnde yazarken de yapılması teknolojinin insanları miskinleştirmesinin derececesini gösteriyor. zira bir iki harf fazla yazmak o kadar zor olmamalı.
toplumun ahlak anlayışı yüzünden erkeklere karşı hissettiklerinden utanan, bu hisleri kendine bile itiraf edemeyen kızlardır bir kısmı.
edilgen eylemle çok karıştırılır. ama edilgen eylemde eylemi yapan başkasıdır etkilenen başkası. dönüşlü de ise yapan da etkilenen de aynı kişidir. bir nevi "kendin ettin, kendin buldun" durumu.
ota da boka da konan şey.
ingilizdede passivelere denk gelir.
karşılıklı olarak veya birlikte yapılan eylem. bir erkek bir kızı öpmek istediğinde -eğer kız edebiyatçıysa- "öp, ama işteş olmasın cevabını alabilir.
çim alanı olan kampüslerde, bahar günlerinde arkadaşlarla bir araya gelerek oynamanın farz sayıldığı dairevi nesne.
nobel ödüllü bir japon romanı. sabah gazetesinin nobel serisi arasında basılmıştır. japonyadaki "kiyoto" şehrinde geçer olaylar. insanlar sürekli çiçekleri izlemeye giderler, sürekli çiçeklerle ilgili bayramlar olur. japonlar sürekli çiçek mi izler diye düşünmeme sebep olmuştur. biraz da geleneksel obi yapımının tükenişini, yerini makinelere bırakışını anlatır roman. biraz da birbirini yıllar sonra bulan ikiz kardeşlerin hikayesini. biraz onu, biraz bunu anlatır ama ne anlattığı tam da belli değildir. kitap da durduk yere biter zaten. öyle ki çevirmenin başarısız olduğundan kuşkulandım. ya da japonların edebiyatı garip.
dağ, tepe, bayır, taş, toprak, çalı, diken demeden saatlerce doğada yürümek. bazen yolunu kaybetmek. yorulmak, susamak ,suyunun bitmesi, ama azimle yürümek. saatlerce, kilometrelerce yürümek. ve eğer idmansızsan sonraki bir kaç gün boyunca hiç yürüyememek. bir kaç gün bu bacak acısını çekmeye değer yine de. ama en iyisi idmanlı katılmak trekking gruplarına. yoksa birlikte yürüdüğün 60-70 yaşındaki amcalar, teyzeler gayet rahat hayatına devam ederken, sen kendini bir kaç gün eve kapamak zorunda kalmışsan kendini kötü hissedersin.
össye hazırlanmaya başladığım sene çalışmaya hiç hevesli olmadığım halde beni gazlayan, su sayede de össde gayet iyi bir puan almamı sağlamış dershane. soru bankaları oldukça iyidir. soruları can sıkmaz, gereksiz zorlukları yoktur ama konuyu anlamanı sağlar. bir de bu dershanenin ilk olarak bursada bir tane özel okul aşmıştır. sahipleri elazığlı oldukları için merkezi de elazığlıdır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?