"değişmediği belli, yıllardır aynı yerde sayıklıyorsun." diye cevap verilesi cümle.
yaşanabilecek en saf, temiz aşklar. mantıksız, hesapsız ve salakça yaşanırlar. o yüzden yıllar sonra hatırlanınca insanın yüzünde mutlu bir tebessüm yaratırlar. bu yüzden son haddinde yaşanmalıdır. gerçi yıllar sonra o aşık olduğunuz insanla bir ortamda denk gelirseniz, o sizin bütün rezilliklerinizi hatırlayacaktır ama yine de değer.
fark ettiğiniz anda içinizdeki dalgalanmalar fırtınalı bir denizden daha feci bir hal alacaktır. söyleseniz onu kaybetme korkusu vardır. söylemeseniz, onun da sizi sevme ihtimali olduğu için, çok güzel olabilecek bir ilişkiyi kaçırmanız söz konusudur. yaptığı her şeyi sürekli size aşık olduğuna yormak istersiniz ama arkadaşça davranmış olabileceği düşüncesi de içinizi kemirir. bir gün aradığınız da işi varsa ve gelemiyorsa başınızdan aşağı kaynar sular bile dökülebilir. üstelik karşınızdaki insanla ilgilendiğinizi belli edip tepkilerini ölçmek de zordur. sarılsanız, zaten aşık olmadan evvel de sarılıyordunuz, buluşmaya çağırsanız zaten önceden de çağırıyordunuz. üstelik o güne kadar ona her şeyinizi anlatmışsınız. dolayısıyla bütün zaaflarınızı da bilecektir. öncesinde şıpsevdi bir insansanız onu sevdiğinizi inandıramayacaksınız. daha önce neden ona bu açıdan bakmadığınıza kendiniz de şaşıracaksınızdır. "acaba hep sevdim de fark mı etmedim" düşüncesi beyninizi kemirecek. didişmeye başlayacaksınız. eğer iki taraf da sürekli didişiyorsa, evet, bu gizli kalan bir aşk olabilir. ancak iki gizli aşık sürekli didişir. bu durumda allem edip kallem edip bir şeylerin değiştiğini karşı tarafa belli etmek iyi olacaktır. hem huyunu suyunu bildiğiniz bir insan hakkında hayal kırıklığına uğramanız veya birbirinizi tanıma sürecinde ilişkinizi yıpratmanız da pek söz konusu olmaz. karşınızdakini olduğu gibi kabul edip başlamışsınızdır ilişkiye zaten. ama öte yandan o size sadece arkadaşça bakıyorsa arkadaşlığınıza hainlik ettiğinizi bile düşünebilirsiniz.
alkım yayınlarının çıkardığı, yazarların hayatlarını anlatan ucuz dergi. çok kaliteli olmasa da ucuz olduğu için alınıp beş on dakikalık boşluklarda boş durmaktansa okunabilecek türdendir.
psikolojik mazoşist olduğunu düşündüğüm klasik türk edebiyatının usta şairi. sürekli daha fazla acı çekmek ister, daha fazla daha fazla. bu şekilde mutlu olduğunu söyler. belki de bu yüzden o, leyla ile mecnunu kaleme en güzel alandır. zira mecnun da daha fazla acı çekmek ister. fuzuli, mecnunun ruh halini çok iyi hissetmiş olmalı ki bu kadar başarılı bir şekilde yazmış mesneviyi.
herkesin diğerlerinden farklı olduğunu fark etmek.
"mucizeler söyleyen bir papağanım, ne desem (boş) laf değildir. felek ile söyleşemem, aynası saf değil" anlamındaki beyit. nefi bu beyitinde kendini övmüştür. sözlerinin herkes tarafından söylenemeyeceğini çünkü mucizevi olduğunu söyler. söylediği hiç bir şey anlamsız değildir. oysa papağanlar anlamsız konuşur, nefi bu yönüyle diğer papağanlardan ayrılır. eskiden papağanlar aynanın karşısında konuşturulurmuş. aynadaki yansımasını başka bir papağan sandıdığı düşünülürmüş papağanın. "ayna", divan edebiyatında gönüldür. nefi, felek ile konuşamayacağını, çünkü feleğin gönlünün kendisininki gibi temiz olmadığını söyler. böyle insanları hor görür, kendini över. felek saf gönüllü değildir çünkü dönektir. insanlara hak etmediklerini yaşatır. nefide döneminde hak ettiği yere gelememiştir. buna sitem eder. burada yine nefinin kibirli yönünü görürüz.
genellikle iki yakın arkadaşınızı tanıştırmanız sonucunda oluşan durumdur. ilk günlerde size o kadar teşekkür ederler ki hayırlara vesile olduğunuz için mutlu olursunuz. fakat sonra sorunları başlayacaktır ve iki taraf da size anlatacaktır. kendi taraflarını tutmanızı isteyecektirler. siz ne kadar tarafsız kalmaya çalışsanız da onlar bunu anlamak istemeyeceklerdir. daha da kötüsü bazı şeyleri sır olarak saklamak zorunda kalacaksınızdır ve de bu sırrı bilmeyen taraftan sürekli bir şeyler gizlediğiniz için rahatsız edeceksinizdir kendinizi. kesinlikle vesile olunmaması gereken bir durumdur. çünkü onlar ayrılınca birinden biriyle dostluğunuzda mutlaka bir zedelenme olacaktır.
aşktan bile daha güzel olan duygu. "evim evim güzel eveim" dedirten. insanların bir sürü saçmalığıyla uğraştıktan sonra eve gelip aileyle, arkadaşlarla ve tek başınıza olmanın verdiği huzur, sıcacık evde koltuğa uzanıp televizyonla, bilgisayarla veya kitaplarla haşır neşir olurken bir yandan soğuk kış gününde sıcacık bir şey içmenin verdiği keyif. bunlar ancak yoğun bir işgününün ardından böylesine keyif verebilir.
son zamanlarda çıkan bir gençlik akımıymış. duyduğumda böyle şeylerden artık ne kadar uzak kalmamı fark ettiren, üstelik görünce de burun kıvırdığım için cidden yaşlandığımı düşündüren akım. yeni nesilde iş olmadığını ya da benim artık yaşlı ve yeniliklere kapalı biri olduğumu düşündüren...
ege yöresinin kendine has kimliğini belli eden, anlamıyla uyum içinde olan, söylemesi bile eğlenceli sorulur.
edebiyat öğrencilerinin baş belası bir durumdur. eğer otobüste oturmuşsanız, yetiştirmeniz gereken ödevi uzun otobüs yolculuğunda yapmayı planlıyorsanız ki bu okunacak osmanlıca bir parçaysa bütün otobüs ne yaptığınızı sorabilir, çarpılacaksın diyenler çıkabilir, kuran da okumanız söylenebilir, otobüste ufak çapta bir açık oturuma sebep olabilir.
aile gerginliklerinden dolayı baba yanlış tanınmış olabilir veya gerçekten kötü olabilir. ikinci durum daha iyidir. çünkü aslında kötü değilse ama çocukluğunuzdan beri bilinçaltınıza öyle yerleşti ve sevemiyorsanız vicdan azapları içinde kavrulabilirsiniz.
kurt cobainin inanılmaz içten söylediği bir şarkı. bir duygu bu kadar güzel hissettirilmez ki...
"seni sevmiyorum" demeye vicdanın el vermediği zamanlarda verilen uğraş. aralar verilir, bahaneşer bulunur, karşıdaki insanı kendinizden soğutmaya bakarsınız, tahammülü olmayan konularda kavga çıkarıp ayrılmasını beklersiniz... ama ne yazık ki bunlar sonuç vermez, ilişki iyice gitmez hale geldiğinde yine ayrılan siz olursunuz.
olan olmuştur, pişmanlık bir şey değiştirmeyecektir, o yüzden boş yere pişman olup da can sıkmaya gerek yok anlamındaki öğüt cümlesi.
genellikle kimseyle konuşulmak istenmediği, sadece hoşlanılan şahsiyetin msne girmesi durumunda çevrimiçi olup konuşulacak zamanlarda uygulanan taktik.
kişiliği zayıf, kendilerine güvenden yoksun insanların kendilerini kanıtlamak için ihtiyaç duydukları şeye olan takıntısı.
eski kitap manyaklarının -bütün paralarının gideceğini bildiği için- girmeye korktukları, girince de çıkmaya korktukarı mekanlar. eskiden bütün kitaplar hakkında bilgili, hoş sohbet sahaflar olurmuş. şimdi pek kalmamış galiba onlardan. hocam beyazıtta kendi öğrenciliği dönemindeki sahafları anlatırdı. geçen sene gittiğimde hiçbir şeyin hocamın gençliğindeki gibi olmadığını fark edip hayal kırıklığına uğramıştım. yine de vazgeçilmez yerlerdir antika meraklısı kitap kurtları için. eski, yıpranmış kitapların kokusu, daha önce kim bilir kimlerin elinden geçip ne hikayelere tanık olduğu düşüncesi... başlı başına öykü malzemesi olabilir bu kitaplar. bazen aralarından çıkan bir mektup, bir gazete küpürü hayatı da değiştirebilir. ne kadar hocamın anlattığı o sıcak kanlı sahhaflar olmasa da yine de çok keyifli dükkanlardır. özellikle osmanlıca meraklıları için.
iran sinemasının aldığı tüm ödülleri hak ettiğine ben tek başına
ikna eden film. fimde olaylar birbirine çok yakın kişilerin bakış açılarından veriliyor, hikayeler kesişiyor, yapbozlar birleşiyor. sahneler, sözler, oyuncular... her şey mükemmel. bir şekilde bulunup aheste kafayla izlenesi bir film. bu gün ipekyolu film festivalinde oynamıştır.
ikna eden film. fimde olaylar birbirine çok yakın kişilerin bakış açılarından veriliyor, hikayeler kesişiyor, yapbozlar birleşiyor. sahneler, sözler, oyuncular... her şey mükemmel. bir şekilde bulunup aheste kafayla izlenesi bir film. bu gün ipekyolu film festivalinde oynamıştır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?