*bu kesikler bıçak yarası, sendekiler değil
açılmayan kalbin anahtarı açmayanda, bıçakta değil
o kesikler bıçak yarası değil kurak yarası
parlak metalin keskin yüzü değil körpenin ten süsü
okşanmamaktan çatlamış toprağın derin çığlığı
olmasından korkulanı saklayıp kutsayacak kör örtüsü
o kesikler kesik değil ihanetin el yazmaları
hak etmeyen bir şahın taç giydiği çok yazılmış bir masal
yazılanın arasında hiç okunmamış bir sevdanın yasak adı
vuracak dalgayı beklerken vurulmaktan aşınmış bir kumsal
o kesikler kader değil olimposa yakışır bir bencil ceza
kendini tanrı bilmiş bir şımarığın adi kıskançlığı
ve tanrıları adam yerine koyan bir dalkavuk kula
mutluluğu tanımayan bir mutlunun mutsuzca hayranlığı
o kesikler bu coğrafyaya özgü değil, kul vergisi
can çekişen bir kurbanın katilinin gözünden son bakışı
hayata gözlerini yumanın kendi vicdanına tükürmesi gibi
o vicdanla büyüyen güvenin kendi kendini gülünç imhası
o kesikler büyütülecek bir şey değil
yutulmasına alışılmış olanı yutamayanın boş endişesi
kan aktı akalı onlar kesik bile değil
bekareti bozulmuş bir buluşmanın en değersiz sebebi
*bu kesikler bıçak yarası, seninkiler değil
açılan yaranın kerameti açanda, bıçakta değil
savinien de cyrano de bergerac
gümüş balığı adli kitabı nihayet cikmis olan sair ibrahim tolga özsoy hakkında bilgi almak isteyenler bana ulaşabilirler.
benim aşktan anladığım,
bir karıncanın lastiğin altında kalması.
sen, hani harbiyenin hızlı adım yollarında
yüzüne binbir surat yapıştırıp yürüyen kız değil miydin?
hani renkli bir balon niyetine kement atıp bulutlara
karanlığı ve yağmuru yanında taşıyan
lolipop niyetine ruhunun karanlık yanını yalayan
sen değil miydin?
yarasını kazıp içine saklanan
benim aşktan anladığım inanmak
güneşin battığı varsayılan anlarda
umudu mumlarla kandırmak
yaşam durur istanbula yağmur yağıyorsa
zaman durur barbarostan trafik akmıyorsa
solar mısın böyle bir vakitte
kazıp çıkarsam yaranın içinden gizlice seni
zaman geçirmez bir kutuya koysam yüreğini
bulutlarını şişirip renk renk, yağdırsam
başkasına yanan yüreğini üfleyerek soğutsam
benim aşktan anladığım beklemek
her yeni başlangıca ve bitişe
yeni bir sen eklemek
bu şehrin kalbi harbiyeden boğaza uzanan bir kilittir
anahtarı bazen oturup sessizce izlemektir
yabancısın bu şehire en başından
sen harbiyede hızlı adımlarla zamanı savuran
gülüşüne ilk cemrenin
benim kollarımda düştüğünü düşlediğim
barbarosta bir trafikte elimi tutan kız olmalıydın.
benim aşktan anladığım düşlemek
yarınları şekerleme kavanozunda saklayıp
şans eseri bulunmayı dilemek
ama şimdi bir koruyucu şeytanın elini tutup
istenmediğin bir hikayeye gözyaşlarını sarkıtıyorsun
sana arkasını veren bir hayale dönüp
yeni bir hikaye karalıyorsun
varsın bu da benim payım olsun
şimdi sen benim koruyucu şeytanım
bense kafkanın gregor samsa’sıyım
bir karıncanın lastiğin altında kalması.
sen, hani harbiyenin hızlı adım yollarında
yüzüne binbir surat yapıştırıp yürüyen kız değil miydin?
hani renkli bir balon niyetine kement atıp bulutlara
karanlığı ve yağmuru yanında taşıyan
lolipop niyetine ruhunun karanlık yanını yalayan
sen değil miydin?
yarasını kazıp içine saklanan
benim aşktan anladığım inanmak
güneşin battığı varsayılan anlarda
umudu mumlarla kandırmak
yaşam durur istanbula yağmur yağıyorsa
zaman durur barbarostan trafik akmıyorsa
solar mısın böyle bir vakitte
kazıp çıkarsam yaranın içinden gizlice seni
zaman geçirmez bir kutuya koysam yüreğini
bulutlarını şişirip renk renk, yağdırsam
başkasına yanan yüreğini üfleyerek soğutsam
benim aşktan anladığım beklemek
her yeni başlangıca ve bitişe
yeni bir sen eklemek
bu şehrin kalbi harbiyeden boğaza uzanan bir kilittir
anahtarı bazen oturup sessizce izlemektir
yabancısın bu şehire en başından
sen harbiyede hızlı adımlarla zamanı savuran
gülüşüne ilk cemrenin
benim kollarımda düştüğünü düşlediğim
barbarosta bir trafikte elimi tutan kız olmalıydın.
benim aşktan anladığım düşlemek
yarınları şekerleme kavanozunda saklayıp
şans eseri bulunmayı dilemek
ama şimdi bir koruyucu şeytanın elini tutup
istenmediğin bir hikayeye gözyaşlarını sarkıtıyorsun
sana arkasını veren bir hayale dönüp
yeni bir hikaye karalıyorsun
varsın bu da benim payım olsun
şimdi sen benim koruyucu şeytanım
bense kafkanın gregor samsa’sıyım
ben yüreği çocuk bir koca adamdım
yüreği koca ufak bir kadının sofrasında
sessizliğinin gölgesinde ben hep gülüşünden korkardım
bu korkuyla üşürdü damarlarımda un ufak bir cesaret
gölgesinde titrerdim, ansızın dalıp gittiğin anların
işte o gölgeye bantla tutturulmuş bir kuklaydı esaret
bu yüzden ben seni değil daha çok beni anlardım
bir mezhep mücadelesinin eteğinde kapris yapan iki neşter
ve kestikleri yerde siyasi bir gerilimdik senle ben
söyleyemediğim sözlerden bir çekingenlik inşa eder
söyleyebildiklerimi söyler döner giderdim hemen
görüyorum ki tüm söylenmişlerim şimdi büyük bir hiç eder
ben kendi zamanımın kahiniydim her erkek gibi
kahinler katiliydin sen bir zaman sorunsalında
sana teğet geçen bu hayata nice katiller ilişti
katilliğin kadın erdemi sayıldığı bu toplumda
ölümüm senin meziyetin değil, benden hediyeydi
sevdiğimi kimse bilmezse sevmiş sayılır mıydım?
oysa hiç bir bilinmez seninkinden kesin değildi
sana en yakın olduğum yer başkasına verdiğin bakışların,
o bakışa ölürdüm de yaşamak daha mı kolaydı hayalleri
öldüğümü kimse bilmezse ölmüş sayılır mıydım?
ben kalemi kolundan güçlü bir adamdım
susuşu sesinden güçlü bir kadının kapısında
yüreği koca ufak bir kadının sofrasında
sessizliğinin gölgesinde ben hep gülüşünden korkardım
bu korkuyla üşürdü damarlarımda un ufak bir cesaret
gölgesinde titrerdim, ansızın dalıp gittiğin anların
işte o gölgeye bantla tutturulmuş bir kuklaydı esaret
bu yüzden ben seni değil daha çok beni anlardım
bir mezhep mücadelesinin eteğinde kapris yapan iki neşter
ve kestikleri yerde siyasi bir gerilimdik senle ben
söyleyemediğim sözlerden bir çekingenlik inşa eder
söyleyebildiklerimi söyler döner giderdim hemen
görüyorum ki tüm söylenmişlerim şimdi büyük bir hiç eder
ben kendi zamanımın kahiniydim her erkek gibi
kahinler katiliydin sen bir zaman sorunsalında
sana teğet geçen bu hayata nice katiller ilişti
katilliğin kadın erdemi sayıldığı bu toplumda
ölümüm senin meziyetin değil, benden hediyeydi
sevdiğimi kimse bilmezse sevmiş sayılır mıydım?
oysa hiç bir bilinmez seninkinden kesin değildi
sana en yakın olduğum yer başkasına verdiğin bakışların,
o bakışa ölürdüm de yaşamak daha mı kolaydı hayalleri
öldüğümü kimse bilmezse ölmüş sayılır mıydım?
ben kalemi kolundan güçlü bir adamdım
susuşu sesinden güçlü bir kadının kapısında
ölsem de olur bugün.
mayıs gelmişken yeniden
dumanını çekip içime,
çöp şiş yedim en sevdiğim yerden.
en sevdiğim içkiyi içip,
bugün onu gördüm yeniden.
boğaza karanlıktan baktım son kez
yarım bir yaşamın elinden
en sevdiği oyuncağını alırmış gibi
düşüp bir çukura aniden
şairmiş gibi, masummuş gibi
tam olurum bugün ölsem.
*bugün benim doğumgünüm. ne mutlu (!)
mayıs gelmişken yeniden
dumanını çekip içime,
çöp şiş yedim en sevdiğim yerden.
en sevdiğim içkiyi içip,
bugün onu gördüm yeniden.
boğaza karanlıktan baktım son kez
yarım bir yaşamın elinden
en sevdiği oyuncağını alırmış gibi
düşüp bir çukura aniden
şairmiş gibi, masummuş gibi
tam olurum bugün ölsem.
*bugün benim doğumgünüm. ne mutlu (!)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?