-seni hiç sevmedim ki
-artık başkasını seviyorum
-biraz gönlümü eğlendirdim işte
-onu kıskandırmak için beraber oldum senle
-senden daha iyilerine layığım...
özen yulanın üç tane uzunca öyküyü barındıran kitabı. öyküler yer yer gerçekliğin dışına çıkıyor gibi bir izlenim veriyor. nitekim kentteki kimi insanların kafasında oluşan, sonra da kaybolup giden dünyaları anlatıyor. hafif marazi ama keyifli.
varoluş felsefesini benimsemiş insan. mesela sartre, mesela camus...
bursada heykelde gayet hoş bir bahçesi olan lise. süper kısmına az da olsa erkek de alınır ve duyduğuma göre kızlar bu erkekler ne kadar tipsiz olsalar da içlerine düşerlermiş. çıkışında erkek lisesinden çıkan erkekler bekler hep. kaşarlarıyla ünlüdür. bursanın en eski okullarındandır.
osmanlıcılığın çökmesiyle öne çıkan islamcılık akımı arapların ingilizlerle birlik olup bizi arkamızdan vurmaları sonucu "ne varsa türkte var." mantığıyla ortaya çıkan akım. ziya gökalp, ömer seyfettin öncülerindendir.
"algının kapıları" diye bir kitabı vardır kendisinin ki jim morrison bu kitaptan etkilenerek grubun adını "the doors" koymuştur.
ömer seyfettinin böyle bu adda bir hikayesi vardır. osmanlı bünyesindeki her milletin, milliyetçilik isyanlarına başlamasından sonra hala osmanlıcılığı savunan bir kaç hayalperesti anlatır.
yazılarında gri bir ortam söz konusudur. griyle özdeşleşmiştir. galiba bu yüzden cem yayınevinden çıkan kitaplarının kapakları hep gridir.
türkçe ve avrupa dillerine bolca kelime vermiş köklü dil. (brother- birader, new-nev...) öğrenmesi oldukça kolaydır. zira mantığı türkçeye çok yakındır. farçada da arapçadan geçen çok kelime olduğu ve bu kelimeler türkçede de bolca kullanıldığı için özellikle osmanlıca bilgisi iyi biri için anlamak daha da kolaylaşır. başta alfabeyi öğrenmek biraz zor gelebilir ama zamanla sorun oluşturmayacaktır. geçmişte hayyam, hafız gibi; günümüzde sadık hikayet, samed behrengi, füruğ fehrazad gibi iyi edebiyatçıları vardır. kültürümüzü çok etkilemiş bu dil ne yazık ki günümüzde fazla rağbet görmemektedir.
sözleri:
standing on the beach
with a gun in my hand
staring at the sea
staring at the sand
staring down the barrel
at the arab on the ground
see his open mouth
but i hear no sound
im alive
im dead
im a stranger
killing an arab
i can turn
and walk away
or i can fire the gun
staring at the sky
staring at the sun
whichever i choose
it amounts to the same
absolutely nothing
im alive
im dead
im a stranger
killing an arab
i feel the silver jump
smooth in my hand
staring at the sea
staring at the sand
staring at myself
reflected in the eyes
of the dead man on the beach
the dead man on the beach
im alive
im dead
im the stranger
killing an arab
olan the cure şarkısı. özellikle yabancıyı okumuş olanlar için daha bir anlamlanır sözler.
standing on the beach
with a gun in my hand
staring at the sea
staring at the sand
staring down the barrel
at the arab on the ground
see his open mouth
but i hear no sound
im alive
im dead
im a stranger
killing an arab
i can turn
and walk away
or i can fire the gun
staring at the sky
staring at the sun
whichever i choose
it amounts to the same
absolutely nothing
im alive
im dead
im a stranger
killing an arab
i feel the silver jump
smooth in my hand
staring at the sea
staring at the sand
staring at myself
reflected in the eyes
of the dead man on the beach
the dead man on the beach
im alive
im dead
im the stranger
killing an arab
olan the cure şarkısı. özellikle yabancıyı okumuş olanlar için daha bir anlamlanır sözler.
buram buram yaz kokan, yaz aşkı kokan, dans, sahil, deniz kokan madonna şarkısı. dinlendiğinde insanın kanını kaynatır, sonra da "niye bu betonların arasında dinliyorum ben bunu?" diye sorulmasına yol açar. dolapdere big gangin düzenlemesi de hoş olmuş.
asla doğru tanınamayan süreçtir. zira zaten böyle durumlarda objektif bakılmaz, ufak kusurlar gözden kaçar, ufak tefek olumlu özellikle gözde büyütülür. e kız da hoşlanıyorsa kendini ne kadar doğru tanıtabilir ki...
bütün puzzleı yaptıktan sonra eksikliği fark edilen, kafayı yemeye sebep olan parça. gerçi puzzle yapılırken de sürekli şu parça kayıp mı acaba diye kuşkuya düşülür ama genelde o parça bir yerlerden çıkar.
hayalperest kızların bulmayı bekledikleri insan.
ortaokul lise çağındaki çocukların felsefeye başlamasıyla yazılmış kitap. güzeldir, ilgi çekicidir. yaşı ilerlemiş ama felsefeye merak salmış kişiler için de iyi bir başlangıç kitabı olabilir. yazarın hemen her kitabında hakim olan "belki de sadece birinin kafasındaki hayaliz" düşüncesi bu romanda da hakimdir.
imkansızı istemektir çoğu zaman. aşık olunan kişi büyük ihtimalle bu aşkı fark etmeyecek, fark etse bile yüz çevirecek ve hatta aşığını küçümseyecektir. tabi evli olan taraf da aşık olabilir. ama bu da bencil biri değilseniz aşkınız ve vicdanınız arasında kalmanıza yol açacaktır. sürekli çatışmalarla boğuşmak zorunda kalırsınız. iyisi mi uzak durmalı evli insanlardan.
galiba ticari sebeplerle yeteneği, güzelliği... şişirilmiş kadın şarkıcı. herhalde bunlara dayanamayıp bunalıma girmişti bir aralar. hala bunalımda mı çıktı mı bilemiyorum. bir de evlenene kadar bakire kalacağını söylüyordu ki kimi kliplerindeki danslarıyla bu temennisi tezat oluşturuyordu.
tanrıya inanmadığı için kimilerinin çok kötü olacağını düşündüğü insan. oysaki iyiliğin kötülüğün bunla alakası yoktur. inananın da inanmayanın da vardır iyisi kötüsü ama nedense ateist denince pek çok insan öcüden kaçar gibi kaçar. bunların da yobazı, dogmatik düşüneni olabiliyor tabii. veya laik olmayanları. ama zordur ateist olmak. kimi insanlar ateistlerin zorluklardan kaçmak için ateist olduklarını iddaa ediyorlar ki ateist olmanın inanmaktan daha zor olduğunu bilmiyorlar. inanan bir insan ibadetini yapar, başı sıkıştığında dua eder, bir gün cennete gideceğini düşünerek içini rahatlatır. bu iç rahatlığı karşısında yapılan ibadet azdır bile. günahkar olsa bile inanan insan eninde sonunda cennete gidecek olmasında teselli bulur. sığınacak bir tanrısı olması ona güç verir. oysa inanmayan insan toplumdan bir baskı görür ama yaşadığı varoluş sıkıntıları yanında bu da bir hiçtir. zira o bir sorunla karşılaştığında sığınacağı bir tanrı bulamaz. inanmak ister, beceremez, ağlar. ne olduğunu, neden yaşadığını, öldükten sonra ne olacağını bilemez. kafayı yer. inanmak ister ama başaramaz. dinleri ilk sorgulamaya başladığı güne lanet eder.
bir de ateistlere "allaha inanmazsan cehenneme gidersin." derler gözlerini korkmak için. bu çok komiktir zira tanrıya inanmayan insan cehennemin varlığına hiç inanmaz ki yanacağını düşünsün.
bir de ateistlere "allaha inanmazsan cehenneme gidersin." derler gözlerini korkmak için. bu çok komiktir zira tanrıya inanmayan insan cehennemin varlığına hiç inanmaz ki yanacağını düşünsün.
büyüklerin de çok sevdiği güzel lezzet. bebeler için olduğu iddaa edilmesi büyük bir yanlış bence.
erkek gibi görüneni vardır bunların, ki ilk gördüğünüzde kendilerini belli ederler. itici olurlar genelde. biraz özenti gibidirler. yaptıkları hiç bir şey üstlerine oturmaz. bir de tanıdıkça içindeki erkeklik fark edilenler vardır. bunlar giyim veya hareketler itibariyle erkek gibi olmasalar da rahat tavırları, kendilerini kasmamaları, saçma sapan kaprisler yapmamaları, her konu üzerinde utanmadan çekinmeden konuşabilmeleri... zamanla içlerindeki erkek ruhu ortaya çıkarır. bunlar toplumun onlara benimsetmeye çalıştığı kız tipinden uzak kalmayı başarmış ama dişiliğini de yitirmemiş olanlardır genelde.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?