venedikte binmeyi arzuladığım, lunaparklardaki eğlence kaynağının adı. lunaparka gittiğinizde biner, yükseldikçe "ya şimdi ölürsem" korkusunu yaşar hemen ardından da hayatta olduğunu fark etmenin sevincini yaşarsınız, sonra bir daha bir daha bir süre böyle gider. hayatın değerini anlamanızı sağlayan adrenalin aletlerinden biridir. venedikte kanallarda gezenlere binmek ise oldukça pahalıymış.
ne kadar tutmasan da yemek yeme özgürlüğünün kısıtlanması.
haftanın günlerine eşit olan, nedense oldum olası nefret ettiğim, el yazısıyla yazılırken nedense ortasına çigi konan fakat kitap baskısında konmayan tek sayı.
7den sonra 9dan önce gelen, bir dans figürünün adı olmuş, küçükken kardan adama benzettiğim, dördün iki, ikinin dört katı, on altının ise ancak yarısı olabilen, çift sayı
edward norton, evan rachel, david morseun oynadığı cannes film fesitivalinda jürinin resmi seçimi olmuş film. modern çağda kendini kovboy zanneden, yollara düşmüş bir manyağın üvey babayla yaşayan iki sorunlu çocuğu peşine sürüklediği film. filmdeki kız oldukça güzeldir ama onun dışında çok da izlenmesi gereken bir film değil bence. amaç vakit geçirmekse izlenebilir tabii.
başarılı bir genel kültür sitesi. hakkında fazla fikir sahibi olmadığınız yazarların bir kaç yazısını okuyup haklarında fikir edinme şansı sunar.
insan yaratıcılığının düşmanı olan ama belki de geçmişten gelen bazı sorunların çözümlenmesini sağlayacak cihaz. bir de yanında yeni bir bilinçaltı yükleyecek cihaz verilmeli.
kendini yalnız, çaresiz, küçücük hissettiğin anlarda teselli niteliği taşıyan, aslında insanın bazen kendini küçük hissedip sorumlulukları başkasına yükleme isteğini yansıttığını düşündüğüm parça. başını dayayacak güvenli bir omuz, korunma, teselli edilme, her şeye rağmen sevilme ihtiyacı ya da. ne de güzel teselli etmiş bülent amcamız bu küçük kızı.
uludağ üniversitesinin dibindeki köy. fakat artık pek köylük birn hali kalmamıştır. her taraftan öğrencilerin oturduğu apartmanlar bitmektedir. belli bir kısım haricinde herkes öğrencidir. buna rağmen nedense hep kasvetli bir havası vardır. alkollü mekanlar yoktur ama evler bar gibidir. gece bir saatten sonra kavgalar dolayısıyla tehlikeli bir hal alır. esnafı öğrenciyi "ne de olsa bana mecbur" mantığıyla kazıklar. yerlisi de öğrenciyi pek sevmez, kendi kızlarının da üniversiteli kızlar gibi olmasından korkarlar. o kadar genç bir nüfus barındırmasına rağmen iç karartıcı, kasvetli bir yerdir burası. bir sürü kafe açılsa da nafile, hep kasvetli kalacak kanımca.
ege üniversitesinin bulunduğu semt. gezerken kendinizi kampüste geziyor gibi hissedersiniz. zira her taraf genç kaynar. büyük parkı küçük parkı vardır ve buralarda bir sürü kafe vardır. cıvıl cıvıldır. üstelik gayet de ucuzdur fiyatlar. egede okuyanları kıskanma sebebimdir.
boşnakça "anne" demektir.
boşnakçada "sus" demek. boşnakçayı unutmuş boşnaklar bile bunu genelde bilir ve yabancıların yanında çocuklara susması böyle söylenir.
idolüm olmuş bir edebiyat öğretmeninin yaşadıklarını ve yaptıklarını konu edinen film. kesinlikle edebiyatı ve sanatı öğrencilerine sevdirebilen, yaşadıkları anın güzelliklerini fark etmelerini sağlayan, duyarlı, sanatçı bir öğretmenin duyarsız, kalıpçı yetişkinler tarafından düşürüldüğü zor durum.
bursadan çıkma güzel seslerden biri.
çok severek dinlediğim fakat dinleyince de umutsuzluğa kapılıp "ne yani, yok mu bunun sonu" diye sorduğum mfö şarkısı.
ben yalan söylemem.
sturbucks denilen şeyin sadece bir tane bulunduğu cadde. cadde üzerinde bir kaç tane kafe ve buraya başka semtlerden gelen bir grup genç vardır. piyasa yapıyorlarmış. bazen araba yarışları yaparlar burada. oylum sokağı varmış burada. orada da bir kaç tane kafe bar varmış. ama genel olarak aile mekanıdır. sessiz sakin bir caddedir. biraz daha elit bir kesim oturuyor olabilir ama artık bursanın zenginleri buradan taşınmaya başlamıştır.
osmanlıca öğrenirken azıcık çoğullarını öğrendiğim ve buradan anladığım kadarıyla hayli zor olan dil. kelimelerin kök harfleri var, alıyorlar onları kalıplara sokuyorlar. fakat hangi kelimenin hangi kalıpla çoğul yapıldığını ezberlemek zorundasın ki böyle yüz civarında kalıp var. öğrenene helal olsun. nitekim hakikaten hırslı insanların öğrenmeyi başarabileceği bir dildir kendisi. şu an konuşulan arapça ise kurandakinden bir hayli farklıymış.
sevgilisine ondan hiç bir şey saklamadığını kanıtlamak isteyen sevgili modelidir. ama arkadaşlarının da onun sevgilisinden hiç bir şey saklamaması gerektiği anlamına gelmez bu. gireni arkadaşı sanıp bütün sırlarını dökebilir insan msnde. sonra bir de bakar ki arkadaşının sevgilisiymiş. ayıptır, herkesin kendine has bir alanı olmalıdır. güvenmiyorsa da bir insan zaten basıp gitsin daha iyidir. kaldı ki başkasıyla konuşacak olana başka msn adresi mi yok.
bursanın çekirge semtinde hoş bir manzaraya sahip mekan. azıcık pahalıdır ama manzarası için değer.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?