ne iş yaptığı belli olmayan, yüksek tahsili bulunmayan bir grup mahalle gencinin birbirleriyle kavgalarını konu edinip, bunu delikanlılık diye empoze etmesiyle, gençliğimizin çözemediği her sorunu kafa göz yararak halletmesini sağlayan dizi. bu diziye kadar ortalarda delikanlılık, adamlık, vs. gibi hala ne olduğu belli olmayan kavramlar yokken, sağolsun alişan bunların kitabını yazıp, ortaya bırakıp kaçmıştır. şimdi kendisi sabahları kadınlarla şarkı söyleyip, göbek atıp, yemek tarifleri verirken, bu diziden etkilenenler, kendilerine trafikte korna çalanları pataklamakla meşguldur.
ülker yetkilisi: dido reklamı yaptırmak istiyoruz.
reklamcı: şöyle yapalım, canı dido isteyen biri olsun, sürekli siren gibi dodi dodi dodi desin, dido verince sussun.
ülker yetkilisi: harika bir fikir, ne kadar borcumuz?
reklamcı: 250 bin lira
ülker yetkilisi: buyrun, siz de olmasanız ne kadar kötü olurdu reklamlar.
reklamcı: teşekkürler.
reklamcı: şöyle yapalım, canı dido isteyen biri olsun, sürekli siren gibi dodi dodi dodi desin, dido verince sussun.
ülker yetkilisi: harika bir fikir, ne kadar borcumuz?
reklamcı: 250 bin lira
ülker yetkilisi: buyrun, siz de olmasanız ne kadar kötü olurdu reklamlar.
reklamcı: teşekkürler.
lal yarışmacıya yaka mikrofonu takmış set ekibine sahip yarışma programı. adamın yarışmada 500bin tl kazanınca dile gelmesini bekliyorlar sanırım.
bugün gazetesi’ne verdiği röportajda “uzaylılarla 1999’da tanıştım. bana kanserin ilacını verdiler ama hazır olmadığımız için geri aldılar. ufo ile birkaç saniyede dünya turu yaptım. sıcak kanlılar, insana güven veriyorlar" demiş şarkıcı. muhtemelen esra ceyhan ve türevlerinin programlarına çıkacak ve şöyle diyaloglar karşımıza çıkacaktır.
-neler başına geldi reyhancım anlatırmısın.
-rüya gördüm, uzaylılar, dünya turu, kanser vs,vs...
-hmm çok ilginç, o zaman sen bize bir şarkı söyle.
-tabi, bu parça yeni albümden...
-neler başına geldi reyhancım anlatırmısın.
-rüya gördüm, uzaylılar, dünya turu, kanser vs,vs...
-hmm çok ilginç, o zaman sen bize bir şarkı söyle.
-tabi, bu parça yeni albümden...
yaptığı transferlerin amacının, sportif başarıdan ziyade, "real madrid dünyanın en büyük kulübüdür ve istediği futbolcuyu alır." imajını yayma olduğunu düşündüğüm kulüp; zira başarısız gibi göründüğü dönemlerde bile ispanyada şampiyon olmuş (2007 ve 2008) ve en kötü ihtimalle şampiyonlar liginde çeyrek final oynamış bir futbol takımına sahipler. bu sene bütün kupaları da alsalar veya takım kimyasını oturtamayıp başarısız da olsalar, geçen sezon boyunca "barcelonanın akşam maçı var, süper futbol oynuyorlar!" diyen futbol tutkunlarının dikkatlerini kendi üzerlerine çekebilmeyi çoktan garantilediler.
yıllar önce kendisi hakkında birisinin ortaya attığı "kendini futbola verse şöyle olurdu böyle olurdu." lafını, nedense yıllarca oynadığı futbola bakılmaksızın, herkesin tekrarlaya tekrarlaya şehir efsanesi haline getirdiği eski futbolcu. kanımca kendisi ortaya koyabileceği performansın büyük bir bölümünü bizlere izlettirmiş ve çıkabileceği en yüksek noktaya çıkmıştır. geri kalan tüm muhabbet, "bizim oğlan çok zeki ama çalışmıyor" diyerek, kapasitesi sınırlı çocuğunun başarısızlığına kılıf bulan veli davranışından farksızdır.
kesinlikle ve kesinlikle olaya "fenerbahçe 2 puan kaybetti ve şampiyonluğu bursaspor’a kaptırdı" şeklinde bakılmaması gereken maç. türk futbolu’nun geleceği açısından özellikle fenerbahçe ve bursaspor ligin zirvesinde yalnız kaldıktan sonraki gelişmeler dikkatle değerlendirilmelidir. fenerbahçe lig şampiyonluğu için bursaspor ile çekişirken, kamuoyunda yaratılan aziz yıldırım’ın maçın hakemlerini, rakip futbolcuları, vs satın aldığı dedikoduları, türkiye’de insanların rakiplerine zerre kadar saygı duymadığını, futbolu bir spor dalından ziyade bir rekabet unsuru ve güç gösterisi yapılan bir arena olarak değerlendirdiğini göstermiştir.
son 2 ayda yapılanlar şunu da göstermiştir ki, fenerbahçe ve taraftarının kaybettiği tek şey lig şampiyonluğu değil, başarılı olduğu takdirde bu başarıyı anlamlı kılacak rakiplerinin saygısıdır; zira rakiplerinizin, siz onları yendikten sonra bile sizi tebrik etmek yerine, emeklerinize hakaret etmesi, bu başarıyı anlamsız kılmaktadır.
ligin bitiş düdüğüyle beraber, bırakın futbolun içindeki yönetici, taraftar ve futbolcularının, ülkenin bakanının bile elinde somut hiç bir argüman yokken "fenerbahçe maçları şaibeli", "bu lig temiz değil" şeklindeki açıklamaları bir anda unutulmuş, sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi "bursaspor şampiyonluğu hak etti", "türk futbolu’nda devrim", "fenerbahçe taraftarı yenilgiyi de hazmetmeli" gibi laflar söylenmeye başlanmıştır. bu maç göstermiştir ki, daha 3 gün öncesine kadar televizyonlarda "fenerbahçe şike yapıyor, rakip takım kalecilerini satın alıyor" diyenler, sadece nefret ettikleri bir takım şampiyon olmasın diye insanlara iftira atmaktan çekinmeyen yalancılardır. bütün bu gelişmeleri unutup "futbolda devrim", "istanbul saltanatı bitti, şampiyon bursa" naraları atmak, zaten sürünmekte olan türkiye’nin futbola bakış açısını iyice dibe vurduracaktır.
fenerbahçe taraftarının maçtan sonraki öfkesi kulübüne, yöneticisine veya futbolcusuna değil, haftalarca aldığı her galibiyeti şike iddialarıyla karalayan, türk futbolu’nun içinde yönetici, gazeteci, taraftar adı altında dolaşan insanlaradır.
bu yazı fenerbahçe’nin kaçırdığı şampiyonluğun mazeretlerini değil, türk futbolu’nun içinde bulunduğu vahim durumu göstermektedir. fenerbahçe’nin son 2 ayda yaşadıkları, bu zihniyetle gidildiği takdirde, beşiktaş ve galatasaray’ın da başına gelecek ancak bundan zarar görenler, memnun olanlara göre azınlıkta olduğu için yine sağduyu ile değerlendirilemeyecektir.
son 2 ayda yapılanlar şunu da göstermiştir ki, fenerbahçe ve taraftarının kaybettiği tek şey lig şampiyonluğu değil, başarılı olduğu takdirde bu başarıyı anlamlı kılacak rakiplerinin saygısıdır; zira rakiplerinizin, siz onları yendikten sonra bile sizi tebrik etmek yerine, emeklerinize hakaret etmesi, bu başarıyı anlamsız kılmaktadır.
ligin bitiş düdüğüyle beraber, bırakın futbolun içindeki yönetici, taraftar ve futbolcularının, ülkenin bakanının bile elinde somut hiç bir argüman yokken "fenerbahçe maçları şaibeli", "bu lig temiz değil" şeklindeki açıklamaları bir anda unutulmuş, sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi "bursaspor şampiyonluğu hak etti", "türk futbolu’nda devrim", "fenerbahçe taraftarı yenilgiyi de hazmetmeli" gibi laflar söylenmeye başlanmıştır. bu maç göstermiştir ki, daha 3 gün öncesine kadar televizyonlarda "fenerbahçe şike yapıyor, rakip takım kalecilerini satın alıyor" diyenler, sadece nefret ettikleri bir takım şampiyon olmasın diye insanlara iftira atmaktan çekinmeyen yalancılardır. bütün bu gelişmeleri unutup "futbolda devrim", "istanbul saltanatı bitti, şampiyon bursa" naraları atmak, zaten sürünmekte olan türkiye’nin futbola bakış açısını iyice dibe vurduracaktır.
fenerbahçe taraftarının maçtan sonraki öfkesi kulübüne, yöneticisine veya futbolcusuna değil, haftalarca aldığı her galibiyeti şike iddialarıyla karalayan, türk futbolu’nun içinde yönetici, gazeteci, taraftar adı altında dolaşan insanlaradır.
bu yazı fenerbahçe’nin kaçırdığı şampiyonluğun mazeretlerini değil, türk futbolu’nun içinde bulunduğu vahim durumu göstermektedir. fenerbahçe’nin son 2 ayda yaşadıkları, bu zihniyetle gidildiği takdirde, beşiktaş ve galatasaray’ın da başına gelecek ancak bundan zarar görenler, memnun olanlara göre azınlıkta olduğu için yine sağduyu ile değerlendirilemeyecektir.
- abi hayırdır, sigaraya başlamışsın
- sorma, dün gece casablancayı seyrettim, humphrey bogart nasıl içine çekiyodu bi bilsen
- sen de haklısın
- sorma, dün gece casablancayı seyrettim, humphrey bogart nasıl içine çekiyodu bi bilsen
- sen de haklısın
2006 dünya şampiyonu, 2007 avrupa şampiyonası finalisti ve 2008 olimpiyat finalisti ispanya’yı 63-60 yendiğimiz maç. maçtan önceki en büyük korkum yıllardır hakemleri etki altına almayı alışkanlık haline getirmiş ispanya’nın yine aynı taktiği kullanarak bizi erken maçtan koparmasıydı; ancak şunun üzerine basarak söylemeliyim ki, iyi oynamamızın yanında ispanya’yı yenmemizdeki en büyük etken hakemlerin sert oyuna izin vererek bizim oyun kurucu pozisyonu ve pota altında üstünlük kurmamızı sağlamasıdır. semih ve ömer ikilisi 24 sayı 10 ribaunt 2 blok üreterek gasol biraderler karşısında ezilmemizi önlediler. istatistiklere baktığımızda ribaunt ve dış atış yüzdesinde geri kalsak da, ispanya’dan daha fazla top çalmamız ve daha iyi savunma yaparak onları top kaybına zorlamamız maçın anahtarı oldu. her ne kadar maçın sonunda ömer aşık’ın blokuyla maçı kazansak da, maçın yıldızı 11 sayı 6 ribaunt 1 asist 2 blok ve 2 top çalma ve pau gasol’a yaptığı savunmayla tartışmasız semih erden’di.
sınırları içinde "ermeni soykırımı yoktur" dediğiniz taktirde hapse gireceğeniz bir ülkenin , protokol töreninde tarafsız sıfatıyla bulunduğu tiyatro gösterisi.
ülkesinde bir tv kanalına yaptığı açıklamada türkiye liginin avrupa’da takip edilmediğinden ve her maçta gol atmasının beklenmesinden yakınmış futbolcu. ekonomik açıdan cazip olan türkiye macerasının, futbol kariyeri için olumsuz olduğundan da bahsetmiş. eğer türkiye ligi avrupa’da takip edilmiyorsa yatıp kalkıp dua etsin çünkü türk futbolu ispanya’da seyredilseydi ispanyollar bile guiza’ya bir taraflarıyla gülerdi. ayrıca kendisine, fener’den aldığı 3,5 milyon £ parayı kim verirdi merak ediyorum. şimdi size avrupa’da forma giyen bazı futbolcular ve aldıkları ücretleri vereyim de bu takozun ne kadar mal bir açıklama yaptığını daha iyi anlayın.
ricardo quaresma, inter ve portekiz milli takımı 3,5 milyon £
diego milito, inter ve arjantin milli takımı 3 milyon £
iaquinta, juventus ve italya milli takımı 2 milyon £
klass jan huntelaar, ac milan ve hollanda milli takımı 3 milyon£
baptista, roma ve brezilya milli takımı 2,25 milyon £
mirko vucinic, roma ve karadağ milli takımı 2 milyon £
adrian mutu, fiorentina ve romanya milli takımı 2 milyon £
gilardino, fiorentina ve italya milli takımı 2 milyon £
alex pato, ac milan ve brezilya milli takımı 1 milyon £
guiza bu adamların herhangi birinin yarısı yetenekte bile bir futbolcu değil. tabi ki türkiye’ye gelecek futbolcu malum sebeplerden dolayı avrupa’dan daha fazla para kazanacak; ancak bu parayı aldıktan sonra da avrupa’yla kıyaslandığında daha zayıf bir ligde goller atmasını beklemek, kendisine yapılan bir haksızlık değil bence.
ricardo quaresma, inter ve portekiz milli takımı 3,5 milyon £
diego milito, inter ve arjantin milli takımı 3 milyon £
iaquinta, juventus ve italya milli takımı 2 milyon £
klass jan huntelaar, ac milan ve hollanda milli takımı 3 milyon£
baptista, roma ve brezilya milli takımı 2,25 milyon £
mirko vucinic, roma ve karadağ milli takımı 2 milyon £
adrian mutu, fiorentina ve romanya milli takımı 2 milyon £
gilardino, fiorentina ve italya milli takımı 2 milyon £
alex pato, ac milan ve brezilya milli takımı 1 milyon £
guiza bu adamların herhangi birinin yarısı yetenekte bile bir futbolcu değil. tabi ki türkiye’ye gelecek futbolcu malum sebeplerden dolayı avrupa’dan daha fazla para kazanacak; ancak bu parayı aldıktan sonra da avrupa’yla kıyaslandığında daha zayıf bir ligde goller atmasını beklemek, kendisine yapılan bir haksızlık değil bence.
bu adam yıllarca yazdığı düzeysiz ve saçma sapan yazılarla spor basınında haketmediği yerleri işgal etti. fenerin 3 yediği maçtan sonra bile maçın adamlarını fenerbahçeden seçecek kadar tek taraflıdır bu kişilik. çoğu fenerbahçeli bile bu adamı sevmez, yazılarını okumaz. şimdi adamın türkiyede çoğu futbol meraklısının kendi arkadaşları arasında yaptığı "nasıl koyduk" muhabbeti televizyona yansıdı diye tepki gösteriyoruz. adam yıllarca yazdığı yazılarla hem fenerbahçelilere hem diğer takım taraftarlarına bu hakaretlerin 100 mislisini yaptı zaten; ama biz bu konularda bildiğin odun olduğumuz için, birine tepki göstermek için illa ki alenen küfür etmesini bekliyoruz. bu olaydan çıkarılacak sonuç: türkiyede alenen kimseye küfretmediğin sürece senin yaptığın şeyler ne kadar boktan ve insanları rahatsız edici olursa olsun, kimse sana karışmaz, tepki vermez.
tribün liderlerini görüşmek için emniyete çağıran istanbul emniyet müdürü.
çapkın: nolcak bu kartal’ın hali?
bjk’li: biz "demirören yeter" diyoruz, o "yetmez" diyor müdürüm.
çapkın: bu daum atıp yatıyor her maç.
fb’li : 1-0 olsun bizim olsun müdürüm.
çapkın: arda’ya çok yükleniyor bu basın.
gs’li : daha çok genç müdürüm, zaman lazım.
çapkın: çok verimli bir toplantı oldu arkadaşlar, teşekkürler...
çapkın: nolcak bu kartal’ın hali?
bjk’li: biz "demirören yeter" diyoruz, o "yetmez" diyor müdürüm.
çapkın: bu daum atıp yatıyor her maç.
fb’li : 1-0 olsun bizim olsun müdürüm.
çapkın: arda’ya çok yükleniyor bu basın.
gs’li : daha çok genç müdürüm, zaman lazım.
çapkın: çok verimli bir toplantı oldu arkadaşlar, teşekkürler...
tribünlere "ben olmasam bu salaklar yüzünden her maç 3-4 tane yeriz" mesajı veren kalecidir. kalecimiz panter gibi atlar uçar topu kornere çeler, ardından hışımla kalkıp el kol hareketleriyle defansa bağırır. gerçi bağırdığı hiç bir oyuncu bunu üzerine alıp da kaleciyi muhattap almaz, paşa paşa kornerde adam paylaşır.
dünyanın jandarmalığına soyunup, asıl terör kaynağı olan bir ülkenin askerlerinin, hapishanelerde ıraklılara işkence yapıp çıplak resimlerini çekerken, aslında özlerinde çok naif ve duyarlı insanlar olduğunu anlatan propaganda amaçlı çekilmiş bir film. oskar ödülleri bilinçli bir şekilde bu filme verilerek, sırf oskarları topladı diye bu filmi izleyecek yüzbinlerce insana ulaşması sağlanmıştır. amerikanın iğrenç dünya görüşü akademiye kadar bulaşmış.
sezon başında kulüplere dağıtılan, maç öncesi ve sonrasında futbolcuların kameralara vereceği demeçleri düzenleyen yönetmelik. uyulmaması durumunda çeşitli para ve müsabakalardan men cezaları uygulanıyor. bazı maddeleri şöyle;
maç öncesi,
kendisinden güçlü takımla deplasmanda oynayan oyuncu demeci: "rakibimizin gücünü biliyoruz, puan veya puanlar almaya geldik"
kendisinden güçlü takımla kendi sahasında oynayan oyuncu demeci: "rakibimizin gücünü biliyoruz, biz de taraftarımızın desteğiyle 3 puan için sahaya çıkacağız"
kendisinden zayıf takımla deplasmanda oynayan oyuncu demeci: "rakibimiz zor günler geçiriyor ama biz de üst sıraları hedefliyoruz"
kendisinden zayıf takımla kendi sahasında oynayan oyuncu demeci: "iyi hazırlandık, hedefimiz mutlak galibiyet"
maç sonrası,
içerde galibiyet demeci: "takım halinde çok iyi oynadık, galibiyeti taraftara hediye ediyoruz"
içerde mağlubiyet demeci: "lig uzun bir maraton, bunu yenilgiyi deplasmanda telafi edeceğiz"
deplasmanda galibiyet demeci: "bütün hafta çok iyi hazırlandık, rakibimizin zayıf noktalarını biliyorduk, takım arkadaşlarımı kutluyorum"
deplasmanda mağlubiyet demeci: "iyi bir oyun ortaya koymamıza rağmen çok basit goller yedik, önümüzdeki haftalara bakıcaz"
maç öncesi,
kendisinden güçlü takımla deplasmanda oynayan oyuncu demeci: "rakibimizin gücünü biliyoruz, puan veya puanlar almaya geldik"
kendisinden güçlü takımla kendi sahasında oynayan oyuncu demeci: "rakibimizin gücünü biliyoruz, biz de taraftarımızın desteğiyle 3 puan için sahaya çıkacağız"
kendisinden zayıf takımla deplasmanda oynayan oyuncu demeci: "rakibimiz zor günler geçiriyor ama biz de üst sıraları hedefliyoruz"
kendisinden zayıf takımla kendi sahasında oynayan oyuncu demeci: "iyi hazırlandık, hedefimiz mutlak galibiyet"
maç sonrası,
içerde galibiyet demeci: "takım halinde çok iyi oynadık, galibiyeti taraftara hediye ediyoruz"
içerde mağlubiyet demeci: "lig uzun bir maraton, bunu yenilgiyi deplasmanda telafi edeceğiz"
deplasmanda galibiyet demeci: "bütün hafta çok iyi hazırlandık, rakibimizin zayıf noktalarını biliyorduk, takım arkadaşlarımı kutluyorum"
deplasmanda mağlubiyet demeci: "iyi bir oyun ortaya koymamıza rağmen çok basit goller yedik, önümüzdeki haftalara bakıcaz"
çocuğun okumaya niyeti yoksa yapılabilecek en iyi şeylerden biridir. bi baltaya sap olur.
dizinin benim gözümde kitap kadar başarılı olmamasının en büyük sebebi, karakterlerin kitaba sadık kalınmadan canlandırılmasıdır. dizinin baş karakterlerinden behlül, kitapta 21 yaşında tek derdi kadınlar ve çapkınlık olan, ekmeğini yediği amcasının karısıyla beraber olmaktan zerre rahatsızlık duymayan biri olmasına rağmen, dizide sürekli "ben bunu amcama nasıl yaparım" düşünceleriyle vicdan azabı çekmekte ve kitaptakine nazaran daha insancıl bir görüntü vermektedir. behlül’ün dizideki bu insancıl görüntüsü, bihter’le yaşadığı ilişkide bihter’i daha suçlu göstermekte ve kitabı okuyanla diziyi seyredenin gözünde bihter’in de farklı değerlendirilmesine sebep olmaktadır.
nbain gördüğü en yetenekli uzun oyunculardan biri. 1993 nba draftında 1. sıradan orlando magic tarafından seçildikten sonra bu takımın formasını hiç giymeden golden statea yollanmıştır. sadece 1 sezon geçirdiği bu takımda tutturduğu 17.5 sayı ve 9.1 ribaund ortalamaları onun yılın çaylağı seçilmesine yetmiştir. daha sonra sırasıyla washington, sacramento, philadelphia, detroit ve sadece 9 maçlığına tekrar golden state formalarını giymiştir. 5 kez allstar, 1 kez de en iyi nba beşine seçilmiştir. pota altı oyuncularında çok nadir görülen bir parmak hassasiyetine ve oyun zekasına sahip olması, onu çok özel ve seyretmesi zevk veren bir oyuncu yapmıştır. kariyerinin sonunda doğduğu kent olan detroite son bir şampiyonluk umuduyla, eski arkadaşı rasheedin yanına gelse de umduğunu bulamamıştır. 4 numaralı forması sacramento kings tarafından emekli edilmiştir.
antalyaya 5 milyondan fazla turist gelmesine rağmen, bu turistlerin, şehre beş kuruş bile para bırakmadan yiyip içmelerine ve çoğu antalyalının göremediği sahillerin tadını çıkarmalarına sebep olan, bir anlamda yabancılara "biz yemiyoruz, buyrun siz yiyin." demek anlamına gelen, saçma sapan turizm sistemi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?