confessions

yeginoglu

- Yazar -

  1. toplam entry 137
  2. takipçi 1
  3. puan 7530

baba oğul diyalogları

yeginoglu
y: yahu baba; virajları niye bu kadar geniş alıyorsun ki? gören de altında as900 kamyon var sanır.
b: bak yavrum. bir gün nasreddin hoca dere kenarında otururken birden tuvaleti gelmiş.
y: ee?
b: hoca sıyırmış donunu, dereye sıçmış. bakmış ki bok suyun üzerinde yüzüyor. hoca sinsice sırıtarak demiş ki; ’ulan şu boka bak, götümden çıkmış, bana yüzme öğretiyor’.
y: eyvalla !’^&.

recep tayyip erdoğan

yeginoglu
son otuz yılda kenan evren’den sonra politik sahnede endam eyleyen en antidemokrat lider. okuduğu bir şiirden ötürü kendisinden 27 şubat sürecinde kan alan zihniyet ne ise, kendisinin son sekiz yılda demokratik hak ve hukuka yaklaşımı odur. çok derine inmemize lüzum yok. parti içi demokrasinin teokratik yöntemlerle işletilmesi bile bunun bariz numunesi.

değişen türkiye

yeginoglu
hatırlar mısınız? tayyip erdoğan ve avanesi ikibinlerin başında akp’yi kurduklarında dillerinden düşürmedikleri iki kelime vardı.

biz değiştik.

evet, onlar değiştiler. onların değişimine değinecek olursam ağzımı ve sol çerçeveyi bozacağımdan ötürü bu mevzudan uzak duruyorum.

peki başka ne değişti? şöyle:

başlık - demokrasi

- ordunun işlerliğinin ve temizliğinin tartışıldığı süreçte, herhangi bir kağıdın üstüne yazıldığında bile pazıları belli olan ’türk ordusu’ kavramı, önce kambur çıkardı, daha sonra ’sen de mi leyla’ arabeskine konu edilir oldu yurdum kahvehane meclislerinde.

- imam hatip liselilerin pratikte önü açılamadı ama islami burjuva’nın saygınlığı arttı, kesesi şişti.

- vatanperverliği bile tartışılan fetullah gülen, siyasi bir fenomene dönüşüverdi.

- türkiye cumhuriyeti’nin dinamiklerini gıdıklayan milletvekili statüsündeki piyonlar dün kelepçeyle terbiye edilirken, bugün kendi güvenliklerini sağlamaktan sorumlu polise sille savurabilen kottolara dönüştüler.

- etnik ve siyasi içerikli açılımlar, parasının peşindeki hayat kadını üslubuyla ortaya döküldü.

- dün özerklik kelimesine dili dönmeyenler, bugün bu kelimeyi besmele haline getimeyi başardılar.

- 9 terörist leşinin güya yasını tutan, ruhları satın alınmış zavallılar, ’taksim meydanını birbirine katacak cüreti kendilerinde görmekle kalmadılar, bunu rahatlıkla aksiyona dönüştürdüler.’

ve toplumsal değişime ufak bir örnek:

doksanlarda ahmet kaya, ’kürtçe albüm yapacağım ve bir de klip çekeceğim’ dediğinde it bokundan sert tepki gösteren toplum, bugün ibrahim tatlıses’in şemmamesinde mendil sallayıp gerdan kıvırır hale geldi.

şimdi bir bakalım. günümüz türk siyasetinin gidişatının müsebbibi yüzde yüz iktidar mı? basiretsiz muhalefet mi? abd mi? yoksa medya kültürü ile sosyo-kültürel değerleri birbirinden ayıramayan bizler mi?

evet, biz değiştik.

düzen de bozuk düzülen de

yeginoglu
duzeni idare eden; ne adaletli bir duzen istedi, ne de halkin refahini. istedi ki memlekette zenginler olsun, 3-5 tane olsun ama saglam olsun. 3-5 zengin yesin, yedikce semirsin, semirdikce buyusun, buyudukce bolunsun ve cogalsin. istedi ki mutlu azinlik mutsuzlari kucuk seylerle mutlu olmak hususunda terbiye etsin, sonra ac kalan esirin onune atilan bir lokma ekmegin esiri sevindirmesi gibi mutsuz cogunlugun onune sevinebilecegi nitelik ve boyutta lutuf kirintilari atsin. istedi ki mutsuz cogunluk fizik kanunlari izin verene kadar kayisi beline gecirip siksin, ceksin, sundursun.

en mutsuzlar en sessizler oldu. onlarin ustunde kendi yagiyla kavrulanlar, onlarin da ustunde onlerine atilan kirintinin miktari biraz daha fazla olan yalakalar. ’’ilerliyorum, kariyer yapiyorum, sef mudur olacam, etsiz gotumun kemikleri yumusak koltukta gotume batmayacak artik’’ davasina kuyruk sallamakta ustalasti bu cenah.

bu cenah gun geldi ’ ne sagciyim ne solcu. futbolcuyum futbolcu’ dedi, gun geldi liberal oldu, gun geldi demokrat. her surecte ayri bir bok oldular ama olduklari gunden bu gune degismeyen birsey vardi ki o da oportunist olduklari. gun oldu ’isini bilen memur’ olup duzenin dislisi oldular, gun oldu ’vatan millet sakarya kahrolsun komunizm, kahrolsun fasizm, yasasin emperyal demokrasi, fransiz tipi laisizm’ sloganlarinin gonullu koro neferi oldular. alti da idare ettiler ustu de. alt sessiz, ust kaygisiz.

alttakilerin sagindan gidenler suleyman ozmen’leri, dursun onkuzu’lari kaptirdi bu disliye, solundakiler deniz gezmis’lerden, yusuf aslan’lardan’ mahirlerden huseyinlerden oldular. aci olan, bir cenahin diger cenahtan yitip gidenleri milletin kaybi olarak gorememesi gafletiydi. sustular, susuyorlar, susuyoruz. peki susacak miyiz? ’sessizlik’.

ustte azinlik, altta cogunluk, onun altinda kalabalik, en altta koskoca halklar, milletler. insan bencilliginden orulmus boktan, sikindirik bir piramit.

lakin piramidin tepesinde oturanlarin goremedikleri bir gercek var. insan beyninin harikalarindan olan piramitler bugun misirda tum ihtisamiyla durmakta. lakin icine bir veya birkac mumya giren bu devasa tabutlari tasarlayan ve diktayla uygulatan bencil beyinler de, sadik ustalar da, yapiminda calistirilan yoksul onbinler de, o medeniyet de yok.

yarattiginiz bu sanal piramit yine insan onuru sayesinde bir gun kiciniza girecek elbet, lakin sizde yarattiginiz o devasa piramidi alacak kic var mi? bunu zaman gosterecek insallah. yiyin agalar yiyin. keser doner sap doner, gun gelir hesap doner.

31 ekim 2010 taksim de bombalı saldırı

yeginoglu
pkk’nın içindeki bölünmeyi açık seçik ortaya koyan olay. burası detay.

ne demişti murat karayılan denen satılmış acuze? ’geçmişte sivillere yönelik düzenlenen eylemler hatadır. üzgünüz.’ kimi aklı evvel’lere göre günah çıkardı.

ahmet türk yumruk yediğinde onu barış kelebeği ilan eden bazı yazar müsveddeleri, karayılan’ın açıklamalarından sonra da jet hızıyla fakat kısık sesle ’bu adama kulak vermeli, yok efendim pkk silah bırakacak’ gibi sikindirik tespit ve görüşler sürdüler ortaya.

bdp eylemsizliğe destek verir gibi yaptı, karayılan sevgi içeren cümlelerle manevrasını ortaya koydu. sözde eylemsizlik süresinin bittiği bugün, bırak istanbul’u, türkiye’nin kalbi olan taksim meydanı’nda bomba patladı.

pkk açıklama yaptı, ’haberimiz yok...’

yalancıyı sikmiyorlar ya...

pkk’nın içindeki fikir ayrılığı olmamalı bizim asıl meselemiz. kim patlattı bu bombayı? davul zurna ile sınırdan geçenlerin arkadaşları.

geçen ay taksim’de kansızlar sürüsü gösteri yaptı, polis taşladı, biji şerok apo sloganları attı.

bugün taksim’de bombalar vardı, yine şükür ki onlardan yalnızca biri patladı ve yine şükür ki tek ölü, aslında yaşarken ölmüş bir ceset parçası.

şimdi soruyorum. yarın taksim cumhuriyet anıtı yıkıldığında, bayraklar sökülüp yerine satılmışlığın simgesi olan bir ütopyayı simgeleyen bayrak asıldığında mı bu lanet siyasetçiler ’terörle mücadeledeki kararlılık’ kavramını fiiliyata geçirecekler?

ve yine soruyorum. sizin bölücülere vermek zorunda kaldığınız o geniş krediden ötürü, taksim’de kürdistan bayrağı açılmasını dahi suradan bir eylemden addedebilirsiniz. peki ya vatanını itle köpekle pazarlık konusu ettirmemeyi şiar edinen bu milletin sabrı tükenir ise?..

tabi ya... bizim aklımıza geleni, hükümetin temsilcileri düşünemiyor mu? biz kimiz ki. onlar bürokratik çerçevede ve sosyo-politik ölçülerle düşünüp bakıyor olaya. hem biz ne biliriz ki. biz nasıl olur da vatanımızı onlar kadar düşünebiliriz?

yalancıyı sikmiyorlar ya...

eşcinsel evlilik

yeginoglu
’eşcinsel evlilik, eşcinsel iki bireyin aile formatındaki birliktelikleri için resmi ve sosyal çerçevelerce tanımlanmış bir evlilik türüymüş ve 10 ülkede bu hak, yasalarla güvence altına alınmış.

http://tinyurl.com/2a6enn7

bu da toy eyleyen azerbaycan’lı bir çift. fakat samimiyetsizce yapılan amatör bir kurguymuş gibi görünüyor. çözemedim.

kendinden büyük kadına aşık olma sorunsalı

yeginoglu
sorunsal falan değildir. samimiyet çerçevesinde düşünüldüğünde hiç bir menfi potansiyel taşımaz. ayrıca mala davara zararının olmadığı da 5 yıl süren araştırmalar sonucunda kanıtlanmıştır.

özetle, hayattaki doğrularını sabah programlarına göre belirlemeyenler üçün tırsılacak, horlancak, yerilecek bir durum değildir.

muhsin yazıcıoğlu'nun helikopterinin düşmesi

yeginoglu
adli tıp kimya ihtisas dairesinin 7 temmuz 2010 tarihli raporuna göre ölüm nedenleri karbonmonoksit zehirlenmesi.

muhsin yazıcıoğlu’nun kanında %13, pilot kaya istektepe’de %26, gazeteci ismet güneş’te ise %27 oranında karbonmonoksit gazı testip edilmiş. zehirlenme dışındaki ölümlerde bu oranların tamamiyle negatif çıkması gerektiği notunu düşmüşler. bu netice, birçok insanın arama kurtarma rezaletiyle başlayan o süreçte tahmin ettiği şeydi.

karbonmonoksit zehirlenmesi neticesinde bayılıyorlar. pilotun bayılması, helikopterdekilerin sonunu getiriyor. ağır yaralanan gazeteci, kazadan 20 dk. sonra kendine gelerek 112’yi arıyor. fakat karbonmonoksitin etkisiyle, tahminen nerede olduklarını dahi söyleyemiyor. sonrası malum. son iddia bu...

asıl pislik ise şu: aynı adli tıp kurumu, enkazın ve cesetlerin bulunmasından sonra adli tıp grup başkanının da katıldığı otopsinin neticesinde yayımladığı raporda, ölümlerin çarpmaya bağlı ölümcül travmalardan kaynaklandığını üstüne basa basa belirtmişti. hatta daha da detaya inerek, muhsin yazıcıoğlu’nun, çarpmanın etkisiyle kırılan kaburgalarının akciğer ve kalbe saplanmasından ötürü kazadan dakikalar sonra öldüğü bılgisini kamuoyu ile paylaştı.

yalan aq. bu iddiaların hepsi yalan. mesela sadık ahmet, adnan kahveci, turgut özal, eşref bitlis, recep yazıcıoğlu. bunların hepsi eceliyle öldü, uzun süren araştırma ve tespitler neticesinde bu ölümlerin hiç birinin suikast neticesi olmadığı devlete bağlı kurumlar vasıtasıyla biz uyuyan güzellere duyuruldu. ölen öldüğüyle kaldı, dosyalar kapandı.

adaleti tesis edemeden, millet açısından boş açılımlarla demokrasi diye höykürmeye devam etsin tepemizdeki hazretler. kendilerine doğru yaklaşan bulutun azrail olduğunu anladıkları zaman vitesi geri takıp nowhere istikametine yeltenecekleri zaman, imam çoktan pamuk elinde bekleme moduna geçmiş olacak. o’ndan söylemesi...



referandumda kılıçdaroğlu nun oy kullanamaması

yeginoglu
seçimin sonucunu da baz alır isek; ’böyle muhalefete böyle iktidar’. o nedenledir ki, son yıllarda siyaset denince kafamda beliren ilk kavram başıboşluk oluyor.

kendini başıboş hissetmeyenleri kapsamayan bu tanımda sormaktayız; başıboş hisseden vatandaşın, bunun belli bir oranda müsebbibiyetini kendinde görmemesinden garip ne olabilir?

öyle ya, cevap hazır. ’abd imparatorluğu bunun böyle olmasını istiyor.’

o yıkılmaz imparatorluk bizim beynimizde tesis edilmiş olmasın sakın?

bu mantaliyetle uzun yıllar daha çoook demirel, erdoğan, kılıçdaroğlu seyrederiz.

alevi

yeginoglu
yazılanlara bakıyorum da;

’hz. ali’yi(ra) sevdiklerini iddia ederler fakat yalnızca öyle zannederler’ diyeni var.

’şuursuzlar’ diyeni var.

’bunlar şii, hatta şia’ diyeni var

bilgisizce yürütülen fikirlere kızıp, kendini ifade etmeye çalışırken denyoluk yaparak ’denyo sünniler bok atıyor’ diyeni var.

hatta ’enel hak’ diyeni var ki, bu arkadaş lehv-i mahfuz okuyucularına mucizevi bir örnek, aman allahım!

ben de fikrimi yazayım dedim, vazgeçtim. yıllarca fıkıh ve dinler tarihi dersleri aldım, alevilik kavramını bir, bilemedin iki cümleyle tarif edecek nitelikte alleme-i cihan olamadım. kimim ki ben bu birkaç küçük mevlanacığın yanında.

şükür ki akıl mantık çerçevesinde fikirler ortaya atan birileri girmiş başlığa da, kavramın götü başı temelden yamulmamış.

aleviliği izah etmenin yolu ve yöntemini kendi iq seviyemin izin verdiği ölçüde uzun uzun anlatacak değilim, gidin araştırın, sonra ister alevi olun, ister aleviliği kökten reddedin. aklınız beyniniz var aq. orası sizin bileceğiniz iş. bu mevzu fenni ilim konusu değil, vicdan konusu çünkü.

öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, teknoloji götümüzden başımızdan içeri girecek duruma gelmişken, elimizi uzattığımız her hususta en azından temel bilgilere erişebilecekken, biz hala anne babadan, bakkal mahmut amcadan, caminin müezzininden, ihtiyar heyetinden duyduğumuz bilgiler ışığında, milyonlarca insanın vicdanını bağladığı bir kavramı iki sikindirik cümleyle izah edebiliyoruz.

biz neyiz ki şovmenimiz, sanatçımız, bakanımız, dekanımız ne olsun aq.

-yılların siyasetçisi, büyük lider cumhurbaşkanı süleyman demirel
-türkiye’nin anchorman’i reha muhtar
-yılların sunucusu güner ümit
-sanatçı seren serengil
-genç kızların sevgilisi, yorumcu ismail yk
-bu harika şarkının sözü ve müziği: can-kan’a ait
-yıllar önce spermini sildiği peçeteyi de sergisine dahil eden dünyaca ünlü ressam bedri baykam
-fenomen filmlerin yönetmeni sinan çetin
-inanç önderi, asrın ışığı, çağının kutbu fetullah gülen hocaefendi
-istanbul üniversitesi rektörü kemal alemdaroğlu
-yök başkanı kemal gürüz, yusuf ziya özcan
-dünya’nın en büyük resmi gençlik topluluklarından biri ülkü ocakları
-islam alimi yaşar nuri öztürk
-.... yılında albümü en çok satan şarkıcı demet akalın
-ünlü tiyatrocu ve şovmen mehmet ali erbil

bu böyle gider.

sor bakalım mum söndü nedir, ne değildir, hakkıyla izah edebilecek beyin kıvrımına sahip mi gör? duymuş bi yerden, alevilerde mum söndücülük var işte...

o yüzden, böyle göte böyle yarak afedersin.

fikir beyan etmek adına ortaya dökülüp saçılan bu fikirler, bilişim çağının göbek deliğinde yaşayan genç nüfusun bilmiş fikirleri.

dümen kırık, yol bozuk.

not: sünniyim.

friedrich nietzsche

yeginoglu
’insan medeniyeti dediğimiz olgunun temeli enseste dayanmıyor mu kuzum?’ diyerek nihilizm’i çızıktırmış, kardeşceğizine olan aşkını beyninde meşrulaştırmış filozof. işte o cümleden sonra başa sardık hacım, oldu mu yani?

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol