31 aralık 2009 akşamı köyde arkadaşın evinde toplandık. pastalar, cipsler, kolalar, fındık, fıstık abur cubur... yılbaşı gecesi nevalesi işte. lise son sınıftayım o sıra, biz ilçede oturuyoruz ancak, en iyi, en samimi arkadaşlarım, dostlarım köyde. biz de zaten tatillerde hep köydeyiz. köyde büyüdük sayılır. köye gelince dedemlerde kalıyoruz haliyle.
köyde ne yapacağız ki evde oturmaktan başka. bari bir arkadaşın evinde üç beş arkadaş toplanıp güzel zaman geçirelim dedik yılbaşında
okul çıkışı nevale tamam, köye gittik, herkes hazırlandı, arkadaşın eve geçtik. gülmece, eğlenmece, şarkı açalım, film izleyelim, gırgır şamata...
lise son sınıfız, sınava gireceğiz ya, fazla da üstümüze gelmiyorlar o dönem, biz yılbaşı gecesi arkadaştayız, köye gideceğim deyince bir şey demediler. ama ben arkadaşın evindeyken biraz buruldum, böyle kötü bir his kapladı içimi, ne bileyim tarifsiz yani kasvet diye niteleyebilirim şu an bunu...
arkadaşın evde köyde dedemlere yakın, sonunda yani gidip bir bakayım, ne yapıyorlar ya dedim. dedemin de biliyoruz bir rahatsızlığı var. arkadaştan çıkıp bizim eve geçtim, halamlar, amcamlar, enişteler gelmiş, olayı anlamaya başlıyorum ama kabullenmek de istemiyorum. sonra zaten acı haberi verdiler. sadece donakaldım. ev ahalisi de bana bakakaldı. halama kafamı çevirdim, ağlıyordu. ona sarıldım, beni teselli etmeye çalıştı.
sen evde durma, git arkadaşlarının yanına dediler. ben ne bileyim, tamam deyip çıktım, arkadaşın evine döndüm, gırgır şamata... eve girdim, ne oldu falan. "dedem ölmüş..." diyebildim sadece. herkes birden durdu, sessizlik çöktü. haliyle her şey bir kenara bırakıldı. onlar da benimle üzüldüler, teselli etmeye çalıştılar, sağ olsunlar yanımda oldular.
ertesi gün: 1 ocak 2010. yeni yılın ilk günü. herkes dün gece yılbaşı sarhoşluğuyla yataklarında uyurken, biz ailece erkenden kalkıp dedeme mezar açtık.
yılın ilk günü mezar açtım ben. dedemi toprağa defnettik o gün.
takip eden aylarda da ygs'ye girecektim, bu üzüntü ile ona da doğru düzgün çalışamamıştım.
işte bu yüzden yılbaşı akşamları bana hep kederli gelir; gözümde rahmetli dedem canlanır. yılbaşı akşamlarına uzak kalacağım hep.
__
yeni yıldayız yine hayatla karşı saflarda,
kazandığım ve kaybettiğim oldu geçen yılda,
ve müstait müşkül durumda, dökülüverdi satırlarda:
''kalbim acıyacak yeni yılda ve her yılbaşında!.''
müstait - #ocak2011
__
her son bir başlangıç.
bu malum giz, özümde yalandı;
somuttu sırlar.
her şair biraz kaçıkmış.
her yılın başı ölümle donandı;
size mutlu yıllar.
müstait - #ocak2016
aynı papa akıllı telefonu da kutsamamış mıydı?http://tinyurl.com/gonnku5
firma sahiplerinin kazanacağı, atların kaybedeceği kapışmadır.
ben bu maçı canlı izledim, şu kanaate vardım, hayek'e katılarak, golden state takım olarak iyi olduğunda hakkıyla iyiler.
o maçta hücumlardaki ikili oyunlarda g.state fazlasıyla potadan boş dönmüş ve top kayıpları çok yapmıştı. ayrıca curry ilk üçlüğünü üçüncü çeyrekte atmıştı sanırsam. hal böyleyken golden state'i yukarılara taşıyan zaten curry ve thompson'un üçlükleri her zaman. bence curry'nin üçlüklerini çıkar, g.state çok da iyi bir takım değil, nitekim bunu bu maçta gördük. curry'nin üçlüklerini ve hücumunu boz, geri kalan fıs.
maç çok geç saatteydi, belki de ben yanlış gördüm ya da başka bir maç izledim, bilemiyorum altan, bilemiyorum.
o maçta hücumlardaki ikili oyunlarda g.state fazlasıyla potadan boş dönmüş ve top kayıpları çok yapmıştı. ayrıca curry ilk üçlüğünü üçüncü çeyrekte atmıştı sanırsam. hal böyleyken golden state'i yukarılara taşıyan zaten curry ve thompson'un üçlükleri her zaman. bence curry'nin üçlüklerini çıkar, g.state çok da iyi bir takım değil, nitekim bunu bu maçta gördük. curry'nin üçlüklerini ve hücumunu boz, geri kalan fıs.
maç çok geç saatteydi, belki de ben yanlış gördüm ya da başka bir maç izledim, bilemiyorum altan, bilemiyorum.
ekber is here. yazsa daha mı ürkünç olacağını düşündüğüm hackleme olayı.
burada sübhanallah kardeşim ibretlik bir hackleme.
bu arada malum şu günlerde bunu ışid'e falan bağlayıp -(bkz: allahuekber) falan hani- bomba olayı falan mı ya, diyenler gördüm, oğlum ülkece psikolojimiz çok bozuldu yemin ederim.
burada sübhanallah kardeşim ibretlik bir hackleme.
bu arada malum şu günlerde bunu ışid'e falan bağlayıp -(bkz: allahuekber) falan hani- bomba olayı falan mı ya, diyenler gördüm, oğlum ülkece psikolojimiz çok bozuldu yemin ederim.
benim neden böyle derdim yok diye sordurtan sözlük olayı.
arkadaşlar bana mesaj atın da benim de böyle bir derdim olsun.
yalnızım galiba...
arkadaşlar bana mesaj atın da benim de böyle bir derdim olsun.
yalnızım galiba...
aklıma geldiğinde gidip aldığım, sütü ısıtıp karıştırdığım bisküvi. yirmi küsur yaşındayım söylendiği üzere afiyetle yiyorum. eti olanının cici bebe, ülker olanının bebe olduğu bisküvi. eti olan favoridir. olsa da yesek.
bizim ülkede denk gelinmeyen sıkıntılardır.
çünkü neden? evet, cevabı zaten biliyorsunuz.
çünkü neden? evet, cevabı zaten biliyorsunuz.
bırakın gelsin.
adamlar çöpten yakıt sağlıyor abi. biz de ise çöpü çıkarma sırası kimde savaşı veriliyor.
insan baştan bi gülümsüyor, sonra düşününce buruluyor.
adamlar çöpten yakıt sağlıyor abi. biz de ise çöpü çıkarma sırası kimde savaşı veriliyor.
insan baştan bi gülümsüyor, sonra düşününce buruluyor.
derbi,
dedik.
sahaya çıkmaya yer mi,
dediler.
dedik.
sahaya çıkmaya yer mi,
dediler.
al bir de buradan yak dedirten olay, erteleme.
sen maça iki saate kala ihbar alıyorsun ama dün istiklaldeki bomba için önlem almıyorsun, alamıyorsun.http://tinyurl.com/lrmfgzn
sen maça iki saate kala ihbar alıyorsun ama dün istiklaldeki bomba için önlem almıyorsun, alamıyorsun.http://tinyurl.com/lrmfgzn
+ abi cem'in selamı var.
-http://tinyurl.com/hsvm5x6
-http://tinyurl.com/hsvm5x6
kendisinin kaynak gösterilmesi bakımından profesyonelogrenci'ye katılıyorum. evet ya, ruhi çenet'ten öğrendim diyor adam. kaynak veriyor onu. ilginç yani.
seslendirdiği videolarda -hele bir de geceyse- ürperdiğim youtube kullanıcısı.
seslendirdiği videolarda -hele bir de geceyse- ürperdiğim youtube kullanıcısı.
ara ara girip baktığım liste. maksat yazarlara aşina olmak. bilemiyorum belki de olmamak. olmak ya da olmamak aslında bütün mesele bu.
antalya'da halk otobüsünde girdiğim bir diyaloğu aktarayım. -pek diyalog değil ama neyse.-
yer yok, ayaktayız. bir tane yaşlı çift yanımda bıcır bıcır konuşuyorlar. göz ucuyla bir yandan onları kesiyorum, çünkü ben de ingilizce anlayan, ama pek de iyi konuşamayan güruha dahilim, bir şey falan sorar diye kesiyorum. bu çift, belli ki, bir şeyleri öğrenmek istiyorlar, el-kol hareketlerinden anlaşılıyor. bayan olanı sormak için şöyle etrafı süzüyor, oturanlara bakıyor. ulan bizim millet de çakal ha, turistin yabancı dille soru soracağını anlayınca herkes camdan dışarı bakmaya, telefonuyla oynamaya falan başladı. oscarlıksınız yemin ederim.
neyse bir anda kadınla göz göze geliyoruz. kadın bana bakarak gülümsüyor, -beni de turist sandı zaar, zaten bu tiple hep maruz kaldığım bi durum - ihalenin bana kaldığını anlayan herkesin gözü üzerimde. vay arkadaş diyorum.
aksanından rus olduğu anlaşılan yaşlı kadın klişeyi patlatıyor:
-excuse me, (ardından türkçe meali "ingilizce biliyor musun?" sorusunu sordu.)
ulan ne güzel hep bildik yerden geliyordu:
-yes, akıt gelsin. dedim.
ardından mealen "bu otobus kaleiçi'ne gidiyor mu?" diye sordu.
ona da bir güzel "yes" dedim. ama böyle yeah meah değil, yazıldığı gibi okkalı bir "yes."
tek kelime ile dertlere çare olmuştum, otobüstekilere bir bakış attıktan sonra kulaklığımı takıp camdan dışarı bakmaya devam ettim.
havam 1500.
komik değil, belki bir diyalog da değil, ama anı. bu da böyle bir anımdır.
yer yok, ayaktayız. bir tane yaşlı çift yanımda bıcır bıcır konuşuyorlar. göz ucuyla bir yandan onları kesiyorum, çünkü ben de ingilizce anlayan, ama pek de iyi konuşamayan güruha dahilim, bir şey falan sorar diye kesiyorum. bu çift, belli ki, bir şeyleri öğrenmek istiyorlar, el-kol hareketlerinden anlaşılıyor. bayan olanı sormak için şöyle etrafı süzüyor, oturanlara bakıyor. ulan bizim millet de çakal ha, turistin yabancı dille soru soracağını anlayınca herkes camdan dışarı bakmaya, telefonuyla oynamaya falan başladı. oscarlıksınız yemin ederim.
neyse bir anda kadınla göz göze geliyoruz. kadın bana bakarak gülümsüyor, -beni de turist sandı zaar, zaten bu tiple hep maruz kaldığım bi durum - ihalenin bana kaldığını anlayan herkesin gözü üzerimde. vay arkadaş diyorum.
aksanından rus olduğu anlaşılan yaşlı kadın klişeyi patlatıyor:
-excuse me, (ardından türkçe meali "ingilizce biliyor musun?" sorusunu sordu.)
ulan ne güzel hep bildik yerden geliyordu:
-yes, akıt gelsin. dedim.
ardından mealen "bu otobus kaleiçi'ne gidiyor mu?" diye sordu.
ona da bir güzel "yes" dedim. ama böyle yeah meah değil, yazıldığı gibi okkalı bir "yes."
tek kelime ile dertlere çare olmuştum, otobüstekilere bir bakış attıktan sonra kulaklığımı takıp camdan dışarı bakmaya devam ettim.
havam 1500.
komik değil, belki bir diyalog da değil, ama anı. bu da böyle bir anımdır.
çoğuz
yalnız biriydim
dolaşan kendi zihninde.
daha vardı
şakağımın kıyısında biri.
-öyle görünse de-
aslında benden içeri.
sanki
aymaz fikirlerin
soyut leşleri.
ya o beni lağv edecekti
ya da ben onu buğz.
gerçekte
biz bizsiz az
birlikte çoğuz.
yalnız biriydim
dolaşan kendi zihninde.
daha vardı
şakağımın kıyısında biri.
-öyle görünse de-
aslında benden içeri.
sanki
aymaz fikirlerin
soyut leşleri.
ya o beni lağv edecekti
ya da ben onu buğz.
gerçekte
biz bizsiz az
birlikte çoğuz.
12 angry men
kafalar zonklasın biraz.
kafalar zonklasın biraz.
daha önce duymadıklarım oluyor mesela. başlığa girmeden önce 1-2 saniye, bu, ya yabancı film ismi ya da yine bir kıyıda köşede kalmış yabancı bir şehir, kasaba falan diyorum, bir de bakıyorum kendisine merhaba yahut hoş geldin denilen bir yazar çıkıyor.
öyle yani, yanıltıcı bir durum olabiliyor.
öyle yani, yanıltıcı bir durum olabiliyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?