confessions

tasar

- Yazar -

  1. toplam entry 240
  2. takipçi 1
  3. puan 48890

sözlükte tartışma adabı

tasar
sözlükte tartışma adabı yok; çünkü özünde sözlük bir tartışma mekanı değildir. bir panel, forum sayfası değildir. bilgini, yorumunu yazıp paylaşacaksın ama tartışmak istiyorsan ya explorerden bir forum sayfasına gireceksin ya da irc üzerinden bir sohbet ve tartışma kanalına girip orada derdini derman edeceksin.

özgür geceyi çömez yapan zihniyet

tasar
insanlarımızın kronik hastalıklarındandır; bir kişinin eline yetki geçti mi kendi tebası altında bulunan kişilere karşı son derece otoriter ve yetki işgüzarlığı yaparlar, astığı astık, kestiği kestik olurlar. bu türden kendini hikmetinden sual olunmaz kişiler zannedenleri görüldüğü ilk yerde kınamak gerekir. kendi adıma böylesine küçük bir sorundan dolayı, entry kalitesi ortada olan bir yazarın çömez statüsüne indirilmesini ben doğru bir davranış olarak görmüyorum. balık baştan kokar demiş atalar; bir şiir okudu diye içeri atılan bu ülkenin başbakanı, kendisini kedi kılığında karikatüre etti diye bir çizeri 50 milyarlık tazminata mahkum ettirdi... ve akabinde şöyle diyorum ki; özgür gece tekrar yazar yapılsın kampanyası

newroz

tasar
sevgi ve kardeşlik bayramı, barış ve dostluk bayramı ama her şeyin ötesinde dayandığı mitosun kökenince başkaldırı ve özgürlük bayramı... geleyan ve provakatif eylemlerle kimi zaman anarşiye dönüşebilen, ama dışarıdan müdahele olmadığı müddetçe, eğlenilen, oynanılan, türküler söylenilen, ateşler üzerinden atlayıp dilekler dilenen, güzel bir dünya için sloganlar atan insanların bayramıdır. bir toplumun dininden değil kültüründen geldiği için daha da bir makbuldur, daha da bir sevilesidir. bir halkın diline, yaşayışına, inancına saygı göstermeyen insanların, o halkın bayramına da saygı göstermesini zaten beklenilmez ...
newroz, prometheus’un tanrılardan çaldığı ateşin, demirci kawa’da özgürlük ve başkaldırı felsefesine dönüştüğü gündür newroz, kutlanılası bir gündür; newroza we piroz be !

hz muhammed i eleştirmek

tasar
inanca saygı çerçevesinde değerlendirdiğimizde yapılması kanaatimce makul olmayan davranıştır, lakin sadece bu noktada... işin esasında ise bilimsel ve fikirsel sistemi geliştirmek babında, tabuları, dogmatizmi yıkmak adına inanca saygı esasına bağlı kalarak ve o kişiye inananları incitip kırmayacak şekilde eleştirilmesinde hiç bir beis görmüyorum. gerektiğinde isa’yı da, musa’yı da ali’yi de eleştirirsiniz. nihayetinde bugün mizah babında adem havva mitosunda vuku bulan elma ve yılan öyküsünün mizaha böylesine konu olup, karikatürüze edilmesi de böylesine bir davranışın ürünüdür... çünkü eleştirmek ve eleştirilmek insanın özüne sinmiş bir davranıştır.

tasar

tasar
ev sahibi takımın tribünlerinde oturup, rakip takım lehine tezahürat yapan kişi... gerçeğin dili ve eylemini kendine ilke edinmiş kişi, sözlüğe giren her ’yazamayan yazanların’ ilk olarak sataştığı kişi, gerçek namına ne varsa söylemekten korkmayan, yılmayan gerekirse bu uğurda kıçınıda yırtan, yüreğini de deşen ama adabını bozmayan, bozmayacak olan kişi, kişilik, provakatör, hayalperest, yıkık muratlar aktarı, her nasıl ve ne ad ile adlandırırsanız o...

tanışma yöntemleri

tasar
(yöntemi bir dostumdan duymuştum ama işin spekülatif kısmı bana ait)

tanışmak için önce gözünüze bir av kestirirsiniz. daha sonra usulcana bu avınıza yaklaşırsınız. sonrasında efendime söyleyeyim, o av’ın etrafında sanki bir şeyinizi kaybetmişsiniz, bir şey arıyormuşsunuz, bir şey düşürmüşsünüz gibi aranıp durursunuz ve gizliden gizliye ağınızı serersiniz. sizin bu arama, tarama ve yakınma faaliyetleriniz çerçevesinde her insan gibi masum avınızında merak tetiği çekilecek ve meraka gark olacaktır. merakına dayanamayan bu masum zat bir süre sonra dayanamayıp merakının esiri olacak ve dayanamayıp soracak;
av: ne arıyorsunuz, yardımcı olayım istiyorsanız
ve siz hunharca ağınızın ipini çekip dersiniz ki;
avcı: sizinle tanışmak için bahane arıyorum...

mart

tasar
mart, iki arada bir derede kalmışlığın, hep de burukluğun iklimidir bana göre... kış geçer, yaz dönümüdür artık... soğuklar usul usul terkeder ruh iklimini; mart, artık ısınmaya başlayacağımızın habercisi olarak geliverir ve bir de bakmışsınız ki hayallerin içine dalarsınız; deniz mevsimi gelmiştir, güneşlenmek, bir kıyı kasabasında romantik bir aşk hayalleri, belki bir bakışma, belki bir yaz romansı, artık geçen yıldan ertelediklerinizin zamanı gelmiştir diye düşünürsünüz...
mart, ne tam yazdır aslında ne de tam kış, ne tam soğuktur ne de tam sıcak...
böyle şahsiyetsiz bir aydır işte bu ay; güvenilmez, yalancı, biraz biraz puşt, bir tutulunan gibidir... nerede ne zaman ne yapacağını kestiremezsiniz ya hani hiç, böyledir işte mart; ne ocak’tır ki yâni soğuktan tiril tiril titretsin, ne de ağustos’tur ki sizi sırım sırım terlettirsin. oysa ocak ve ağustos’un da ne güzel ve ödünsüz şahsiyetleri vardır, mesela... mart, yalancıdır... hüzündür, burukluktur, güzdür ve yalancı bir iklimdir... aynı zamanda centilmendir ,hoyrattır , muzafferdir , asi ve coşkundur , romantiktir ... neyse nedir bilmem ama mart resmen puşttur...

sahtiyan

tasar
murathan mungan’ın 1985 yılında yayımlanmış üçüncü divanına da ismini vermiş şiirinin adıdır.

1.
zaplar taşar dersim koyaklarından
selleri kadife uçları mermi
ve günahına emanet edilmiş çocukların
adağıdır mermi çekirdekleri

2.
hangi izini sürecek şimdi bu dolaşık kimlik?
feodal, ince bir dal gibi
bıyıklarıma tırmanan
kendine tutkun göllerin o yaman geyiği
gizinin ormanına vardıkça
bize kendini aralayan
avlardan, avcılardan artakalan sahtiyan
açıklar tarihin kefenlenmiş gizini, bundandır seyrekliği
geçer devran, geçer günler, geçer ömür elbet
dağa çıkmış bir şairim ben
ah! kimsenin görmediği

3.
gözlerim, o demir ayazı
eski söylencelerin kutlu demircileri
masalımın lanetiyle dövmüşler gözlerimin rengini
bin ırmakla su vermişler, buza kesmiş,
bir ayaz gibi, kelepçelemiş kendine ateşini
gözlerim, şimdi kör dinlemesi

bu yüzden bakışlarımda süreğen o anlam gerginliği
gözlerimin seyrekliği nefti

boynumdaki hamayılla birlikte, kanayan bir yaz ikindisi
on yıldan beri

dövmegüllerle alnıma nişan düşüren o aşiret töresi
tarihin önünde huzura çıkar sual eder hüviyetini
yüreğim kar altındadır
cehennemler göçebe
ve bedenim, o sınır iklimi
gün gelir açıklar kendini
zaten kim yazabilir ki sanayileşmekte olan bir toplumun bütün cehennemini

doğru okunmuşsa kitaplar -bir hayat, ’çok kişi’ yaşanmışsa,
artık her çelişkide bir dram güzelliği, bir ağıttan silkinen tragedya inceliği, bir yanımda o yaman geyik -ormansız gezdiremediğim-,
sonra mürekkep karanlığı -yazarken yalnızlığım-,
tenimde buram buram sahtiyan -artakalan avlardan, avcılardan-
ve kaşımın tetiğinde titreşip duran nişan

yani ki eksik babalardır bazı çocukların bütün eşcinselliği

mhp

tasar
mhp denince aklıma yıllar önce mhp’nin ’başbuğu’ alparslan türkeş’in televizyondaki bir canlı yayın programında o zamanın dep milletvekili orhan doğan’ın "türkiye bir halklar mozaiğidir" sözüne karşılık kükrer bir vaziyette "ne mozayiği lan" deyişi gelir. bu sebeple bende mhp, ülkeyi mozaiklikten kurtarıp salt çimentoya çevirmeyi ilke edinmiş kalifiyesiz kişilerin oluşturduğu bir parti olarak tanımlanır.

(bkz: ne mozayiği lan)
6 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol