soyle bir sey var;
nasil ki bir erkegin cok asiri nazik ve kibar takilmasi onu literaturdeki erkek
kavraminin disina cikariyorsa...
bir kadinin da asiri kaba ve kufur kulllanmak suretiyle kendini ifade etmesi, onu "literaturdeki kadintaniminin disina cikarir...
niye edemesin bal gibi eder...eder de, genel gorus acisiyla yakisik almaz demek lazim...
- a$ko...
+ soyle a$kosunun guzeli...
+ soyle a$kosunun guzeli...
simdi oyle birden, canim cekince, bide gurbette bulamayinca, bari basima gelen lahmacun hikayesini yazayim biraz avunayim istedim...
yillar sonra, ben silaya dondugumde butun hasretlerle bulusurken bir de lahmacun olayina karistik...dediler buranin lahmacunu cok iyi ille oraya gidelim... lahmacundan once gelen bir suru kivir zivira ve sicak citir lavas ekmegine kaptirinca kendimizi lahmacuna yer kalmadi...lakin amac o olunca tabii ki geldi huzurlarimiza...yok, sandalyemizin dibinde bir kedi aglamiyordu yavruuum yavruuum diye(otogargaradan kalma bir espiriydi)neyse, dikkatli bakinca, aslinda karin da tok olunca dikkatli bakiliyor, normalde iki saniye surmezdi bunun durulmesi...iste baktim ben oyle- bunlar bulgur dedim yanimdakilere, kiyma degil yani. dediler senin burnun buyumus de ondan begenmiyorsun, basbayagi kiyma iste...herkes durum haline getirmis yariya gelmis iken, ben ikna olmadigimdan catalla oynayip duruyorum...neyse cagirildi garson kardes tarafimdan ve soruldu nazikce -afedersiniz bu yeni bir cesit mi hani su vejetaryenler icin uretilenlerden olabilir mi? garson- efendim, ne, ha, pardon, anlayamadim, patrona sorayim, filan derken yanimdakiler derdimi anlattilar-bulgur saniyor da, niye kiyma olmadigini soruyor... diye kisacik tercume yaptilar benim icin...yemin ediyorum, iki gozum onume aksin soyle bir cevap aldim-ama hanfendi siz bastan soylemediniz ki lahmacun, etli olsun diye...boyle bir secenek mi gelismis ben buralarda yokken, lahmacun nasil olur yaaa lahmacun lahmacundur iste. yanimdakiler kendi yanilgilarini anladiklari ve bulgurlu lahmacunlari govdeye indirdikleri halde ses etmemislerdi...sigaralarini yakip hicbirsey olmamis gibi camdan disari bakip, bide bana soylenmislerdi-karnimiz doymadi mi doydu, daha ne sorup duruyorsun yedik bitti gitti iste...
yillar sonra, ben silaya dondugumde butun hasretlerle bulusurken bir de lahmacun olayina karistik...dediler buranin lahmacunu cok iyi ille oraya gidelim... lahmacundan once gelen bir suru kivir zivira ve sicak citir lavas ekmegine kaptirinca kendimizi lahmacuna yer kalmadi...lakin amac o olunca tabii ki geldi huzurlarimiza...yok, sandalyemizin dibinde bir kedi aglamiyordu yavruuum yavruuum diye(otogargaradan kalma bir espiriydi)neyse, dikkatli bakinca, aslinda karin da tok olunca dikkatli bakiliyor, normalde iki saniye surmezdi bunun durulmesi...iste baktim ben oyle- bunlar bulgur dedim yanimdakilere, kiyma degil yani. dediler senin burnun buyumus de ondan begenmiyorsun, basbayagi kiyma iste...herkes durum haline getirmis yariya gelmis iken, ben ikna olmadigimdan catalla oynayip duruyorum...neyse cagirildi garson kardes tarafimdan ve soruldu nazikce -afedersiniz bu yeni bir cesit mi hani su vejetaryenler icin uretilenlerden olabilir mi? garson- efendim, ne, ha, pardon, anlayamadim, patrona sorayim, filan derken yanimdakiler derdimi anlattilar-bulgur saniyor da, niye kiyma olmadigini soruyor... diye kisacik tercume yaptilar benim icin...yemin ediyorum, iki gozum onume aksin soyle bir cevap aldim-ama hanfendi siz bastan soylemediniz ki lahmacun, etli olsun diye...boyle bir secenek mi gelismis ben buralarda yokken, lahmacun nasil olur yaaa lahmacun lahmacundur iste. yanimdakiler kendi yanilgilarini anladiklari ve bulgurlu lahmacunlari govdeye indirdikleri halde ses etmemislerdi...sigaralarini yakip hicbirsey olmamis gibi camdan disari bakip, bide bana soylenmislerdi-karnimiz doymadi mi doydu, daha ne sorup duruyorsun yedik bitti gitti iste...
ah caniiim kiyamam ben ona...yani hayretler icerisindeyim... bu insan bu nuri bey, bu kadar olayi asmis bir insanmis megerse. boyle guzel analizler yapmis hersey hakkinda...bu nasil bir izdiraptir ya rabbi...bir tarafta boyle degerli bir insan ve bir tarafta ben dahil bir suru insan, "sapik portresi cizerken kullandigimiz figur" olmanin dayanilmaz ezikligi altinda nasil yillarca yasamis...inanamiyorum boyle bir toplum panoromasi tasviri gormedim uzun yillardir...gunah cikarmak istiyorum... bunlari yazan birisi nasil bu kadar agir manupulasyon altinda yillarca bu baskiya dayanabilmis...ekmek parasi ugruna taktigi o maskenin bedelini ne kadar agir odemis dusunebiliyor musunuz...saskinliklar icerisindeyim, bunlari okuduktan sonra benim fazla da yazacak birseyim, kalmamis gibi hissettim kendimi biraz...adamcagiz herseyi ne kadar ozumseyerek yazmis...iste o bildirge de hersey var yeniden yeniden okumak istiyorum...aglamak istiyorum...
kadina tarih sureci icinde, en yakisan ayni zamanda en yakistirilan islevdir...
bununla birlikte toplumda yemek ticaretiyle ugrasilan islerde(lokanta vb. yerlerde) ascilar, tum dunya genelinde erkeklerdir...
burada bir celiski varmis gibi gorunse de aslinda yoktur...cunku yemek pisirmek isi meslek olarak oldukca agir bir istir, vucut dayanikliligi ve gucu gerektirir...oyle kadinin dogasina ve eline yakismasi gibi sebepler, isin agir performans gerektirmesinden oturu dikkate alinmaz ve erkek ascilar tercih edilir...
ayni yemegi, ayni malzemelerle pisiren kadin ve erkek ascilarin yer aldigi birkac yarisma izleme firsatim oldu. sonucta da kadin ascilarin pisirdikleri yemekler acik farkla kazandi...neden?
elbette onlarin icinde sevgi vardi, gorunmeyen bu cok onemli malzemenin tilsimiydi galibiyetlerini saglayan eminim bundan...cunku kendimden biliyorum bunu ben...
bununla birlikte toplumda yemek ticaretiyle ugrasilan islerde(lokanta vb. yerlerde) ascilar, tum dunya genelinde erkeklerdir...
burada bir celiski varmis gibi gorunse de aslinda yoktur...cunku yemek pisirmek isi meslek olarak oldukca agir bir istir, vucut dayanikliligi ve gucu gerektirir...oyle kadinin dogasina ve eline yakismasi gibi sebepler, isin agir performans gerektirmesinden oturu dikkate alinmaz ve erkek ascilar tercih edilir...
ayni yemegi, ayni malzemelerle pisiren kadin ve erkek ascilarin yer aldigi birkac yarisma izleme firsatim oldu. sonucta da kadin ascilarin pisirdikleri yemekler acik farkla kazandi...neden?
elbette onlarin icinde sevgi vardi, gorunmeyen bu cok onemli malzemenin tilsimiydi galibiyetlerini saglayan eminim bundan...cunku kendimden biliyorum bunu ben...
cuvaldizi kendine, igneyi baskasina batir seklinde de guzel bir atasozumuz vardir...
meali; kisi kendisinin de icinde bulundugu olumsuz bir olayi irdelerken , once kendini agir bir sekilde elestirip gerekli karara varmalidir, eger ki bu yeterli gelmez ise, karsisindaki insani kendininkine gore daha hafif dozda ignelemek suretiyle hizini alip, gerekli tespiti saglikli bir sekilde tamamlamis olur...
meali; kisi kendisinin de icinde bulundugu olumsuz bir olayi irdelerken , once kendini agir bir sekilde elestirip gerekli karara varmalidir, eger ki bu yeterli gelmez ise, karsisindaki insani kendininkine gore daha hafif dozda ignelemek suretiyle hizini alip, gerekli tespiti saglikli bir sekilde tamamlamis olur...
eee oldu iste bir kere... geldik etrafin doldurusuna; cok ilimsel ve bilimsel olmana gerek yok, antipatik olma oyle dediler...yazdik...bak gordunuz mu ne oldu dedim...olsun sen devam et dediler... oldu o zaman...o caanim pazarlara gitmekten, nefret ettiren en igrenclerinden biri daha;
- salataliklari begendin mi abla?... ne kadar koyayim?
yeri gelmisken yazalim; eger, yakinlarinizdaysa hemen gidin opun o analarinizin mubarek ellerini... onlar butun bu sozlu tacizlere katlanmak zorunda olduklari bildikleri halde gecim belasina bu laflari istemeden yiyenlerdir ayni zamanda; bunlari duyduklarini bile itiraf edemeyip yillarca bu tacizleri, saklayip, cekmek zorunda kalanlardir...belki sizin bunlardan haberiniz bile yoktur, ara sira bir girin bakalim pazarlara, benim yaklasik 80 yasindaki anacigima bile gecenlerde "cami gitmis mihrap yerinde teyze maasallah" demek terbiyesizligini bile gosterenleri vardir...daha ne diyeyim...simdi cikip da birileri - hoop yavas, benim babam pazarci, yok amcam pazarda toptanci gibi sacma duyarliliklar gostermesin lutfen bir toplum gercegini yaziyoruz burada, kisisel hassasiyetler soz konusu degildir. ayrica, herkesi de baglamamaktadir bu yazi saygilarimla...
- salataliklari begendin mi abla?... ne kadar koyayim?
yeri gelmisken yazalim; eger, yakinlarinizdaysa hemen gidin opun o analarinizin mubarek ellerini... onlar butun bu sozlu tacizlere katlanmak zorunda olduklari bildikleri halde gecim belasina bu laflari istemeden yiyenlerdir ayni zamanda; bunlari duyduklarini bile itiraf edemeyip yillarca bu tacizleri, saklayip, cekmek zorunda kalanlardir...belki sizin bunlardan haberiniz bile yoktur, ara sira bir girin bakalim pazarlara, benim yaklasik 80 yasindaki anacigima bile gecenlerde "cami gitmis mihrap yerinde teyze maasallah" demek terbiyesizligini bile gosterenleri vardir...daha ne diyeyim...simdi cikip da birileri - hoop yavas, benim babam pazarci, yok amcam pazarda toptanci gibi sacma duyarliliklar gostermesin lutfen bir toplum gercegini yaziyoruz burada, kisisel hassasiyetler soz konusu degildir. ayrica, herkesi de baglamamaktadir bu yazi saygilarimla...
toplumda bu yapinin varolmasi, insanlarin bir sekilde karsilasabileceklari bazi, mucadele ve zorluklarda onlara destek saglayacak acilimlari meydana getirir...
ailede baslayan bu egitim, kisinin ilerdeki hayatinda ona guc katan bir ozellik, olarak kabul edilir.
ornek icin, soyle bir ulkenin panoromasini cizsek; ekonomisiyle, sanayisiyle, egitimli insan gucuyle, dunya devlerinin arasinda yer alan bir ulke olsa bu ulke...
bu ulkede, insanlarin cogunlugunun, birbirlerinin kullanmadiklari eski giysilerini giyebileceklerine, esyalarini kullanabileceklerine kim inanabilir...
lakin oyledir, ikinci el esya satan magazalar surekli dolar tasarlar, insanlar akin akin gelir buralardan alisveris ederler...
niye buralardan alisveris ederler? cunku onlar tuketime ayirdiklari gelirlerinin cok az bolumunu, ozellikle giyecek almak konusunda harcarlar...
onlar kimseye birseylerini gosterme tasasinda degillerdir. yeterinden fazlasinin israf oldugunun bilincindedirler. gereginden fazla yapilan butun harcamalarin, once kendi butcesinde, sonra da ulke ekonomisinde yaralara yol acacagini bilirler.
ve onlar surekli bu ikinci el satan magazalara, butun kullanmadiklari esyalari getirip, magazanin onundeki kontenyerlere birakirlar...sonrasinda da bu magazalara girip, baskalarinin daha once kullandigi esyalari satin alip kullanirlar...
olay sudur; sizin kullanmadiginiz ve oraya biraktiginiz esyalar, bu magazalar tarafindan degerlendirilir. cinslerine gore temizlemesi yapilir, sokugu dikilir, tamir edilir, magazadaki tezgahlarda herkesin satin alabilecegi makul fiyatlarla satisa sunulur...
bu tip magazalar cok yaygindir, bunlarin butun gelirleri, genellikle tipta caresi cok az bulunan hastaliklarin arastirilmasinda kullanilir. ya da direkt olarak, tedavisi cok pahali hastaliklari olan insanlara, kanalize edilir...
ayrica bu ulkelerdeki sirketler bilgisayar konusunda da surekli yenileme yaparlar.kullanmis olduklari, bir onceki modelleri ulkedeki butun okullara gonderirler, hatta o okullarda okuyan butun cocuklarin evlerinde kullanabilmesi icin de bu bilgisayarlardan ogrencilere, yine ucretsiz olarak dagitirlar...
genelde, istedikleri herseyi istedikleri kadar,
satin alma gucleri, elbette varken... bu insanlarin boyle davranmalari, sozunu ettigimiz toplumlardaki yardimlasma ve dayanisma ruhunun yerlesmis olmasindan kaynaklanmaktadir...
ailede baslayan bu egitim, kisinin ilerdeki hayatinda ona guc katan bir ozellik, olarak kabul edilir.
ornek icin, soyle bir ulkenin panoromasini cizsek; ekonomisiyle, sanayisiyle, egitimli insan gucuyle, dunya devlerinin arasinda yer alan bir ulke olsa bu ulke...
bu ulkede, insanlarin cogunlugunun, birbirlerinin kullanmadiklari eski giysilerini giyebileceklerine, esyalarini kullanabileceklerine kim inanabilir...
lakin oyledir, ikinci el esya satan magazalar surekli dolar tasarlar, insanlar akin akin gelir buralardan alisveris ederler...
niye buralardan alisveris ederler? cunku onlar tuketime ayirdiklari gelirlerinin cok az bolumunu, ozellikle giyecek almak konusunda harcarlar...
onlar kimseye birseylerini gosterme tasasinda degillerdir. yeterinden fazlasinin israf oldugunun bilincindedirler. gereginden fazla yapilan butun harcamalarin, once kendi butcesinde, sonra da ulke ekonomisinde yaralara yol acacagini bilirler.
ve onlar surekli bu ikinci el satan magazalara, butun kullanmadiklari esyalari getirip, magazanin onundeki kontenyerlere birakirlar...sonrasinda da bu magazalara girip, baskalarinin daha once kullandigi esyalari satin alip kullanirlar...
olay sudur; sizin kullanmadiginiz ve oraya biraktiginiz esyalar, bu magazalar tarafindan degerlendirilir. cinslerine gore temizlemesi yapilir, sokugu dikilir, tamir edilir, magazadaki tezgahlarda herkesin satin alabilecegi makul fiyatlarla satisa sunulur...
bu tip magazalar cok yaygindir, bunlarin butun gelirleri, genellikle tipta caresi cok az bulunan hastaliklarin arastirilmasinda kullanilir. ya da direkt olarak, tedavisi cok pahali hastaliklari olan insanlara, kanalize edilir...
ayrica bu ulkelerdeki sirketler bilgisayar konusunda da surekli yenileme yaparlar.kullanmis olduklari, bir onceki modelleri ulkedeki butun okullara gonderirler, hatta o okullarda okuyan butun cocuklarin evlerinde kullanabilmesi icin de bu bilgisayarlardan ogrencilere, yine ucretsiz olarak dagitirlar...
genelde, istedikleri herseyi istedikleri kadar,
satin alma gucleri, elbette varken... bu insanlarin boyle davranmalari, sozunu ettigimiz toplumlardaki yardimlasma ve dayanisma ruhunun yerlesmis olmasindan kaynaklanmaktadir...
guzel yurdumuzun acik semt pazarlarinda, sattigi mallara kendi seksualite egilimlerini de katip harmanlayip musteriye boyle seslenen bazi pazar esnafi modelleridir...
ornek icin;
tezgahinda tek bir kavun cesidi bile bulunmayan pazarcinin narasi;
-kavuna geeel kavuna! topatan bunlar maasallah...
ornek icin;
tezgahinda tek bir kavun cesidi bile bulunmayan pazarcinin narasi;
-kavuna geeel kavuna! topatan bunlar maasallah...
sabahtan beri yapisti dilimize gitmez...
al fadimem bal fadimem
yanaklari gul fadimem
sabah oldu uyan uyan
namazini kil fadimem
benim oyle bir yetenegim yok ama eger olsaydi su turkuyu orotoryo haline getirir butun dunyaya dinletir...butun dunya, aglar aglar soylerdik diye dusunuyorum hasretin etkisiyle su anda...
al fadimem bal fadimem
yanaklari gul fadimem
sabah oldu uyan uyan
namazini kil fadimem
benim oyle bir yetenegim yok ama eger olsaydi su turkuyu orotoryo haline getirir butun dunyaya dinletir...butun dunya, aglar aglar soylerdik diye dusunuyorum hasretin etkisiyle su anda...
ne guzeldir, bir seylerden sonra, bu yolculuga karar verip yollara dusmek...
ne guzeldir,kisinin yeni bir baslangic icin yuregindeki butun kuru dallari yesillendirmesi...
ve ne guzeldir hayatin oteki renklerini de farkedip, yagmur yagdiktan sonra diger renklerle birlesip bir gok kusagi gibi suzulmek gokyuzunde...
insan olmaya gidilen yollar bitmez,
acilir, insanligin onunde surekli yeni yollar ve yeni umutlar...
ve hep daha insan gibi insan olmaya giden yollari gosterir, butun kavsaklardaki tabelalar...
ne guzeldir,kisinin yeni bir baslangic icin yuregindeki butun kuru dallari yesillendirmesi...
ve ne guzeldir hayatin oteki renklerini de farkedip, yagmur yagdiktan sonra diger renklerle birlesip bir gok kusagi gibi suzulmek gokyuzunde...
insan olmaya gidilen yollar bitmez,
acilir, insanligin onunde surekli yeni yollar ve yeni umutlar...
ve hep daha insan gibi insan olmaya giden yollari gosterir, butun kavsaklardaki tabelalar...
geleneksel turk gorgu ve ahlak kurallarina gore kendinden sonra gelen herkese hosgeldiniz demek guzel bir erdemdir...bu basligin yazari benden once gelmistir sozluge, hosgeldin demek olmaz tabii de...ben de soyle diyorum kendisine;
burada(sozlukte) hepimiz nick lerimizin altindaki varliklarimizla yasamaktayiz, bu varliklarimizi surdururken(bizden sonra gelen) diger arkadaslarimizi iyi yonde cesaretlendirici bir kac kelime yazsak consept disi mi sayiliriz...ezik mi yalaka mi(kendi tabiridir), terbiyesiz mi sayiliriz...ben bu basligin yazarini sevgiyle hic onyargisiz takip ediyorum. elbette kendi tercihi olacaktir ama ben ona satirlarimdan sonra katilmasini bekledigim, hosgorulu ve barisci dunya gorusune hosgeldiniz demek istiyorum....
burada(sozlukte) hepimiz nick lerimizin altindaki varliklarimizla yasamaktayiz, bu varliklarimizi surdururken(bizden sonra gelen) diger arkadaslarimizi iyi yonde cesaretlendirici bir kac kelime yazsak consept disi mi sayiliriz...ezik mi yalaka mi(kendi tabiridir), terbiyesiz mi sayiliriz...ben bu basligin yazarini sevgiyle hic onyargisiz takip ediyorum. elbette kendi tercihi olacaktir ama ben ona satirlarimdan sonra katilmasini bekledigim, hosgorulu ve barisci dunya gorusune hosgeldiniz demek istiyorum....
bir cumhuriyet kusagi yazari...bir gazetecilik cinari...yazilarini surekli takibettigim uc bes yazardan birisi...onu nasil yorumlamak istedigim bana kalsin...ben bazen onun, bundan otuz hatta kirk belki daha uzun yillar once yazmis oldugu yazilarina rastliyorum kosesinde, saniyorum ki yeni kaleme alinmis...gundem ayni gene, sadece oyuncular degisik, yaziyi okuyup tarihine bakiyorum inanilmaz derece de sanki bugun yazilmis hissine kapiliyorum...
uzuluyorum sonra tabii, diyorum niye genelde iyi seyler olmuyor. onca gecen yillara, cekilen acilara, odenen bedellere ragmen neden bazi seyler hala degismiyor...o enseyi karartmayin diyor hala umutlari var yani, iyi birseyler olacagina dair... benim de oyle....
uzuluyorum sonra tabii, diyorum niye genelde iyi seyler olmuyor. onca gecen yillara, cekilen acilara, odenen bedellere ragmen neden bazi seyler hala degismiyor...o enseyi karartmayin diyor hala umutlari var yani, iyi birseyler olacagina dair... benim de oyle....
henuz seyretmedim. lakin simdi bu basligin altinda yazilanlari gorunce bayagi meraklandim en kisa zamanda indirip(onyargisiz) seyretmeyi dusunuyorum...lakin yorumlara bakilirsa gerceklerin bu kadar ayan beyan ortaya cikmasi bir isigin yandigini gostermektedir...umutsuz olmayalim enseyi karartmayalim(bir cetin altan klasigi)...
nicklerin birer kod oldugunu dusununce; harflerle degil de rakamlarla meydana getirilmis olmasinda ne sakinca var... gayet ilginc ve guzel tasarlanmis nickiyle sozluge giris yapan arkadasimiza hos geldiniz diyorum ben de...
bazen de kisileri, ilerde surekli vicdan muhasebesi yapmak suretinde birakanlari vardir...
mesela; uc kardesin bulundugu aile ortaminda kardeslerden buyuk olan iki tanesinin en kucuk kardesi ispiyoncu kisilikle suclayip, baslarina gelen her felakette onu parmaginin bulunduguna inanmalaridir...
bu inancla cok tehlikeli goz dagi verme olaylari gelisir ki, kesinlikle sadece filmlerin etkisiyle cocukca yapilmis cok riskli hareketlerdir...buyuyup olgunlasinca akil basa gelince cok pisman olunur, hatta o kardesin(ispiyoncu olanin)hayatta asla mutlu olamamasi bu yapilan seylere baglanir. ama artik cok gectir...
boyle bir ispiyonculuk olayinin gerceklesmesinden sonra iki buyuk kardes kucuk olan kardese bir daha soylemeyecegine soz ver diye baski yapar bununla sonuc elde edemezler ise;
mesela buyuk kardesler, her biri bir ayagindan tutmak suretiyle kucuk kardesi, basasagi balkondan asagiya sarkitir, mahalleninin haykirislari sonucu geri cekilir, kucuk kardes iki ay konusamaz.
mesela gene bu kucuk kardesin, kipkirmizi yanmakta olan komur sobasinin uzerinde kuzu cevirir gibi, sobanin sadece bir karis uzerinde cevrilerek, korkutulmasi girisimi vardir...anne terlik elinde kucuk cocugun bagirmalari sonucu yetisir ama cocuk bir hafta konusamaz...
elbette guzel anilar degildir hatta bu orneklerdekiler ilerde kisiyi hatirladikca surekli aglayip zirlayip kucuk kardesin(tabii de artik o da kucuk degildir)basini sevkatle bagira basmak haykirarak ozur dilemek seklinde gerceklesse de sonuc degismez...bu vicdan azabiyla ugrasir durursunuz omur surdukce...kardeslerin herbirinde onarilmaz, gorunmez travmalar olusturur...cocukluk iste...
mesela; uc kardesin bulundugu aile ortaminda kardeslerden buyuk olan iki tanesinin en kucuk kardesi ispiyoncu kisilikle suclayip, baslarina gelen her felakette onu parmaginin bulunduguna inanmalaridir...
bu inancla cok tehlikeli goz dagi verme olaylari gelisir ki, kesinlikle sadece filmlerin etkisiyle cocukca yapilmis cok riskli hareketlerdir...buyuyup olgunlasinca akil basa gelince cok pisman olunur, hatta o kardesin(ispiyoncu olanin)hayatta asla mutlu olamamasi bu yapilan seylere baglanir. ama artik cok gectir...
boyle bir ispiyonculuk olayinin gerceklesmesinden sonra iki buyuk kardes kucuk olan kardese bir daha soylemeyecegine soz ver diye baski yapar bununla sonuc elde edemezler ise;
mesela buyuk kardesler, her biri bir ayagindan tutmak suretiyle kucuk kardesi, basasagi balkondan asagiya sarkitir, mahalleninin haykirislari sonucu geri cekilir, kucuk kardes iki ay konusamaz.
mesela gene bu kucuk kardesin, kipkirmizi yanmakta olan komur sobasinin uzerinde kuzu cevirir gibi, sobanin sadece bir karis uzerinde cevrilerek, korkutulmasi girisimi vardir...anne terlik elinde kucuk cocugun bagirmalari sonucu yetisir ama cocuk bir hafta konusamaz...
elbette guzel anilar degildir hatta bu orneklerdekiler ilerde kisiyi hatirladikca surekli aglayip zirlayip kucuk kardesin(tabii de artik o da kucuk degildir)basini sevkatle bagira basmak haykirarak ozur dilemek seklinde gerceklesse de sonuc degismez...bu vicdan azabiyla ugrasir durursunuz omur surdukce...kardeslerin herbirinde onarilmaz, gorunmez travmalar olusturur...cocukluk iste...
1-olusturana kadar cileli ugraslari gerektiren, kavusunca da sarfedilen hede...
2-kiymeti bilinemedigi icin etkisinde pek uzun sureli kalinamayan, onu tekrar kaybedince de ozlem yuklu olarak soylenilecek, hede...
2-kiymeti bilinemedigi icin etkisinde pek uzun sureli kalinamayan, onu tekrar kaybedince de ozlem yuklu olarak soylenilecek, hede...
ne yazik ki bu turden olanlari tanimak lutfuna erismis bir kisiyim...yok yanlis anlasilmasin ben boyle birisiyle birlikte degilim...hatta onunla sadece oyle olmadigi icin evlendim bile diyebilirim(bakiniz yirmi sene sonra nasil basite indirgeniyor sebepler)
isin gercegi, goruntu var ses yok durumundaki insanla degil yirmi sene ben bir saat bile yasayamazdim herhalde...
neyse konuya donersek evet ben taniyorum boyle insanlar, sadece eslerinin uydulari seklinde varliklarini surdururler...benim izlenimlerim boyle bir esi secmekle mutlulugu pesinen bastan satin aldigini sanan kadinlar ne yazik ki mutlu degillerdir...
ve benim izlenimim sudur;bu model erkek kesinlikle icten pazarliklidir, tartisma ortamindan nefret eder. herseyi kabul etmis gibi gorunur fakat asla kabul etmez, sinsi sinsi olayi gene kendi bildigi boyuta surukler ve sonucta genellikle o (yani erkek) kazanir...bunun sebebi de kadinin dogasi geregi(asiri mesguliyetten) olayi fazla takip edememesi, tartisma anindan(tabii bu model erkekle tartisma zevki bile yasanamaz) sonra duygusal dunyasina geri donmesidir.
bu gozler gormemistir kedi gibi erkegin yaninda mutluluktan cosan kadin...orada daima huzun vardir...
isin gercegi, goruntu var ses yok durumundaki insanla degil yirmi sene ben bir saat bile yasayamazdim herhalde...
neyse konuya donersek evet ben taniyorum boyle insanlar, sadece eslerinin uydulari seklinde varliklarini surdururler...benim izlenimlerim boyle bir esi secmekle mutlulugu pesinen bastan satin aldigini sanan kadinlar ne yazik ki mutlu degillerdir...
ve benim izlenimim sudur;bu model erkek kesinlikle icten pazarliklidir, tartisma ortamindan nefret eder. herseyi kabul etmis gibi gorunur fakat asla kabul etmez, sinsi sinsi olayi gene kendi bildigi boyuta surukler ve sonucta genellikle o (yani erkek) kazanir...bunun sebebi de kadinin dogasi geregi(asiri mesguliyetten) olayi fazla takip edememesi, tartisma anindan(tabii bu model erkekle tartisma zevki bile yasanamaz) sonra duygusal dunyasina geri donmesidir.
bu gozler gormemistir kedi gibi erkegin yaninda mutluluktan cosan kadin...orada daima huzun vardir...
daha bu kopyayi cekmeden evvel hazirlik asamasinda yapilan salakliklardan biri de, kollara kopyeleri naksettirmek(dovme yaptirmak)sekli olabilir...ve bu salaklik insanin omur boyu uzerinde kalabilir degmez yani...
fakat gercek dovme degil de kina ile yapilanlari tercih edilebilir. hatta bunlar kisinin yaraticiligini, sanat egilimlerini bile ortaya cikarabilir ...
fakat gercek dovme degil de kina ile yapilanlari tercih edilebilir. hatta bunlar kisinin yaraticiligini, sanat egilimlerini bile ortaya cikarabilir ...
bence,yenilerin dislanmamasi durumu seklinde yazilsa butun yenilerin arayip bilgi ve deneyim edinebilecekleri, faydali bir baslik olabilecek baslik...mesela ben geldigimde yoktu boyle bir baslik yararlanamadim, zararlarini da hala cekiyorumdur...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?