confessions

pinkcat

- Yazar -

  1. toplam entry 1627
  2. takipçi 1
  3. puan 63611

marcel proust

pinkcat
10 temmuz 18721de auteuilde doğdu.bütün yaşamını etkileyecek astım krizlerinin ilkini 1881de geçirdi.1890da hukuk fakültesine ve siyasal bilgiler okuluna kaydoldu.aynı yıl maupassantla tanıştı.arkadaşlarıyla birlikle le banquet dergisini kurdu,burada edebiyat eleştirileri yayımlandı.1893te
swannın bir aşkının eskizi olabilecek nitelikte bir metin yazdı.1894te dreyfus olayı başladı.marcel proust,dreyfus yanlıları arasında yer aldı.1895te felsefe lisansi diplomasını aldı.1898de dreyfus olayı büyüdü.aynı yıl zolanın j’accuse adlı açık mektubu l’aurore gazetesinde yayımlandı.proust 1908de büyük yapıtını (kayıp zamanın izinde) yazmaya koyuldu.1914te guermantes tarafını grassetye hazırlamaya başladı.30 kasım 1918de çiçek açmış genç kızların gölgesinde yayımlandı.10 aralık 1919da bu kitap goncourt ödülü aldı.30 nisan 1921de guarmantes tarafı 2 ve sodom ve gomorra yayımlandı.aynı yıl proust gallimarda sodom ve gomorra 2 ile sodom ve gomorra 3ün elyazmalarını verdi.1922de mahpus ile albertine kayıp (sodom ve gomorra 3) daktiloya çekilmeye başlandı.proust,ekim ayı başında bir bronşit krizi geçirdi,bunu zatürre izledi.yazar,18 kasım 1922de öldü.

mikrokozmos

pinkcat
nazım hikmet şiiri:

" gözüme altın bir damla gibi akan yıldızın ışığı
ilk önce boşlukta deldiği zaman karanlığı
toprakta göğe bakan
bir tek göz bile yoktu
yıldızlar ihtiyardılar
toprak çocuktu...

yıldızlar bizden uzaktır
ama ne kadar uzak, ne kadar uzak
yildızların arasında toprağımız ufaktır
ama ne kadar ufak, ne kadar ufak..

ve asya ki toprakta beşte birdir
ve asya’da bir memlekettir hindistan
kalküta hindistan’da bir şehirdir
benerci kalküta’da bir insan..

ve ben,
haber veriyorum ki size
hindistan’in kalküta şehrinde
bir insanın yolu üstünde durdular
yürüyen bir insani zincire vurdular...

ve ben,
tenezzül edip
başımı ışıklı boşluklara kaldırmıyorum
yıldızlar uzakmış
toprak ufakmış
umurumda değil
aldırmıyorum...

bilmiş olun ki benim için
daha hayret verici, daha kudretli
daha esrarlı ve kocamandır
yolu üstünde durulan
zincire vurulan
insan."

otuz bes duvarı

pinkcat
ümit yaşar oğuzcan şiiri:

olumu dusunuyorum
o buyuk yalnizlik icindeyim
kulaklarimda duymadigim bir musiki
kaskati kesilmisim, kalbim durmus
artik hic bir seyi gormuyor gozlerim
icimde ne bir umut, ne yasama zevki
elim, ayagim buz gibi olmus
olumu dusunuyorum
kulaklarimda duymadigim bir musiki

olumu dusunuyorum
laleli’de bir sokaktan tabutum geciyor
saygi durusunda bilmedigim insanlar
butun pencereler acik biri kapali
kederlerim, umitlerim, hayallerim
ve gelen bir iki dost mezarliga kadar
sonra kadinlar kadinlar gozleri yasli
olumu dusunuyorum
butun pencereler acik biri kapali

olumu dusunuyorum
simdi beni gomuyorlar bak
agliyorsun, ellerinde dag menekseleri
hazin bir parilti gozbebeklerinde
icin izyanla doluyor, kahroluyorsun
hatirladikca gecmis gunleri geceleri
bir aci ki oyle buyuk oyle derinde
olumu dusunuyorum
agliyorsun, ellerinde dag menekseleri

olumu dusunuyorum
dedigi cikmiyor cahit sitki’nin
otuz bes duvarini asamiyorum
uzulme sevdigim artik ayriliyoruz
inan yokluguma ben de bir oluyum
o yalan dunyanizda yasamiyorum
yil 1961, ya haziran ya temmuz
olumu dusunuyorum
uzulme sevdigim artik ayriliyoruz

ıslak gul

pinkcat
ümit yaşar oğuzcan şiiri:

seninle paylasmak uykularda en buyuk gunahlari
seninle uyanmak nice cilgin gecelerden sonra
alir goturur beni kokun uzaklara en uzaklara
agzin dudaklarimda islak bir guldur sabahlari

tenin cekiyor beni tenin tutmus saclarimdan
afrikali kolenim senin, esirinim, mecburunum
gozlerin degmese gozlerime kahrolurum
olurum cekersen ellerini avuclarimdan

donsun basim tutussun damarlarimda kanim
gel otur yanibasima erisilmez kadinim
yum iri gozlerini, devir kirpiklerini
ser onume bir hazine gibi guzelliklerini

sana en muhtac oldugum su anda gel
yasamak olsan da gel, olum olsan da gel.

seni arıyorum

pinkcat
ümit yaşar oğuzcan şiiri:

şimdi bir an dönerek gerilere, hani
bir zamanlar beni ölesiye yaşatan
ellerimi bırakıp, sevecen ellerini
çevremi sımsıcak bir sevgiyle kuşatan
seni arıyorum.

bir deniz hıçkırıyor ta içimde, dinle
giderek yalçın kayalar, kumlar eriyor
şimdi baş başayım bir kıyıda kendimle
ve bende var ettiğin o ben, can veriyor
seni arıyorum.

gülerdin bir zamanlar güneş batmazdı
baştanbaşa bir gül bahçesiydi ortalık
renkler ya mavi, ya pembe, ya beyazdı
oysa şimdi ne yana baksam karanlık
seni arıyorum.

varsın ama yoksun. yanımdasın, değilsin
gözlerim boşuna deliyor geceleri
tek seni bir kez daha görebilmek için
daldırıp ellerimi benden içeri
seni arıyorum.

ellerim içimde bir kan golüne batıyor
bağırıyorum kimseler duymuyor sesimi.
dişlerim hırsla dudaklarımı kanatıyor
ve senden uzakta verirken son nefesimi
seni arıyorum.

bu son aldanışım, son yıkılışım olacak
gelsen de boş artık gelmesen de, ben yokum
yine de son bir ümit kırıntısıyla, bak
o, her şeyi yitirdiğim anda bulduğum
seni arıyorum
23 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol