confessions

kirlisakal

- Yazar -

  1. toplam entry 339
  2. takipçi 1
  3. puan 49310

fenafillah

kirlisakal
bu terimdeki fena’nın manası yok olmak, ölmektir. aslında kişinin özündeki güzellik deryalarında gezinirken kendinden son safhada geçmesi durumunu anlatır. bu kendinden geçiş, benlik yanılgısından kurtuluştur aslında bu da büyük bir birikimin neticesidir. böylelikle insan her birimde mevcut olan sonsuzluğa, güzelliğe yaklaşır.

hayret

kirlisakal
peygamber efendimizin s.a.v "allah’ım benim hayretimi arttır" diye sık sık dua etmesinden de anlayacağımız üzere hayret hâli çok kutsîdir. var olagelen alışkanlıkları alışmışlıkları yırtıp aslında olan güzellikleri keşfetmenin başlangıcıdır hayret. yani bir insan ne kadar hayretle çevresine bakıyorsa o kadar farklı şeyleri görüyor yeni şeyler keşfediyor da denilebilir.

çok paran olursa cami mi yaptırırsın okul mu

kirlisakal
fesat soru guruplarına girip cami ile okulun vasfını birbirine zıtlaştırıp karşı tarafın zihninde kutuplaştırma yaratır. ayrıca oluşturduğu bu cami ve okul kutupları zamanla bir bilinç olup caminin eğitici öğretici yanlarını yalanlamaya kadar gider. bunun makro bilinç seviyesi ise halkın gözünde dine dayalı her şeyin bilimsellikten ve bilimden uzak olması fikrine kadar gider veya oradan gelir.

ömer hayyam

kirlisakal
(not: hayyam için önceden yazdığım bir yazı vardı. buraya da ekleyeyim dedim)

hayyam’ın rubailerini okurken, onu tanımaya çalışırken aklımda bir söylenti vardı... "kimi ona deli diyor, kimi veli"

bir insan nasıl bu kadar ayrık sıfatları alabilir ki? anlaşılmazsa alır :)
yani söylediklerini tamamen sembolize edip, bunu mükemmel bir şekilde popülerleştirirse (şarap, keyif adamı gibi), herkesce okunur fakat herkesce anlaşılmaz... herkesce okunması onu gerçekten anlayacaklara gitmesini ve yaygınlaşmasını sağlar. ayrıca birisi hiçbir şey anlamadan okusa dahi bilinç altı çok şey anlamıştır(öyle olduğu varsayımındayım). ayrıca bu sembolize etme ve alttan saklayarak öze dair, evrensel gerçekliklere dair bir şeyler verme durumu hayyam’a has değildir. bunu yunus emre, pir sultan abdal hatta mevlana gibi herkesin bildiği ve benimsediği diğer önemli kişilerde yapmıştır. bu kişilerin bir diğer ortak özelliği de bağnazlığa çok sert karşı çıkışlarıdır***.

hayyamı okurken kitabın nerdeyse yarısına gelmiştim ki hâla kafamda hayyam’a dair soru işaretleri vardı. kim bu adam!? bir yerden sonra farkettim ki aslında hayyamın şarapla anlattığı, keyif ve zevk almanın çok ötesinde...

mesela :

"gül verme istersen, diken yeter bize.
işık da vermezsen, ateş yeter bize.
hırka, tekke, post most olasa da olur,
kilise çanları bile yeter bize."

dörtlüğü bana yunus emrenin;

"alimler ulemalar medresede buldusa
ben harabat içinde buldum ise ne oldu"

burada hayyam’ın "kilisenin çanları dahi yeter, nerede nasıl olduğun önemli değil her yerde o (hu) vardır" fikri yunus’un harabat içinde rastladığı, bulduğu çünkü "onun her yerde olduğu" fikriyle birebir örtüşmüyor mu ?
sizce bu bir tesadüf mü ?

bana göre bu değerli insanlar hayata dair samimice can baş ortaya koyarak yaptıkları derin araştırmalar neticesinde elde ettiklerini insanlarla paylaştılar. ama bunu tabi ki evrenin kendi özelliğine kişiliğine uygun olarak, "saklayarak" yaptılar..

netice itibariyle böyle insanları anlamakta doğal dengeler gereği çoğunluk zorlanacaktır. bazı kesim ise bilerek yanlış tarif edebilir. ama kısaca hayyam ın hayatına baktığım da bir bilim adamı olduğunu ve bir çok alan da çok "iş" yaptığını görüyorum. bu da bu insanın zevk düşkünü, kadın ve şarap müptelası olmadığını ispatlamak için yeterli bence. şu da bariz ki herhangi bir bağımlılığı olan insan ancak bir yere kadar gelebilir. bağımlılığı her daim onu zorla esiri altına alıp istediğini yapmasını engeller...

lakin! yaşamaktan mutlaka çok zevk alan birisi olduğu da belli. yani yaşadığından zevk almakla zevk "düşkün"ü olmak farklı şeyler..

"dünyada akla değer veren yok madem,
aklı az olanın parası çok madem,
getir şu şarabı, alsın aklımızı:
belki böyle beğenir bizi el alem!"

bilgiçlerin şiirleri

kirlisakal
sahil

buzullarım eridi bu gün
bir şişe vurdu sahile
lavlar düştü gölgelerime
ellerim!
öyle bereketlendi ki sevgiyle
dokunamam artık sana

bu arsız sevgi
ağır tef boğusunda...
seni kan bulutlarından kaçırırcasına
kapalı gözlerime düşen
silüet...
bana kalan düşperestlik
ama sen
girme bu oyunun içine
sorgulamadan bırak
araya gün girmeden
ilk sazın akustiği
hicaz parmaklarda
parçalasın...

acımadım tanrının gözyaşına
tanrıçasıyla bir(liktey)ken
vurdun kendimi aşk’a
kanadım
oluk oluk akan ışığı silerken sahilden
ağır, hizmetli dalgalar
yavaş yavaş kararırken yalnızlık

adem’in mektubunu buldum bugün
havva’ya yazmış,
bir şişenin içinde...

bilgiçlerin şiirleri

kirlisakal
mahçup

bir kızın saçını düzeltmesinin karşılığıyım ben
güzel yanaklarda allığım
bakışlar hafif yere eğik,
aşktan, sevgiden, güzellikten gelen
mahçupluğum
(tutuklanmışlığım...)

sebepsiz(!) gülümsemeyim sağda solda
uçaklara sallanan çocuk elleriyim
geleceğe umutla bakan genç gözlerim
geçmişe şefkatle dönen ihtiyar
durun, vurun zamanın sancıları
hayyam’ın elinde şarap şişesiyim
şeytanlar kıs kıs gülsün
günahları sırtında diyar diyar gezen
her toprakta secde eden
ademim...

celallenmek

kirlisakal
bu bir titreşim gibidir. akla gelen yüzlerce fikir o titreşimi güçlendirir ve sonunda muazzam bir kızgınlık hali ortaya çıkar. genelde temelinde korkuyla birlikte kendisini var eden bir hadisedir. bu yapıda olan insanların kendilerini tutmak konusunda problemi olabilir. ve kendini tutamadığında genelde kötü şeylere yol açar. bunu aşmanın bir çok yolu var. zor olanı korkularınla yüzleşip kendinle daha barışık bir hal’e geçmek. celallenme anındaki anlık çözümler ise:
* başka tarafa bakmak
* ayaktaysan oturmak oturuyorsan yatmak
* gitmek, olay mevkiinden uzaklaşmak
* su ile haşır neşir olmak (bkz:abdest almak)
* sadece durmak ve bir şey düşünmemek geçeceğini bilmek

yo era ninya

kirlisakal
dili ırkı rengi ortadan kaldıran bir şarkı... bu büyülü hüzün insanın içinde ne varsa yumuşatıyor.
janet ve eşi jak esim’in kendileri gibi ispanya daki zulm yüzünden türkiyeye göçen ibranilerden topladıkları ibranice-ispanyolca karışımı bir dilden şarkıların bulunduğu birkaç sonsuzluk anı adlı albümde bulunabilir. ayrıca aşina olanlar perdesiz gitar sololarından tanıyacaklardır, erkan oğur’da bu projede yer almış.
17 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol