belki biraz ektrem tiplerdir bunlar fakat kesinlikle vardir. ve bu dunyanin bir yerlerinde yasamlarini bir sekilde idame ettirmeye calisiyorlardir.
patensiz bir anne modeli, cocuklarinin ona paten hediye etmesiyle aniden basliktaki sekle donusebiliyormus.
bu hedenin ne maksatla kendisine verildigini cozmeden once, elbette tesekkur eden sonra dunyaya gec geldigine yanan anne modeli, aglayarak onlari degerli hatiralarini astigi duvardaki kosesine asivermistir.
asagidaki hikaye bu baslikla ilgili yasanmis bir ornektir.
konu figuru: sakar bilgic
yer: dunya yuzeyinde bir yer
vakit: talihsiz bir zaman
son zamanlarda, cocuklariyla pek bir seyler paylasamamanin dayanilmaz ezikligi altindaki sakar bilgic, israrlar uzerine, duvardaki patenleri indirmek durumunda kalmis ve cocuklarindan paten dersleri almaktadir. derslerin sonunda artik kanatlanipucmaya hazir hale gelmistir. yola cikilir her sey umdugundan guzel baslar. salavat verilerek cikilmis olan bu yolculugun bir yerinde, sakar bilgic yerde ucusmakta olan bir magazin dergisi sayfasi gorur. banane demez. daha temiz bir dunyada yasamak ugruna, ilk gordugu cop bidonuna atmak uzere kagidi yerden alir. bir sure gittikten sonra cop bidonu bulamaz, kagidi katlar ve cebine yerlestirir. donus yolunda gene sakin sakin ilerlenirken, ufukta bir cop bidonu goren sakar bilgic kagidi hatirlar cebinden cikarir.tam da bu esnada kagitta ilgisini ceken bir yazi oldugunu gorur. kagidi acar ve okumaya baslar, aniden yolunun uzerine bir agac cikar. agaclari cok seven sakar bilgice, buna ragmen agac okkali bir sol krose darbesi indirir. hastahanede gozlerini acan sakar bilgic, sadece bir an kollariyla agaca sarilip; -dur yapma biz dostuz... demek istedigini hatirlar.
savastan cikmis gibi butun alni, sargi beziyle dolanmis, bir ayagi alcida hep ayni lafi tekrar etmektedir.-nasil oldu anlamadim? ben bir reklamda gormustum. kizin biri yolda hem kitap okuyor hem de patene biniyordu, ona bir sey olmuyordu, iki satir okuyamadim, ne talihsizim.
kendisine cevap olarak verilen yanitta ise agir bir gercek vardir; reklamdaki o kiza tasmasini tuttugu egitilmis bir kopek klavuzluk etmekteymis.
edit:sonu boyle talihsiz bir sekilde biten hikayedeki bu olay icin hazirda egitilmis bir kopek yoktur ama acaba evdeki spastik kedi egitilse bu olay icin uygun hale getirilebilinir midir?
belli bir zaman kesitinde, talihsiz olaylarin, yogunlukla yasanmasi durumunu isaretleyen, bir soz obegidir.
cizer insan, cizebilir, mutlugun resmini. lakin bundan daha ote olan, cizilen resmin icini boyamaktir. renklerini bulmaktir, renklerin uyumunu saglamaktir.
her bir kisi; beynin tuvaline, dusunce kalemiyle, kendi dunyasindaki, mutluluk anlayisini yansitabilir.
-ben mutlulugun resmini yaptim iste buyrun demek icin se;
mutlulugun renklerini once bulmak, sonra benimsemek, onlari sevmek ve onlara inanmak gerekmektedir ki boyama islemine gecebilelim.
zaten, genel bir tanimi olabilemez mutlulugun resminin;
bu herkese gore degisen, goreceli bir kavramdir.
ornegin bu satirlarin bilgici; sabahlari agrisiz sizisiz uyanmasini, sevdigi insanlarinda onu sevdigini bilmesini, entry girerken az daha evi yakmamis olmasini, hala dusunebilmesini,hala hissedebilmesini ve butun bunlar icin tanriya sukredebilme gucunu tuval yapmaktadir. sonra da icini gonul fircasiyla bu renklerden yansiyanlarla boyamaktadir.
ve bu onun kendisinin mutluluk resmidir. herkesin mutluluk resmi farklidir. birbirine benzemeyen milyonlarca mutluluk resmi vardir. herkesler yapabilir mutlulugun resmini. ressam olmaya gerek yoktur ki bu hede icin. dunya dedigimiz, insana armagan olarak sunulan, kiymetini bilmedigimiz, surekli birbirimizle savastigimiz bu guzel gezegende, daha cok mutluluk resimleri yapabilmek dilegiyle
bu entryi de, tum mutlulugun resmini aslinda coktan yapmis da, henuz bundan haberi olmayanlara ithaf ediyoruz.
her bir kisi; beynin tuvaline, dusunce kalemiyle, kendi dunyasindaki, mutluluk anlayisini yansitabilir.
-ben mutlulugun resmini yaptim iste buyrun demek icin se;
mutlulugun renklerini once bulmak, sonra benimsemek, onlari sevmek ve onlara inanmak gerekmektedir ki boyama islemine gecebilelim.
zaten, genel bir tanimi olabilemez mutlulugun resminin;
bu herkese gore degisen, goreceli bir kavramdir.
ornegin bu satirlarin bilgici; sabahlari agrisiz sizisiz uyanmasini, sevdigi insanlarinda onu sevdigini bilmesini, entry girerken az daha evi yakmamis olmasini, hala dusunebilmesini,hala hissedebilmesini ve butun bunlar icin tanriya sukredebilme gucunu tuval yapmaktadir. sonra da icini gonul fircasiyla bu renklerden yansiyanlarla boyamaktadir.
ve bu onun kendisinin mutluluk resmidir. herkesin mutluluk resmi farklidir. birbirine benzemeyen milyonlarca mutluluk resmi vardir. herkesler yapabilir mutlulugun resmini. ressam olmaya gerek yoktur ki bu hede icin. dunya dedigimiz, insana armagan olarak sunulan, kiymetini bilmedigimiz, surekli birbirimizle savastigimiz bu guzel gezegende, daha cok mutluluk resimleri yapabilmek dilegiyle
bu entryi de, tum mutlulugun resmini aslinda coktan yapmis da, henuz bundan haberi olmayanlara ithaf ediyoruz.
1964 yilinda ilk albumleri "days of future passed" ile isimlerini duyurmus olan bu gizli efsane grubun,
diger albumlerinden,"the our childrens childrens children", "keys of the kingdom" gibi ornekleri sayabiliriz.
bugune kadar, 300 milyon album satisi yapmis olan grup 2000 kez butun dunyayi kapsayan muzik turu yapmistir. 18 adet, platin plak odulu almislardir.
klasik rock, senfonik rock, soft rock tarzi muzik yapmaktadirlar. yasayan ve hala devam eden muzik yolculuklarinda, kendi turunun en baba gruplarindan birisidir.
diger albumlerinden,"the our childrens childrens children", "keys of the kingdom" gibi ornekleri sayabiliriz.
bugune kadar, 300 milyon album satisi yapmis olan grup 2000 kez butun dunyayi kapsayan muzik turu yapmistir. 18 adet, platin plak odulu almislardir.
klasik rock, senfonik rock, soft rock tarzi muzik yapmaktadirlar. yasayan ve hala devam eden muzik yolculuklarinda, kendi turunun en baba gruplarindan birisidir.
insanin her yasinda ogrenecegi seyler vardir.
bugun itibariyle bilgicin; kendi dusunumlerinin sonucunda ulastigi, "sozlukte hangi modun icinde kalmaliyim?" sorusunun cevabidir bu baslik. zormu dur? degildir biraz artistlik ister. neseli gununde degilsen yazmamak gibi bir sonuca da gider.
huznun icinden espri kasmak, seklinde de algilanabilir. niye? sirf sozluge gireyim diye, girmeyelim efenim bugun de...eger basliktaki gibi degilse modumuz. kasmanin ne alemi var. sonra ortaya forumlar, durumlar cikar birileri ugrasir habire bunlari silmek icin. insan insana eziyet eder mi? etmemelidir. kalin saglicakla.
bugun itibariyle bilgicin; kendi dusunumlerinin sonucunda ulastigi, "sozlukte hangi modun icinde kalmaliyim?" sorusunun cevabidir bu baslik. zormu dur? degildir biraz artistlik ister. neseli gununde degilsen yazmamak gibi bir sonuca da gider.
huznun icinden espri kasmak, seklinde de algilanabilir. niye? sirf sozluge gireyim diye, girmeyelim efenim bugun de...eger basliktaki gibi degilse modumuz. kasmanin ne alemi var. sonra ortaya forumlar, durumlar cikar birileri ugrasir habire bunlari silmek icin. insan insana eziyet eder mi? etmemelidir. kalin saglicakla.
fikret kızılok
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
tavus kuşu gibiydin, dönüp dönüp baktıran
oturup konuşunca felsefeyi saptıran
mürekkebi yalamış yutmuş gibi bakardın
kitabı ters tutunca gözlerimi kapardım
bir garip ambalajdın dört tarafı fiyonklu
obsesif bir içerik nevrastenik boyutlu
anlaması zordu biraz tanımazdım memduhu
zaten doldurmak gerekti diyalektik boşluğu
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
hedefimiz mutluluktu iki çiçek bir böcek
tek göz olmuş evimizde tüketim tükenecek
düşlerimiz satılmadan şarkı olup gidecek
besbedava sersefil çocuklar dinleyecek
issızlığım ağlaşırken yalnızlığım gelecek
tutup ellerimden beni bir yere götürecek
has bahçenin elmasından ısırıklar alırken
paradoksal bir anlamda ilk ayvayı yiyecek
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
erkeğin olmuştum artık radikal bir emniyet
feminist akımların boş bulduğu zihniyet
bütünleşmek bu diyordun hadi koçum aslanım
pratikte sen olmuştum kendime bir varsayım
belki hayat tümüyle eylemin kendisiydi
ama bunu tek tek anlamak boyut meselesiydi
diyordun ki aptalım evde kalıyor diye
bak ne güzel satıyor şarkıları zülfüye
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
haftasonu dediğin gazetenin adıydı
senin için hayatın vazgeçilmez tadıydı
tutuşturup eline üç gün rahat ederdim
geri kalan dört günde ben de walkman dinlerdim
adlear reaksiyonu antifreud sentezi
doğrusu muydu acep bizim nisa suresi
sabır, namus ve erdem şarkıların maması
aç kalıyorsa eğer evden kaçar karısı
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
tavus kuşu gibiydin, dönüp dönüp baktıran
oturup konuşunca felsefeyi saptıran
mürekkebi yalamış yutmuş gibi bakardın
kitabı ters tutunca gözlerimi kapardım
bir garip ambalajdın dört tarafı fiyonklu
obsesif bir içerik nevrastenik boyutlu
anlaması zordu biraz tanımazdım memduhu
zaten doldurmak gerekti diyalektik boşluğu
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
hedefimiz mutluluktu iki çiçek bir böcek
tek göz olmuş evimizde tüketim tükenecek
düşlerimiz satılmadan şarkı olup gidecek
besbedava sersefil çocuklar dinleyecek
issızlığım ağlaşırken yalnızlığım gelecek
tutup ellerimden beni bir yere götürecek
has bahçenin elmasından ısırıklar alırken
paradoksal bir anlamda ilk ayvayı yiyecek
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
erkeğin olmuştum artık radikal bir emniyet
feminist akımların boş bulduğu zihniyet
bütünleşmek bu diyordun hadi koçum aslanım
pratikte sen olmuştum kendime bir varsayım
belki hayat tümüyle eylemin kendisiydi
ama bunu tek tek anlamak boyut meselesiydi
diyordun ki aptalım evde kalıyor diye
bak ne güzel satıyor şarkıları zülfüye
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
haftasonu dediğin gazetenin adıydı
senin için hayatın vazgeçilmez tadıydı
tutuşturup eline üç gün rahat ederdim
geri kalan dört günde ben de walkman dinlerdim
adlear reaksiyonu antifreud sentezi
doğrusu muydu acep bizim nisa suresi
sabır, namus ve erdem şarkıların maması
aç kalıyorsa eğer evden kaçar karısı
gözlerin keman çalardı, dudakların darbuka
toplumsal içerikliydin liberal alaturka
komünist yaklaşımlıydın, kapitalist biçimli
her bakımdan verimli
soyut somutlaşırken değiştirdik havayı
sak üstünde damdağan vur beline kazmayı
kisinin; tum umutlarini yitirdigini dusundugu anda yeni bir umudu yakalamasiyla ilgili olaylardir.
ornek icin bir hikaye;
konu figuru:bilgic kisisi
yer:gurbet diyari
zaman:diyelim bugun
isinden telasla cikmis, sozluge kosmak icin, olmayan trafikte her turlu cambazligi yapan bilgic kisisi, yolu yariladigi anda, gondermesi gereken bir evraki faxlamayi unuttugunu hatirlar. zink! diye yolun ortasinda fren yapar. dakika hesabiyla belki bir yerlerde fax bulabilirse, zamaninda yetistirebilecektir bu hedeyi.
etrafa bakar sadece bir adet kuru temizleme dukkani gorur. hemen keskin bir u donusuyle dukkanin onune park eder, ederken de arkadaki sol farlardan biri, fara gelip carpan cop bidonu tarafindan kirilir. bununla bakip, ugrasilacak zaman yoktur. solugu dukkanin icinde alir. dukkanin on kisminda calisan tek bir kisi vardir, ve ne bu sahsiyetle, ne de bu dukkanla daha once hic tanisilmamistir.
bilgic elindeki evraki telasla sallayarak fax olup olmadigini sorar. kisi, var ama kullanamazsin der. bilgic israr eder. isin aciliyetini anlatir saniyelerin oneminden bahseder, karsisindaki dingil anlamaz. peki canin sagolsun, deyip tam dukkandan cikacak olan bilgic geri doner, adama sorar;
-sen korelisin degil mi?
evet yanitini da alan bilgic asap olmus bir sekilde koreliye derki;
-sana yaziklar olsun ben turkum ve benim gazi dedem, senin ulken ve vatandaslarin icin bir bacagini senin ulkende birakmisti geri donerken. bir fax nedir ki esirgedin, sen bunu bizden.
asap ve hisimla kapiyi acar, tam disariya cikacakken koreli seslenir. bu faxi disardan hic kimse kullanmadi bu gune kadar ama sen kullanacaksin. eger zaman gecmediyse, gel hallet isini ozur diliyorum. sizler bizim icin kardes gibisiniz, keske ilk anda soyleseydin.
sonuc: fax olayi tanrinin da hikmetiyle zamaninda gerceklestirilir.
ornek icin bir hikaye;
konu figuru:bilgic kisisi
yer:gurbet diyari
zaman:diyelim bugun
isinden telasla cikmis, sozluge kosmak icin, olmayan trafikte her turlu cambazligi yapan bilgic kisisi, yolu yariladigi anda, gondermesi gereken bir evraki faxlamayi unuttugunu hatirlar. zink! diye yolun ortasinda fren yapar. dakika hesabiyla belki bir yerlerde fax bulabilirse, zamaninda yetistirebilecektir bu hedeyi.
etrafa bakar sadece bir adet kuru temizleme dukkani gorur. hemen keskin bir u donusuyle dukkanin onune park eder, ederken de arkadaki sol farlardan biri, fara gelip carpan cop bidonu tarafindan kirilir. bununla bakip, ugrasilacak zaman yoktur. solugu dukkanin icinde alir. dukkanin on kisminda calisan tek bir kisi vardir, ve ne bu sahsiyetle, ne de bu dukkanla daha once hic tanisilmamistir.
bilgic elindeki evraki telasla sallayarak fax olup olmadigini sorar. kisi, var ama kullanamazsin der. bilgic israr eder. isin aciliyetini anlatir saniyelerin oneminden bahseder, karsisindaki dingil anlamaz. peki canin sagolsun, deyip tam dukkandan cikacak olan bilgic geri doner, adama sorar;
-sen korelisin degil mi?
evet yanitini da alan bilgic asap olmus bir sekilde koreliye derki;
-sana yaziklar olsun ben turkum ve benim gazi dedem, senin ulken ve vatandaslarin icin bir bacagini senin ulkende birakmisti geri donerken. bir fax nedir ki esirgedin, sen bunu bizden.
asap ve hisimla kapiyi acar, tam disariya cikacakken koreli seslenir. bu faxi disardan hic kimse kullanmadi bu gune kadar ama sen kullanacaksin. eger zaman gecmediyse, gel hallet isini ozur diliyorum. sizler bizim icin kardes gibisiniz, keske ilk anda soyleseydin.
sonuc: fax olayi tanrinin da hikmetiyle zamaninda gerceklestirilir.
sorunlarimizi saklayalim "sorunsal basliklar" acmayalim.
nice yıllara
yapraklara, dallara
yeşillere, allara
nice nice yıllara gülüm
nice nice yıllara
yaprak dala, al yeşile yarasın
gayri bundan böyle vermem seni ellere
siir:nazim hikmet ran
yapraklara, dallara
yeşillere, allara
nice nice yıllara gülüm
nice nice yıllara
yaprak dala, al yeşile yarasın
gayri bundan böyle vermem seni ellere
siir:nazim hikmet ran
sorunsal olmayinca, durum ifade eden baska ne kullanilabilir? cabalarinin sonucunda ortaya cikmis bir basliktir.
edit:bugun benim sorunum, yarin senin sorunun olabilirsen bugun benim sorunsalima takilirsin, ben de yarin senin sorunsalina takilirim.
bu isler boyledir. sorun varsa sorundur, bunlari problem ya da durum takilariyla ifade edemeyiz. problem demek icin, olayin azicik, matematikle ilintili olmasi da gerekir. oyle deme, boyle deme. ne diyelim bir de onu yazin. bizim anlayacagimiz dilden cozumsel anlayislar sunulsun da gorelim o zaman.
edit:bugun benim sorunum, yarin senin sorunun olabilirsen bugun benim sorunsalima takilirsin, ben de yarin senin sorunsalina takilirim.
bu isler boyledir. sorun varsa sorundur, bunlari problem ya da durum takilariyla ifade edemeyiz. problem demek icin, olayin azicik, matematikle ilintili olmasi da gerekir. oyle deme, boyle deme. ne diyelim bir de onu yazin. bizim anlayacagimiz dilden cozumsel anlayislar sunulsun da gorelim o zaman.
aslinda "buldugun gibi birak" slogani, umumi tuvaletler veya halka acik piknik yerlerinde gorebilecegimiz, bir temizlik sloganidir.
basliktaki sorunsal ise farklidir bundan; insanin tekrar geri dondugunde, biraktigi gibi bulmayi umut ettigi, hedeleri isaretler. bulabilir mi bilinmez ama bu umut her zaman vardir.
edit:bilgic kisisinin ise; an itibariyle, boyle bir umudu artik kalmamistir. cunku memlekette kapisi celik, pencereleri de kismen celik halinde olan, kapali biraktigi evine, hirsiz arkadaslar, dun gece itibariyle girmisler, bir yakininin ifadesine gore icerde hic bir sey birakmayacak sekilde bir temizlik harekati(!)gerceklestirmislerdir. sehrin gobeginde, kaynak makinalariyla bir gece yarisi calismasi olmus, kimseciklerin haberi olmamis. bilgici uzen bu kismidir olayin. yoksa gelen zarar cula caputa gelsin, onemli degil. cana zarar gelmesin, demistir bile zaten.
basliktaki sorunsal ise farklidir bundan; insanin tekrar geri dondugunde, biraktigi gibi bulmayi umut ettigi, hedeleri isaretler. bulabilir mi bilinmez ama bu umut her zaman vardir.
edit:bilgic kisisinin ise; an itibariyle, boyle bir umudu artik kalmamistir. cunku memlekette kapisi celik, pencereleri de kismen celik halinde olan, kapali biraktigi evine, hirsiz arkadaslar, dun gece itibariyle girmisler, bir yakininin ifadesine gore icerde hic bir sey birakmayacak sekilde bir temizlik harekati(!)gerceklestirmislerdir. sehrin gobeginde, kaynak makinalariyla bir gece yarisi calismasi olmus, kimseciklerin haberi olmamis. bilgici uzen bu kismidir olayin. yoksa gelen zarar cula caputa gelsin, onemli degil. cana zarar gelmesin, demistir bile zaten.
belki de boyle bir sarki bile vardir.
basligin aciklamasini ise su sekilde yapiyoruz;
kisi telasla kendisini bekleyen diger kisinin ya da kisilerin yanina ulastiginda gec kalmistir, bu bulusma icin. bekleyen durumundakiler kizgindir, fakat ne oldugunu da merak etmislerdir. bu modun icinden sorarlar kisiye;
-hayrola bir sey mi oldu?
kisi kendini, derin kederler moduna sokarak cevap verir;
+hic sormayin ne haller geldi basima.
-sorduk bir kere hadi anlat. dediklerin de ise mecbur anlatmaya baslar. anlatir anlatir anlatir da bir turlu gec kalma hedesine ulasamaz. anlattiklarin da ise, gec kalisini mazeret olarak gosterecek hic bir delil bulunamaz.
basligin aciklamasini ise su sekilde yapiyoruz;
kisi telasla kendisini bekleyen diger kisinin ya da kisilerin yanina ulastiginda gec kalmistir, bu bulusma icin. bekleyen durumundakiler kizgindir, fakat ne oldugunu da merak etmislerdir. bu modun icinden sorarlar kisiye;
-hayrola bir sey mi oldu?
kisi kendini, derin kederler moduna sokarak cevap verir;
+hic sormayin ne haller geldi basima.
-sorduk bir kere hadi anlat. dediklerin de ise mecbur anlatmaya baslar. anlatir anlatir anlatir da bir turlu gec kalma hedesine ulasamaz. anlattiklarin da ise, gec kalisini mazeret olarak gosterecek hic bir delil bulunamaz.
niyazi köfteler
üzgünüm dedi i am sorry
duck donald’ın hamburg işi köftesi, oh yeah
pazar payı bundan sonra
“if you eat” yersen yani, oh yeah
fifty fifty okey mi?
inegöl işi ve sultanahmet
ve rumeli yani yerli malı köfteler, vah vah
işler kesat, örgütlenmeli
yola düşüp ankara’lara gitmeli, eyvah
ekonomi liberal, hay allah
hamburger go home
yaşasın köfteler
bütün köftecileri türkiye’nin
birleşsin, yallah
iyi olur inşallah
netice hatice, köfteler niyazi
yani ne şehit ne de gazi, eyvah
burger oldu köfteler, masallah.
üzgünüm dedi i am sorry
duck donald’ın hamburg işi köftesi, oh yeah
pazar payı bundan sonra
“if you eat” yersen yani, oh yeah
fifty fifty okey mi?
inegöl işi ve sultanahmet
ve rumeli yani yerli malı köfteler, vah vah
işler kesat, örgütlenmeli
yola düşüp ankara’lara gitmeli, eyvah
ekonomi liberal, hay allah
hamburger go home
yaşasın köfteler
bütün köftecileri türkiye’nin
birleşsin, yallah
iyi olur inşallah
netice hatice, köfteler niyazi
yani ne şehit ne de gazi, eyvah
burger oldu köfteler, masallah.
bir turk, kesinlikle diger turkleri anlar zaten. anlamak icin, klavuza gerek olmayan hede.
sanirim bizi bir turlu anlayamayan, yabancilar icin hazirlanmis olsa gerek bu klavuz.
bu klavuzun, "cilgin turkler" tutunca, ne oldugumuzu daha yakindan gorelim, turkleri baz alip, ba$ina ya da arkasina bir sifat yada fiil ekleyelim furyasi ve ya tutarsa mantigiyla bir radyo dj.si tarafindan cikarildigini dusunuyor bilgic kisisi. cunku klavuzun yabanci cevirileri yok henuz. yakinda "turkleri algilama" seklinde versiyonlarini da gorebilecegimiz ihtimali de var. eger bu da tutarsa.
bilgicin;
sen kimi, kime anlatiyorsun? biz ne oldugumuzu bilmiyor muyuz?
yabancilara bizi anlatacaksan kitabineden turkce piyasaya sunuyorsun? seklinde de suallerine de neden olmustur. ayni zamanda, okumayi dusunmedigini, ilginc bulmadigini, simdiden deklare ettigi klavuz.
kendi kendinle, dalga gecen satirlara gulmek isteyenler icin belki satin alinabilir fiyati 2950.-yeni turk lirasiymis efenim. dua edelim de yabanci dillere cevrilmesin ayrica. eloglu anlamaz kitaptakilerin, ekstrem tiplerin davranislari oldugunu da, toptan boyleyizdir zannederler. zaten bahane ariyorlar bir de klavuz gecmesindir ellerine.
sanirim bizi bir turlu anlayamayan, yabancilar icin hazirlanmis olsa gerek bu klavuz.
bu klavuzun, "cilgin turkler" tutunca, ne oldugumuzu daha yakindan gorelim, turkleri baz alip, ba$ina ya da arkasina bir sifat yada fiil ekleyelim furyasi ve ya tutarsa mantigiyla bir radyo dj.si tarafindan cikarildigini dusunuyor bilgic kisisi. cunku klavuzun yabanci cevirileri yok henuz. yakinda "turkleri algilama" seklinde versiyonlarini da gorebilecegimiz ihtimali de var. eger bu da tutarsa.
bilgicin;
sen kimi, kime anlatiyorsun? biz ne oldugumuzu bilmiyor muyuz?
yabancilara bizi anlatacaksan kitabineden turkce piyasaya sunuyorsun? seklinde de suallerine de neden olmustur. ayni zamanda, okumayi dusunmedigini, ilginc bulmadigini, simdiden deklare ettigi klavuz.
kendi kendinle, dalga gecen satirlara gulmek isteyenler icin belki satin alinabilir fiyati 2950.-yeni turk lirasiymis efenim. dua edelim de yabanci dillere cevrilmesin ayrica. eloglu anlamaz kitaptakilerin, ekstrem tiplerin davranislari oldugunu da, toptan boyleyizdir zannederler. zaten bahane ariyorlar bir de klavuz gecmesindir ellerine.
dogrusu, "ben sana demi$tim sorunsali" olan bu basliginin altinda;
kisinin zaten coktan yapmis ve bitirmis oldugu, bir eylemden dolayi, pismanlik ve acilari surmekte iken, diger kisinin, ona tam da bu anda, basliktaki sorunsalla yonelmesi durumlari incelenecektir.
kisi, sevgilisinden hic beklemedigi sekilde ayrilmistir. diger kisi teselliye muhtac bu insani once bu sekilde, kendi bilgeligini ortaya koyacak sozlerle karsilar; "ben sana demistim"
kisi derslerine yeterli alakayi gostermez, sonuc malumdur. ozellikle ebeveynlerden anne olani kullanir bu basligi; "ben sana demistim"
iste bu sekilde orneklerine, hayatin icinde cok rastlayacagimiz basit ama agirligi olan, bir sorunsaldir. basliktaki soz obegini duymak, kisiler icin. ve kisiyi en cok da bu sozler cileden cikarir.
dusunur kisi; sen bana demistin ama ben aptalim ya anlamadim, sen anladin da benden once, ben anlayamadim kendi durumumu ve bu hale geldim der.
gerek yoktur bu sozlerin sarfedilmesine, olan olmustur, bu sozler ise teselliden cok kendi egosuna yontmaktir hayati. ne teselli eder ne de kisiye, minnet ve saygi saglatir. bilakis kisi henuz, depresyonun sinirlarinda dolasirken, icine ceker. tehlikeli biledir hatta.
kisinin zaten coktan yapmis ve bitirmis oldugu, bir eylemden dolayi, pismanlik ve acilari surmekte iken, diger kisinin, ona tam da bu anda, basliktaki sorunsalla yonelmesi durumlari incelenecektir.
kisi, sevgilisinden hic beklemedigi sekilde ayrilmistir. diger kisi teselliye muhtac bu insani once bu sekilde, kendi bilgeligini ortaya koyacak sozlerle karsilar; "ben sana demistim"
kisi derslerine yeterli alakayi gostermez, sonuc malumdur. ozellikle ebeveynlerden anne olani kullanir bu basligi; "ben sana demistim"
iste bu sekilde orneklerine, hayatin icinde cok rastlayacagimiz basit ama agirligi olan, bir sorunsaldir. basliktaki soz obegini duymak, kisiler icin. ve kisiyi en cok da bu sozler cileden cikarir.
dusunur kisi; sen bana demistin ama ben aptalim ya anlamadim, sen anladin da benden once, ben anlayamadim kendi durumumu ve bu hale geldim der.
gerek yoktur bu sozlerin sarfedilmesine, olan olmustur, bu sozler ise teselliden cok kendi egosuna yontmaktir hayati. ne teselli eder ne de kisiye, minnet ve saygi saglatir. bilakis kisi henuz, depresyonun sinirlarinda dolasirken, icine ceker. tehlikeli biledir hatta.
onyediyle-yirmiyedi arasi uygundur bu iszmle sonu biten, soylemlere sarilmak icin.
sonra bunlarin bir kismi; sol soylemi olanlar sosyal demokrat, digerleri liberal olurlar. is, gecim, aile, cocuklar da eklenince hayata ve hic bir seyin degismedigini de gorurler o zamana gelince. duzenin icindeki makus kaderlerine razi olurlar.
disler dokulmeye, saclar beyazlamaya , yureklerdeki iszm atesleri sonmeye baslar. donek diye adlandirilirlar da oyle degildir aslinda, mevcut duzenin icinde, dogal evrimlesme surecidir, bu. normaldir hatti zatinda.
edit: yine de ben, balon bile olsa, birbirleriyle sadece, komputur oyunu alisverisi yapanlardan, msnde geyik lak-lak lari yapanlardan daha cok saygi duyarim onlara, en azindan simdilik balon sisirecek kadar bile olsa, nefesleri oldugunun farkindadirlar, bir seylerin duzgun gitmedigini dusunup, bu kavramlarin altinda durmaktadirlar.
sonra bunlarin bir kismi; sol soylemi olanlar sosyal demokrat, digerleri liberal olurlar. is, gecim, aile, cocuklar da eklenince hayata ve hic bir seyin degismedigini de gorurler o zamana gelince. duzenin icindeki makus kaderlerine razi olurlar.
disler dokulmeye, saclar beyazlamaya , yureklerdeki iszm atesleri sonmeye baslar. donek diye adlandirilirlar da oyle degildir aslinda, mevcut duzenin icinde, dogal evrimlesme surecidir, bu. normaldir hatti zatinda.
edit: yine de ben, balon bile olsa, birbirleriyle sadece, komputur oyunu alisverisi yapanlardan, msnde geyik lak-lak lari yapanlardan daha cok saygi duyarim onlara, en azindan simdilik balon sisirecek kadar bile olsa, nefesleri oldugunun farkindadirlar, bir seylerin duzgun gitmedigini dusunup, bu kavramlarin altinda durmaktadirlar.
caliskandi bu bilgic uretip dururdu kendince birseyleri,
kendi capinda kendi anlayisinda, bir demokrasi mucadelesine giristi,
once, demokrasiye kendisinin inanmasi gerekirdi.
anlayamadi belki,
ne sehit oldu ne gazi b.k yoluna gitti niyazi.
kendi capinda kendi anlayisinda, bir demokrasi mucadelesine giristi,
once, demokrasiye kendisinin inanmasi gerekirdi.
anlayamadi belki,
ne sehit oldu ne gazi b.k yoluna gitti niyazi.
birbirimizle ugrasirken; hayati ve herseyi kacirmak...
sahibi geldi
o gözlüklerinin arkasından bakıp niçin ağlıyorsun?
nerde o eski istanbul diye hayıflanıyorsun.
vallahi zor iş, doğup büyüdüğün şehirde,
dımdızlak bir yabancı gibi kalmak.
bir tabureye tüneyip akşamları kadehlerde boğulmak.
lakerda kokmuyor artık istanbul şehri,
paskalya yumurtası bile yok. "şart mı ki?"
o eski bostanlar ağzına kadar blok apartman şimdi.
seninse dikili ağacın bile yok!
kaçırılan bir trenin ardından koşup,
yetişmeye takatin yok.
bir yeni sahibi var artık bu şehrin, anlasana,
kimselerden korkusu yok!
duvara astığın o çorapların sahibi geldi.
altına aldığın kilimlerin sahibi geldi.
kıro, keko, hırbo, zonta, maganda!
kıro, keko, hırbo, zonta, maganda!
-ah ah nerede o eski istanbul?
o eski kalamış, o boğaz, o güzelim sahiller?
- vallahi haklısın azizim.
halk sahilleri doldurdu, vatandaş denize giremiyor.
- kültürsüzlük canım nolacak? bir sürü köylü işte!
- kızım koş! koş! sular geldi sular. gözümüz aydın ayol!
kes lan!
sen ülkedeki halkım, savaştaki askerim,
ekinim ve ekmeğimsin. sen üretenimsin.
birisi söylemişti hatta bir zamanlar. sen! efendimizsin.
ve bu bizans eskisi şehir,
ve bu bizans eskileri utansınlar kendi kimliksizliklerinden.
siz! uğruna neler çektiklerimiz...
bana göre vallahi hoş geldiniz.
o gözlüklerinin arkasından bakıp niçin ağlıyorsun?
nerde o eski istanbul diye hayıflanıyorsun.
vallahi zor iş, doğup büyüdüğün şehirde,
dımdızlak bir yabancı gibi kalmak.
bir tabureye tüneyip akşamları kadehlerde boğulmak.
lakerda kokmuyor artık istanbul şehri,
paskalya yumurtası bile yok. "şart mı ki?"
o eski bostanlar ağzına kadar blok apartman şimdi.
seninse dikili ağacın bile yok!
kaçırılan bir trenin ardından koşup,
yetişmeye takatin yok.
bir yeni sahibi var artık bu şehrin, anlasana,
kimselerden korkusu yok!
duvara astığın o çorapların sahibi geldi.
altına aldığın kilimlerin sahibi geldi.
kıro, keko, hırbo, zonta, maganda!
kıro, keko, hırbo, zonta, maganda!
-ah ah nerede o eski istanbul?
o eski kalamış, o boğaz, o güzelim sahiller?
- vallahi haklısın azizim.
halk sahilleri doldurdu, vatandaş denize giremiyor.
- kültürsüzlük canım nolacak? bir sürü köylü işte!
- kızım koş! koş! sular geldi sular. gözümüz aydın ayol!
kes lan!
sen ülkedeki halkım, savaştaki askerim,
ekinim ve ekmeğimsin. sen üretenimsin.
birisi söylemişti hatta bir zamanlar. sen! efendimizsin.
ve bu bizans eskisi şehir,
ve bu bizans eskileri utansınlar kendi kimliksizliklerinden.
siz! uğruna neler çektiklerimiz...
bana göre vallahi hoş geldiniz.
oyle bir gecer
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynı ile baki
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynı ile baki
birden dursun istersin
seneler olunca mazi
öyle bir geçer zaman ki
günlere bakarsın katı katı
üzerine çekersin perde
yoldan geçenler var da
her akşam gelenler nerde?
kara yazı yazıldı sanma
insanın da kaderi böyle
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynıyla baki
öyle bir geçer zaman ki
bir cevap buldun mu sorulara?
yiğitlikte var yine serde
nasıl gaddar seneler
geçiyor durduğu yerde
sana kara yazıldı sanma
insanın da kaderi böyle
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynıyla baki
öyle bir geçer zaman ki
o nedir seni kızdıran
memnun edeceği yerde?
bak bir garip diyor ki
nerede o yarim nerde?
anılara kapılıp kanma
dünyanın da düzeni böyle
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynıyla baki
öyle bir geçer zaman ki
celikin de seslendirmis oldugu huzun otesi bir sarkisi ustadin.
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynı ile baki
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynı ile baki
birden dursun istersin
seneler olunca mazi
öyle bir geçer zaman ki
günlere bakarsın katı katı
üzerine çekersin perde
yoldan geçenler var da
her akşam gelenler nerde?
kara yazı yazıldı sanma
insanın da kaderi böyle
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynıyla baki
öyle bir geçer zaman ki
bir cevap buldun mu sorulara?
yiğitlikte var yine serde
nasıl gaddar seneler
geçiyor durduğu yerde
sana kara yazıldı sanma
insanın da kaderi böyle
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynıyla baki
öyle bir geçer zaman ki
o nedir seni kızdıran
memnun edeceği yerde?
bak bir garip diyor ki
nerede o yarim nerde?
anılara kapılıp kanma
dünyanın da düzeni böyle
öyle bir geçer zaman ki
dediğim aynıyla baki
öyle bir geçer zaman ki
celikin de seslendirmis oldugu huzun otesi bir sarkisi ustadin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?