ben küçükken çok salaktım

29 /
elma sekeriiii
8 ya$ımdayken 2-3 ya$larındaki bebeklik resimlerime bakıp aglardım "niye büyüdüm ühehühehe!" diye.

o zamanlardan anlamı$ım dünyanın ne kadar boktan bir yer oldugunu demek ki.
kalimera
ben küçükken çok salaktım. ölünün arkasından yapılan helvayı, ölünün etinden yapıyorlar sanırdım - artık nasıl bir yamyam zihniyete sahipsem- helvanın içindeki fıstıklarıysa ölünün kırılmış kemikleri sanıyordum.

hayır büyüdüm. artık bunun böyle olmadığına kanaat getirdim ama yine de yemiyorum bu naneyi ne hikmetse.
nickten yana sansim yok
çok da küçük sayılmazdım ama mallığım beni hep beş yıl geriye götürmüştür.

yıl 2002. malum, türkiye dünya kupasına kırk sekiz yıl sonra ilk kez katılıyor. okulda öğretmenler,arkadaşlar, evde baba, mutfakta aşçı, sokakta hanımefendi kısacası herkes bu kırk sekiz yıldan bahsediyordu. benim de o naciz beynimde öyle bir yer etmişti ki o kırk sekiz sayısı... dünya kupasının kırk sekiz yılda bir düzenlendiğini zanneetmeye başlamıştım. sonra sonra 98,94 dünya kupası maçlarının görüntülerini görünce fark etmiştim. öyle işte. bu da böyle bir mallığımdı.
melankomik
kendi ellerimle kendimi kaldıramıyor olmamın nedeninin yeterince güçlü olmamam olduğunu düşünür, bunu yapabilmenin imkanının olduğunu sanır ve hayalini kurardım.
chef doeuvre
yazılılarda bütün soruların cevabını bilmeme rağmen sırf öğretmenime ve arkadaşlarıma ayıp olmasın diye bir soruyu yanlış yapardım ya da boş bırakırdım.
bu da böyle bir anımdır.
kalimera
ben küçükken çok salaktım. yağmurlu, şimşekli, yıldırımlı havalarda çok mutlu olurdum. hele gök gürültüsüne bayılırdım. havanın sesi olarak yorumlardım gök gürültüsünü. önce şimşek çakardı, gökyüzündeki o ışık kırılmaları mutlu ederdi beni, hele arkadan gelen o gökgürültüsü muazzam heyecan yaşatırdı bana. gök bi gürlerdi arkasından ben bi kahkaha atardım, bi daha gürlerdi, bi kahkaha daha... yok yok salaklıktan ziyade deli miydim neydim?

hıı bi de okulda gökgürültüsünden korkup ağlayan, birbirine sarılan çocuklara mal gözüyle bakardım.

esau edom
küçükken kendi kendime askercilik oynardım. hem komutan, hem asker olurdum. yapılması gereken hareketi önce komutan olarak yapar, asker olup beceremezdim. sonra kendi kendime kızar, tokat atardım. evet, itiraf ediyorum, ben küçükken çok salaktım.
elma sekeriiii
hafta sonları tekirdagdaydık ailece, ama evimiz ankara’daydı.
tekirdagdan aldıgım küçük oyuncak markalarını ezberler, pazartesi okula döndügümde ilk i$ olarak sıra arkada$ıma hava atardım. amacım mı? tabiki ilgi çekmek.

"- baaaaaaaaaak, orada heybeloy diye bir cips markası vaaaar.
+ emin misin elma, ben hiç duymadım?
- tabi duymazsın bu tekirdagda satılır çünküüü!"

sanki ben yurtdı$ına gitmi$ gelmi$im aynı ülke sınırları içinde degilmi$iz gibi...

7 ya$ındaydım. allah’ım!
mmkurabiye
bana ne zaman uçan balon alsalar bir süre sonra psikolojik baskı yaparak onu serbest bırakmamı isterlerdi bizimkiler,biraz tehlikeli diye.ben de gökyüzüne yolladığım her balonun orada biryerlerde buluştuğunu sanırdım.her defasında da diğerlerine mesajlar iletirdim.
mmkurabiye
uyuyabilmek için kendi kendime masallar uydururdum ama şimdi bakınca anlıyorum ki oldukça psikopatça şeylermiş.mesela en çok işe yarayanı; dracula ya benzer bir yaratığın her gece çocukların odalarını gezip uyumamış olanları alıp götürdüğü masaldı.buna inanaraktan uyumamış olsam da sıkı sıkı gözlerimi kapatır, kıpırdamadan yatardım,geldiğinde beni uyuyorum zannetsin diye.
mmkurabiye
ne zaman -allah tuttuğunu altın etsin-cümlesini duysam kafamda canlandırırdım bu durumun gerçekleşmesi halinde nelerin olabileceğini.yemek yiyemeyeceğimi düşünürdüm.umarım böyle bir şey hiç olmaz derdim.sonra ya aslında ben karar versem ne zaman olup ne zaman olmayacağına şeklinde sürer giderdi kurduğum fanteziler.küçücük boyumla o kadar altını napacaksam zaten.
nickmickyok
parmaklarımın kenarında ki etleri koparıp evde yanan sobanın üstüne atar sonrada canımın nasıl acıyacagını beklerdim. evet salaktım.
mmkurabiye
bir yerim kanadığında ilk teşebbüsüm kanı yalamak olurdu.televizyondan bir yerlerden çalınmış olsa gerek kulağıma kan kaybının ölüme bile yol açabileceği ki, ben de kanımı ziyan etmek istemezdim.
elma sekeriiii
çok küçük olmayıp lise çaglarımızı da içine alan periyoddur bu salaklık dönemi.
liseye gittigim dönemde, hayatımın içine sıcan bir salak vardı sınıfımda. (böyle çocuk dü$man ba$ına bile olmasın o derece gerizekalı ve ahmak) beni deli ederdi sinirden kendimi yer dururdum.
bir gun matematik dersindeyiz. hocanın 5 ya$ındaki çocugu bizim okulun anaokulunda.(bu detay önemli)
bu gerizekalı insan evladı demeye utandıgım organizma, elimden kalemimi alıp burnuna sokup, agzına attıgı bir dolu kalem ucunu tükürügüyle kalemimin arkasından sokabilecegi iddiasıyla dört dönüp $aklabanlıklar yapınca agzımdan dökülen sözler....

"sen hocanın cocugundan bile daha aptalsın!"

hoca bana bakar, ben ona... özürler üstüne özürler. sınıfta millet bana kıçıyla güler.

gülmeyi ben onlardan ögrendim yaa sagolsunlar.
ozee
yaşımı hatırlayamadığım dönemlerde,apartman giriş kapısının önünde yaşlı gözlerle annemin beni eve çağırışının 4.anonsundan sonra direnirken eve dönecek olmanın acısına bir de ’neden adım cüneyt değil,neden koymadınız’ isyanını katıp ağlamam, annemin beni ikna ediş çabaları..
-bak oğlum senin isminde ne güzel,
-eve gel evde konuşalım hava karardı,
-bak mantı yaptım...
29 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol