olay yeri tatbikati esnasinda katilini korumak icin 7 otobus dolusu cevik kuvvet polisi kullanilacagina kendisi hayattayken hrant dinki korumak icin sadece iki sivil polis kullanilsaydi bugun hala yazilarini yazabiliyor olacakti.
hrant dink
düşünce özgürlüğünden bahsedip de en ufak bir aykırı düşünceye tahammül edemeyen, olaylara dışarıdan bakmayı başaramayan, ileriyi göremeyen kuş beyinlilerin kendilerine yakışan bir uslupla gösterdikleri tepki sonucu hayatını kaybeden insan. düşünce özgürlüğünden ne anlaşıldığını merak ediyorum.
yine orhan pamuk’a olduğu gibi zamanında nazım hikmet’e, yaşar kemal’e, abdi ipekçi’ye, uğur mumcu’ya karşı da aynı şekilde tepki gösterildi. zaten piyasada şakşakçı ve düzen yalakası binlerce yavşak yazar varken böyle ender rastlanan 2-3 aykırı düşünce sahibi yazara "sen de konuş" diyemez miyiz? uyuşturulmaya çalışıldığımızın farkında değil miyiz? birisi de çıkıp "türkler yanlış yaptı" diyebilsin ve biz de tepki gösterirken ne kadar medeni bir tavır takınabileceğimizi herkese gösterebilme fırsatı yakalayalım. ya da barbar veya düşünce özgürlüğünden yoksun ve çağdaşlığın oldukça gerisinde olduğumuz yüzümüze vurulduğunda paşa paşa gıkımız çıkmadan kabullenmeyi bilelim.
istesek de istemesek de, o maşa trabzonlu suikastçiye sövsek ve yaptığını kabullenmek istemesek de o içimizden biri ve görmezden gelinemeyecek kadar öenmli sayıdaki bir kesimi temsil ediyor. aynı şey çok büyük bir ihtimalle orhan pamuk’un başına da gelebilirdi. medyada ve arkadaş sohbetlerinde bu konuda tahriklerle çokça karşılaştık. beyni kolaylıkla yıkanabilecek insan ya da azmettirici eksikliği mi var bu ülkede? nitekim ölüm fermanları-nutukları da atılmadı değil, vatandaşlıktan çıkarılması dahi telaffuz edildi.
bunca yıl uyuduk, tarihte uyumayan atalarımızın kahramanlıklarıyla övündük durduk. herkes sen ağasın paşasın dedi götümüz kalktı. bir türk dünyaya bedel zaten. almanı, isveçlisi, ingilizi, arabı, bulgarı, avusturyalısı, yahudisi de türke gönülden hayranmış, böyle bildik. ama gözümüzü bi açtık avrupa birliği bizi kendisine layık görmüyormuş. biz geri kalmışız, vatandaşın haklarından özgürlüklerinden haberimiz yokmuş, yiyiciymişiz, vurkaççıymışız, yasalarımız delikmiş... "yoksa siz bizi begenmiyor musunuz? siz kim oluyorsunuz, siz bizi istemiyorsanız biz sizi hiç istemeyiz!" triplerine dalıverdik hemen. yola da çıkmış bulunduk, ne ileri gidebiliyoruz ne de geri dönebiliyoruz. her taraftan yüzümüze gelen "olmamışsınız siz daha" tokatlarıyla kendimize gelir gibi oluyoruz neyseki. açık kapatalım-uğraşalım derken, içimizden bi mına kodum gelip geri vitese takıyo arabayı, incir çuvalının tepesinde sıçma pozisyonu alıyo resmen.
hoş alacakları yok ya avrupa birliğine, veyahut da aldıklarında menfaat sağlayacağımız... yine de avrupa birliği potasında belki zamanla slam dunk diyecekken, ağzımıza sakız oldu şimdi hrant dink!
yine orhan pamuk’a olduğu gibi zamanında nazım hikmet’e, yaşar kemal’e, abdi ipekçi’ye, uğur mumcu’ya karşı da aynı şekilde tepki gösterildi. zaten piyasada şakşakçı ve düzen yalakası binlerce yavşak yazar varken böyle ender rastlanan 2-3 aykırı düşünce sahibi yazara "sen de konuş" diyemez miyiz? uyuşturulmaya çalışıldığımızın farkında değil miyiz? birisi de çıkıp "türkler yanlış yaptı" diyebilsin ve biz de tepki gösterirken ne kadar medeni bir tavır takınabileceğimizi herkese gösterebilme fırsatı yakalayalım. ya da barbar veya düşünce özgürlüğünden yoksun ve çağdaşlığın oldukça gerisinde olduğumuz yüzümüze vurulduğunda paşa paşa gıkımız çıkmadan kabullenmeyi bilelim.
istesek de istemesek de, o maşa trabzonlu suikastçiye sövsek ve yaptığını kabullenmek istemesek de o içimizden biri ve görmezden gelinemeyecek kadar öenmli sayıdaki bir kesimi temsil ediyor. aynı şey çok büyük bir ihtimalle orhan pamuk’un başına da gelebilirdi. medyada ve arkadaş sohbetlerinde bu konuda tahriklerle çokça karşılaştık. beyni kolaylıkla yıkanabilecek insan ya da azmettirici eksikliği mi var bu ülkede? nitekim ölüm fermanları-nutukları da atılmadı değil, vatandaşlıktan çıkarılması dahi telaffuz edildi.
bunca yıl uyuduk, tarihte uyumayan atalarımızın kahramanlıklarıyla övündük durduk. herkes sen ağasın paşasın dedi götümüz kalktı. bir türk dünyaya bedel zaten. almanı, isveçlisi, ingilizi, arabı, bulgarı, avusturyalısı, yahudisi de türke gönülden hayranmış, böyle bildik. ama gözümüzü bi açtık avrupa birliği bizi kendisine layık görmüyormuş. biz geri kalmışız, vatandaşın haklarından özgürlüklerinden haberimiz yokmuş, yiyiciymişiz, vurkaççıymışız, yasalarımız delikmiş... "yoksa siz bizi begenmiyor musunuz? siz kim oluyorsunuz, siz bizi istemiyorsanız biz sizi hiç istemeyiz!" triplerine dalıverdik hemen. yola da çıkmış bulunduk, ne ileri gidebiliyoruz ne de geri dönebiliyoruz. her taraftan yüzümüze gelen "olmamışsınız siz daha" tokatlarıyla kendimize gelir gibi oluyoruz neyseki. açık kapatalım-uğraşalım derken, içimizden bi mına kodum gelip geri vitese takıyo arabayı, incir çuvalının tepesinde sıçma pozisyonu alıyo resmen.
hoş alacakları yok ya avrupa birliğine, veyahut da aldıklarında menfaat sağlayacağımız... yine de avrupa birliği potasında belki zamanla slam dunk diyecekken, ağzımıza sakız oldu şimdi hrant dink!
bu abimiz bazı sözleri yanlış anlaşıldığı için öldürüldü. ama bence sözlerini biraz daha dikkatli seçmeliydi. ben kötü niyetli olmadığını biliyorum. ama bu ülkede iyi ile kötüyü ayırt edemeyecek o kadar çok cahil ve kuş beyinli insan var ki saymakla bitmez. aramızda onca ülkenin içine eden insan dururken neden böyle bir kişi hedef alındı anlamadım. insan hayatı bu kadar ucuz bu ülkede. 3-5 kendine bilmez, geri kafalı yüzünden ülkemiz hala uygarlık seviyesine ulaşamadı. bi de yaşarken bu kadar kıymetli olmayan insan, düşünceleri yüzünden hapse giren insan şimdi mi kıymetli oldu? sağlığında şimdikini çeyreği kadar değeri bilinseydi şimdi oda aramızda olurdu.
hah bir de bu çıktı şimdi, 3-5 kendini bilmezin yüzünde uygarlık seviyesine çıkamamak. oldu efendim, bizim ülkede 5 tane gerzek [bakın gerzek diyorum aklı başında deil yani]var, o yüzden muasır medeniyetler seviyesine çıkamıyoruz. bu mudur yani? o zaman yok edelim o 5 gerzeği olsun bitsin ya, o kadar adam öldürüyoz her darbede her ihtilalde?
ahanda bundan güzel bir başlık olur,
(bkz: 5 gerzek yüzünden uygarlık seviyesine ulaşamamak)
ahanda bundan güzel bir başlık olur,
(bkz: 5 gerzek yüzünden uygarlık seviyesine ulaşamamak)
sadece ermeni olduğu için değil, ermeni bir marksist olduğu için devletin kontrgerillaları tarafından öldürülen yazardır.
devlet tarafından mı öldürüldü şimdilik bunu bilmiyorum ama devlet tarafından hedef gösterildiği kesin olan kişidir.
kabul etseniz de etmeseniz de bizim çok daha iyilere layık halkımız bile bile,biliçli bir şekilde biliçsizleştirilmekte.ve devlet büyüklerinin! yaptığı linç yanlısı açıklamalar,devlet için kurşun atan da yiyen de önemlidir diyen zihniyetler,derin devleti fetişleştiren diziler vb. unsurlar büyük bir etki yaratmakta bu bilinçsiz kalabalığın üzerinde.ve böyle bir toplumsal düzende siz neyi işaret ederseniz halk daha büyüğünü yapacaktır.
devlet tarafından fikirleri yüzünden okuldan atılan,askerde arkadaşlarıyla aynı rütbede olması gerekirken rütbesi düşürülen,kurduğu ermeni çocuklarının bakıldığı yurdu kapatılan,barışı savunduğu bir yazısı yüzünden türklüğe hakaretten dava açılan,hala ırkçı davranan ermeni diasporası ile türk kafatasçıları arasında kalan,psikolojik linçe maruz bırakılan bir adam...sonrası açık.
kabul etseniz de etmeseniz de bizim çok daha iyilere layık halkımız bile bile,biliçli bir şekilde biliçsizleştirilmekte.ve devlet büyüklerinin! yaptığı linç yanlısı açıklamalar,devlet için kurşun atan da yiyen de önemlidir diyen zihniyetler,derin devleti fetişleştiren diziler vb. unsurlar büyük bir etki yaratmakta bu bilinçsiz kalabalığın üzerinde.ve böyle bir toplumsal düzende siz neyi işaret ederseniz halk daha büyüğünü yapacaktır.
devlet tarafından fikirleri yüzünden okuldan atılan,askerde arkadaşlarıyla aynı rütbede olması gerekirken rütbesi düşürülen,kurduğu ermeni çocuklarının bakıldığı yurdu kapatılan,barışı savunduğu bir yazısı yüzünden türklüğe hakaretten dava açılan,hala ırkçı davranan ermeni diasporası ile türk kafatasçıları arasında kalan,psikolojik linçe maruz bırakılan bir adam...sonrası açık.
alçakça bir cinayete kurban gitmiş barışçıl, aydın insan. ölümü barışa, kardeşliğe vurulmak istenen bir darbedir. bütün insanlığın başı sağolsun.
her zaman olduğu ve her zaman olacağı üzere ki bu tamamen yoz halk ile onların başındaki çobanlardan kaynaklanmaktadır, yurdum toprakları üzerinde çok yazık olan güzel insandır.
(bkz: hepimiz hrant ız hepimiz ermeniyiz)
(bkz: hepimiz hrant ız hepimiz ermeniyiz)
son yolculugunda hepimiz ermenıyız dıye pankart acan kısılerın acaba gercekten ermenı oldukları ıcınmı yoksa hrant dınkın de dedıgı gıbı hepımız ermenıyız hepımız turkuz hepımız kürtüz mantalıtesını tasıdıkları ıcınmı boyle bır pankart acmıslardır ayrıca bu kısıler hepımız mehmetız hepımız mehmetcıgız dıyebılecek kadar olgun bır dusunceye sahıpmıdır diye dusunmek gerekır
26 ocak 2007 tarihinde birgün gazetesinde çıkan eski bir yazısı aşağıya iliştirilmiştir.
tabular yıkıldıkça 25/01/07
24 nisandı o gün. tüm dünyada ermeniler 1915 te yitirdiklerini anıyor, kıbrısta ise halklar geleceklerini oyluyorlardı. niye bilmem o gün felsefe yapasım tuttu.
yeryüzünde ilk tabuyu tanrının bizzat kendisinin yarattığını anlatır kitab-ı mukaddesin başlangıç bölümleri. hayli çarpıcıdır, tavsiye ederim o mitolojik satırları. ilkin ademi yaratır ve yarattığı ademi aden bahçesine koyar tanrı. ve rab allah adama emredip dedi: bahçenin her ağacından istediğin gibi ye; fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemeyeceksin; çünkü ondan yediğin gün mutlaka ölürsün. niye bilinmez, adamın yalnız olması iyi değil diye düşünür tanrı. ve başlar diğer canlıları yaratmaya adama yoldaşlık niyetine... fakat adem bunlardan hiçbiri içinde kendine yardımcı bulmaz. sonunda uyutur ademi tanrı ve kaburgalarından aldığı parçadan kadını yaratır. ve adam ve karısı, ikisi de çıplaktılar ve utançları yoktu.
***
utanç ve onun gereği örtünme o gün bugündür bir girdi insanoğlunun dünyasına, bir daha da çıkmadı. utançlardan kurtuluşumuzun yegane yolunu toplumsal örtünmelerle sağlayacağımızı düşündük. toplumca tabularımıza burunduk. insanlık tarihinin tabu portföyü hayli zengin. cinsellik, din, korku, iktidar, merak, bilgi tabusal örtülerimizin desenleri oldular. sonuçta iktidarların vazgeçilmez silahlarından birinin tabu yaratmaktan geçtiğini, tabuların ancak bilgiye ulaşılarak yıkılabileceğini, bunun için de merakın en önemli silahımız olduğunu öğrendik.
***
tabu konular, tabu kavramlar, tabu kurumlar, tabu kişiler velhasıl bize bilmemizin ve merakımızın yasaklandığı herşey aslında birilerinin iktidarlarını sürdürmek ve pekiştirmek için kullandıkları dokunulmazlardan başka bir şey değiller. eski tabuları yıkma adına ortaya çıkan yeni ikitidarlar dahi bu kez kendi tabularını ve mitlerini de beraber getiriyorlar. her seferinde eski heykeller yıkılıyor ama yerine yenileri dikiliyor. asıl yıkıla-mayan tabu ise iktidar kavramının ta kendisi. ve görülüyor ki artık iktidar kavramının kendisi yıkılmadıkça da tabulardan kurtuluş asla mümkün olmayacak.
***
bilinen bilinmezlikler olarak da tanımlayabiliriz tabuları. bilinmezin tüm ayrıntılarını bil-mesek de sezebiliyoruz sanki ama korkularımız engelliyor daha ileri gitmemizi, merakımızı ko-şuşturamıyoruz özgürce. tabular da zaten öyle birden devrilebilecek olgular hiç değiller, süreç içinde yaratıldıkları için de ancak süreç içinde yı-kılabiliyorlar. değiniyormuş gibi yapıyoruz ilkin, ürkütmemecesine. kenarından kenarından hafiften gagalıyoruz ancak. ihtimal ki bu tutumumuzla, bir süre için tabulara bir nebze de bağışıklık biz kazandırıyoruz. bağışıklık kazanmış tabular ise iktidar odaklarınca daha meşru bir sermaye olarak kullanılıyor bir süre. ama her tabunun yıkılış süreci de işte bu aleniyetiyle ve pervasız kullanımla başlıyor.
ve yılan kadına dedi; meyveden yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak ve iyiyi ve kötüyü bilerek allah gibi olacaksınız. adam ve kadın meyveyi yediler ve tanrı tarafından ölümlülükle cezalandırıldılar. tanrı bilmeyi ölümle eşleştirdi. meyve ağacında simgelenen bilgiyi tabulaştırdı. meyveyi yiyen insan bildi ama bildiği için de öldü. tabu, ölüm ve bilgi... işte bilgi çağının karmaşık denklemi. tabuları bilgisi ile yıkan insan bir gün ölümü de bilgisiyle yenecek mi? doğrusu şimdilik bu çok uzak bir merak. şu an için yıkılacak daha çok tabumuz var. işte en taze örnek. kıbrısın dokunulmazı rauf denktaş ve onun tabusal siyaseti de halkın oylarıyla yıkılıp gitti. darısı diğer tabularımızın başına. 27 nisan 2004
tabular yıkıldıkça 25/01/07
24 nisandı o gün. tüm dünyada ermeniler 1915 te yitirdiklerini anıyor, kıbrısta ise halklar geleceklerini oyluyorlardı. niye bilmem o gün felsefe yapasım tuttu.
yeryüzünde ilk tabuyu tanrının bizzat kendisinin yarattığını anlatır kitab-ı mukaddesin başlangıç bölümleri. hayli çarpıcıdır, tavsiye ederim o mitolojik satırları. ilkin ademi yaratır ve yarattığı ademi aden bahçesine koyar tanrı. ve rab allah adama emredip dedi: bahçenin her ağacından istediğin gibi ye; fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemeyeceksin; çünkü ondan yediğin gün mutlaka ölürsün. niye bilinmez, adamın yalnız olması iyi değil diye düşünür tanrı. ve başlar diğer canlıları yaratmaya adama yoldaşlık niyetine... fakat adem bunlardan hiçbiri içinde kendine yardımcı bulmaz. sonunda uyutur ademi tanrı ve kaburgalarından aldığı parçadan kadını yaratır. ve adam ve karısı, ikisi de çıplaktılar ve utançları yoktu.
***
utanç ve onun gereği örtünme o gün bugündür bir girdi insanoğlunun dünyasına, bir daha da çıkmadı. utançlardan kurtuluşumuzun yegane yolunu toplumsal örtünmelerle sağlayacağımızı düşündük. toplumca tabularımıza burunduk. insanlık tarihinin tabu portföyü hayli zengin. cinsellik, din, korku, iktidar, merak, bilgi tabusal örtülerimizin desenleri oldular. sonuçta iktidarların vazgeçilmez silahlarından birinin tabu yaratmaktan geçtiğini, tabuların ancak bilgiye ulaşılarak yıkılabileceğini, bunun için de merakın en önemli silahımız olduğunu öğrendik.
***
tabu konular, tabu kavramlar, tabu kurumlar, tabu kişiler velhasıl bize bilmemizin ve merakımızın yasaklandığı herşey aslında birilerinin iktidarlarını sürdürmek ve pekiştirmek için kullandıkları dokunulmazlardan başka bir şey değiller. eski tabuları yıkma adına ortaya çıkan yeni ikitidarlar dahi bu kez kendi tabularını ve mitlerini de beraber getiriyorlar. her seferinde eski heykeller yıkılıyor ama yerine yenileri dikiliyor. asıl yıkıla-mayan tabu ise iktidar kavramının ta kendisi. ve görülüyor ki artık iktidar kavramının kendisi yıkılmadıkça da tabulardan kurtuluş asla mümkün olmayacak.
***
bilinen bilinmezlikler olarak da tanımlayabiliriz tabuları. bilinmezin tüm ayrıntılarını bil-mesek de sezebiliyoruz sanki ama korkularımız engelliyor daha ileri gitmemizi, merakımızı ko-şuşturamıyoruz özgürce. tabular da zaten öyle birden devrilebilecek olgular hiç değiller, süreç içinde yaratıldıkları için de ancak süreç içinde yı-kılabiliyorlar. değiniyormuş gibi yapıyoruz ilkin, ürkütmemecesine. kenarından kenarından hafiften gagalıyoruz ancak. ihtimal ki bu tutumumuzla, bir süre için tabulara bir nebze de bağışıklık biz kazandırıyoruz. bağışıklık kazanmış tabular ise iktidar odaklarınca daha meşru bir sermaye olarak kullanılıyor bir süre. ama her tabunun yıkılış süreci de işte bu aleniyetiyle ve pervasız kullanımla başlıyor.
ve yılan kadına dedi; meyveden yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak ve iyiyi ve kötüyü bilerek allah gibi olacaksınız. adam ve kadın meyveyi yediler ve tanrı tarafından ölümlülükle cezalandırıldılar. tanrı bilmeyi ölümle eşleştirdi. meyve ağacında simgelenen bilgiyi tabulaştırdı. meyveyi yiyen insan bildi ama bildiği için de öldü. tabu, ölüm ve bilgi... işte bilgi çağının karmaşık denklemi. tabuları bilgisi ile yıkan insan bir gün ölümü de bilgisiyle yenecek mi? doğrusu şimdilik bu çok uzak bir merak. şu an için yıkılacak daha çok tabumuz var. işte en taze örnek. kıbrısın dokunulmazı rauf denktaş ve onun tabusal siyaseti de halkın oylarıyla yıkılıp gitti. darısı diğer tabularımızın başına. 27 nisan 2004
bir ermeniye, kürde, ruma, laza, çerkeze...herkese türk kimliğini yapıştıranların kendilerini başka bir etni siteden görmekten ne kadar korktukları ve nasıl kafatasçı olduklarını bizlere ölümünde bile gösteren aydınımız.
http://www.koxuz.biz/
de yazısı bulunduğunu öğrendikten ve gördükten sonra hakkında hmm dediğim insandır.
yazarlar arasında abdullah öcalan da bulunmakta.
de yazısı bulunduğunu öğrendikten ve gördükten sonra hakkında hmm dediğim insandır.
yazarlar arasında abdullah öcalan da bulunmakta.
ogün samast tarafından değil de yasin hayal tarafından vurulduğu yönünde delillerin ve görgü tanıklarının ortaya çıktığı failleri meçhul aydınımızdır.
oldurulusuyle bizi uzmustur ancak bu suikastın ardından tabii ki sorulması gereken sorular var
1 onu olduren kisi olarak lanse edilen ogun samast la basına dagıtılan guvenlik kamerasındaki herif aynı kisiler midir yoksa kameralardaki cocukla arasındaki farklar ayırt edilmesin diye kameradaki elemana bere giydirilmistir.
2 bu suikastin gerceklestirilmesi neden yeni petrol yasasıyla aynı vakte denk gelmistir
3 neden ceset 2 saat olay mahalinde bekletilmistir(psikolojik harp mi var(
4 daha hrant dink yeni oldurulmusken kocaman bir posteri nereden bulunmustur her gazete yayın yonetmenin boyle kocaman posterlerini bulunduruyor mu
daha bir suru soru var benim acıdıgımsa turkiyenin boyle siyasi cinayetlerin uzerine gitmeyerek 17 yasında bir cocuga katil damgası vyrmasıdır asıl tartısılması gereken budur ermeni soykırımı falan degil
1 onu olduren kisi olarak lanse edilen ogun samast la basına dagıtılan guvenlik kamerasındaki herif aynı kisiler midir yoksa kameralardaki cocukla arasındaki farklar ayırt edilmesin diye kameradaki elemana bere giydirilmistir.
2 bu suikastin gerceklestirilmesi neden yeni petrol yasasıyla aynı vakte denk gelmistir
3 neden ceset 2 saat olay mahalinde bekletilmistir(psikolojik harp mi var(
4 daha hrant dink yeni oldurulmusken kocaman bir posteri nereden bulunmustur her gazete yayın yonetmenin boyle kocaman posterlerini bulunduruyor mu
daha bir suru soru var benim acıdıgımsa turkiyenin boyle siyasi cinayetlerin uzerine gitmeyerek 17 yasında bir cocuga katil damgası vyrmasıdır asıl tartısılması gereken budur ermeni soykırımı falan degil
azıcık bilinç azıcık zeka olduğu taktirde herşey çözülecek. türkiye toparlanma evresinde iken sağcıları solcuları birbirine düşürdüler, faşist kominist dediler. tamam dedik. buda yetmedi erbakan geldi dinci, laikçi dedik. yine ortalık karıştı. başörtü dedik ,lailklik elden gidiyor dedik, yine kışkırtıldık ermeni dedik, rum dedik, kürt dedik, laz dedik, yine ortalık karıştı ne oldu? müslüman toplumda başörtü hor görülmeye başlandı. kendi dinimizi yadırgadık , sağcılar solculara düştü insanlar öldü aydınlarımız öldü devlet kadrolarında kim ne iş yapar değil bu neci düşüncesi işlevsellik kazandı, layiklik elden gidiyor dedik, şeriat geliyor dedik, meğer bi gözümüzü açtık laiklik elden gidemez ki ordu varken toplum varken neyin kavgasını veriyoruz.ermeni dediler türkiye yi vatanim diyen ermeniyi vurduk, rum dedikleri zaman sinirleniyoruz, kürt dedikleri zaman gaza geliyoruz arkadaşlar biz neden oyunlara geliyoruz.hrant dink rahmetle anılması gereken bir gazeteci onu rahmetle anıyoruz.
cenazesinde 1.500.000+1 şeklinde de bir pankart açılmıştır. öldürüldüğü gün adını dahi bilmeyen herkesin üzüldüğü ancak antifaşist söylemlerin bokunun çıkarılması ve "bırakın kardeşim hiçbiriniz türk değilsiniz" noktasına gelmesinden sonra azımsanmayacak bir kesim tarafından tepki duyulan insandır.
malum cümlesiyle kastetmeye çalıştığı şey kendisiyle beraber toprak olmuştur. nitekim türklere olan ermeni nefretinin anlatılabileceği onlarca yumuşak cümle kurabilecekken o cümleyi tercih etmiştir. yazının tamamından türk düşmanı sonucu çıkarılması mümkün değildir ama yazısında kullandığı afilli dil ağır yanlış anlaşılmalara yol açmıştır.
özetle fikirlerini açık yüreklilikle söyleyen, daha sonra kıvırmayan sonucunda bile bile ölüme giden bir gazetecidir. sadece gazetecidir.
(bkz: her 301 maduruna aydın demek)
malum cümlesiyle kastetmeye çalıştığı şey kendisiyle beraber toprak olmuştur. nitekim türklere olan ermeni nefretinin anlatılabileceği onlarca yumuşak cümle kurabilecekken o cümleyi tercih etmiştir. yazının tamamından türk düşmanı sonucu çıkarılması mümkün değildir ama yazısında kullandığı afilli dil ağır yanlış anlaşılmalara yol açmıştır.
özetle fikirlerini açık yüreklilikle söyleyen, daha sonra kıvırmayan sonucunda bile bile ölüme giden bir gazetecidir. sadece gazetecidir.
(bkz: her 301 maduruna aydın demek)
öldürüleceğinden emniyetten sonra jandarma istihbaratının da haberinin olduğu kesinleşen yoldaşımızdır.katilleri kollanmakta ve anısı unutturulmaya çalışılmaktadır.inadına hrant olmaya devam edenler ülkenin aydınlık geleceği için mücadeleye devam edeceklerdir.
öldüğüne dair belgelerin mahkemeye ulaşmaması sonucu hala tck 301inci maddeden yargılanmasına devam edilen aydınımızdır.mahkeme bugünkü duruşmayı haziran 2007ye ertelemiştir.ilginçtir faşist şerefsizler gene mahkeme önünde beklemişlerdir.
kişisel bir görüşü ve olayı yazmak ne kadar doğrudur ne kadar değildir düşünmüyorum bile. sadece az önce yaşadıım bir şeyi anlatacağım.
yurtda kral tv de rakel dinkin konuşmasını dinliyordum. oda arkadaşım bu kim dedi. öldürülen gazeteci hrant dinkin eşi dedim.
- .mına koyim sanki ne bokum onlar.
bu cümle beni yeterince rahatız etti fakat ben böyle cahil ve bilgisiz üniversite öğrencileriyle böylesi tartışmalara girmek istemediğim için cevap vermedim. yani anlatmaya çalışmıyorum çünkü daha çok sinirleneceğimi adım gibi biliyorum.
- değiştir lan bu kanalı.
ben televizyonu kendi bilgisayarımdaki tv kartından izliyorum benden böyle birşey isteme hakkı yok. kendi bilgisayarım istediğimi izlerim dedim.
- amına koydumun sosyalistleri hepinizi vura vura bitirecez olum.
ben artık ıvanadan çıkmak üzereyim.
her ne kadar kavganın iyi bir şey olmadığını düşünsemde, hakaret etmenin kötü bir şey olduğunu düşünsemde kendimi tutamadım ve saldırdım. kavga ettik.
aradaki konuşmaları ve hakaretleri atlayarak son söylediğini yazıyorum.
- bana vur deselerdi ben de vururdum o... çocuğunu.
söyleyecek başka birşey bulamadım. üniversite okuyan bir insanın be kadar kör olması ve cahil olması üzmüş. ne söylenirki.
bu arkadaşımı deşifre etmek elime ne geçirdi bilemiyorum. tek söylemek istediğim bu insanlardan sadece sağda solda bir kaç tane yok. her yerde var. sorunu aşmaksa denemek biraz rahatlatsa da kavgayla, dövüşle ve hakaretle olmuyor. üstün tarafta oydu üstelik.
- bana vur deselerdi ben de vururdum o... çocuğunu.
inanmadım değil. şerefsizlik bu kadar olsa gerek.
yurtda kral tv de rakel dinkin konuşmasını dinliyordum. oda arkadaşım bu kim dedi. öldürülen gazeteci hrant dinkin eşi dedim.
- .mına koyim sanki ne bokum onlar.
bu cümle beni yeterince rahatız etti fakat ben böyle cahil ve bilgisiz üniversite öğrencileriyle böylesi tartışmalara girmek istemediğim için cevap vermedim. yani anlatmaya çalışmıyorum çünkü daha çok sinirleneceğimi adım gibi biliyorum.
- değiştir lan bu kanalı.
ben televizyonu kendi bilgisayarımdaki tv kartından izliyorum benden böyle birşey isteme hakkı yok. kendi bilgisayarım istediğimi izlerim dedim.
- amına koydumun sosyalistleri hepinizi vura vura bitirecez olum.
ben artık ıvanadan çıkmak üzereyim.
her ne kadar kavganın iyi bir şey olmadığını düşünsemde, hakaret etmenin kötü bir şey olduğunu düşünsemde kendimi tutamadım ve saldırdım. kavga ettik.
aradaki konuşmaları ve hakaretleri atlayarak son söylediğini yazıyorum.
- bana vur deselerdi ben de vururdum o... çocuğunu.
söyleyecek başka birşey bulamadım. üniversite okuyan bir insanın be kadar kör olması ve cahil olması üzmüş. ne söylenirki.
bu arkadaşımı deşifre etmek elime ne geçirdi bilemiyorum. tek söylemek istediğim bu insanlardan sadece sağda solda bir kaç tane yok. her yerde var. sorunu aşmaksa denemek biraz rahatlatsa da kavgayla, dövüşle ve hakaretle olmuyor. üstün tarafta oydu üstelik.
- bana vur deselerdi ben de vururdum o... çocuğunu.
inanmadım değil. şerefsizlik bu kadar olsa gerek.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?