confessions

epikuros

- Yazar -

  1. toplam entry 2495
  2. takipçi 1
  3. puan 68153

cam var mı cam

epikuros
muhabbet ilerledikçe c’ler de kalmaz.
evde yalnız mısın?
ayağa kalkıp etrafında bir tur döner misin?
gibi nabız yoklama amaçlı sorular olumsuz tepki almadığı sürece yerini yavaşça askerdeki mature konserlerdeki "aç aç" şovuna bırakır.

aslında, görüntülü görüşme öncesi devrin "şu an üzerinde ne var" repliği kadar tahrik edici değildir bunlar.

kimler var

epikuros
online uyeler

epikuros (5. nesil bilgic) [msg] [kim]


$u anda yonetimden

jedi,
0 moderator,
1 bot(genelde gorunmez bu),

uyelerden ise

0 gammaz,
1 bilgic,
0 comez,

uyelerden toplam 1 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar.

ayrica

$u anda bilgi sozluk’u 4 ki$i okuyor.

gülmek

epikuros
daha rahat ve kolay gülebilen insanlar bulundukları ortamda hep 1-0 öndedirler. çünkü onlar, karşılarındaki insanları;

"yav ben ne kadar espiriliymişim yahu"
"ulan bizim diğer öküzler espiriden anlamıyomuş ha"
"sen anlıyon abi espiriden, sen içimdeki cevheri görüyosun"

triplerine sokarlar. kendilerini adamdan saymalarını sağlarlar. komik olduklarını düşünmelerini sağlarlar. çoğu zaman komik olmak iyi hissettirir insana. süper zeki ve yaratıcı hisseder kendini aynı zamanda. yalnııızz, sadece bu, ’kolay gülen insanların’ karşısında on kaplan gücündedirler. dolayısıyla da mutludurlar.

taa ki bir gün, bu ’kolay gülen insanların’ başka birilerinin de çok dandik espirilerine güldüklerini görene kadar. dünyaları başlarına yıkılır o an. maarifetin kendilerinde olmadığını görürler. meğer bu kolay gülen insanlar her ota boka zaten gülüyorlarmış.

bu kez de, zamanında kendilerini iyi hissettiren bu adamlara "ne sulu adamsın sen ya, bu da espiri miydi, her boka gülünür mü?" diye sataşmaya başlarlar. sana gülerken iyiydi dimi angut denilesi zavallı insanlardır bunlar. bi dönem bu gruptan biri olduğum için şimdi çok ağır konuşmayacağım bunlar hakkında. neyse demek istediğim; rahatlıkla gülebilen insan hep avantajlıdır. bugün bana, yarın sana öbür gün fundaya, selmaya tutunup giderler. hep tutunacak birileri bulurlar. çünkü, bu ibneler iyi hissettiriyorlar işte yanlarında bulundukları insanlara. bu yüzden kendinizi zorlayarak da olsa her şeye kolaylıkla gülebilmeye alışmanızı salık veriyorum size ama illa ibne olmanıza gerek yok.

edit: imla

ala ercircevi

epikuros
slide show demişken, programın ortasında 7-8 yaşlarında bir çocuk resmi yansıttı duvara. kara kuru bir şey. kim bu çocuk, diye sordu.
"ne bileyim hangi şopar amına koyim", "pelenin çocukluğu mu, ronaldinho mu lan yoksa..." şeklinde salondan gürültüler yükselirken,
"bu benim oğlum bilmem kim" deyiverdi adam. güya çok güzel oğlum var, ben şöyle babayım böyle ilgiliyim ayakları yapacak.
"nasıl buldunuz oğlumu? maşallah deyin" falan dedi adam. lan kim nazar edecek senin küçük pele’yi allasen diye götümle güler gibi oldum adama biraz, lakin vicdan azabı duydum sonra. kargaya yavrusu şahan gözükürmüş dedim, sevmeye başladım çocuğu.

çok saf bir tipi var adamın. kolay ikna edilebilir biri sanki. herhalde allahın sevdiği kulu olduğundan olacak(etrafına melekler yerleştirilmiş olabilir), "anlattığı orta iki öğrencisine öğütler" dizisiyle başına hiç bir iş gelmeden epey bir ün sahibi olmuş. olur da dolandırılabilirdi yani. menajeri olacak kişi, bunu gaza getirip "ala abi sen de süper cevher var, ver sen iki yüz milyar sana turne düzenliyeyim kaset çıkarayım. meşhur edecem seni bak gör" deyip kazıklayabilirdi bunu.

belki de adamın pazarlama stratejisi budur. kolay ikna edilebilir ve saftirik görünümünde olmak. tabi ya. yoksa 15-20 dakikalık program arasında, 150 kişiyi 50 liralık çığlığın gücü cdlerini almaya nasıl ikna edebilirdi.

ala ercircevi

epikuros
dubai’li kişisel gelişim uzmanı. doğma büyüme duabili olmasına rağmen seminerlerini türkçe verecek kadar eğlenceli kullanır türkçeyi. konuşması eğlencelidir gerçekten. eski filmlerdeki arap bacılar gibidir ses tonu ve görünüşü. onun dışında çok bir numarası yoktur. vasat bir kişisel gelişimcidir.

çok iddialı başlar kompozisyona, "bugun hayatinız değişejek, ikinji doğum gününüz olajak" gibi. ülkemizde ve dünyada çok sayıda seminer vermiştir. bir kaç yıl önce, işyeri çalışanlarına katılımın mecbur olduğu bir seminerde tanıma fırsatı bulduk kendisini.

işlerin gayet güzel yürüdüğünü, para musluklarının ardına kadar açıldığını görünce asıl mesleği olan cerrahlığı bırakıp kendini bu işe vermiştir. kolay iş tabi, iki iddialı kelam et "seminer bittiğinde bambaşka biri yapacam sizi" de, biraz sempatiklik yap, ailenden çocuklarından bahset, iki espiri yap, doktorluk birikiminle iki şifalı açıklama yap, bir şaka sıkıştır araya, seminer verdiğin ülkenin insanları için çok belli etmeden güzel bir iki dalkavukluk sergile, bunun peşinden espiri yapmana da gerek yok. sonra millet "acaba ne zaman verecek bu adam hayatın sırrını, lan program bitiyo" derken, hoop hadi bana eyvallah de, çek git.

stand up show şeklinde geçen anlatımdan götürdüğü paranın yanı sıra, program arasında 50-60 liradan pazarladığı, aynı zamanda dr. ala’nın müthiş! sloganı da olan "çığlığın gücü" adlı eğitim seti, kitap, cd gibi zımbırtılarla da hatırı sayılır bir meblağı götürür. "adamın aldığı para niye bana dert oldu?" güzel soru. cem yılmaz’ı kıskanıp "bi bok yok bu adamda yav, buna mı gülüyon" diyen eblek erkek arkadaş triplerinde değilim, ama bu adamı kurtaran tek şeyin de "şive" olduğunu görmezden gelemem. birazcık şirinlik ve besili yanaklar faktörünü de unutmamak lazım. hakikaten, azcık psikoloji kitabı okuyan biri, bu adamın normal vatandaşlara nasıl bu kadar etki ettiğine şaşırır kalır. basbayağı yavan bilgileri yurdum insanına dev ekranda müzikli bir slide showla verdin miydi, tamamsındır artık. "öyle güzel anlatıyoki adam, sıkmadan germeden soktu bilgileri kafamızın içine, nerdee bizim eğitim sistemi" söylemlerine kadar götürürler işi.

ben yaptım ayağı yapmak

epikuros
bir konu hakkında bilgisi senden az bi arkadaşın gelir yardım ister. bilgisayarına bir error dadanmıştır veya bi oyunun crackini yapmayı beceremiyordur. sen de elinden geldiğince açık bir dille sorunun çözümünün kolay yolunu izah edersin. gider senin anlattığın yolla halleder sorunu, fakat başka birinden ya da internetten, sorunun daha zor bir çözüm yolunu duyar. gelir sana, yine teşekkür edeceği yerde "olm aslında senin dediğinden daha kolay bi çözümü vardı işin, uğraştım baya tabi, şöyle ettim böyle ettim çözdüm olayı, senin anlattığın çok karışıktı yav..." der. bırak bu ayakları demek gelir içinden.

ben yaptım ayağı yapmak

epikuros
ayak yapmanın türlerinden biridir. ayakla döverek karşılık vermek gerekir bunu yapana.

adam, senin bağlantılarından faydalanmak üzere senden yardım ister.
- falanca fabrika eleman alıyormuş. sen oranın müdürünü tanıyosun. bi görüşsen de bizim oğlanı alsalar işe.
- ben bi ararım, olacağı varsa olur.

adam gider, görüşmesi olumlu sonuçlanır. gelir sonra, teşekkür edeceği yerde.

- fabrikaya gittik, baktım ordaki müdür yardımcısı benim çocukluk arkadaşı, beni ayakta karşıladı, buyur etti pezevenk. ayıpsın abi dedi...

diye başlar anlatmaya. ben hallettim ayağı yapar. hatta abartır "aramızda kalsın. bizim müdür yardımcısı dediki, iyiki bana geldin buranın müdüründen bi skim olmaz. götünden korkar herif dedi" der. utanmadan senin bağlantının bi boka yaramadığını ima eder. çaktırmadan, "işi kendim çözdüm" demeye getirir.

gülme sepeti

epikuros
eskiden bizim mahallede kullanılan tamlamalardan biriydi bu. ne bileyim, motor, saksafoncu, yırtık, götveren, ibne, amcık gibi lafları daha duymamıştık. küçüktük tabi, normaldir bilmememiz. ama küçük de olsak o zamanlar böyle çok ağır, yıkıcı küfürler ve hakaretler kullanılmazdı. biz duymuyor olsak bile kullanılmadığından eminim.

geçen gün dolmuşta kikir kikir gülen çilli iki orta okul kızını görünce aklıma geldi bu. mahallede, çok gülen kızlara derdi teyzeler bunu. bundan utanırdı lan kızlar. hey allahım ya. şimdi çok dandik geliyor bu laf, komik bir şeyler satan alış-veriş sitesi ismi gibi.

nihat doğan

epikuros
konuşmalarını dinlerken acıma hissi uyandırıyor insanda. herkeste aynı durum var ki, hem okan bayülgen hem de mesut yar, adama ayar vermemek için kendilerini zor tutuyor; adamın anlatmak isteyip anlatamadığı, izah etmek isteyip edemediği şeyleri izah etmeye çalışıyor, söylediği saçmalıklara anlam yüklemek için kıçlarını yırtıyor programda. acınmıyacak gibi değil ki, soru-cevap kısmında seni ne zaman anlayacaklar türü soruya cevap verirken kendini peygamber yaptı nerdeyse.

"bir yehuda zihniyeti var. önce hz. musa geldi, onu anlamadılar. sonra hz isa geldi onu da anlamadılar. daha sonra hz muhammet peygamberimiz geldi onu da anlamadılar. şimdi ben..! beni de anlamıyorlar. bir elli yıl sonra beni de anlayacaklar"

"isa mesih kıyamete yakın dünyaya inecek ya (buna acaip şartlamış adam kendini, dört gözle bekliyor. o geldiğinde bakalım napcaksınız skecek belanızı demediği kaldı adamın), iki dinde de var bu. ama dünya öyle bir hale gelmişki, kurban olayım mesih gelme"

gibi sözler ediyor adam. dahasının bini bi para. "kürt ana baba", "muşluyum", "kıro" lafları ekseninde acayip ucuz ajitasyon denemeleri yapıyor adam ama ifade edemiyor bir türlü kendini. okan’la mesut yar tercümanlığa soyunuyor.

söyliyeceklerimin hepsini bir entri de söyliyeyim ki fazla entry yazıp sayfasını arttırmayalım adamın, bozuluyor sonra. kendini nazım hikmet’ten, deniz gezmiş’ten önemli saydığımızı sanıyor.

bi de mesut yar’a sonsuz güveni gözüme çarptı. sözlerini de yazayım tam olsun. "mesut mu mesut bana gülmez, onu tanırım. hatta diyebilirim ki mesut beni eei ilk anlayan insanlardandır..." türkünün tam burasında kopuyo insan zaten, gerisine gerek yok.

gönül büyük göt kovuk

epikuros
eski bir özlü sözdür. bu yapıdaki insanların maddi durumları sizden kötüdür, fakat lafa gelince gönülleri, kafaları vehbi koçtan aşağı değildir. misal, kendisinin asgari ücret civarı bi maaşı vardır bu gönlü büyük adamın. seninse iyi bir maaşın vardır ve gidip on beş bin liralık bir araba alırsın borca girmeden. bu adam gelir, yapar güzide yorumunu hemen,
"abi bu ne ya, ben bu arabaya hayatta binmem. en iyisi sıfır araba alacan" der.
veya almışsınızdır 40-50 liralık bi ayakkabı, bu adam gene gelir, "nike alcan abi nike nike" der, siker hevesinizi. daşşaklı bi lafı hak eder yani.
"ulan ibiş senin çapın ne, götünde kocaman bi delik var, altı aydır her allaan günü aynı pantolonu giyiyon, gelip benim şahsi alanımda eşya beğenmiyon" deyip, baştan aşağı sıçman gerekir bunu, ama gene bişey demezsin. belki de hoşuna gider adamdaki kafa yapısı, "amına koyim, götünde donu yok gene adam beğenmiyo, helal" dersin, rencide etmekten kaçınırsın bu tür herifleri. hatta böyle olmak istersin. senin, bu adam gibi düşünebilmek için ayda ne kadar kazanıyor olman gerektiğini hesaplamaya başlarsın. kafanı karıştırır yani.

ahmet öztürklevent

epikuros
aydın doğan uluslararası karikatür yarışmasında 2008 ve 2010 yıllarında birincilik kazanmıştır. derin mesajlar veriyor. mimarmış kendisi.
kazanan karikatürleri;
http://www.karikaturculerdernegi.org/digerimages/03062008232723.jpg
http://haber.gazetevatan.com/karikatur-oscari-turkiyeye/307610/1/gundem

herkes sevdiğini öldürür

epikuros
şey de denilebilir, hani herkes sevdiği kişiyi kıskançlığından veya vesair sebeplerden kendi istediği gibi olmaya zorlayıp değiştirmeye çalışır. ki bu yüzden artık o değişen kişi eski sevgili.. ya neyse ya çok sıkıcı bi konu bu, daha fazla uzatamayacağım. aslında aşk meşk yoktur, hepsi ölüymüş
108 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol