yeni yeni yayılmaya başlamış yonja türevi fakat ondan daha karmaşık ve ingilizce’dir. bir sürü absürd ve gereksiz olayı vardır. yok vampis ısırmış yok çikolata partisi varmış, yok bilmem ne festivali varmış. kendimi sanal bebekle oynuyor gibi hissetmeme sebep olan site.
ya aşık olduğuna ya deli olduğuna yorulur ki ikisi de aynı kapıya çıkar.
henüz bebek olan, annesinin önünde asılı gezen bebek olsa gerek.
inanç muhabbetine girildiğinde tartışmaktan kaçmak için kurulan ve "biz herkesin inancına saygılıyız." anlamına gelen cümle.
tek başına yaşamaya başlayınca kişinin insan sesine ihtiyaç duyduğunu fark edip dinleyebileceği tek sesin kendisininki olduğunu anlayınca gerçekleştirdiği eylem ki gece yarısından sonra daha bir sık gerçekleşir.
shakespeare trajedisi. dalkavukluklara aldanan bir kralın ülkesini iki tane dalkavuk kızı arasında paylaştırmasından sonra o iki kızının onu dışlamasını fakat dalkavukluk etmediği için evlatlıktan reddettiği kızının zor durumunda yardımına koşmasını anlatır.
mülksüzler kitabındaki ana karakter. anarşizmin anarşitidir kendisi. ve de sevdiğim bir bilgiç.
1984, hayvanlar çiftliği, oblomov, mülksüzler.
kelebek olacak canlı. küçükken evde bir kutuda bir çok tırtıl beslemiştim. dut yaptağı yerler. bir süre sonra koza örerler ve kelebek olurlar. iki halide birbirinden sevimlidir bunların.
yaşam deneyiminin çok olduğunu, hayatı kitap okuyarak öğrenemeyeceğini söyleyen bir grubu vardır bunların. "çok gezen mi bilir çok okuyan mı?" sözünün arkasına sığınırlar. ama çok gezmişlikleri, çok yaşamışlıkları da yoktur bu insanların genelde. hayat deneyimleri olarak anlattıkları şeyler yorumdan uzak savsatalardır. bir grup da vakit darlığı bahanesinin arkasına sığınır. bu grup genelde kadınlar, hem de ev kadınlarıdır ki vakitlerini televizyonda gereksiz programları izleyerek geçirirler. kitapların pahalılığını bahane gösterenler vardır ki ikinci el kitap satıldığını, kütüphaneler olduğunu unutmuşlardır. kitap okurken uyuduğunu söyleyen bir grup vardır ki en azından dürüsttürler. bir kısım da hala kitap okumanın zararlı olduğunu iddaa ediyor. ama genel olarak kitap okuyanları överler, çocuklarını kitap okumaya teşvik ederler, kitap okumanını yararlarından bahsederler fakat buna rağmen okumamaya devam ederler. üstüne üstlük kitap okuduğu için takdir ettikleri insanları kendilerinden farklı düşündükleri için de yererler. onca kitap okunduktan sonra düşüncelerin aynı kalması hem gariptir hem de bütün kitapların boşa gittiğini gösterir. fakat okumayanlar bunu düşünemezler çünkü kitap okumanın faydalı olduğunu savunsalar da neden faydalı olduğunu idrak edebilecek kadar geniş ufukları yoktur.
eski bir çizgi film. galiba fransızların. düz bir çizgi üzerinde yürüyen sadece dış hatları çizilmiş bir adamdan ibarettir. arada sırada başkaları da karışsa da ondan başka ana karakter yoktur. bir de çizerin eli devreye girer bazen. vestel bir dönem reklamlarında bu adamı kullanmıştı. sade çizgileri ama iyi mizah anlayışıyla izlenilesidir. youtubeda bir çok bölümü vardır.
ismini aldous huxleyin yazdığı "algı kapıları" adlı kitaptan gelir. vokali jim morrison, kertenkele kraldır, asidir, vietnam savaşına karşı çıkanların sözcüsüdür, dahidir. einsteindan dört puan yüksektir iqsu. grup jim morrison öldükten sonra hiç bir şey yapmayı başaramayıp dağılmıştır. zaten the doors demek jim morrisonla eşdeğerdir.
farça "haber getiren" demektir.
özellikle büyük tuvalet yapıldıysa ve kağıt olmadığı sonradan fark edildiyse baştan aşağı kaynar sular dökülür. suyla temizlenebildiği kadar temizlenmeye çalışılır ve bir bahane bularak o evden kaçıp yuvaya dönmeye çalışılır temiz iç çamaşırı özlemiyle.
hangi sebeple nobel almış olursa olsun başarılı olduğu kabul edilmesi gereken yazar. eserlerini gerçekten başarılı bir üslupla ve araştırarak yazan, doğu ve batı edebiyatını gayet iyi bilen yazar.
yakışıklı oldukşarı ve kızlar peşlerinde pervane olduğu için sevgiliyle uğraşmak yerine tek gecelik ilişkiler yaşamayı tercih eden erkekler olabilir.
genelde "ben önüme gelenle çıkmam" der bu kızlar sanki onlara gelen varmış gibi. namus abidesi kesilirler sanki başka şansları varmış gibi. erkeklerin peşinde koştuğu, güzel kızları "ne çok sevgilisi oldu" diye lekelemeye çalışırlar kıskançlıklarından. bir de adam gibi erkek olmadığından yakınırlar sanki adam olmayanları çevrelerinde pervane oluyor gibi. ama haklarını yemeyelim, bu durumu kabullenip güzelleri lekelemeyenler de ender de olsa varlar.
kimi çevrelerde sevgiliyle istesen de istemesen de evlenmeye yol açabilen bu durum. kendine güvenen ve kendisine saygı duymayan erkekle birlikte olmayacak kadar kendine saygı duyan bir kız için ise ayrılma sebebidir.
bir süre trtde oynamış şahane dizi. diş macununun dipten sıkılması yüzünden ayrılmış ama farklı evlere çıkamamış iki çifti anlatır. özellikle kaynanaların tavırları süperdir. ne olduğunu bilmediğim "jöma si puble" hala aklımdadır.
eskiden kızların bekaretinin bozulması olasılığı olduğu için pek rastlanmayan eylem ki götürmeyi ilk anlamında ele aldım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?