ankara

10 /
mad
2008’in ilk karı düşmüştür ankara’ya. bembeyaz bir örtü kaplamıştır. gerçi bu sadece sıcak bir eve sahip olanların hoşuna gidecektir. halbuki dışarıda kimbilir kaç evsiz belki de bu duruma küfretmekte.
fofay
30 günümü geçirip kulaklarımın soğuktan kabarıp şişmesine sebebiyet verecek kadar dehşet bir soğuk havaya sahip olan şehirdir.2 günde 2008 ocak ayında 2 günde bir süper kar yağışı olan şehirdir.
hasktir
eskisehirlilerin bayildigi sehir. bu sehirliler ise istanbula bayilir. ama ankaralilar eskisehirde istanbullular da ankarada bi bok bulamaz. ayrica herkesin ne var ki burda dedigi ama benim nedense cok sevdigim yer sokaklarinda yurumeyi elinde canta memurlarini burokratlarini gormeyi kizilaya inince ogrenci patlamasini yasamayi sevdigim sehir.
arh negatif
bir yılmaz erdoğan şiiri...

ankara
ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
kimse keman çalmaz belki ama
çok keman çalinsin balolarinda
diye yapilmis
gri
sisli
binalar...

alninin ortasinda
ciddi bir devlet asabiyeti.

çok kötü günlermis gibi en genç zamanlar,
bu zulüm bu sevda bitmezmis sevmek
bir halki sevmekse ask o zaman sevmekmis!
(biz bir seyi delicesine severiz ama tanrim neyi?)

kahve önü çatlak mozaik
bel kemigine tehdit
kürsüler üstünde
çok sigara içen
ögrenciler

bir daha asla yasayamayacagi
asklari teget geçerken
hep onu sevmeyenleri severek
hep onu sevenin gözlerinden
kalabaliklara kaçarak
karisarak toplumcu gerçekçi yalnizliklara,
yüksek rakimlarda çatlamis dudaklarini
bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardes olacak degiliz ya, yasasin halklarin sevgililîgî!)

soyut bir sevdaya
besik kertilmis olan
dagda çoban,
sehirde sark çibani sayilan,
firat’in büyük elleri
ararat’in kiz yelleri
cilo’nun derin nefesleri
hülasa kente hukuk mukuk okun
mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmis

anadolu çocuklari,
ankara’ ya
öyle yakisirdi ki kar
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar

belki balkona kar seyretmeye çikar diye
sevdigimiz kizlar
çok dibimiz donmustur
ve çogu zaman
bu kar mevzuu
kizlara yeterince ilginç gelmemistir

hiçbir sey
kapali bir dükkan kadar
hüzünlü gelmez insana
ankara’da,
yoksa bugün bir hayat
yasanmayacak mi duygusu çöker bütün bozkira.

kimse keman çalmaz belki
belki bu fiim hiçbir zaman
o kadar fiyakali olmayacak ama
hiçbir lahmacunda
o okul yolundaki üçüncü sinif lokantadakinin
tadini vermeyecek bir daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfa’da hatta
ama hiçbirinde
o kadar aç oturrnadim sofraya
ankara’ya

öyle yakisirdi ki kar
çok yabanci bir soluk duyulur bazi
bilinmez bir dilin isligindan
anla ki sikildi bizim konsolosluktaki konuklar
öyle deme ankara’yi sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanin neden ankara’yi sevdigini anlamadan

ankara’da yasamak
yollarina hep sevdigimiz insanlarin
adlarini vermediler ama
biz her duvara
bilvesile onlarin adini yazarak yasadik
kül ve betondan mürekkep
yasadikça yasanilasi gelen
o tuhaf bozkir kokusunda.

ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar.
asfaltlar isildar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir sey yapan

hiçbir sey alip hiçbir sey sunan
rakiyi bol sulu içen
dokunmasin için degi!
çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakisi,
hep kagitlara bakarak,

hep kagitlardan bakarak
hem neset ertas’ i hem bülent ersoy’ u
ayni anda sevmeyi basararak,
karisinin bayat ekmeklerden yaptigi tatliyi
çok begenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kidemli bir atkinin içinde sakliyken
hep bir seylere birilerine küsmüs gibi
yürüyen...

memurlar.......
ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...

biz,
simdi kapali birr kuruyemisçi

dükkaninin
-ki bütün plan kar altinda
tuzsuz ay çekirdegi çitieyip
yani sira bafra içmektir-

kötü isiklandirilmis vitrininden
umutsuzca içeri bakan,

kimligi gereginden fazla sorgulanmis,
merhabadan çok çikar ulan kimligini denmis,

-yani sistem kendi verdigi kimligi
zirt pirt geri istemektedir-
dogdugu yer yüzünden
dogustan kavgaci zannedilen ama
pek çogu kavgadan nefret eden

kavgaci
esmer
cesur

korkak
çogu kürt
çogu türk
çocuklardik...
ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar....
ha sonra

belki ahmed arif’in aklina
hiçbir sairin aklina gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara’’ yi

o’nun kadar sevemeyecek
-bir siir islenir:

kar altindadir varoslar
hasretim,nazlidir ankara.....

ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralikta bir sair ölmüsse
iste o,en netameli aydir bence.

ankara’ya
öyle yakisirdi ki kar...
asfaltlar isildar...
yalanlar...

simdi ve sonra
ne zaman ankara’ya kar yagsa
elim gönlüm,
çocuklugum buz tutar.
igor
gizli kurallarini bilmeniz gereken sehirdir.

1) yolun hep sagindan yuru.
2) gunaydin, iyi aksamlar gibi sozcukleri tanimadigin insanlara karsi kullanmak gibi bir hataya dusme.
3) her 10 kisiden 9 unun milletvekili, bakan tanidigi olma ihtimalini goz onunde bulundur.
4) siyaset konustugun mekan ve yeri iyi belirle. hic beklemedigin tavirla karsilasabilirsin.
5) her devlet kurumunda bir tanidik edin.
6) hala uyduruk bir kart kullanilmasindan mutevellit metro biletini iyi sakla.
7) gece 12 den sonra disarida dolasma, git uyu ne isin var o saatte disarida.
8) kizilay in meshur gobeginde sola donme.
.
.
.
.
bu liste uzayabilir.
hakem kalk dedi
bir hatadır geldigim, sonrasında bazen cok sevip bazen nefret ettigim sehir. oyle guzelki baharı hava harika, gunes caddelerde ısıldıyor. her yer yakın sana nereye istersen git. ama hepsinden onemlisi eksikligini hissettikce ataturkun, anıtkabir yanıbasında ziyaret et atanın essiz mezarını gece tepede parlamasını gor yeter icinde hisset damarlarındaki asil kanı ve o an yapacagın her ne ise onun icin guc bul vucudunda ankara nın en guzel yanı bu iste.
kaciyorum
sürekli istanbul ve izmir’le karşılaştırmaktan bıkıp usanmayanların takıntısı olmuş şehir..melih abimizin son 5 yıldaki akla zarar yol çalışmaları ile artık refüjlerin üzerinden atlamayı teamül haline getirdiğimiz, sırf bunun için yüksek araba aldığımız; cumartesi geceleri 11:30 da kapanan otoparklarına küfredip sonra kös kös bestekar sokakta ters yöne girip araba parkettiğimiz; gece en geç (03:00) kapanan mekan olarak last stop’ı sevgiyle kucakladığımız; trafikte kimsenin asla yol vermediği; 10 saniyelik yeşil ışıklarıyla ünlü; çin çin’de gece vakti her türlü otlu mamülün alenen satıldığı; düğünlerde çalan ankara havalarında içten gelen oynama isteğinin bastırılamadığı (lanet olsun ankaralıyım evet oynıycam), şehirdışından dönüşte ta gişelerin ordan küfredilmeye başlanan (ben böyle trafiğin...), yine de sevilen hem de çok sevilen, hasreti nazlı olan; eleştirenlerin, "ayy ama denizii yooouukk" diyenlerin allah yarattı demeyip şöyle aazıının ortasına iki tane patlatıp rahatlanası; her kaldırım taşında (yağmurda basma o taşlara altında aqua park var) çocukluğun gençliğin ergenliğin anılarının saklı olduğu eve giden yolun sonu olan şehir...
kaciyorum
her geride bırakışımda bir daha arkama dönüp bakmıycam dediğim, ama her seferinde dönüp baktığım ve başka yerde hayat kurmama izin vermeyen şehrimdir...
10 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol