edebiyatımızın kırık kalpli prensesi.yazmış olduğu yaşamın ucuna yolcuk adlı kitabında,intiharın ucunu gösterir,yolculuğa çıkar,sonuç:pavesenin mezarlığı olur.çok sever kendileri paveseyi;öyleki onun gibi bir otel odasında intiharı düşler,odasını dolaşır.bir kadının da yazabileceğini ataerkil türk okuyucusuna göstermiştir.hüznün bu kadar yakışacağı bir yüz başka kimde olabilirki?
kitap okumayı bir şans oyunun sonucu ve ya bir futbol karşılaşmasının skoru olarak gören heyecanlı okuyucu kitlesinin verecbilleceği tepkiden korkarak bir daha kitabın sonun söylememe durumu
zirve fikrine kimse pek sıcak davranmadığı için,zirve iptal edilmiştir.
bir baba zula şarkısıdır.fatih akının istanbul hatırası köprüyü geçmek,filminde kanadalı bir hatun tarafından seslendirildi. şarkının hafif ritmi dinleyiciyi olmadık diyalara götürür.bir bakmışsınız kendi ülkenizde,memleketinizde yada evinizdesiniz ama bu misafirlik fazla sürmez,birden bir başka diyara yol almış diyorsunuzdur. şarkıyı seslendiren kadının sesinden olsa gerek,yolculuk doğu batı arasında gider gelir.
pembe mutlu:insan gene de ister,birinin kendini filmlerdeki gibi sevmesini ama hep filmlerde olur.
ilyas salman:canım nerden biliyorsun belki de vardır.
p:senin köyde sevgilin var mıydı?
i:yoğ.eğaa vardı,fa,fa,fatma onu da kaçırdılar.senin?
p:yok.
i:ya şakir?
p:onu sevmedimki,çünkü biliyorum o da beni sevmiyor,
i:yoğ,seviyordu.
p:bırak şimdi,insan seveni anlamaz mı?
i:anlar mı?
p:anlar,
i:yapma yaw,
p:bir kadın anlar.
i:çok mu anlar?
p:çok anlar,
ilyas salman: deme.
çiçek abbas
ilyas salman:canım nerden biliyorsun belki de vardır.
p:senin köyde sevgilin var mıydı?
i:yoğ.eğaa vardı,fa,fa,fatma onu da kaçırdılar.senin?
p:yok.
i:ya şakir?
p:onu sevmedimki,çünkü biliyorum o da beni sevmiyor,
i:yoğ,seviyordu.
p:bırak şimdi,insan seveni anlamaz mı?
i:anlar mı?
p:anlar,
i:yapma yaw,
p:bir kadın anlar.
i:çok mu anlar?
p:çok anlar,
ilyas salman: deme.
çiçek abbas
+sözlerimi geri alamam
-nedenmiş?
+yazdığımı yeniden yazmam
-zor değil
+çaldığımı baştan çalamam
ne işe yararsın sen?
+bir daha geri dönemem
-otokontrolden yoksunsun sen
-nedenmiş?
+yazdığımı yeniden yazmam
-zor değil
+çaldığımı baştan çalamam
ne işe yararsın sen?
+bir daha geri dönemem
-otokontrolden yoksunsun sen
bilimin gelişmediği,üfürükçü hacı hocaların derman bulduğu bir ülkede refleks olmuş bir davranıştır.nede olsa üflersen geçer.
sinan çetinin tesadüfen yönettiğine inandığım harika film.tesadüfen çünkü çetinin yönettiği filmlerden tutun da yaptığı reklamlara oradan da yönettiği dizilere kadar ne kadar başarısız olduğunu siz de göreceksiniz.ama bu film,masum bir aşkın kavuşma arzusuyla ceryan eden,amaca ulaşmak için hertürlü yolun mübah görüldüğü repliklerle dolu,müzikleri de bir o kadar güzel olan bir yaşilçam klasiğidir.
bir rus klasiği.ıvan gonçarovun yazdığı ve adı nerdeyse psikolji literatürüne girmiş roman.romanın konusu bize çok yakın olan bir temadır:tembellik.oblomov yatağa çivilenmiş bir kahramandır,modern yaşama geçen rus toplumu eski alışkanlıklarını bırakmak zorunda kalmış toplum arıgibi çalışıyordur,fakat bir asil olan oblomov bu hırsı anlamamakta ısrarcıdır.romanın yüzde doksanlık bölümünü yatakta çiftlğini modernize etme düşünceleriyle geçiren kahraman,eyleme geçmekte hiç de acele etmez.yüzde onluk bölümü ise olga isimli dilbere kaptırdığı gönülle ayakta geçiren oblomov anlamamak ve anlaşılmamak üzere hayata veda eder.
sınırsız hayal gücüyle neşrettiği romanlarıyla edebiyat dünyamıza yeni bir gerçeklik katan deha.dili istediği gibi kullanma kabiliyetine sahip bu zatın hayal gücü okuyucuyu ürkütür.sanki başka bir galakside yazıyormuş havasını verdiği romanlarına okuyucu olarak inanmak istemezseniz de inanıyorsunuz.adam eline kalemi alıyor bir deniz yapacağım deyip romanda deniz yapıyor.şimdi şovalyamiz bu denizden yürüyüp karaya çıksın diyep şovalye karaya çıkıyor ve siz okuyucu olarak orda bir denizn var olduğunu ve o denizde varolmayan bir şovalyenin yürüdüğüne inanarak romanı son sürat okuyorsunuz.ikiye bölünmüş vikontta ise sağ yanı olup ama sol yanını bir savaşta kaybeden yaramaz kahramanın kötülüklerine katlanarak bu ilginç hayal dünyasının yanılsamasına bir kez daha kapılıyorsunuz.düşüncenin sınır olmaz diyorsanız calvıno birebirdir.
hegelin idealist diyalektiğini ayakları üstüne oturttuğunu iddiaeden karl marx’ın komünist topluma geçişin nasıl ve hangi dinamiklerle olacağını açıkladığı kuram. bu kurama göre tarihin itici gücü ekonomidir.toplumlar ilkel komünal düzenden feodal düzene ordan da kapitalist düzene geçmiştir.ne varki kapitalizm doğası itibariyle eşitsizlikler üzerine inşa edilmiştir. ekonomik eşitsizlikler üzerinede ilerleyen kapitalizm,tarihe yön verecek iki sınıf oluşturmuştur:burjuvazi,proleterya.bu iki sınıf arasında cereyan eden kavgada proleterya birgün savaşı kazanacaktır. işte bu savaş sonucunda eşitlikçi bir topluma geçilecektir,tarih bu toplumda son bulacaktır.nitel nicele dönüşecektir.
chp hakkari milletvekili.roj twye demeç verecek kadar cesur bir insandır kendileri.devletin oluşturduğu çeteyle nerdeyse tek başına savaşmıştır.şemdinli olaylarında devlet terörünü ayyuka çıkaran yine kendileridir.yüksekova çetesi olarak bilinen bir önceki devlet güdümlü çeteyi ortaya çıkarıp yargı karşısında hesap soran yine kendileridir.esat canan gibi vekiller de olmasa insanın siyasete ve devlete olan bütün güveni yok olacaktır.
bütün ankaralı sözlük elemanları,sözüm sizlere:31 mayıs günü ankarada bir zirve düznleylim ve zirve bir barda olsun.
eşek:ulen neden hep ben salınıyorum?
bir gün bir kitap okudum bütün hayatım değişti cümlesiyle başlayan kitap,yarattığı atmosfer ile masadan kalkmanıza mani olur.kahraman osmanla kitabı okur bulursunuz kendinizi,o anda kahramanın okuduğu kitap sizin okuduğunuz kitaptır ama fark etmezsiniz.orhan pamuk farkı işte okuyucuyu bir eş,dost,arkadaş gibi karşısına alıp onunla konuşur,sohbet eder.şiirsel diliyle okuyucuyu kendinden geçiren bu kitap,hayatınızı değilse de edebiyata olan yaklaşımınızı değiştirecek potansiyele sahiptir.unutulmaz bir aşkın yolculuğu olan bu kitap,okuyucuyu neon ışıklarının altında otogardan otogara,şehirden şehire,uzun otobüs yolculuğunda meleği bulmaya davet eder.
ironi,alegori,hüzün ve bilinçakışıyla yoğrulmuş oğuz atayın sekiz öyküden oluşan kitabı.beyaz mantolu adamla başlayan öykü,okuyucuyu hüzne davet eder.hiç konuşmayan kahraman,deli olduğuna kanaat getirilmiş toplum tarafından intihara sürüklenir.unutulan ile bilincin derinliklerine dalar,korkuyu beklerken ile de bu bilinç durumu piskoza dönüşür,yazarla arkadaş olmuşsunuzdur.bir mektupla derdini anlatmaya çalışan yazarın mektubu gönderilmez hemen sonra gazetede çalışmaya başlayan yazara bir mektup gelir:ne evet ne hayır.tut tutabilirsen artık atayı ironi almış başını gidiyordur bu saatten sonra okuma kahkahalar eşliğinde devam eder,derken kahkahanın dozu tahta at ile dindirlir:tuhaf alışkanlıkra sahip bir toplumda değişimin imkansızlığına olan kanaatiden olacakki bu sefer tarihe göndermelerle dolu bir mektup daha kaleme alır yazar:babama mektup.babasına yazdığı bu mektupta anlaşılamamanın acısını bıyık altından gülümsemelerle babasına anlatır.ama yazar öfkelidir,kızgındır,kendisi ordadır fakat okuyucusu yoktur demiryolu hikayecilerinde.
leb demeden leblebiyi anlamayı şiar edinmiş kişi.emrah koş sözüne özel ilgisi vardır.pavlovun deneyini hatırlayacak olursak:
emrahın annesi amca(ahali)emrah koş sözü emrah
emrahın annesi amca(ahali)emrah koş sözü emrah
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?