sabah sabah enerji dolu özgür ve eleştirel -asla hakaret içeren değil- haberleriyle malum ülkemizin halinden ötürü hakkımız olan, kendimiz ve yöneticilerimizi eleştirme fırsatını bize yaşatan habercidir kendisi. yaptığı işin kolay olduğunu sanmayın, hatırlatırım; yalnızca çizenlere bile neler yapılmaya çalışılıyor bu ülkede, değil ki çıkıp da program sunasınız eleştirel ağırlıklı.
eğer o sırada cesaret edip de dikkatle incelerseniz, tüm ağız içi detaylarını uzun uzun inceleme fırsatı bulursunuz; kaç çürüğü var, akşam yemeğinde ne yemiş, ne yememiş gibi detaylara dahi ulaşmanız mümkün. cesaret ederseniz dedim dikkat ederseniz, çünkü kazaya kurban gitmeyeceğinizin bir garantisi yok.
"türkiye cumhuriyetinin başbakanı kayboldu!" haberiyle tüm aileyi yarmıştır bizim evde, severek izliyoruz kendisini.
ilk yirmi saniyesini izlemeniz kafi. papağanın bile tahammül edemediğine tanık olunuz:
http://tinyurl.com/ydo6pto
http://tinyurl.com/ydo6pto
ilk başlarda ürküten ama zamanla alıştığınız hafiften kulak tırmalayan gülüş.
bir erkek ismi.
hayat denen zaman dilimin şüphelenmeyle harcanamayacak kadar kısa bir şey olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. o yüzden inanın birbirinize. illa şüpheleneceğim ben diyorsanız da, şüphenizi her zaman derininizde saklayınız ki, karşınızdakini de huzursuz etmeyiniz.
reşat nuri güntekinin romanı.
bu adam var ya bu adam, bakın, bu adamı iyi analiz edin. bu adam kendine güvenmenin timsalidir. cesurca atılmış bir adımın yegane sahibidir bu yüksek karakter sahibi şahıs. işte bu adam tüm övgüleri hakediyor...
bu zavallı insanın maymun kadar kıymeti yok benim gözümde. maymunu bile koysanız insanların arasına 28 yıl yaşasa, insan olur. "ulan yuh, ayıp bana, onca yıldır insanlarla yaşıyorum bari onlar gibi davranayım." der hiç olmazsa. "hiç olmazsa köye döndüğümde havam olur; filtre kahvemi yudumlarken günlük gazetemi okuyup sigaramı tüttürürken hava atarım bizimkilere." diye düşünür, insan olamıyorsa bile öyleymiş gibi davranır. bu öküz şahsiyet, bakkala bile elinde yazılı olanları gösteriyormuş alışverişini bu şekilde yapıyormuş. yani, adamın başına bir şey gelse, polise, itfaiyeciye, doktora derdini anlatamaz, acil bir durumda muhtemelen bir zarar görür ya da en kötü ihtimalle ölür.
bu ironik olayın iç yüzünde zavallı bir adamın dramı var işte...komik geliyor ya hani, gülüyoruz, "ulan adama bak yahu" diyoruz, aslında acımalı o insana. "insanlıktan bu kadar mı uzaklaştın" denmeli. kendisine saygısı olan insan hiç değilse bakkalda kullanacağı kadar yabancı dil öğrenir ya da acil bir durumda halini izah edebilecek kadar bilir de öyle çıkar sokağa. şimdi sorarım sizlere; avrupalıların avrupada yaşayan türk insanından ve onun gibi davranan diğer doğu kökenli ulusların vatandaşlarından nefret etmeye hakları var mı, yok mu? bana sorarsanız, ben avrupalı olsam, ülkemde böyle insanların barınmasını istemem. ama gelin görün ki kendi ülkemde onlar çoğunlukta, ben onların arasında yaşıyorum gibi hissediyorum kendimi, hatta belki onlar beni istemiyor bu ülkede. ben bu ülkeyi terketmeyeceğime göre; o develere bu hendeği atlatacağım arkadaş! ve benim gibi düşünenlerle birlikte yapacağım bunu. başka yolu yok.
bu adama ayrıca bir tazminat davası açmak vardı ya, türk sıfatını yerin dibine soktuğu için, ama neyse; şimdi gönderilen tebligatı bile okuyup idrak edemeyecek kadar zavallı birine dava açsan ne yazar o davadan bir ders çıkarmayacaksa eğer.
bu zavallı insanın maymun kadar kıymeti yok benim gözümde. maymunu bile koysanız insanların arasına 28 yıl yaşasa, insan olur. "ulan yuh, ayıp bana, onca yıldır insanlarla yaşıyorum bari onlar gibi davranayım." der hiç olmazsa. "hiç olmazsa köye döndüğümde havam olur; filtre kahvemi yudumlarken günlük gazetemi okuyup sigaramı tüttürürken hava atarım bizimkilere." diye düşünür, insan olamıyorsa bile öyleymiş gibi davranır. bu öküz şahsiyet, bakkala bile elinde yazılı olanları gösteriyormuş alışverişini bu şekilde yapıyormuş. yani, adamın başına bir şey gelse, polise, itfaiyeciye, doktora derdini anlatamaz, acil bir durumda muhtemelen bir zarar görür ya da en kötü ihtimalle ölür.
bu ironik olayın iç yüzünde zavallı bir adamın dramı var işte...komik geliyor ya hani, gülüyoruz, "ulan adama bak yahu" diyoruz, aslında acımalı o insana. "insanlıktan bu kadar mı uzaklaştın" denmeli. kendisine saygısı olan insan hiç değilse bakkalda kullanacağı kadar yabancı dil öğrenir ya da acil bir durumda halini izah edebilecek kadar bilir de öyle çıkar sokağa. şimdi sorarım sizlere; avrupalıların avrupada yaşayan türk insanından ve onun gibi davranan diğer doğu kökenli ulusların vatandaşlarından nefret etmeye hakları var mı, yok mu? bana sorarsanız, ben avrupalı olsam, ülkemde böyle insanların barınmasını istemem. ama gelin görün ki kendi ülkemde onlar çoğunlukta, ben onların arasında yaşıyorum gibi hissediyorum kendimi, hatta belki onlar beni istemiyor bu ülkede. ben bu ülkeyi terketmeyeceğime göre; o develere bu hendeği atlatacağım arkadaş! ve benim gibi düşünenlerle birlikte yapacağım bunu. başka yolu yok.
bu adama ayrıca bir tazminat davası açmak vardı ya, türk sıfatını yerin dibine soktuğu için, ama neyse; şimdi gönderilen tebligatı bile okuyup idrak edemeyecek kadar zavallı birine dava açsan ne yazar o davadan bir ders çıkarmayacaksa eğer.
müzeler bakımından avrupa şehirleriyle kıyaslandığında oldukça fakir olduğu görülen istanbulumun naçizane müzelerinden biridir. beşiktaşta bulunan müze, 2 yıldır elden geçirilmekte.
bunun iki türlü sebebi olabilir:
1) kişi, ya sabahları telefona uzanamayıp alarmı kapatamamak ve alarmı kapatmak için yataktan çıkmayı gerektirecek kadar uzağa koyuyor olabilir.
2) ya da cep telefonlarının yaymış olduğu zararlı olabilecek radyasyondan korunmak amacıyla olabilir.
ben birinci sebepten yapıyorum bunu.
1) kişi, ya sabahları telefona uzanamayıp alarmı kapatamamak ve alarmı kapatmak için yataktan çıkmayı gerektirecek kadar uzağa koyuyor olabilir.
2) ya da cep telefonlarının yaymış olduğu zararlı olabilecek radyasyondan korunmak amacıyla olabilir.
ben birinci sebepten yapıyorum bunu.
size bu cümle söylendiyse, sakın durmayın, vuracağınız kıl olduğunuz kim varsa gidin vurun, söylemek istediğiniz ne varsa gidin hemen söyleyin insanlara. kısacası; yapmak istediğiniz ne varsa durmayın yapın. çünkü bilin ki ölmek üzeresinizdir ya altı ya iki ayınız kalmıştır, artık ne yapsanız mübahtır. ya da sırf sizi teselli etmek için de söylenmiş olabilir. ama olsun, şansa bırakmayın siz gene de, yapın bunları.
daha çalınan ilk notalarında, bir şarkı, insanın ruhunu nasıl bir anda hüzünle kaplayabilir, nasıl bir anda karanlığa itebilir? bunun nasıl olduğunu anlamış değilim ama her nasıl yaptıysa çok güzel yapmış bunu metallica grubu, ulan helal olsun!!!
toprak
herkes uzaklaşmak ister zaman zaman,
gideceği adresi belli olanlar,
bir tren bileti diler.
arkasından onu geri çağıranları duymak istemeyenler,
bir motorum olsun der.
denizi sevenler,
bir küreği bir de kayığı olsun ister.
ben mi? ben, ben bunlardan farklı, geri dönüş imkanı olmayanı diliyorum;
bir küreğim bir de mezarım olsun istiyorum,
gideceğim yer; ne bir istasyon,ne bir ev, ne de bir liman,
hoşgörüsü en bol, en bereketli, en şefkatli olana gitmek istiyorum...
herkes uzaklaşmak ister zaman zaman,
gideceği adresi belli olanlar,
bir tren bileti diler.
arkasından onu geri çağıranları duymak istemeyenler,
bir motorum olsun der.
denizi sevenler,
bir küreği bir de kayığı olsun ister.
ben mi? ben, ben bunlardan farklı, geri dönüş imkanı olmayanı diliyorum;
bir küreğim bir de mezarım olsun istiyorum,
gideceğim yer; ne bir istasyon,ne bir ev, ne de bir liman,
hoşgörüsü en bol, en bereketli, en şefkatli olana gitmek istiyorum...
tümüyle sahi ve de aynıyla vaki bir cümledir, fani bedenlerimiz göçüp gitse de kısacık hayatlarımızda birbirimizin ruhlarında bıraktığımız izlerden en güzeli olan aşklarımız sonsuza dek hayatta olur; kimisi unutulur kimisi destan olur ama hep yaşar.
(bkz: lasciate mi cantare)
toto cutugnonun italyanın sembolü haline gelmiş harika şarkısıdır.
7 ocak 1927, esnek yapısı sayesinde tekrar kullanıma müsait kürdan üretildi.
7 ocak 1967, vietnam savaşı başladı. aynı zamanda gün itibariyle bölgedeki amerikan askerlerinin uyuşturucuyla tanışması vesilesiyle uyuşturucunun dünya pazarına nakil yollarından birinin daha temelleri atılmış oldu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?