confessions

zeytin dali

- Yazar -

  1. toplam entry 49
  2. takipçi 1
  3. puan 7604

futbol endüstrisi

zeytin dali
son 5-6 yıldır pazar günü ahkam kesen yorumcuları barındıran proglamlarda duyduğumuz bir söz öbeği var. futbol endüstrisi...

futbol benim için, 3-4 yaşlarında tanıdığım, babamla oynamaya başladığım,oynadıkça çok sevdiğim, sevdikçe hastası olduğum bir oyundu. bir kere çok basitti.herkes anlayabiliyordu. estetik bir oyundu. dünyada bu kadar basit olup aynı zamanda bir o kadar da estetik olan, seyir zevki veren bir oyun yoktur. futbol ortak bir dildi.stada gittiğiniz zaman zengin, fakir, yaşlı, genç her kesimden insan aynı amaç için
yanyana gelirdi. stadyumda sınıflar yoktu. insanları kardeş yapan bir oyundu.

peki sonra ne oldu bu çok sevdiğimiz oyuna. bir endüstri oldu. çok büyük paralaroyunumuza hakim oldu. onu çirkinleştirdi. şikeler, teşvik primleri binbir türlürezalet galebe çaldı. stadlardaki o centilmen amigolar yerlerini kavgadan rant sağlayan provokatörlere bıraktı.

evet artık kapitalizm futbolun can damarlarında geziniyordu. çok büyük paralarla, milyon dolarlık transferlerle takımlar kuruluyor, o da yetmiyor şikeler yapılıyordu. nihayet centilmenlik, vahşi rekabet ortamında can çekişir duruma geldi. ne zaman futbol bir endüstri oldu, o zaman futbolcular insan değil mal oldu. ne zaman futbol endüstri oldu, o zaman topçular sahada kalp krizinden ölmeye başladı. ne zaman futbol endüstri oldu, tribün terörü aldı başını yürüdü.

ben böyle endüstrinin a q. ben aşık olduğum oyunumu geri istiyorum. rakip takım taraftarlarıyla tekrar kardeş olmak istiyorum. seyir zevki yüksek maçlar izleyip, stattan dostça ayrılmak istiyorum. endüstriniz sizin olsun, paralarınız sizin.

oyunumu bana geri verin...

bakış acısı

zeytin dali
son zamanlarda pkk yanlısı olup bunu açıkça söyleyemeyen insanların ağzında demokrasi, insan hakları, özgürlükler gibi
insanlığın kutsal kavramlarını çokça duyar olduk. neredeyse pkk’nın mücadelesinin demokratik bir direniş olduğuna, pkk
üyelerinin cesur birer gerilla olduğuna inanacağım.

tam da bu durumu anlatan bir hikaye anlatarak konuyu asıl
zeminine oturtmak istiyorum.

aylin ve berk üniversitede tanışmış iki gençtir. uzun süredir
beraberdirler. berk aylin’le sex yapmak için yanıp tutuşmaktadır artık. bir konser dönüşü gecesi berk, aylin’i
amiyane tabirle ’’eve atmayı’’ başarır. ancak bir sorun
vardır. aylin pek istekli değildir. berk aylin’in çekindiğini
farkeder. ona cemal süreyya’dan bir kaç şiir okur. aşka vurgu yapar. derken lafı felsefeye getirir:

-aşkım aslında gelecek diye bir yok, geçmiş de yok. sadece şu an var.
+mantık olarak öyle evet.
-nihilizmden çok etkilenmişimdir hep. her şey hiç içindir. mesela şu an seninle beraber olsak nedir ki yani bir hiç. anın tadını çıkarmaya ne dersin aşkım.
+berk çok haklısın. ben hiç sikiş-sokuşa bu açıdan yaklaşmamıştım. eh! sevişelim bari...

derken film kopar ve berk amacına ulaşır. felsefe’den bahsedince esas kızımız rahatlayıp, ’’verir.’’

işta pkk yanlıları da bize insan hakları, demokrasi, özgürlükler gibi boyalı laflar edip emellerine ulaşmak istiyorlar. evet sosyalizme eğilimliyim. evet halkların kardeşliğine inanıyorum. faşizmin karşısındayım. lakin pkk bir terör örgütüdür. yıllaryılı kardeş kanının dökülmesine bin yıldır kardeşçe yaşanılan topraklarda huzurun bozulmasına sebep olmuştur. bunun lamı cimi yok. insan haklarıymış, özgürlükmüş... vay be! bak ben terörizme hiç bu açıdan bakmamıştım. daha bugün ankara’nın göbeğinde 600 kilogram patlayıcı yüklü araç yakalandı. kürtler kardeşlerimizdir fakat o bombaların alacağı canlar da insandır onların da yaşama hakları her insanın ki gibi kutsaldır.

laikligin yeniden tanımlanması

zeytin dali
bir önceki tbbm başkanı bulent arinc ’ın ’’laiklik yeniden tanımlanmasıgereken bir kavramdır’’ sözleri gündemi uzunca bir süre gündemi meşgul etti.

şüphesiz bülent arınç’ın geçmişteki çizgisi bu sözün gündeme oturmasındakien büyük etkendi.

şimdi gelin türkiye cumhuriyeti devleti’ndeki işleyişi analiz etmeye çalışalım.

anayasamıza göre türkiye cumhuriyeti, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletidir.nedir bu laiklik? önce ona bir göz atalım. genel tanım olarak din işlerinin devletişlerinden ayrlması, devletin dininin olmaması, devlet organlarının bütün dinlere,hatta inançsız vatandaşlarına eşit mesafede olmasıdır. evet sanırım bu kadarı laikliğin özünü anlatmaya yeter.

peki ülkemizde işleyiş böyle midir? hani klasik bir söylem var’’efendim laik yapı değiştirilmek isteniyor.’’ gerçekten yapı laik mi yoksa türkiye devleti’nin kendine özgü bir laiklik anlayışı mı var?

benim fikrim kesinlikle türkiye’nin zaten kendine özgü bir laiklik algılaması var. şöyle ki;hangi laik ülkede görülmüş din adamlarının devlet tarafından maaşlandırıldığı, hangi laikülkede görülmüş diyanet işleri başkanlığı gibi bir kurum, hangi laik ülkede görülmüş zorunlu din dersi. devlet bırakın bütün dinlere eşit olmayı islam dinindeki mezheplere bile eşit olamıyor.alevilere mum söndücüler deniyor, ibadetlerine gulu gulu dansı deniyor, ibadet ettikleri mekanacümbüş evi denerek dalga geçiliyor. ülkemizde ramazan ve kurban bayramları’nda resmi tatil ilan ediliyor.madem devlet yapısı laik hristiyan bir vatandaşımız da paskalya bayramı dolayısıyla resmi tatil istese haklıdır. imam hatip liseleri apayrı bir konu. din adamı yetiştiren okullar devlete bağlı ve bu devlet işlevsel anlamda bütün dinlere aynı mesafede...

diyanet işleri başkanlığı bizzat atatürk tarafından kurdurulmuştur. atatürk’ün laik yapıyı savunmadığını
mı iddia ediyorum? hayır... buradan şuraya varmak istiyorum. laiklik kavramı ülkemizin sosyal ve kültürel
dokusu göz önünde tutularak zaten esnetilmiştir. ama bu yapıdan bile rahatsız olan insanlar var. cuma günü
tatil olsun diyenler var. bu insanların kafalarındaki oluşum başka. başka bir düzenin özlemi içinde yanıp
tutuşuyorlar. beyinlerindeki bu ideolojik şehvet travmaları yüzünden islamcı bir histeri nöbetine tutuluyorlar.

tekrar ediyorum laikliğin cılkı çıkmış, yeterince esnemiş, sünmüş durumda yeniden tanımlanması gerekiyor
demek de ne oluyor? laikliğin s.kilecek anası mı kalmış? bu boktan laiklik bile rahatsız etmeye yetiyor ideolojik hastalıklara yakalanmış beyinleri.

ne diyelim allah sonumuzu hayır etsin...

zar ahlakı

zeytin dali
ahlak nedir, nerdedir? insan vücudunun belli bir bölgesinde midir? örtünmek midir, başörtüsü müdür? yoksa kalbi temiz olmak mıdır? biraz bu soruların altına girmek istiyorum naçizane.

bazıları için ahlak kızlık zarıdır sadece. er kişi evlendiği zaman zarı baz alır. zar varsa dişi ehl-i namustur. ahlaken kusursuzdur. ama ya o kız zarı deldirmeden oral, anal birçok şeyi yaşamışsa bunu test edemeyiz. o zaman ahlak zarda değildir.

önemli olan beyindeki zardır öyleyse. evet beyin insan davranışlarını kontrol eden merkez doğru. ama birçok erkeğin bu sözü, pek istekli olmayan kızları kandırmak için söylediğini, bazı kızların da işin kolayına kaçıp bunu söylediğini biliyorum. yani her türlü pisliğe bulaşıp ’’benim kalbim temiz’’ demek gibi bir şey bu ’’beyin zarı’’ lafı.

o zaman kesinlikle baş örtüsüdür, kapalı olmaktır. geriye başka birşey kalmadı çünkü. bazı kızlar görüyoruz sokaklarda, parklarda, caddelerde başlarında türban eyvallah. ama öyle pantolonlar giymişler ki daracık, vajinal hatların belli olduğu, neredeyse ’’oracığı’’ besleyen damarların gözümüze sokulduğu. işte bakın ben de ahlaksızlaştım birden. bu benim bacak aramla ilgili bir şey mi, yoksa beynimle mi ilgili?

ahlak bir bütün olarak değerlendirilmesi gereken bir kavramdır. insanların bazı organlarında aranması saçmadır. ahlak insanın yetiştirilme tarzı, aile terbiyesi, yaşadığı ortama bağlı olarak ortaya çıkar. bütün insan davranışlarını kapsayan bir olgudur. bütün kızlık zarı olanlar ahlaklı mıdır? ya da bütün zarsız olanlar ahlaksız mıdır? yani anlatmaya çalıştığım ahlaka bakış açımızı değiştirmeden toplumda yer eden bu sorunları çözemeyiz.

oss den sonraki imam hatipli haberleri

zeytin dali
son yıllarda öss sonuçları açıklandıktan sonra ’’türkiye bilmem kaçıncısı olmuş imam hatipli hede can\hede gülün istediği bölüme girme şansı yok’’ şeklinde karşımıza çıkan haberlerdir. bu haberlerin ardından vay efendim katsayı adaletsizliği, vay efendim imam hatiplilerin önünü kesiyorlar. islamcı basın bir yaygara kopartır falan.

ilk önce bu haksızlığa uğradığını söyleyen arkadaşlar hakkında konuşmak istiyorum. imam hatip liselerinde yıllardır uygulanan sistem bu. yani muhtemelen bu arkadaşlar bu okullara girerken katsayı hesaplamalarından haberdardılar. madem ideallleri vardı neden imam hatip lisesini seçtiler.? imam hatip liselerinin avantajlı olduğu tercihler ilahiyat fakülteleri. bu yıllardır böyle.

islamcı basına gelince her sene öss’yi dört gözle bekliyorlar bu konudan siyasi malzeme çıkarmak için. bu ülkede köy enstitüleri neden kapatıldı? soruyorum! belli bir siyasi görüşe hizmet etttiği gerekçesiyle. peki erbakan imam hatipler bizim arka bahçemiz demedi mi? yani imam hatipler de bir siyasi görüşün kalesi konumunda. bu gazeteler imam hatiplerin kapatılmadığına dua etsinler.

ikinci cumhuriyet

zeytin dali
akp ile aynı çanağa işeyerek demokratik bir rejime kavuşacaklarına inanan insanların düşünce sisteminin adıdır ikinci cumhuriyet.

bu adamların yetiştiği ortamları-cemaatleri- az çok bilen insanlar, demokrasiyi özümseyebilmelerinin mümkün olmadığının farkındadır.

iran’da da şah’a karşı marksistler, tıpkı bugün ikinci cumhuriyetçilerin akp’yi desteklediği gibi mollaların yanında oldu. islam devrimi’nden sonra ilk tasfiye edilen, sürgüne gönderilen oluşumlar dikkatinizi çekerim marksist oluşumlardı. tufaya geldiler türkçesi.

yakın tarihteki bu örneğe rağmen ikinci cumhuriyetçi kardeşlerimiz bir aymazlık içinde ab sürecine sarıldılar tek kurtuluş olarak. en modern demokrasiler oradaymış... baksen... peki bu cillop gibi, ikinci cumhuriyetçilerin ağzını sulandıran rejimi nasıl kurdular? burayı düşünen yok tabi. ben söyleyeyim.afrika kıtasının madenlerini sömürerek... anasını siktiler koskoca kıtanın. yapmadıkları zulüm, kesmedikleri boyun kalmadı. yetmedi... çıkar çatışmaları yüzünden ikinci dünya savaşı çıktı. sonuç kıyameti andırır şekilde toplu ölümler.

ve en sonunda demokrasi... ah, o yüce demokrasi kuruldu. beni sokmayan yılan bin yaşasıncı demokrasi... yıllarca sırtlarından para kazandıkları, madenlerini sömürdükleri halklara "insani yardım" adı altında köpek maması göndererek daşşak geçtiler.

hangi demokrasiden bahsediyoruz. ikinci cumhuriyetçi kardeşim hangi demokrasi? sizin demokrasiniz abd’nin ırak’a getirdiği cinsten. yaklaşık 600.000 ölü bir o kadar da kayıp insan. ee yüce demokrasinizin bedeli ağır olacak tabi...

bu vahşi insanlar, insan hakları diyerek, demorasi diyerek ortalığın anasını siktiler, sizler de belki iyi niyetle salyalı ağızlarındaki bu kavramları duyunca bu vurdumduymaz petrol savaşçılarıyla aynı kenefe bok oldunuz. çıkıp dürüstçe kandırıldık demeye de yüzünüz olmadığından iler tutar yanı olmayan ikinci cumhuriyet yalanına yeni gelin gibi sarıldınız. zavallılar gibi, boktan fikirleriniz koyu demokrasi edebiyatıyla savunmaya devam ediyorsunuz. biraz delikanlı olun da itiraf edin. kandırıldık deyin. demokratlar sadece seçim günü demokratmış deyin. gariban halktan aldığı oylarla kurduğu iktidarın nimetlerini tusiadla yemeyi marifet sanıyor deyin.

ikinci cumhuriyet mi dersiniz ne dersiniz bilmiyorum, fakat bu yaklaşım sadece ikinci cumhuriyetçileri değil hepimizi, farkında olanları da, olmayanları da s.kiyor. sizin yüzünüzden ben dahil kimsenin s.kilmesine gönlüm razı değil.

budur.


3 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol