benim aşktan anladığım,
bir karıncanın lastiğin altında kalması.
sen, hani harbiyenin hızlı adım yollarında
yüzüne binbir surat yapıştırıp yürüyen kız değil miydin?
hani renkli bir balon niyetine kement atıp bulutlara
karanlığı ve yağmuru yanında taşıyan
lolipop niyetine ruhunun karanlık yanını yalayan
sen değil miydin?
yarasını kazıp içine saklanan
benim aşktan anladığım inanmak
güneşin battığı varsayılan anlarda
umudu mumlarla kandırmak
yaşam durur istanbula yağmur yağıyorsa
zaman durur barbarostan trafik akmıyorsa
solar mısın böyle bir vakitte
kazıp çıkarsam yaranın içinden gizlice seni
zaman geçirmez bir kutuya koysam yüreğini
bulutlarını şişirip renk renk, yağdırsam
başkasına yanan yüreğini üfleyerek soğutsam
benim aşktan anladığım beklemek
her yeni başlangıca ve bitişe
yeni bir sen eklemek
bu şehrin kalbi harbiyeden boğaza uzanan bir kilittir
anahtarı bazen oturup sessizce izlemektir
yabancısın bu şehire en başından
sen harbiyede hızlı adımlarla zamanı savuran
gülüşüne ilk cemrenin
benim kollarımda düştüğünü düşlediğim
barbarosta bir trafikte elimi tutan kız olmalıydın.
benim aşktan anladığım düşlemek
yarınları şekerleme kavanozunda saklayıp
şans eseri bulunmayı dilemek
ama şimdi bir koruyucu şeytanın elini tutup
istenmediğin bir hikayeye gözyaşlarını sarkıtıyorsun
sana arkasını veren bir hayale dönüp
yeni bir hikaye karalıyorsun
varsın bu da benim payım olsun
şimdi sen benim koruyucu şeytanım
bense kafkanın gregor samsa’sıyım
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?