insan olmaya gidilen yolculugun basinda okunmasi sifahen onerilen bir kitabin adi olan nickiyle sozlukumuze iyi bir giris yapan bilgic, hos gelmistir umut vermistir...
ben gelin olacagim zamanda ordugu dantelleri kastederek anacigima demistim ki; yorma o guzel gozlerini orme, benim boyle bir dekorasyon anlayisim yok ortemeyecegim onlari hicbir yere... gercekten de ortmedim asla kullanmadim...lakin hepsini sakladim, simdi onu ozledikce sakladigim yerden cikarip sararmis oyalari dantelleri opuyorum agliyorum... sereyim bir yerlere artik desem simdi, benim icin o kadar degerli ki onlar, tozlar deger onun el emegine goz nurlarina diye kiyamiyorum...sanki gonlume ortmusum o dantelleri...ayrica hic dantel ormeyen nerden bilecek ki kiymetini; oyle kolay mi onlari ormek... yurdum kadininin sadece el emegi goz nuru degil, matematiksel zekasi da vardir hepsinin icinde...
olan olmustur artik...simdi kol kirilsa bile yen icinde kalsin demek zamanidir...dost var dusman var etrafta... herkese sorumluluk dusmektedir...sakiz olmamak lazimdir milletin diline...sozlugumuzu yuceltmeli onu korumali hatta digerlerinden ustun kilmaliyiz...biz bunlari yapabiliriz, guvenin kendinize bilgicler...tahriklere kapilmayalim...birseyleri benimsemeden hizli gitmek isteyenlere yol acin birakin gitsinler, goruyorsunuz omurleri uzun olmuyor...tanri hepimize uzun saglikli omurler versin efenim...
bir ulke dusunun ki, orada onlarca degisik ulke halkindan insanlar yasiyor...degisik irklar,degisik dinler, degisik kulturler, degisik renkler...bu insanlar bir bayrak altinda toplanmis kendi ana kulturlerini de birakmadan huzur icinde yasiyorlar...herkes birbirinin kulturune saygi gosteriyor, kimse renginden irkindan dininden dolayi horlanmiyor...herkes gocmen bu ulkede... ilk gocmenlerin buraya gelis tarihi binsekizyuzlu yillarin sonlarinda oluyor...oyle cok eski bir tarih altyapisi yok...tarih avrupadan gelen gocmenlerle basliyor...eger kendi oz kulturunuzu burada yasatmak isterseniz devlet size finansal olarak da yardim ediyor dernek kurabiliyor,degisik ulkelerden insanlarin biraraya geldigi festival benzeri etkinliklerde temsil saglayabiliyorsunuz...halk kulturleri zenginlik olarak kabul ediliyor...ozgurce dininizi yasayabiliyorsunuz muslumanlar icin ibadetheneler de mevcut...herkes bu bayragin altinda baris icerisinde yasiyor bu ulkeyi benimsiyor ve bu ulke icin calisiyor...dusmani yok kimseyle savasmiyor, dunyevi felaketlerde yapilan yardimlarda daima on siralarda...mutevazilik en yaygin insan erdemi...kimse maddi gucuyle kendini kanitlamaya calismiyor ve herkes tabandan geliyor belli bir yere gelinceye kadar olan zorluklari herkes yasiyor...belki de bu yuzden herkes birbirini cok iyi anlayabiliyor..yardimlasma cok onemli ve her is cok kiymetli... en basit is icin bile toplantilar yapiliyor seminerler duzenleniyor...bizim tabirimizle hayati gercekten cok ciddiye aliyorlar, oyle gelisine vurmak yok toplara, hersey bir plan ve nizam icerisinde yuruyor...halk kesinlikle politikayla ilgilenmiyor cunku bunu yapanlar, islerini iyi yapan insanlar...kimse politika konusmuyor politika da diger isler gibi bir is ve o isi kim yapiyorsa bu konuda sadece onlar konusuyor, yasak oldugundan degil gerek olmadigindan...oyle ulkeyi yonetmekle gorevli hukumeti hergun ekranlarda izlemek gibi bir meraki yok halkin, ancak dis gezilere gittiklerinde kisa bir haber olarak sunulur izleyiciye hepsi budur...tabiat alabildigine comert ve insanlar bunu koruyorlar bir parkta otururken sincaplara elinizden kuruyemis yedirebilirsiniz,hem sehrin icinde hem yaban hayatinin icinde gib, dogadan kopmadan yasayabilirsiniz buralarda...yerlesmis kaninin aksine oyle soguk bir ulke degil belki biraz kuzeyler icin soylenebilir...genel bakisla bizim istanbulumuzun iklim yapisiyla cok ozdes bir karakteri var iklimin...cok sulak bir ulke devasa golleri buyuk irmaklari var, yeryuzundeki en genis tarim alanlari olan ulkelerden biri...ulkede ac insan yok,calismasa bile ac degil insanlar... calismamak, insanlarin kendi kisisel tercihi olabiliyor bunlar, devletin korumasi altinda yasarlar(homeless) ulkenin heryerinde kiliselerde gunde iki kere karinlarini doyururlar butun ihtiyaclarini yardim kuruluslarindan saglarlar...bir de cok uzun omurlu bu insanlar... yaslilar dinc gorunumdeler, evde oturmazlar, yardim kuruluslarinda volunteer denilen gonullu calisma pozisyonlarini tercih ederler...bu ulkenin gelecegi icin calisirlar hep calisirlar...ulkeleri icin calismak, adeta kutsal bir ibadet sekli haline gelmistir bu ulke yasayanlari tarafindan...dunyanin en guclu ekonomilerinden birine sahip olan bu ulkede oyle yeni super arabalar kullanan insan sayisi azdir,kimsenin kimseye birseyini gosterme tasasi yoktur...genelde insanlar onbes senelik arabalara binerler...daha yazilacak cok ozellikleri vardir...yazariz onlari da elbet birgun...simdilik bir kanada panoromasinin ardindan, gelecek bolumde gorusmek uzere hoscakalin efenim...
herseye ragmen ayakta dimdik durabilmeyi ve kendi ilkeleriyle yasayabilme erdemini, layikiyla kazanmis gercek bir dunya insaninin, bir cumhuriyet kadininin biyogragrafisidir...okunmasi siddetle tavsiye edilir
kisilerin ergenlik yaslari da gelip gecmistir ...artik cevresindekiler mazur gorelim "ergen", ne de olsa seklindeki soylemleri birakali cok olmustur...hatta hepsi akilli cocuklardir...egitimlerinde islerinde guclerindedirler...hatta bunlar, bir sozluk bunyesinde yazacak kadar sahsi olgunluga! bile erismis gorunurler...yani algilamalar yaniltmiyorsa beni, ergen yaslarini geceli cok olmustur...ne yazik ki, oldum denince olunmuyor gercegini henuz kavrayamamislardir..bilgi ve kultur paylasimi kadar masum bir sevgiyle buralarda dolasip bir seyler yapmaya calisanlarin da yureklerini sogutmaktadirlar...bu turleri hangi baslik altinda incelemek gerekir diye dusununce bu baslik cikti an itibariyla ortaya...selametle efenim...
kocani dusundugunde tabiiki olacak dedigin; oglunu dusundugunde asla olmasin dedigin garip bir ikilemi de barindirir, bu halk deyisi...
bir karadeniz turkusunu hatirlatti bana;
kizim koca mi aldin?
yoksa hoca mi aldin?
gozlerin kormuydu?
onu gece mi aldin?
kizim koca mi aldin?
yoksa hoca mi aldin?
gozlerin kormuydu?
onu gece mi aldin?
bilgiclerin cevreleri de boyle dusunuyordu onlar daha ergen iken...boyledir bu dunya devir-teslim dunyasidir...ergenlik, bir yol bulmaya calistigi donemdir insanoglunun... yardimci olmak lazim, baskici olmamak lazim, kendi ergenligini hatirlamak lazim...iyi hafiza lazim...balik yemek lazim... omega3leri onemsemek lazim...hosgorulu ablalar abiler olmak lazim...surekli titredigi zamandir kisinin, kendisine donmesine izin vermek lazim...asagilamamak lazim...karsisinda degil izin verdigi kadariyla da olsa yaninda olmak lazim...hep boyle ergen kalinmiyor...bu da gecer hepimizin yasayip bitirdigi gibi...dusunun ki bir anne memleketinin turkulerini dinlemekte iken husu icinde... 50cent diye (birak muzigi gorunusleri bile illet olan)bir grubun parcasini oyle kut diye acan ergen cocuguna;
-ayyy ne iyi ettin de actin sunu turku turku icim bayilmisti...
seklinde uyumlu ve sabirli bir tepki verebiliyorsa iste hakket eli opulesi anne modelidir o...
-ayyy ne iyi ettin de actin sunu turku turku icim bayilmisti...
seklinde uyumlu ve sabirli bir tepki verebiliyorsa iste hakket eli opulesi anne modelidir o...
boyle bir nick altinda taninmak istemesini cok taktir ettigim ...sadece sozlerini degil yuregini de yaziya koyacagina inandigim...bayan kahramanlarimizdan biri daha iste...hosgeldin aramiza eva braun...
benden selam soyleyin... tek tek yuzleri hala hatirimda ama adresleri olmayan butun dostlara...sahaflar carsisina, sultanahmete, misir carsisina...eve goturmekten korkup da guvertesinden denize bir buket gul biraktigim kadikoy vapuruna...sabahlari simitlerimi sevgiyle paylastigim martilara...okuldan kacip kacip gittigimiz bahariye sinemalarina...kadikoydeki cicekci cingene kiza...besiktastaki cay bahcesine....sariyer borekcisine...rumelikavaginda telini hala sakladigim telli babaya...keske hic karsilasmasaydik hep mektuplarda kalsaydik dedigim bostancidaki ilk mektup arkadasima...ergenlikteki sedef adasi kacamaklarina...erenkoyde bir turlu sessiz olmayi basaramadigimiz gulme krizlerine yakalandigimiz kutuphaneye...beni kucuk burjuva olmakla suclayip terkeden sol-der li ilk askima...kadikoy halk egitim merkezine...aile zoruyla goturuldugumuz igrenc limonatalarinin ve kuru pastalarinin tadini hala unutamadigim dugun salonlarina...karakoy pocacisina...ismini bilmeden taksimden sonra masumca girdigimiz, aksama babamizdan dayak yedigimiz istiklal caddesine...selam soyleyin dostlar, benden selam soyleyin....tum zamanlarin en guzel sehrinin, leylak kokulu hatiralarina....
epey varlikli adamin biri, butun malini mulkunu himalayalarda bulunan ve cok methini duydugu gercek insan olma ogretilerinin verildigi bir okula bagislayarak buraya yerlesmis...ilk on sene sazdan yapilmis bir kulubede bir ot yatakta yatmak suretiyle gecmis...saglam geldigi halde agrimayan bir tarafi kalmayan adam sorunuyla ilgili olarak oranin yetkilisiyle gorusmus...gorusme olumlu gecmis kendisine bir ot yatak daha verilmis...ikinci on sene basladiginda butun yedigi gunde uc adet zeytinmis...neyse bu on seneyi de atlattiktan sonra kendisine gunluk tayin olarak bir dilim de ekmek verilip verilmeyecegini sormus...bu da olumlu karsilanmis boyle bir on sene daha idare etmis...fakat yeni bir istekle gene yetkilinin karsisina cikmis bu sefer cok usudugunu kendisine biraz daha kalin giysiler verilip verilemeyecegini sormus...bu kez yetkili cileden cikmis bir sekilde kukreyerek adama demis ki;
-yeter be kardesim, iki de birde gidip gelip hep sikayet sikayet... onu iste bunu iste biktik senden artik...simdi al sen su cuvali, bu da son elimizden gelendir git kulubene, bir daha da gelme...ugras didin terbiye et ruhunu, sikayet etme... beni de delilendirme...
-yeter be kardesim, iki de birde gidip gelip hep sikayet sikayet... onu iste bunu iste biktik senden artik...simdi al sen su cuvali, bu da son elimizden gelendir git kulubene, bir daha da gelme...ugras didin terbiye et ruhunu, sikayet etme... beni de delilendirme...
benimkinin hikayesine gelince...efenim, kendimi bildigimden beri kullandigim bir nick name vardi zaten... fakat bunun anlami ingilizce de ’hic’ manasinda idi...malumunuz ben de (mutevazilige gerek yok burda izahat yapiyoruz)bol yetenek birisi oldugum icin icerdigi anlam nedeniyle gitgide sogumustum ondan...bir gun benim guzeller guzeli hircin ama pek akilli kizim ( ki kendisi editorumdur ayni zamanda) bendenize bunu degistirme teklifinde bulundu...ne olsun ne olsun, derken birazda etrafin bana onceden bu sekilde hitabiyeti vardi zaten...aile meclisinin oylamalarinla ’valide sultan’ olmasina karar verildi...lakin bunun icerdigi anlam benim kisiligimle kesinlikle uyusmuyordu ben oyle sarayi yonetecek kadar despot ve kati birisi olamazdim ...sadece olaylarin kesinlikle disinda kalamamak, herseyden haberdar olmak gibi hassasiyetlerimden dolayi azicik ilintiliydi...biz de kucuk bir harf degisikligi yapmak suretiyle bunu degistirdik hepsi bu ...biraz uzun oldu ama kusura bakmayin...sabriniza duaciyim efenim...
bu hadise gurbetin, cogunlugu hiristiyan dunyasina ait bir ulkesinde gecmektedir...polisler bir yurdum insanini bilinmeyen bir sebepten oturu polis arabasina bindirmistir, uzerindeki evraklardan turk oldugu anlasilan bu sahis kesinlikle konusmayi reddetmektedir...polisler de o an turkce translater(cevirmen) bulamadiklarindan bu hikayeyi bize aktaran kisinin isyerine gelmisler, iletisim konusunda yardim etmesini istemislerdir...bunu seve seve kabul eden kisi ile konusmayi reddeden kisi arasinda soyle bir dialog gecmistir...
-selam kardes gecmis olsun nedir durumun...
+........
-bak abim konus yoksa bu adamlarin sana ne yapacagi belli olmaz...
+.........
-bak konusmazsan gidiyorum belki bir yardimim olurdu...polisler sabirsizlanmaya basladi...
+peki abi ben jesususum...
-oglum sen ickiliye de benzemiyorsun kafayi mi yedin nedir durumun?bak soruyorlar ne dedi diye?
+oyle soyle abi jesus geldi de onlara...
-peki sen bilirsin...sayin polisler gozunuz aydin beklediginiz jesus gelmis, hayirli olsun...
polisler once sasirmis sonra egilip iyice, o olabilir mi diye bakmislar ve garibim yurdum insaninin gercekten akli dengesinde bir problem oldugunu anlayip en yakin saglik kurulusuna goturmusler...
-selam kardes gecmis olsun nedir durumun...
+........
-bak abim konus yoksa bu adamlarin sana ne yapacagi belli olmaz...
+.........
-bak konusmazsan gidiyorum belki bir yardimim olurdu...polisler sabirsizlanmaya basladi...
+peki abi ben jesususum...
-oglum sen ickiliye de benzemiyorsun kafayi mi yedin nedir durumun?bak soruyorlar ne dedi diye?
+oyle soyle abi jesus geldi de onlara...
-peki sen bilirsin...sayin polisler gozunuz aydin beklediginiz jesus gelmis, hayirli olsun...
polisler once sasirmis sonra egilip iyice, o olabilir mi diye bakmislar ve garibim yurdum insaninin gercekten akli dengesinde bir problem oldugunu anlayip en yakin saglik kurulusuna goturmusler...
sorumsuzluk yapilan islerde, daha cok ortaya cikan kavramdir...herkesin birbirinin uzerine atmasiyla kurtulunulacagi sanilan illet olunasi bir terimdir...
hiristiyan dunyasi isa peygamberin kesinlikle geri donecegine inanmaktadir...bunun ne zaman gerceklesecegine dair herhangi bir bilgisel dayanak yoktur...fakat bu dine mensup insanlar butun inanclarini bu tez uzerine kurmuslar onun geri gelecegine dair beklentilerini surdurmektedirler...
bu kedi varligi kopek varligi gibi degildir...cagirirsin gelmez sunu yap dersin yapmaz...asla iteatkar degildirler dogasi geregi ozgur kisilik yapilari vardir...yemegini verdiginizde sadece bacaklariniza surunerek tesekkur ederler, butun minneti bu kadardir...mesela neden sirklerde egitilmis ve cesitli numaralar sergileyen kediler goremeyiz... ayni familyadan gelmelerine ragmen aslanlar egitilir de bu varliklar egitilemez...cok hassas yapilari vardir sizin uzgun oldugunuzu hemen anlarlar onlarda o tribe girerler, hastalandiginizda oyle...kisaca guzeldir bir kedi varligina sahip olmak...
sozluk yazarinin, sozlukle uyum icerisinde yasayip giderken etrafin baskisiylayarabbi bana sabir ihsan eyle seklindeki yakarisini sozlugun duymasini istemesi ve butun potansiyel engellemelere karsi, kendisine dayanma gucu aramasidir.
takipin keyifle yapilani kadar mukemmmel bir sey olamaz herhalde...ornegin; bir sozluk yazarini bu sekilde takip ediyorsaniz o sozluk yazari artik size kurban olur...sizin gibilerin sayisinin artmasi icin gece gunduz tanriya yakarir...madem takibediliyorum o halde takip ederken bu sevgili insanlar daha cok yararlansinlar benden diye meydan larousse gibi gercek bilgi kaynaklarinin icine duser artik cebellesir hep daha iyi olmak adina...bazen yemek yapmayi unutur, bazen birlikte yillardir yurek yureke mucadele verdikleri esine dahi, sozlukten basini kaldirmadan selam verdigi bile olur(ayiptir tabii kocalar daima kapida karsilanmalidir)sozlugu bir insan gibi kiskanan ihmal edildiklerini kendi pclerinden annelerinin ekrarina aktaran diger aile uyeleri filan hepsi bir taraftadir simdi sozluk bir tarafta...
adi sadece huseyin oldugu icin(husama bin ladin cagirisimi) amerikada potansiyel terorist muamelesiyle binlerce musluman kisi gizli yada aleni sekilde gozaltinda tutulurken...turkiye icin potansiyel bir rejim tehlikesi oldugu herkesce asikar olan bu insan amerikada neden bir ciftlik agasi rahatligiyla yasayabilmektedir...cunku amerikaya yonelik bir tehdit degildir.sadece koz olarak elde tutulmakta iyi yasatilmakta ve dunyayi saran palazlanma hareketlerine(okullarina) musade edilmektedir...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?