asla yaşanmaması gereken bir duygu, engel olma imkanı olan varsa engel olsun. katı kalpli olmak aşık olmaktan daha iyi.
beraberinde bunalımları getirecek, tanrının varlığını reddetme durumu. insanlar genelde "bunalıma girdi ateist oldu" diye düşünseler de genelde ateist olunup bunalıma giriliyor. zor anlarda sığınılacak bir güç bulamamak, dua edip içini rahatlatamamak, bir tanrıya güvenememek kadar kötüsü olamaz herhalde. inananlar her şeyin üstesinden geliyor tanrıyla dertleşerek, ona umut bağlayarak. ama inanmayan git gide umutsuzlaşıyor. varoluşuna hiçbir anlam veremedikçe her şey anlamsızlaşıyor, garipleşiyor, kendine, çevresindeki insanlara, canlılara ve giderek tüm nesnelere karşı bir bulantı hissediyor, sartre’ın kitabındaki gibi. neyi ne için yaptığını, ne için yaşadığını bilememenin boşluğunda savrulup gidiyor. daha da kötüsü insanlara inanmaya çalışıyor, tanrı yerine koymaya çalışıyor onları. ama biliyor ki ne o insanlar tanrı kadar güçlü ne de bir tanrı düşüncesi kadar güvenilir. derler ya "inanmıyordu güya başı sıkışınca nasıl da dua etmeye başladı tanrıya" diye. bir sığınma ihtiyacından ibaret o, kafada daima onu dinleyen birinin olduğuna dair bir kuşkuyla, yalvarır tanrıya ona yardım etmesi için. bu dünyevi işlerdeki bir yardım dileği olsa bile, dilediği yardım gerçekleşince tanrıya inanmaya başlayacağı için ister bunu en çok. ama o dileği hiçbir zaman gerçekleşmeyince daha da bir inancını yitirir, yıkılır. oysa o tanrıya en çok varlığına inanmak için yalvarmıştır ve anlar ki onu dinleyen kimse yok. o zaman dünyada ne işi vardır? veya bu kainat? inanırken güzel gördüğü her şey nasıl da garip şekillerden ibaret olur gözlerinde. ve yok olma endişesi var tabii, kabustur yok olma düşüncesi, yok olunca bunu bilmeyecek bile olsa, elindeki tek şey varlığıdır ne de olsa, tek inandığı şey, hatta zaman zaman ondan bile kuşkuya düştüğü. ilk soruyu sorduğu ana lanetler yağdırarak yaşar. voltaire "bir tanrı olmasaydı onu yaratmak gerekirdi" demiş. her an kafasında bir tanrı yaratmaya çalışır ateisr ama o tanrı sürekli yıkılır, yıkılır, yıkılır... kısacası kimi insanların sandığının aksine ateizm bir dinin angaryalarından kaçış değil, içinden çıkılamayan, karmaşık bir labirente doğru koşmaktır. sakıncalıdır.
"sana gitme demeyeceğim
ama gitme lavinia"
fazla söze gerek yok, üstad çok güzel anlatmış sevgilisinin uzaklara gitmesi karşısında bir şey diyemeyen insanın halini. hani onun hayatına müdahele etmemeniz gerektiğini, onun için doğrusunun gitmek olduğunu bilirsiniz ama içten içe de buna isyan eder, gitmemesi için yalvarırsınız ya, bu kadar güzel anlatılamaz herhalde.
ama gitme lavinia"
fazla söze gerek yok, üstad çok güzel anlatmış sevgilisinin uzaklara gitmesi karşısında bir şey diyemeyen insanın halini. hani onun hayatına müdahele etmemeniz gerektiğini, onun için doğrusunun gitmek olduğunu bilirsiniz ama içten içe de buna isyan eder, gitmemesi için yalvarırsınız ya, bu kadar güzel anlatılamaz herhalde.
gayet güzel giden bir ilişkinin ortasında taraflardan biri başka bir şehre taşınmak durumunda kalırsa söylenecek şarkı. hele de ilişki tam başlıyorken, bu sebepten ötürü, daha hiçbir şey yaşanmadan bitiyorsa işte o zaman daha da bir söylenesi şarkı.
"yok daha neler" dedirtecek durum.
kimi dersler için, vakit kaybına yol açan kural.
"de" bağlacı kullanıldığına göre sevgi karşılıklıdır, geçmiş zaman kipinde kullanıldığına göre iş işten geçmiştir. muhtemelen zamanında harekete geçilse kurulabilecek bir birlikteliğin ardından tarafların karşılıklı olarak kaçırdıklarına acıyacakları durum.
kız öpüşmemek için sürekli regl olduğunu söylüyorsa -ki ne alaka tabii- ve bu regl bir ay boyunca sürüyorsa ilişkinin bittiği anlaşılmalıdır.
maceralarını zevkle okuduğum fakat sonra erkekler konusunda iyice paranoyak olduğum karakter.
klibinin aşırı sevimli olduğu sertab erener şarkısı.
eskiden insanların biraz şarabın dibindeki tortuyu içmek istemedikleri, biraz da günahtan azıcık olsun sıyrılmak için başlamış adet.
tanrı: sen olmasan naparım be azizim, neyle korkuturum bu insanların gözünü
şeytan: aman efendim, teveccühünüz
tanrı: yok, yok, hiç alçakgönüllülük etme, bilirsin ben ne dersem doğrudur
şeytan: öyledir efendim.
tanrı: bak şu şerefsiz insanlara, bir de seni kötülüyorlar, o kadar dedim benden başkasına tapılmayacak diye, sınadım hepinizi, bir sen çıktın benden başkasına, o ademoğluna tapmayan, tabii sen onlara tapmadığın için sevmiyorlar zaten seni
şeytan: varsın sevmesinler efendim, bana sizin sevginiz yeter
tanrı: aferin evladım aferin... sen adam olursun, ne adam mı, yok yahu olma adam, ne olucan, olup da başıma onlar gibi şerefsiz mi olucan... kal sen böyle, kal da gözleri korksun en azından tanrı’nın meleği bir şeytan var, kötülerin cezalandırıcısı diye
şeytan: siz nasıl isterseniz efendim
tanrı: tabii tabii, ben ne istersem o olur zaten. bakma bunlar seni işlerine gelmediği için sevmiyor, onlara tapsan, onların yaptıklarını cezalandırmasan nasıl da severler, neden? işlerine gelirsin çünkü.
şeytan: onları geçtim de efendim bana en çok koyan "şeytan ayartıyor" demeleri
tanrı: desinler, desinler, kimi kandırıyorlar, beni mi, hah güleyim bari, kendi suçlarını sana atıyorlar işte akıllarınca
şeytan: evet efendim, beni ihtiyacım yok ki onları yakıp ateşi çoğaltmaya
tanrı: yok evladım yok, sen bakma onlara...
şeytan: aman efendim, teveccühünüz
tanrı: yok, yok, hiç alçakgönüllülük etme, bilirsin ben ne dersem doğrudur
şeytan: öyledir efendim.
tanrı: bak şu şerefsiz insanlara, bir de seni kötülüyorlar, o kadar dedim benden başkasına tapılmayacak diye, sınadım hepinizi, bir sen çıktın benden başkasına, o ademoğluna tapmayan, tabii sen onlara tapmadığın için sevmiyorlar zaten seni
şeytan: varsın sevmesinler efendim, bana sizin sevginiz yeter
tanrı: aferin evladım aferin... sen adam olursun, ne adam mı, yok yahu olma adam, ne olucan, olup da başıma onlar gibi şerefsiz mi olucan... kal sen böyle, kal da gözleri korksun en azından tanrı’nın meleği bir şeytan var, kötülerin cezalandırıcısı diye
şeytan: siz nasıl isterseniz efendim
tanrı: tabii tabii, ben ne istersem o olur zaten. bakma bunlar seni işlerine gelmediği için sevmiyor, onlara tapsan, onların yaptıklarını cezalandırmasan nasıl da severler, neden? işlerine gelirsin çünkü.
şeytan: onları geçtim de efendim bana en çok koyan "şeytan ayartıyor" demeleri
tanrı: desinler, desinler, kimi kandırıyorlar, beni mi, hah güleyim bari, kendi suçlarını sana atıyorlar işte akıllarınca
şeytan: evet efendim, beni ihtiyacım yok ki onları yakıp ateşi çoğaltmaya
tanrı: yok evladım yok, sen bakma onlara...
küçükken yılbaşı gecesi kandırırlardı, gece yarısından önce uyumazsan noel baba gelip hediye vermez sana. ertesi sabah uyanınca çam ağacımızın altında hediyeler bulduğum için bir süre de buna inandım. şimdi o yıllara dönüp bakınca batı kültürünün ne kadar içimize yerleştiğini görüyorum. noel babadan bir şey isteyebileceğini söylemek çocuklara modernlik olarak gözüküyor ama evliyaların mezarlarına gidip onlardan bir şey dilemekle bir farkı yok bunun aslında. noel baba da zamanında antalya civarında yaşamış bir aziz ne de olsa. tamam bunu söyleyen yetişkinler gerçek olmayacağını biliyor ama ya çocuk? üstelik noel babanın gerçek olmadığını öğrendiği zaman yaşadığı hayal kırıklığı da cabası.
kendi görüşlerinden başkasını dinlemeye bile tahammül edemeyen, tartışmayan, ateizm içinde dogmalar yaratmış, onları aşamayan, ateizmi bir din haline getirmiş ve onu sorgulamayan ateist. işin kötüsü bunu asla kabul etmezler ve çok açık görüşlü olduklarını savunurlar.
akıllı kadınların işlerine gelmemesinden dolayıdır. ne gerek var akıllı olup her şeyden anlamasına, zor olur öyleleri kandırması, salağı al, ne dersen ne yaparsan he desin. oturduğu yerde de otursun.
bursada eskiden köy olan, şimdi ise bursanın en zenginlerinin yaşadığı, villaların ve lüks apartmanların mantar gibi bitmeye başladığı yerleşim alanı. ama hala en iyileri akman villalarıdır.
aydının halka tepeden bakması. halkın durumundan kendini sorumlu tutup vicdan azabı çekmesi ama yine de halka ulaşmaya çalışmaması. yakup kadri karaosmanoğlunda hakim bir durumdur.
heyecanı yaratması gerekenin biraz da kendisi olduğunu unutan bir insanın ayrılma sebebi. bilmez ki kiminle beraber olursa olsun bir zaman sonra heyecan kalmayacaktır. diyorsa ki daha gencim, gönlümü eğlendirmek, farklı farklı insanlarla beraber olmak istiyorum, anlarım ama bu bahanenin arkasına sığınılmamalı çünkü terk edilen kişinin kendine güvenini çok tahrip edecek bir sebeptir.
müzikleri inanılmaz güzel olan film.
yeni sevgilinizi aslında sevmediğiniz için her şeyi batacak ve hep eskisi gibi olmadığını düşündürecek durum. bu yüzden kimsenin eski sevgili gibi olmadığı düşünülür ve unutmak yerine daha da bir bağlanılır eski sevgiliye. yeni sevgiliyi aldatıyor olmak da cabası.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?