her zaman en güvenli en ulaşılabilir aynı zamanda en uzaktan kumanda edilebilir eğlence kaynağının, televizyonun tercih edilmesi durumu.
iki kişilik zimbabve uçağına aldınız bileti, koyuldunuz yola, karınızın da gözünü bağlamışsınız önceden, uçakta açtınız gözlerini, böylece nereye gittiğinizi bilmiyor. indiniz zimbabve hava havaalanına, karınız; "necati noluyor, nereye geldik biz apar topar? ay ütünün fişini çekmiş miydim hatırlamıyorum necatii?!" diye mır mır ederken, bir yandan otelinize doğru yol almaktasınız. odanıza yerleştiniz, sonra hemen safari için uygun kıyafetlerinizi çıkardınız valizinizden, doğruca sizi otelin kapısı önünde bekleyen cipe atladınız; ve 1.5 saatlik yolculuğun sonunda, 45 santigrad derecenin altında bodur tek tük ağaçların bulunduğu sapsarı otlarla fundalıklarla bezenmiş coğrafyaya adımınızı attınız. tabii karınız şaşkın, halen seyahatin şokunu atlatamamış, daha ilk şoku atlatamamışken ardından hemen ikincisi geldi: fundalıklar arasında bir debelenme, o da ne, "bir kavga mı var yoksa orada?" diyorsunuz, şoför "hayır" diyor, "gergedanlar çiftleşiyor". siz hemen kamerayı çıkartıp "biraz daha yaklaş!" komutunu veriyorsunuz şoföre ve çekime başlıyorsunuz. siz tabi çekime odaklanmışken karınız da bir şeylere feci şekilde odaklanmış vaziyette. bakın, bu an, ikinci şokun yaşandığı andır; bilin ki kırk yıllık karınız o gördüğü şeyden itibaren eski karınız olmayacaktır artık. her birlikte olmanızdan sonra gergedanla ilgili sizi küçük düşürücü bir laf sokulmasına hazırlıklı olun derim ben. yapmayın, gitmeyin zimbabve lere botswana lara, alın cipsinizi kolanızı oturun, uzaktan televizyondan izleyin belgesellerinizi, yuvanız dağılmasın. orada göreceğiniz şeyler, karı-koca arasındaki beklentilerin artmasına sebep olabilir.
ocak ayında olmadığı sürece mutlaka katılacağım zirvedir.
ezeldir.
isviçre de yapılan minare inşaatlarıyla ilgili yasa tasarısının referanduma götürülmesi ve %60 lık bir oy üstünlüğüyle kabul edilmesiyle artık tescillenmiş olan islamofobi diye de bilinen karşı duruş.
peki nedir bunun sebepleri altında yatan gerçekler? kelimeleri parçalama yoluyla başlayacak olursak eğer; islam + fobi. yani, avrupalılarda islamiyete karşı bir nefretten çok, islamiyetten korkma hissi hakim. bu korkuyu islam ve terör gibi, aslında birbiriyle yan yana gelmesi söz konusu dahi olmaması gereken iki olgunun, malesef birbiriyle iç içe algılanması doğuruyor. islami terör örgütleri intiharın yeri olmayan bir dinde, dinin anlamını türkçeye çevirdiğinizde karşınızda "barış" kelimesini bulduğunuz bir dinde, nasıl oluyor da kendine halen yer bulabiliyor? güneybatı asya bölgesi, islami terörün merkezi konumunda. afganistan, pakistan gibi ülkelerde hakimiyetini sürdürmeye devam eden taliban sizce orada müslümanların haklarının yendiğini düşündüğü için mi ayakta duruyor; hiç sanmıyorum. bu bölge dünyaya akan uyuşturucunun can damarı, isimlerinin önlerine "islami" ekini koyan, eylemlerine "cihad" adını veren bu katillerin tek başlarına ayakta durmaları dahi mümkün değilken, kimler ve hangi ülkeler ne gibi çıkarlardan dolayı onları besliyor ayakta durmalarını sağlıyor? avrupa halkları islamiyetten terör gibi bir unsuru barındırdığını düşündüklerinden ötürü korkuyor ve bu nedenle islamiyete avrupada bir tepki doğuyor. halbuki islami terörü destekleyenler kendi politikacılarıdır. böylece avrupalı devletlerin yönetimleri bir taşla iki kuşu birden vurmuş oluyorlar; hem islamiyete oluşan karşıt duruş sağlanmış oluyorlar hem de terör örgütlerinin elini güçlendirmiş oluyorlar.
belki artık bu iki dünya arasında, doğuyla batı arasında, islamiyet ve hristiyanlık arasında bir daha hiçbir zaman dostluk kurulamayacak. fakat yine de islam karşıtı birine islamla terörün aynı şey olmadığını anlatmaya devam etmek gereklidir. belki en azından batılı insanlar gözlerini açar da politikacılarının oyunlarını görebilirler.
peki nedir bunun sebepleri altında yatan gerçekler? kelimeleri parçalama yoluyla başlayacak olursak eğer; islam + fobi. yani, avrupalılarda islamiyete karşı bir nefretten çok, islamiyetten korkma hissi hakim. bu korkuyu islam ve terör gibi, aslında birbiriyle yan yana gelmesi söz konusu dahi olmaması gereken iki olgunun, malesef birbiriyle iç içe algılanması doğuruyor. islami terör örgütleri intiharın yeri olmayan bir dinde, dinin anlamını türkçeye çevirdiğinizde karşınızda "barış" kelimesini bulduğunuz bir dinde, nasıl oluyor da kendine halen yer bulabiliyor? güneybatı asya bölgesi, islami terörün merkezi konumunda. afganistan, pakistan gibi ülkelerde hakimiyetini sürdürmeye devam eden taliban sizce orada müslümanların haklarının yendiğini düşündüğü için mi ayakta duruyor; hiç sanmıyorum. bu bölge dünyaya akan uyuşturucunun can damarı, isimlerinin önlerine "islami" ekini koyan, eylemlerine "cihad" adını veren bu katillerin tek başlarına ayakta durmaları dahi mümkün değilken, kimler ve hangi ülkeler ne gibi çıkarlardan dolayı onları besliyor ayakta durmalarını sağlıyor? avrupa halkları islamiyetten terör gibi bir unsuru barındırdığını düşündüklerinden ötürü korkuyor ve bu nedenle islamiyete avrupada bir tepki doğuyor. halbuki islami terörü destekleyenler kendi politikacılarıdır. böylece avrupalı devletlerin yönetimleri bir taşla iki kuşu birden vurmuş oluyorlar; hem islamiyete oluşan karşıt duruş sağlanmış oluyorlar hem de terör örgütlerinin elini güçlendirmiş oluyorlar.
belki artık bu iki dünya arasında, doğuyla batı arasında, islamiyet ve hristiyanlık arasında bir daha hiçbir zaman dostluk kurulamayacak. fakat yine de islam karşıtı birine islamla terörün aynı şey olmadığını anlatmaya devam etmek gereklidir. belki en azından batılı insanlar gözlerini açar da politikacılarının oyunlarını görebilirler.
hep kaçırdığım şey.
(bkz: saba tümer gülüşü)
bu bedenin iyi ameller işlemek adına kiralık alındığını unutan zavallı beyinlerin eylemidir.
emanete hıyanetin ta kendisidir.
artık zamanı geldi sana bunları söylememin
yeterince bozdun dengesini bünyemin
farkında değil misin fareninkiymiş gibi çarpan kalbimin
peki ya uzaklara dalıp giden zavallı gözlerimin...
sanıyor musun ki hala seviyorum seni eskisi gibi?!
yanılıyorsun, o eski sevgili çoktan bu dünyadan göçüp gitti
kendine başka esir bul bir an önce, sen esirsizsiz yapamazsın ki
söz verdiğim gibi, son nefesime kadar kalbim malesef hep senindi...
yeterince bozdun dengesini bünyemin
farkında değil misin fareninkiymiş gibi çarpan kalbimin
peki ya uzaklara dalıp giden zavallı gözlerimin...
sanıyor musun ki hala seviyorum seni eskisi gibi?!
yanılıyorsun, o eski sevgili çoktan bu dünyadan göçüp gitti
kendine başka esir bul bir an önce, sen esirsizsiz yapamazsın ki
söz verdiğim gibi, son nefesime kadar kalbim malesef hep senindi...
sesindeki hırıltının verdiği naiflik ve görmüş geçirmişlikle ne de güzel anlatır istanbul u yaptığı programla iz tv de. kendisi eski narlıkapı çıkmazı sakinlerindendir. semtinde bulunan tiyatroda kendisi daha çocukken oynanan hamlet oyununu izleyip sonra mahallenin çocuklarıyla kendi aralarında, çocuk gayretiyle ellerinden geldiğince, oynamaya çalıştıklarını anlatıp benim cumhuriyet döneminin ilk yıllarına ait kafamdaki portreye çok hoş bir kare daha eklememe sebep olmuştur, kendisine müteşekkirim biz yeni nesille geçmişe dair bilgilerini paylaştığından ötürü.
kimilerine göre, biraz abartılı mizah anlayışıyla haberlerini sunuyor diyorlar. benim kanaatim; bizim ülkemizde abartmaya hacet kalmadan zaten gözlerimizi yuvalarımızdan fırlatan gündem unsurları olduğundan ve diğer spikerler bu haberleri normal sunuş tonuna indirgeyerek sunduğundan, sevgili mesut yar olması gereken tonda sunduğu zaman kimilerine abartılı gelebiliyor.
cevaben; gel beraber olsun
bir kız ismi.
(bkz: marzuka)
fındıkzade de gençliği geçmiş herkesin bildiği mutlaka spor ya da kültürel bir aktiviteye katıldığı harika bir park. binaların arasında sokak ortalarında yetişen genç nesil için çok güzel bir meşguliyet alanı ve büyük bir fırsat.
olası bir bilgi sözlük disko kralına katılım aktivitesinde benim katılma ihtimallerimi hesaplayacak olursak sonuç olası çıkarsa bu olasılığa şarşırmak ancak olasılıksız bir ihtimalin olma olasılığına eşit olur; yani özet olarak katılıyorum.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?