cengiz kurtoğlu abimizin en damar şarkılarından biri. 1987 yılında çıkardığı "yıllarım" albümünde vardır bu şarkı. dinlemek lazım...
ömrümce aradım hep mutluluğu
sonunda kaybettim ben umudumu
başıma gelmeyen kalmadı benim
hayatımı yazsam roman olurdu
gençliğimi yazsam roman olurdu
yaşantımı yazsam roman olurdu
doğuştan şansım yok benim yazım bu
böyle tükenecek ömrümün yolu
her anım her günüm acıyla dolu
hayatımı yazsam roman olurdu
gençliğimi yazsam roman olurdu
yaşantımı yazsam roman olurdu
bir zalimi sevdim şimdi el oldu
güvendiğim dostlar beni unuttu
çekilmez çileler hep beni buldu
hayatımı yazsam roman olurdu
gençliğimi yazsam roman olurdu
yaşantımı yazsam roman olurdu
doğuştan şansım yok benim yazım bu
böyle tükenecek ömrümün yolu
her anım her günüm acıyla dolu
hayatımı yazsam roman olurdu
gençliğimi yazsam roman olurdu
yaşantımı yazsam roman olurdu
kıraçın, aliye dizisinin soundtrack albümünde söylediği olağaüstü güzellikte bir şarkısı. kıraç hakikaten çok güzel söylemiş, bize de dinlemek düşer...
hayat akıp giderken avuçlarımdan
eğilip yerden toplayamıyorum parçalarımı
ve artık herşey için çok geç demek için belki de çok geç
şimdi ellerim bomboş sözlerim sarhoş gönlüm olmuş bin parça
çoktan terkedip gitmiş içte bu sevda gözde olsa ne fayda
oysa bir umuttu hep gönlü besleyen dayan yüreğim diye
ama kapkara bir yel her yanı sardı, bende bir tek can kaldı
çoşkun ırmaklardan, tozlu yağmurlardan taşlı yollardan geçtim
yalan olmuş serden, nar kokulu yardan, herşeyimden vazgeçtim
oysa bir umuttu hep gönlü besleyen dayan yüreğim diye
ama kapkara bir yel her yanı sardı, bende bir tek can kaldı.
şimdi ellerim bomboş sözlerim sarhoş gönlüm olmuş bin parça
çoktan terkedip gitmiş içte bu sevda gözde olsa ne fayda
hayat akıp giderken avuçlarımdan
eğilip yerden toplayamıyorum parçalarımı
ve artık herşey için çok geç demek için belki de çok geç
şimdi ellerim bomboş sözlerim sarhoş gönlüm olmuş bin parça
çoktan terkedip gitmiş içte bu sevda gözde olsa ne fayda
oysa bir umuttu hep gönlü besleyen dayan yüreğim diye
ama kapkara bir yel her yanı sardı, bende bir tek can kaldı
çoşkun ırmaklardan, tozlu yağmurlardan taşlı yollardan geçtim
yalan olmuş serden, nar kokulu yardan, herşeyimden vazgeçtim
oysa bir umuttu hep gönlü besleyen dayan yüreğim diye
ama kapkara bir yel her yanı sardı, bende bir tek can kaldı.
şimdi ellerim bomboş sözlerim sarhoş gönlüm olmuş bin parça
çoktan terkedip gitmiş içte bu sevda gözde olsa ne fayda
cüneyt arcayürekin cumhuriyet gazetesindeki köşesinde pek muhterem başbakanımız recep tayyip erdoğanı ciddiye almadığını belirtmek, ona ayar vermek amacıyla isminin baş harflerini kullanarak oluşturduğu kısaltma.
cüneyt arcayürek gibi korkusuz ve eski tüfeklerden biri böylesine ironik bir kısaltmaya başvuruyorsa köşe yazılarında, bizim de en az onun kadar cesur olmamız gerekiyor.
çünkü bir türk gencinin birincil görevi "aydın olmaktır". "aydın" demek güçlünün, kralın karşısında konuşan, konuşabilen adam demektir. işte biz gençlerin de böyle davranışlar içinde olması gerekir. ütopyasız, idealsiz, amaçsız, korkak gençlerin bu memlekette yeri yoktur kanımca...
bence öyle...
cüneyt arcayürek gibi korkusuz ve eski tüfeklerden biri böylesine ironik bir kısaltmaya başvuruyorsa köşe yazılarında, bizim de en az onun kadar cesur olmamız gerekiyor.
çünkü bir türk gencinin birincil görevi "aydın olmaktır". "aydın" demek güçlünün, kralın karşısında konuşan, konuşabilen adam demektir. işte biz gençlerin de böyle davranışlar içinde olması gerekir. ütopyasız, idealsiz, amaçsız, korkak gençlerin bu memlekette yeri yoktur kanımca...
bence öyle...
(bkz: ah bir ateş ver)
"pliny the younger" olarak da anılan ve roma tarihinde çok büyük önem arz eden bir edebiyatçı. imparator trajanus zamanında yaşamıştır. latincesi "epistulae" yani "mektuplar" anlamına gelen bir eseri mevcuttur.
en önemli mektubu millattan sonra 79 yılında pompeii kentinde meydana gelen vezüv yanardağının patlaması ve kentin küller altında kalmasını canlı canlı anlatan ve bu olay esnasında kendisiyle aynı adı taşıyan amcası pliniusun trajik ölümünü anlatır.
caius plinius caecillus secundus, roma ve pompeii kenti tarihinde çok önemli bir yeri olan bir yazardır, çünkü onun sayesinde pompeii kentinin nasıl zarar gördüğünü ve vezüv yanardağının nasıl patladığını safhalar halinde anlatmıştır ve bütün bunları canlı tanık olarak onun sayesinde öğrenmiş bulunmaktayız. onun yazdığı mektuplar gerçek birer arşiv ve belge niteliğindedir...
en önemli mektubu millattan sonra 79 yılında pompeii kentinde meydana gelen vezüv yanardağının patlaması ve kentin küller altında kalmasını canlı canlı anlatan ve bu olay esnasında kendisiyle aynı adı taşıyan amcası pliniusun trajik ölümünü anlatır.
caius plinius caecillus secundus, roma ve pompeii kenti tarihinde çok önemli bir yeri olan bir yazardır, çünkü onun sayesinde pompeii kentinin nasıl zarar gördüğünü ve vezüv yanardağının nasıl patladığını safhalar halinde anlatmıştır ve bütün bunları canlı tanık olarak onun sayesinde öğrenmiş bulunmaktayız. onun yazdığı mektuplar gerçek birer arşiv ve belge niteliğindedir...
usta tenor luciano pavarotti ile özdeşleşmiş bir arya...
nessun dorma!... nessun dorma!...
tu pure, o principessa,
nella tua fredda stanza
guardi le stelle che tremano
damore e di speranza!
ma il mio mistero
è chiuso in me,
il nome mio nessun saprà!
no, no, sulla tua bocca lo dirò,
quando la luce splenderà!
ed il mio bacio scoglierà
il silenzio che ti fa mia!
il nome suo nessun saprà...
e noi dovrem ahimè, morir, morir!
dilegua, o notte! tramontate, stelle!
tramontate, stelle! allalba vincerò!
vincerò! vincerò!
nessun dorma!... nessun dorma!...
tu pure, o principessa,
nella tua fredda stanza
guardi le stelle che tremano
damore e di speranza!
ma il mio mistero
è chiuso in me,
il nome mio nessun saprà!
no, no, sulla tua bocca lo dirò,
quando la luce splenderà!
ed il mio bacio scoglierà
il silenzio che ti fa mia!
il nome suo nessun saprà...
e noi dovrem ahimè, morir, morir!
dilegua, o notte! tramontate, stelle!
tramontate, stelle! allalba vincerò!
vincerò! vincerò!
(bkz: küçük bir kız çocuğu)
gitarla çalınması pek keyif veren bir yaşar şarkısı...
bir onat kutlar şiiri...
sevgilim cezayir beyaz bir duvar
bir yanı akdeniz öbür yanı nar
senin nar ağacın
benim denizim
ve duvar
bir yasemin senin gibi cezayir
ve de zakkum benim gibi zehir
auresten rüzgar
senin kokunu
bana getirir
bütün gece kabylie berberileri
hurma dallarından denize geçti
ama nice yıllar
göremedim bile
senin düşlerini
kurşun kanatlarıyla tarihin
derin ovasında uçuyor konstantin
ve göğsümü bir zeytin
dalıyla okşayan
yüreğin
bu şiiri sevgilime adadım
hadj ali, benzine ve öteki dostlarım
kanlı bir gül çizgisiyle
ayrılırken haziran
mor perdelerle otel aletti
bir ateş ağacı gibi yandı gitti
sevgilim
ayrılık
canıma yetti
sevgilim cezayir beyaz bir duvar
bir yanı akdeniz öbür yanı nar
senin nar ağacın
benim denizim
ve duvar
bir yasemin senin gibi cezayir
ve de zakkum benim gibi zehir
auresten rüzgar
senin kokunu
bana getirir
bütün gece kabylie berberileri
hurma dallarından denize geçti
ama nice yıllar
göremedim bile
senin düşlerini
kurşun kanatlarıyla tarihin
derin ovasında uçuyor konstantin
ve göğsümü bir zeytin
dalıyla okşayan
yüreğin
bu şiiri sevgilime adadım
hadj ali, benzine ve öteki dostlarım
kanlı bir gül çizgisiyle
ayrılırken haziran
mor perdelerle otel aletti
bir ateş ağacı gibi yandı gitti
sevgilim
ayrılık
canıma yetti
pulse albümünde dinlenmesi vacipitir. müthiş bir eserdir.
hiç bir halta yaramayan bir faktör olduğu gibi, hem bilgi açısından hem de eğlence açısından sözlükte bir değer taşıyan entrylerin yok olup gitmesine, değerlendirilmemesine neden olan faktördür...
türkiye dış politikasının kesinlikle ulusal olmamasından ve hariciye ile ilgilenen şahısların basiretsiz, aşağılık kompleksli ve mandacı zihniyetli olmasından kaynaklanan durumdur. bu maymunlaşma süreci aslında gâzi mustafa kemal atatürkün ölümünü takiben 1939 yılında ismet inönü zamanında başlamıştır. o günden beri türkiye aslında içi son derece boş bir kavram olan batılılaşma kavramına kendini kaptırmış gitmektedir. bu maymunlaşma süreci daha ne kadar sürer bilemiyoruz, ama bildiğimiz tek bir şey var, o da türkiyenin ulusal çıkarlarını her daim gözeten hükümetlerin işbaşına getirilmesi zaruretidir. tabii bu ne kadar mümkün onu da kestirebilmek mümkün değil. çünkü türkiyede demokrasi diye bir şey olmadı hiç bir zaman. çünkü demokrasi türkiyede çözüm üretmemektedir. üretmediği için, hep böyle batılılaşma, medenileşme adı altında senelerden beri bocalıyoruz. buna dur demenin zamanı gelmiş midir, yoksa gelmemiş midir?
karar sizin...
ayrıyeten:
(bkz: batılılaşma)
karar sizin...
ayrıyeten:
(bkz: batılılaşma)
aynı zamanda benim gibi düşünen çok sayıda vatanseverin hislerine tercüman olan yazıdır. bu sayfalar ne kadar çoğalırsa memleketi idare eden bu irticai zihniyetlerden o kadar rahatlıkla kurtulabileceğimizi umut ediyoruz...
sesi travestiye ya da transseksüele benzeyen kadın...
ahmet altan’ın osmanlı imparatorluğunun son dönemlerinde yaşanan 31 mart olayı’nı anlattığı bir romanı. okumama rağmen kurgusunu pek beğenmediğimi söylemek istiyorum. ayrıca çok sayıda anlatım bozukluğuyla karşılaştığım bir kitaptır. kitabı yazan ahmet altan olunca söylenecek başka söz kalmıyor zaten...
oktay sinanoğlu hocanın kitaplarından birinin ismi. söyleşi ve makalelerinin biraraya getirilmesi sonucunda oluşturulmuş gayet güzel bir kitap. mutlaka okunmalıdır...
ayrıca:
(bkz: bye bye türkçe)
ayrıca:
(bkz: bye bye türkçe)
bugün, okulum bilkent üniversitesi’nde yaptığı konuşmayla engin bilgisini, hayat tecrübesini ve türk dili ve doğal olarak da ecnebi dille eğitim ile ilgili düşüncelerini yaptığı sıcak espirilerle bizlerle paylaşan değerli hoca, bilimadamı. konuşma yaptığı salonu hınca hınç doldurması bilkent üniversitesi gibi amerikan yandaşlı, kimliğini kaybetmiş, özenti tiplerin çoğunlukta olduğu bir üniversitede adeta bir tokat gibi patlamıştır. kendisine teşekkür ederiz. oktay sinanoğlu hoca’nın bilkent üniversitesi gibi ecnebi dille eğitimin feriştahını yapan bir üniversite’ye gelmesi bence büyük bir yiğitliktir, büyük bir cesarettir kanımca. allah kendisine uzun ömürler versin.
bu da kişisel bir cümle: evden getirdiğim "bye bye türkçe" ve "ne yapmalı" isimli kitaplarını imzalattım kendisine. benim için de güzel bir hatıra oldu...
bu da kişisel bir cümle: evden getirdiğim "bye bye türkçe" ve "ne yapmalı" isimli kitaplarını imzalattım kendisine. benim için de güzel bir hatıra oldu...
rus edebiyatının en önemli yazarlarından maxim gorki’nin bir romanı. adından da anlaşılacağı gibi gorki, acıklı ve zor koşullarda geçen çocukluğunu anlatmıştır bu romanda. gorki’yi yakından tanımak isteyenler için güzel bir kitap...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?