confessions

quantitatif

- Yazar -

  1. toplam entry 478
  2. takipçi 1
  3. puan 14972

istiklal caddesi

quantitatif
dayanamadim yine gittim.eskisinden beter.yine is makinalari yollari kaziyor pervazsizca.bir dozer komyona yerdeki kazilmis taslari koyuyor ve kamyonun sagindan,solundan her yerinden insanlar geciyor.dikkatsizlik.adamlari birakmislar caddede dolasanlara aldirmadan(tas dusebilir mi?birisinin kafasi yarilabilir mi,diye dusunen yok?)calisiyorlar.aslinda bir kisminin taslari dosenmis yere ama hic de ozelligi yok.ben de degisik bir seylerin yapilacagini sanmistim onca zahmete ve verilen rahatsizliga ragmen,nerde.zaten agaclarida kestiler.umarim en kisa zamanda rahat rahat dolasabiliriz yine yollarinda dedegim yer.

hollywoodun en pahalı filmi

quantitatif
1963’te joseph l. mankiewicz’in cektigi basrollerinde elizabeth taylor ve richard burton’in oynadigi ’’kleopatra’’, hala en pahali hollywood filmi olma ozelligini elinde bulunduruyor. 286,4 milyon dolara mal olan film, abd’de 377 milyon dolar hasilat elde etmisti.
listede 2. sirada james cameron’in yonettigi 247 milyon dolara mal olan ’’titanik’’ bulunuyor. ’’titanik’’, maliyetinin 10 kati kadar gelir elde etmisti.
en pahaliya mal olan filmler arasinda 3. sirada kevin costner’in basrolde oynadigi ’’su dunyasi’’ (229 milyon dolar), 4. sirada arnold schwarzenegger’in oynadigi ’’terminator 3’’ (216,6 milyon dolar) bulunuyor. listeye gore en pahali 5. hollywood filmi, 210 milyon dolarlik maliyetiyle ’’orumcek adam 2’’.

medya cehaleti

quantitatif
bu aralar t.c. basbakani yeni zelanada’ya veyahut avustralya’ya gitti.orda 3-5 dakika konusma yapti.birileriyle burun buruna selamlasti,falan filan.haberlerde izlediklerimiz,gazetelerde okuduklarimiz bunlar.simdi basbakanin sadece bize sagda solda gosterdikleri gibi icin mi,oralara gittigi sorusu akla geliyor?ama cevap bulamiyorsunuz.milletimde vay be basbakana bak nerelere gidiyor,bizi temsil ediyor.is var bunda deyip savuruyor kendini baska kanala.milliyetteki yazisinda da cetin altan bunu dunya vaytandasligi diye yorumluyor.kapatalist sistemde nasil dunya vatandasi olunabilinir.turkiye’de yasayan kac kisi oralara gidebilir.sanirim altan’da aldigi paraya bakiyor.

medya cehaleti

quantitatif
mehmet ali erbil denen paragoz adamin kadinlari rezilestirdigi erkekleri de hayvanlastirdigi nedense cok fazla reyting aldigi yarisma mi,show mu bilinmez ne idugu medya cehaletine ornek timsali olan televizyon programi.

medya cehaleti

quantitatif
sabah saatlerinde yayinlana sabah programlari,haberler,tartisma programlari(ki tartisma programlarinin didaktik tarafi agir bastigi sanilir.sanirin cnn-turkte ahmet hakan denilen sahisin yaptigi programa mehmet altan konuk.bilirsiniz m.altan kaptalist,liberal,avrupa birligi yandasi,amerikanci aklinaza ne kada rlanet sey gelirse hepsinin tarafinda olan bir kisidir.programda mehmet altana sorulan bir soru sonrasi soyle cevap verdi;avrupa birligine girmek icin bir seyler yapan parti solcu partidir.buna gore ak parti solcu bir parti midir,diye soruldu? evet cevabini verdi.)magazinsel programlar(milletin ozel hayati didik didik edilir ) ve daha pek cok sey asil yanlisligin bizden degil medya cehaletinden kaynaklandigini gorterir.

medya cehaleti

quantitatif
son zamalarda ozellikle programli olarak izleyenleri aptallastiran beynindeki az da olsa dogru bilgileri silerek yerine sacma sapan(onlara gore dogru)seylerle dolduran halkimizin daha da bilgisizlesmesine,duyarsizlasmasina,kaosa,acimasizliga ve aliklasmasina saglayan ekran hastaliginin dogmasina neden mide bulandiran goruntelere sebep olan medya cehaletidir bizi yalnizlastiran.

türk kadını

quantitatif
danimarka’da gerceklesen avrupa cinsel fonksiyon kongresi kadin cinselligi birincilik odulu,aile sagligi arastirma dernegi genel sekreteri irem hattat’in oldu.bu odule almasini saglayan tek sey turk kadinin cinsellik hakkindaki bilgisizligi.zannederim bu cehalet bilimsel yollarla ispatlanip bir rapor haline getirildiginde avrupalilar bu kadar mi olur diyerek saskinlikla odulu turkiye’ye vermislerdir.arastirma;yaslari 16-35 arasinda 981 kadinla yapildi.arastirmada ilk cinsel birliktelik yasama yasi 23 olarak tespit edildi. yuzde 86.5’i evli olan katilimci kadinlarin 216’sinin dogum sonrasi cinsel sorunlarinin arttigi belirlendi.
en onemli sonuclardan biri, katilimcilarin yuzde 80’inin cinsel sorunlarini esi ve partnerleriyle konusamamasi olarak saptandi. yuzde 70 gibi yine cok yuksek bir oranda katilimci da hayatinda hic orgazm tecrubesi yasamadigini ifade etti. katilimcilarin yuzde 7 - 14’u cinsel iliskilerinde surekli olarak aci sorunuyla karsi karsiya olduklarini kaydetti.irem hattat soyle diyor;bulgularimiza gore yas ilerledikce kadinlarda hem aci hem de sorunlar artiyor. bu sorunlarin temelinde partnerle konusamamak yatiyor"...
bizim bazi konularda ne kadar yetersiz bilgiye sahip oldugumuzu ozellikle kadinlarin bu tip sorunlarini doktarlara bile soylemekten cekindigini ogrenince bir kez daha turk kadinin ne halde oldugunu gosteren baslik.

avrupa insan hakları mahkemesi

quantitatif
su anda bekleyen 77 bin 400 davanin 9954’u turkiye’nin.polonya ve rusya’nin ardindan ucuncu sirada turkiye var.aihm’nde gorev yapan turk yargic riza turmen soyle diyor;bunlari eritmemiz lazim"
"evet, iyiye gidis var. mesela iskenceye verilen cezalar artinca davalar azaldi ama bir tane bile olmamali... en buyuk mesele, iskence yapana dogru durust sorusturma yapilmamasi... mahkeme onune cikarilmamasi... devletin ya da yarginin kol kanat germesi ve iskencecinin kurtulmasi... yargitay’in kendine devleti korumak gibi bir misyon yuklememesi lazim. yargi, devlete karsi bireyi korumak icin vardir. bu da bir dunya gorusu meselesi..."bu mahkemede 17 tane yargic var bunlardan biriside turk.

rıza türmen

quantitatif
1998’den beri avrupa insan haklari mahkemesi’ndeki turk yargic olarak gorev yapiyor.istanbul hukuk mezunu...avukatligi sevmedigi icin 1965’te avukatlik stajindan sonra birakmis meslegi... diplomat olmus.
lakin tam 33 yil sonra, kactigi meslegi hukukculuga geri donmus.hem de yurttaslarin basvurulariyla avrupa devletlerini yargilayan 17 hâkimden biri olarak...
1960’larda solcu bir genc olarak degistirmek istedigi turkiye’yi, 1990’larda "en cok sikâyet edilen sanik" olarak karsisindaki sandalyede bulmus.
can dundar’in yazisindan...

kurtlar vadisi

quantitatif
bu dizi en fazla 15 dakika izlenebiliyor.izledim ve hicbir sey anlamadim.zaten dizide oynayanlar hayde bre agir agir hareketler.kafalar robot misali doner ve oldurucu soz soylenir:bana bir daha hayir deme kafani koparirim kara cemil gibi,anlasilmaz kelime gruplari kurulur.tokat atilir.ruhani bir hava vardir.bazen oyuncularin hepsi bilmece gibi konusurlar(bilmece oldugunu onlar biliyor sanirim nedense biz hemen anliyoruz.)bu diziyi ceken yonetmenin teknik bilgisinden suphe etmek gerekir.senaryoyu da kim yazdigsa umarim biraktigi akli bir yerlerde bulur.

vay kurban

quantitatif
daglarinin, daglarinin ardi,

nazlidir.

ucurum kiyisinda incecik bir yol

gider dolana - dolana,

bir hastan vardir, umutsuz,

belki ayse, belki elif

endami kuytuda basak,

memesinin, memesinin altinda,

bir sanci,

bir hayin bicak...



olum bu,

fikara olumu

geldim, geliyorum demez.

ya bir kusluk vakti, ya aksam ustu,

ya da seher, mahmurlukta,

bakarsin, olmus olacak.

bir hastan vardi umutsuz,

hasreti uykularda,

hasreti soguk sularda.

gayri, iki korku cicegidir gozleri,

iki mavi, kocaman korku cicegi,

acar, derin kuyularda...



daglarinin, daglarinin ardi korkunctur.

hic akil edip de dusunen var mi?

gun kimin hesabina tutar aksami,

rahmetinden kim demlenir bulutun,

hayirli evlat makina

nasil canavar kesilir.

kurdun, karincanin rizkini veren

toprak nasil ayartilir,

yuz vermez topal okuze,

ve almaz koynuna kara sabani.



sepetcioglu’m komur iscisidir,

mavzer degil, kurek tutar urfali nazif

mal, harac - mezattir,

can, pazar - pazar.

kirmizi, ak ve esmer,

yumusak ve sert bugdalari

yaratan ellerin sahibidir bu,

kor bogaz, nafaka ugruna,

haldan dusmus, tebdil gezer...



daglarinin, daglarinin ardi

nasil anlatsam...

agacsiz, kussuz, golgesiz.

cirilciplak,

vay kurban...

"kim bu cennet vatanin ugruna olmaz ki feda."

yigitlik, sen cehennem olsan bile

fedayi kabul etmektir,

cennet yapabilmek icin seni,

yoksul ve namuslu halka.

bu’dur ol hikayet,

ol kara sevda.



seni sevmek,

felsefedir kusursuz.

imandir, korkunc sabirli.

ip’in, kursun’un ragmina,

yurur pervasiz ve guzel.

siradaglari devirir,

akan sulari cevirir,

alir yetimin hakkini,

buyurur, kitabinca...



gun ola, devran done, umut yetise,

daglarinin, daglarinin ardinda,

degil oyle yoksulluklar, hasretler,

bir tek basak tanesi bile dargin kalmayacaktir,

bir tek zeytin dali bile yalniz...

sikiysa yagmasin yagmur,

sikiysa uyanmasin dag.

bu yurek, ne gune vurur...

kacar damarlarindan karanlik,

kacar, bir daha donemez,

sunar koynunda yatandan,

hem de mutlulukla sunar

beynimizin isiginda yeralti.



her mevsim daha genc, daha verimli,

sunar, piril - piril, sebil,

omrunun en guzel ask hasadini,

elimizin hunerinde yeryuzu.

dolu sofra, gulen anne, gulen cocuklar,

bir’e on, bir’e yuz’le aksama gebe

safakla dogan isgucu.

yalanim yok, sozum erkek sozudur,

ol kitapta boyle yazilidir,

ol sevda, boyledir cunku...

ahmet arif

yurdum benim sahdamarim

quantitatif
engeregin dislerine isledim,

agu dislerine

oluklu, centik...

ve vurgun,

gozleri bir cift cehennem

burnuna kan tutmus

pars biyigina...

dagin pulat yuregine isledim,

simsegin masmavi usturasina

sevdani usul-usul

sevdani misra-misra

lo ben seni hapislerde sevmisim,

ben seni surgunlerde.

yurdum benim sahdamarim...



yucende buzul

ve kar,

mavis dag tavsanlari

gun vuranda alaran

zemheri yilanlari

ve yakut bir hisimla

oyle cakilan

sonsuzlugun yakisigi kartallar.

ahmet arif

sigara yaktıran şarkılar

quantitatif
bestelenseydi her dinlenildiginde sigara ictirecek sarki olurdu.
hirsla cakarim kibriti,

ilk nefeste yarilanir cigaram,

bir duman alirim, dolu,

bir duman, kendimi olduresiye,

biliyorum, "sen de mi?" diyeceksin,

ama aksam erken iniyor mahpushaneye.

ve disarda delikanli bir bahar,

seviyorum seni,

cildirasiya...
(ahmet arif’in aksam erken iner mahpushaneye siirinden bir bolum.)

sözlükteki saplar

quantitatif
sozluge yazi yazanlarin insan oldugunu dusunursek saplari olmasi ihtimali bilimsel olarakta yok degil(stantard sapmasini goz onune alirsak hatirlayin istatistik bilimi.)aslinda ama olsada neleri sap olarak degerlendirecegmiz tartisma konusu olur.bu basligi acan arkadasin feminist tarafinin agir bastigini anlatir sadece sozlukteki saplar basligi.

sigara

quantitatif
paketlerde, ’sigara icmek spermlere zarar vererek dogurganligi azaltir’, ’sigara icmek agrili ve agir bir olume neden olabilir’, ’sigara icmek damari tikar, kalp krizine ve felclere neden olur’, ’sigara icmek cildin erken yaslanmasina neden olur’ gibi saglik uyarilari yer alacak.
tapdk’nin belirledigi saglik uyarilari paketin arka yuzunde donusumlu olarak kullanilacak. zifir, nikotin ve karbonmonoksit degerleri, ilgili yonetmelik tarafindan belirlenen kurallar cercevesinde paket uzerinde yayimlanacak. bu degerler paketin yan yuzunun yuzde 10’unu kaplayacak sekilde yer alacak. bir yil sureyle eski ve yeni paketlerin pazarda ayni anda bulunmasi mumkun olacak.

kalp krizi

quantitatif
kalp krizi aninda dakikada 1,9 milyon beyin hucresinin (noron) oldugunu kaydeden bilim adamlari, kriz sirasinda oksijen ulasmayan beynin saatte 3,6 yil yaslandigini kaydetti.amerikan kalp dernegi’nin yayin organi olan bilimsel dergide yer alan arastirma sonuclarina gore, ortalama siddetteki bir kalp krizi 54 mililitrelik bir beyin dokusunu etkiliyor ve 10 saat boyunca bu etki beyinde yayiliyor. bu arada, krizin surdugu her dakika icin 1,9 milyon noron oluyor, bu da sinapsis denen 14 milyar sinir baglantisinin ve 12 km’lik sinir fiberinin kaybedilmesine yol aciyor.dergide yer alan makaleye gore, kalp krizinden en fazla etkilenen organ olan beyinde ortalama 22 milyar noron bulunuyor. uzmanlar, vakit gectikce kalp krizinin beyinde actigi hasarin buyudugune dikkat cekerek kalp krizi gecirmekte olan hastalara mumkun olan en hizli sekilde mudahale edilmesinin ve derhal tedavisinin yapilmasinin onemine dikkat cekiyor.

helal gida belgesi

quantitatif
firinlarda fareler cirit atiyor, pastanelerde hamambocekleri...
tuvalette dondurma yapiliyor.
baklavaya fistik yerine ezilmis bezelye koyuyor adam...
kirmizi biberde kiremit tozu, zeytinde ayakkabi boyasi var.
bayat tavuk beyaz gorunsun diye klora batiriliyor, kurtlanmis ceviz
beyaz
gorunsun diye camasir suyuna...
kuflenmis peyniri jel ile harmanlanip, taze kasar diye kakaliyorlar.
lahmacun yag kulunden...
sucuk desen, kiyilmis tavuk ayagindan...
kemik ogutup, salam yapiliyor.
sosis, horoz ibiginden... sut, sulu.
donerde bagirsak var; tavuk donerinde deri.
baharatta, ot sap.
anguttan bozma isciler mutfakta yatiyor.
kazanlar les.
hal’i pek gormuyoruz ama, pazarlari goruyoruz. sebze meyve
yerlerde...
yer, zaten camur icinde.
kimi acik helvayi mincikliyor, kimi peyniri parmakliyor...
"gavur" dedigimiz milletler, kopek mamasini bile acikta satmiyor.
turkiye’nin yuzde 99’u musluman.
esnafin da...
ureticinin de...
zabitanin da...

peki tse ne yapiyor?
helal gida standardi cikariyor.
neden?
domuz haram cunku...

helal olsun hepinize,

yilmaz ozdil’in yazisi
15 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol