vurulası bir boynumuz vardır bizim. gericiyiz biz...
gericiyiz, bütün haysiyetimizle, bütün zaaflarımızla, hastalıklarımızla, saflığımızla, cehaletimizle, ilmimizle, irfanımızla, sevdalarımızla, türkülerde sevdiğimiz ve dokunursak kırılır korkusuyla el süremediğimiz sevgililerimizle; gericiyiz.
boynumuz vurulasıdır bizim. alışamadık bir türlü zamane çılgınlıklarına. dünyanın bir köşesinde ölen yavrucakların haberlerini okuyup soğuk soğuk siyasi yorumlar yapmayı beceremeyiz. his yüklüyüzdür, anlamayız siyasi dengelerden, çıkar ilişkilerinden. kokteyllerde kolumuzda bir fahişeyle "savaşa hayır! yaşasın insan hakları" diye cesurca bağıramayız biz.
korkağızdır.
sözümüzün adamı olamamak ölüm gibidir. olmadı ölürüz yine, ama ölüm korkulu değildir bize, şerefsizlik kadar.
duvarlarımızda post-modern sürrealist sanat eserleri bulunmaz bizim. hoş, sanattan da anlamayız zaten. kapımızın üstünde ellerimizle yazdığımız eğri büğrü bir besmele vardır. salonumuzda bir aile fotoğrafı, bir de dua: "allah’ım, bizi namerde muhtaç etme."
kitaplığımız da dolu değildir bizim. anlamayız niçe’den, hegel’den, marx’tan. cahiliz biz tabiat kadar. toprak ne kadar cahilse biz de o kadar cahiliz: insanız biz.
adımızı büyükler koymuş: gericiyiz biz. afrika’daki siyahiler, amerika’daki kızıl derililer, çin’deki tibetliler gibi gericiyiz. gericiyiz, çünkü kan içemedik henüz. liğme liğme edilmiş bebek etlerinden kocaman imparotorluklar inşa edemedik. serbest piyasa ekonomisine uyum sağlayamadık. bir annenin karnında henüz tohumlanmış bir cenini, yani geleceğimizin düşmanını göz kırpmadan öldüremedik.
evet, gericiyiz. bütün mazlumlar gibi, hor görülenler, aşağılananlar, vatanı işgal edilenler, toprağı satılanlar gibi gericiyiz.
bu bir suç, biliyoruz. biz kendi yurdumuzu adam etmekten aciziz, ve büyüklerimiz yüzümüze bakıyor da (çok şükür), bizi adam etmeye geliyorlar mütemadiyen. sağolsunlar; seviyorlar bizi. yeni ortadoğu diyorlar, bizim için çabalıyor, mesai harcıyorlar.
e, ilerici olmak zor zanaat tabi, biz olamayız.
adımıza çağ dışı, barbar denmiş, kurtulamayız.
mona rosa siyah güller, ak güller
geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah senin yüzünden kana batacak
mona rosa siyah güller, ak güller
ulur aya karşı kirli çakallar
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
mona rosa bugün ben de bir hal var
yağmur iğri iğri düşer toprağa
ulur aya karşı kirli çakallar
açma pencereni perdeleri çek
mona rosa seni görmemeliyim
bir bakışın ölmem için yetecek
anla mona rosa ben bir deliyim
açma pencereni perdeleri çek
zeytin ağaçları söğüt gölgesi
ben de çıkar güneş aydınlığa
bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
seni hatırlatır her zaman bana
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
çeyvalar sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın, ölüler niçin yaşarmış
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur
bir mum ardında bekleyen rüzgar
işıksız ruhumu sallar da durur
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ellerin, ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi
ellerinden belli olur bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin, ellerin ve parmakların
zaman ne de çabuk geçiyor mona
saat on ikidir, söndü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
zaman ne de çabuk geçiyor mona
akşamları gelir incir kuşları
konarlar bahçemin incirlerine
kiminin rengi ak, kiminin sarı
ah beni vursalar bir kuş yerine
akşamları gelir incir kuşları
ki ben mona rosa bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında
hayatla doldurur bu boş yelkeni
o sakin bakışlar bir su kenarında
ki ben mona rosa bulurum seni
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa
henüz dinlemedin benden türküler
benim aşkım sığmaz öyle bir saza
en güzel türküyü bir kuşun söyler
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa
artık anla beni muhacir kızı
anla ve kabul et itirafımı
bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
alev alev sardı etrafımı
artık anla beni muhacir kızı
yağmurdan sonra büyürmüş başak
meyveler sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış
yağmurdan sonra büyürmüş başak
altın bilezikler, o korkulu ten
cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
bir tüy ki can verir gülümsemene
bir tüy ki kapalı geceye güne
altın bilezikler, o korkulu ten
mona rosa siyah güller, ak güller
geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah senin yüzünden kana batacak
mona rosa siyah güller, ak güller
geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah senin yüzünden kana batacak
mona rosa siyah güller, ak güller
ulur aya karşı kirli çakallar
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
mona rosa bugün ben de bir hal var
yağmur iğri iğri düşer toprağa
ulur aya karşı kirli çakallar
açma pencereni perdeleri çek
mona rosa seni görmemeliyim
bir bakışın ölmem için yetecek
anla mona rosa ben bir deliyim
açma pencereni perdeleri çek
zeytin ağaçları söğüt gölgesi
ben de çıkar güneş aydınlığa
bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
seni hatırlatır her zaman bana
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
çeyvalar sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın, ölüler niçin yaşarmış
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur
bir mum ardında bekleyen rüzgar
işıksız ruhumu sallar da durur
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ellerin, ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi
ellerinden belli olur bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin, ellerin ve parmakların
zaman ne de çabuk geçiyor mona
saat on ikidir, söndü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana
bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
zaman ne de çabuk geçiyor mona
akşamları gelir incir kuşları
konarlar bahçemin incirlerine
kiminin rengi ak, kiminin sarı
ah beni vursalar bir kuş yerine
akşamları gelir incir kuşları
ki ben mona rosa bulurum seni
incir kuşlarının bakışlarında
hayatla doldurur bu boş yelkeni
o sakin bakışlar bir su kenarında
ki ben mona rosa bulurum seni
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa
henüz dinlemedin benden türküler
benim aşkım sığmaz öyle bir saza
en güzel türküyü bir kuşun söyler
kırgın kırgın bakma yüzüme rosa
artık anla beni muhacir kızı
anla ve kabul et itirafımı
bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
alev alev sardı etrafımı
artık anla beni muhacir kızı
yağmurdan sonra büyürmüş başak
meyveler sabırla olgunlaşırmış
bir gün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış
yağmurdan sonra büyürmüş başak
altın bilezikler, o korkulu ten
cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
bir tüy ki can verir gülümsemene
bir tüy ki kapalı geceye güne
altın bilezikler, o korkulu ten
mona rosa siyah güller, ak güller
geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah senin yüzünden kana batacak
mona rosa siyah güller, ak güller
işte geldim, burdayım,
ben bu işte ustayım...
ben bu işte ustayım...
ahmet arif’in oy havar isimli şiirinde bizi yürekten vuran, acıtan, derin bir of çektiren şahane dize.
"ve sen daha demincek
yıllar da geçse demincek."
(bkz: oy havar)
"ve sen daha demincek
yıllar da geçse demincek."
(bkz: oy havar)
içine sebepsiz bir hüzün çökerse bil ki ondandır.
öğrencilerini potansiyel militan gören, bahar şenliklerinde bir lunaparka dönüşebilen üniversite.
ulan iki dakka boş bırakmaya gelmiyonuz koduğumun yahudileri!!
çocuk seslerinden kendinizi lunaparkta zannettiğiniz, etrafta gördüğünüz bikinisini g-string yapmış yaşlı teyzeler sebebiyle erkeklik hormonlarınızın uzun süre işlev dışı kaldığı, ilk zamanlar temiz olmasına rağmen gün geçtikçe kirlenen, bu sene açılmış plaj.
craig david e ait bir şarkı
(bkz: e hadi oturmaya mı geldik)
kişinin çok istenilen bir şeyi elde etmek için neleri göze alabileceğini anlatmaya yarayan cümle.
(bkz: neron)
(bkz: roma)
(bkz: kırarım bu sözlüğü)
(bkz: kırarım bu radyoyu)
(bkz: döverim lan hepinizi)
(bkz: neron)
(bkz: roma)
(bkz: kırarım bu sözlüğü)
(bkz: kırarım bu radyoyu)
(bkz: döverim lan hepinizi)
"benden selam olsun bolu bey’ine
çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.
ok gıcırtısından, kalkan sesinden,
dağlar gümbür gümbür seslenmelidir."
"düşman geldi tabur tabur dizildi
ak alnıma kara yazı yazıldı
delik demir çıktı mertlik bozuldu
eğri kılıç kında paslanmalıdır."
"köroğlu düşer mi yine şanından,
ayırır çoğunu er meydanından.
kırat köpüğünden, düşman kanından
çizme dolup, şalvar ıslanmalıdır."
çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır.
ok gıcırtısından, kalkan sesinden,
dağlar gümbür gümbür seslenmelidir."
"düşman geldi tabur tabur dizildi
ak alnıma kara yazı yazıldı
delik demir çıktı mertlik bozuldu
eğri kılıç kında paslanmalıdır."
"köroğlu düşer mi yine şanından,
ayırır çoğunu er meydanından.
kırat köpüğünden, düşman kanından
çizme dolup, şalvar ıslanmalıdır."
mazide kalmış, adı yazlık sinemalarla birlikte anılan bir gazoz markası.
online uyeler
ankunft (2. nesil bilgic) *
$u anda yonetimden
0 jedi,
0 moderator,
uyelerden ise
0 lawyer,
0 gammaz,
0 editor,
1 bilgic,
0 comez,
toplam 1 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar
ankunft (2. nesil bilgic) *
$u anda yonetimden
0 jedi,
0 moderator,
uyelerden ise
0 lawyer,
0 gammaz,
0 editor,
1 bilgic,
0 comez,
toplam 1 ki$i sozlukte at ko$turuyorlar
müzik hevesinizin 360a vurduğu, ah şöyle güzel şarkılar, türküler çalan olsa da dinlesem dediğiniz bir zamanda dj bulunamaması veya dj bulunup radyonun açılmaması durumlarında yapmak isteyeceğiniz eylem.
bilgiçler kervanına yeni katılmış eski çömez.
"kendin pişir kendin ye" kıvamında, bilgiçlere aynı anda ukte verme, ukte doldurma, başlık açma ve entry girme olanağını sağlayan, istatistiklere girilmeye bir hayli yardımcı olacak hareket.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?