2016 yılında üçüncü kez sözlüğe geri dönme kararı almış olan kişi. (bkz: kendine entry girmek)
hali hazırda meşhur olduğumdan , ziyadesiyle gerek duymadığım eylem.
herkese dışından salak bunlar dedirten , içindense oehh nefismiş dedirten kişi ya da kişiler.
500 days of summer
cumartesi günleri (bkz: matmazel) adlı grubun sahne aldığı , eğlenilebilen güzel mekan.
insanlık için küçük olsa da barbie için büyük bir adım gibi gözüken hadise.
isveç’te geçen öyküsü ve inanılmaz kurgusuyla elinizden bırakamayacağınız bir kitap. çok kitap okudum ama böyle bir kurgu bütünlüğü derinden etkileyici. herkesin kitaplığında olması gereken bir başyapıt.
millennium serisi kitapları ile tanıdığım , inanılmaz çekici bir yazım dili olan ,2004 de sizlere ömür olmuş yazar.
(bkz: stieg larsson)
tüm yayın organlarında beşiktaşın çizgiyi geçen ama verilmeyen golü ön planda ama , emenike adlı vatandaşın kaleci tarafından düşürülmesi ve verilmeyen penaltı ile kırmızı kartın esamesi okunmuyor dedirten maç
teoride güzel , pratikte şizofreniye dönüşebilme ihtimaliyle iç gıcıklayıcı eylem..
atacamdesertin entry girse de okusak önerilerine 10 ay sonra yanıt vermenin haklı mutluluğunu ve bir o kadar da gururunu yaşayan insani hayvan.
belgesel serilerini izlemeden önce insanlardan özellikle sol tandanslı dostlarımdan duyduklarım beni meşk etmiş olsa da , belgesel serilerini izledikten sonra kendi içimde hayal kırıklığına uğradığım, kendilerini karşınızda aptal mı var ey burjuvazi sloganıyla tanıtıp ; belgeselleri izleyenleri yeni bir politik uyutma sürecine taşımaya çalıştığını düşündüğüm oluşum.
özellikle para teorisi ve merkez bankası söylemlerinde, sanki buldukları ve ortaya çıkardıkları şeyin gizlenen ve onların ortaya çıkardığını sandıkları bir hava mevcut. oysa ki bir iktisat mezunu olarak bunların , kapitalizmin öğretildiği okullarımızda, fakültelerimizde birer ders olarak okutulduğunu , paranın çarpan etkisinin ise standart olarak para teorisi dersleri sınavlarında soru olarak karşımıza çıktığını belirtmek isterim.e buradan hareketle , paranın çarpan etkisinin hep kasayı kazandırdığını (belgeselde amerikan merkez bankası) görebilmek çok da zor olmasa gerek.
belgeselin aslında beni hayal kırıklığına uğratmaya başladığı an da tam bu yazdıklarımın ekine denk gelen anlarda başlıyor. belgesel bize sürekli olarak kimi kandırıyorsunuz u empoze etmeye çalışıyor , yani amerikan halkına(ve elbette tüm dünya halklarına) uyanın bre zndıklar diyor. yani halklar uyanacak , halklar gözünü açacak ve halklar devrimci bir tutum sergileyecek . yani devrimci tutum , kapitalizme karşı halklar tarafından sergilenecek. yani kapitalizm , halklar tarafından yıkılacak , işçi sınıfı tarafından değil.(ki aynı senaryo michael mooreun capitalism: a love story adlı belgeselinde de var , gerçi maykıl abimiz çok net liberallerin solunda yer alıyor ya neyse ).tüm bunlara bakınca kapitalizmin son 100 yıllık politik oyunu (milliyetçilik, devletçilik, ulusalcılık, halkçılık adına her ne derseniz deyin) başarıyla tüm hücrelere zuhur etmiş durumda. yani bizler halklar ortak paydası ve üst kimliğinde birleşiyoruz , sınıfsal paydada değil öyle mi? peh ...
sonuç ve yorum olarak zeitgeist ; bolivyadaki olası işçi devriminin burjuvaziden de önce önünde bir duvar gibi duran chavez gibi, kübadaki fidel castro gibi ve kendine sosyalist diyen ve sosyalizmi devlet kapitalizmi sananlar gibi amerikan işçi sınıfının olası devirgenliğinin önünde kafa bulandırarak durmaktadır ....
özellikle para teorisi ve merkez bankası söylemlerinde, sanki buldukları ve ortaya çıkardıkları şeyin gizlenen ve onların ortaya çıkardığını sandıkları bir hava mevcut. oysa ki bir iktisat mezunu olarak bunların , kapitalizmin öğretildiği okullarımızda, fakültelerimizde birer ders olarak okutulduğunu , paranın çarpan etkisinin ise standart olarak para teorisi dersleri sınavlarında soru olarak karşımıza çıktığını belirtmek isterim.e buradan hareketle , paranın çarpan etkisinin hep kasayı kazandırdığını (belgeselde amerikan merkez bankası) görebilmek çok da zor olmasa gerek.
belgeselin aslında beni hayal kırıklığına uğratmaya başladığı an da tam bu yazdıklarımın ekine denk gelen anlarda başlıyor. belgesel bize sürekli olarak kimi kandırıyorsunuz u empoze etmeye çalışıyor , yani amerikan halkına(ve elbette tüm dünya halklarına) uyanın bre zndıklar diyor. yani halklar uyanacak , halklar gözünü açacak ve halklar devrimci bir tutum sergileyecek . yani devrimci tutum , kapitalizme karşı halklar tarafından sergilenecek. yani kapitalizm , halklar tarafından yıkılacak , işçi sınıfı tarafından değil.(ki aynı senaryo michael mooreun capitalism: a love story adlı belgeselinde de var , gerçi maykıl abimiz çok net liberallerin solunda yer alıyor ya neyse ).tüm bunlara bakınca kapitalizmin son 100 yıllık politik oyunu (milliyetçilik, devletçilik, ulusalcılık, halkçılık adına her ne derseniz deyin) başarıyla tüm hücrelere zuhur etmiş durumda. yani bizler halklar ortak paydası ve üst kimliğinde birleşiyoruz , sınıfsal paydada değil öyle mi? peh ...
sonuç ve yorum olarak zeitgeist ; bolivyadaki olası işçi devriminin burjuvaziden de önce önünde bir duvar gibi duran chavez gibi, kübadaki fidel castro gibi ve kendine sosyalist diyen ve sosyalizmi devlet kapitalizmi sananlar gibi amerikan işçi sınıfının olası devirgenliğinin önünde kafa bulandırarak durmaktadır ....
telefonda ya da internet başında birbirini tanımayan iki insan arasında yapılan kavgalarda genellikle geçer bu tanım.
kavgaya tutuşulur ve en sonunda birisi artık dayanamaz veee:
a: açık adresini ver emiğa koduğumun seniiii
b: sen ver lan sen ver açık adresini ver de sinsileni sikertiyim senin hede hödö.
hikayeden çıkacak sonuç: açık adres kavgada söylenmemelidir.
kavgaya tutuşulur ve en sonunda birisi artık dayanamaz veee:
a: açık adresini ver emiğa koduğumun seniiii
b: sen ver lan sen ver açık adresini ver de sinsileni sikertiyim senin hede hödö.
hikayeden çıkacak sonuç: açık adres kavgada söylenmemelidir.
(bkz: https://www.couchsurfing.org)
interrail hayalini gerçekleştirmede kullanılabilecek en mantıklı yollardan birisi.
soyle ki: siteden gidecegin yerdeki birisine zarfını atmak suretiyle , aga ben geliom evde yer var mı, ya da beni gezdirebilecek misin prag’da diyorsun. tanımadıgın o diger surfer da sana aga gel ama ev isi zor bakarsin kahve takiliriz falan diyor. gidip hostellere eurolar bayılmadan avrupa gezisi bir hayal olmaktan öteye geçebiliyor.
interrail hayalini gerçekleştirmede kullanılabilecek en mantıklı yollardan birisi.
soyle ki: siteden gidecegin yerdeki birisine zarfını atmak suretiyle , aga ben geliom evde yer var mı, ya da beni gezdirebilecek misin prag’da diyorsun. tanımadıgın o diger surfer da sana aga gel ama ev isi zor bakarsin kahve takiliriz falan diyor. gidip hostellere eurolar bayılmadan avrupa gezisi bir hayal olmaktan öteye geçebiliyor.
olası..
(bkz: sinirbozan)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?