gerzekparatoneri

hani demiştin ya, aşk yok... hani demiştin ya bakacak ve sabaha kadar ağlayacak bir fotograf bile yok! hani demiştin ya acıtır aşk!...
bilirim o duyguyu, ben çok yaşadım... insanın her içtiğinde aklına gelir, yüreğini sızlatır o yok dediğin aşk! birşeyler yazmak gelir içinden, kaleminden hep aynı satırlar dökülür! sabahı sabah ettiğin gecelerde, gözlerindeki yaş tükense bile, yüreğine akıtırsın yaranın tüm zehrini! yudum yudum... her yudumda kanar gönlün!
düşünmekten yorgun düştüğünde gözlerin kapanır ve bilirsin ki aslında gözlerini kapattığın an onunla birlikte olacağın andır. çünkü ancak rüyalarda buluşursun onunla... huzur dolu uyursun belki ama uyandığında yine aynı acı tüm benliğini sarar!
günlerce, hatta haftalarca tekrar gelmez bu nöbet, uğramaz yüreğine... fakat yine bir gün gelir ki, o aşk yine o yürekte sabahlar...
hiç böyle bir aşk yaşadın mı bilmem! ama ben senin bulamadığın o fotografa bakıp sabaha kadar ağladığımı bilirim...

gerzekparatoneri kisisinin tum mahrem hayatini neden sozlukte afise ettigini anlayamadigim kisidir.

mustafa topaloglu nun o nadide misralari da soylenebilir;

sende biraz duygu olsa beni severdin
dusunce ve mantik olsa sen de severdin
guzelligin birgun biter neye guvendin
gerizekali sevgilim benim
gerizekali sevgilim benim

bonservisini bizzat odeyerek baska bir sozlukten transfer ettigim lakin ettigime edecegime pisman oldugum insanimsi.

soyle de olabilir ki;
iliskiniz basladiginda tam bir yontulmamis odun olan, sabahlari kalktiginda gunaydin bile demeyen, dis macununu ortasindan slkan, yemek yedigi tabagi salonda birakan, guzel sozcuklerle arasi olmayan, ozel gunleri hep unutan, ozur dilemesini bilmeyen, hep sizi suclayan, kalp kiran, aglatan, sizlatan, surekli soylenen ve en kotusu gozleri dort donen bir sevgili profili cizelim.
evet simdi de ona evrim gecirtelim;
her sabah sizi gunaydin diyerek uyandiran, dis macununu ortasindan sıkmayan, eve geldiginizde bulasiklari makineye dizmis olan, surekli ruhunuzu oksayan, ozel gunlerde sizi unutmayan, hata yaptiginda ozur dileyen, kabahati kendinde de arayan, kalbinizi kirmamaya ozen gosteren, asla uzmeyen, hic soylenmeyen, problemlere cozum arayan ve size sonuna kadar sadik kalan bir sevgili...
ne dersiniz? hos olmaz mi?

aksam olsada icsek te ayri bir alterrnatif olabilir tabi. evet.

hosgelmis 5. nesil bilgictir kendileri. hosgelmis lakin gelir gelmez de bendenizle ugrasmaya baslamis kisidir ayrica.

hikayenin kahramanlari sabah saatinde icmeye baslamis ruh hastasi gerzekparatoneri ve en az onun kadar ruh hastasi 3 adet insan kirmasi arkadasidir.
no1: pisstt, aloo, ben size soyleyeyim bu bina yamuk abi!
gp: hadi ordan salak. bina yamuk olur mu hic?
no1: evet yamuk diyorum. inanmıyorsaniz gostereyim.
gp: hee goster hadi...
akabinde binanin yamuk oldugunu gostermek icin ayaga kalkan 1 nolu dangalak saga yatik bir sekilde digerlerinin karsisina dikilir.
no1: demedim mi lan size? bariz yamuk iste.
no2: hssttrrr... dogru soyluyor lan kiz.
no3: kalkin abi, bizim acilen bu olaya el atmamiz lazim.
gp: hakli olabilir. evet.
4 kisi 4 koseye yerlesir ve duvarlari kavramak suretiyle binanin egimini degistirme cabasi icine girilir.
no1: kaldirin ya biraz daha. gp sen biraz daha kaldir o tarafi. hee tamam simdi birakin.
gp: oldu mu simdi lan? daha da yamulttuk?!!!!
no1: o zaman yer degistirelim belki oyle olur.
ardindan gelen 5 basarisiz denemeden sonra binayi yapan herkes saygiyla yad edilir, kulaklari cinlatilir ve bu duzeltme isleminden vazgecilir.

(bkz: ankara yi sevme nedenleri)

biraz fazla kacirilan gecelerde, ki muhtemelen bu geceler alkol de alinan gecelerdir, sabah kalkildiginda birakacagim bu illeti diye yemin edilir. guclu bir irade sahibiyseniz eger birakmaniz mumkundur. fakat tam aksi durumda bu yeminler hep bostur. zira kahvaltidan sonra ilk ona sarilinir...

araba kullanırken makyaj yapmak,
olmadik yerde sacmasapan sorular sorup insani dumur etmek,
peygamber sabirli bir adami bile deli edebilmek,
olmadik yerde sacmasapan bir sekilde aglamak,
acelesi varken bile gozlerini vitrinlerden ayiramamak,
sirf cok begendigi icin kiytirik bir cantaya bir ton para dokmek,
sevgilisinin onu begendigini slk slk duymak istemek.

bu liste boylu boyunca uzar.

gecenin isigi yalnizca dusleri aydinlatir, hayalin ise geceyi... bir hickiriksin bogazimda ve yutkunmak yetmiyor seni unutmaya! isterim ki gun gelip acikli bir siir ol dudagimda... ben okuyayim, sen bit! ve sonra ait oldugun tozlu rafa don. sigaramin kulu ol... ozensizce silkeleyeyim seni, sen git! siradan ol birgun benim icin. yuregimin o aciyan yerinde olma artik. git, nereye gidersen git!...

bu hafta adana bolumundeki kizin yuregimi ezdigi mizah programi. neden herseye bir kusur buluyorlar anlamis degilim. bu hafta da grubun sivrisi o kiz beni benden etti. izlerken sac bas yoldurttu. yok ’yemek cok yagli’, yok ’brokoliyle tahin ne alaka?’ yahu adam bas bas bagiriyor benim kendi tarifim diye, bir ye, bir dene, en azindan begenmemek icin once bir tat su yemegi. oyle onceden her gordugun seye kusur bulup agiz burun buzustureceksen orada isin ne be insan evladi? bir de ’hikmet beyin dogal olmadigini dusunuyorum’ diye yorum yapmasi yok mu? oof ooff diyorum, susuyorum, kafama slklp gidiyorum...

- benim o kultursuz insanlarla isim olmaz, zaten simdi ultrasyondan ciktim, cok mutluyum... ceylan
- tangoya baslarken kadinlar sag on, erkekler sol arka ayaklariyla baslar... ipek tuzcuoglu
- bugun cok önemli bir konugum var ama once daha onemsiz biri gelecek; safiye soyman... seda sayan
- lutfen sanatcinin motorizasyonunu bozup demorize etmeyin... ibrahim tatlises
- gorunen goz kilavuz istemez... kibariye
- ben bunlarin hikayelerini dinledim saskinliktan sasirdim... yasemin bozkurt
- annem hakikaten cok kaliteli bir sanatci annesi... seren serengil
- bence hulya, kaya bey den bosanmak için gec bile kaldi. bu durum benim basima gelse vakit gecirmeden hemen bosanirim. ama ortada bir cocuk var bu yuzden insallah barisir ve yeniden evlenirler... petek dincoz
- senay’in (akay) her zamanki kaprisleri. son anda podyuma cikmamak olmaz. ben kendisine ne yaptim ki? yalnizca travestiye benzettim... aysun kayaci
- sanatci arkadaslarimiz gercekten bazilari konusmak bilmiyorlar... izzet yildizhan

israil’e kahrol diyerek israil’i kahredecegini dusunen ruhsal dengesi bozuk gencliktir ayrica.

golbasi-ulus guzergahindaki minibuslerden birinde bugun vuku bulan bir olayi anlatmak boynumun borcudur. tiklim tiklim olan minibuse binen ve neye ugradigini sasiran bir sahis panikle parasini sofore uzatmis ve gidecegi yeri soylemeyi unutmustur. sonrasindaki diyalog aynen soyledir;
sofor: 10 tl’den neresi?
yolcu: sey yaa, iii, heh, asti astiii!
yolcunun bu denli kararsiz cevabina sasiran sofor;
-emin misin?
-evet!!???
-bence iyi dusun. son kararin mi?
-??!!!!! mavi ekran....
(bkz: ben bugun bunu gordum)

msn den kaynaklanan acaip bir problem yuzunden saatlerdir msn e girmeye calisan ve gercekten girmesi cok gerekli abla gp pur dikkat bilgisayarla ugrasirken ufaklik yaninda birseylerle ilgilenmektedir. bir taraftan da ablayla sohbet etme cabasindadir. fakat kendi kendine bicir bicir birseyler konustuktan ve cevap alamadiktan sonra sinirlenip artik soru cevap iletisimine gecmeye karar vermis ve abla gp’nin onunde duran kitabin kapagina bakip sorusunu sormustur;

ufaklik: ablaaa, can ozel isim degil mi? neden kitabin kapagina kucuk harfle yazmislar?
gp: himmm, neden olmuyor bu yaaa, offf cildiricaaammm....
u : ablaaaaaaaa, can diyoruumm, ozel isim degil miiii? neden kucuk diyoruummmm??
gp:(ne dedigine kulak verilmedigi icin sorusu anlasilmayan ufakliga illa bir cevap verilmesi gerektigi anlasildigi icin rastgele bir cevap verilir)hiii evet sanirim hayvan ismi..!!???
u : ???? nasil yani?
gp: sanirim diyorum hayvan ismi.
ve bomba tepki gecikmez. cocuk ne de olsa.
u : ablaa, bizim sinifta bir can var. sanirim onun ailesi biraz manyak. cocuklarina hayvan ismi koymuslar. hahahaa. bundan sonra onun adi can degil, hayvan can!.... (der ve gulerek odadan kacar)
gp: gelll buraya veleetttt, oyle demek istemediimmmm...

10. nesil yazarlarina ekseriyetle ’tuu, kakaaa’ diye hakaret eden yazarlara sahip sozluk seysi. kendilerini kutsal, diger tum sozlukleri de klon varsaymalari garip bir ironi gibime geliyor. zira bu varsayimdan yola ciktigimizda hicbirseyin ikamesinin mumkun olmadigi gibi bir sacmalikla karsilasabiliyoruz. elbette birileri bayragi tasiyacak, arkasindan da birileri gelecek. bayragi tasiyana saygimiz var, lakin o bayragi tasiyanin da arkasindan gelene onculuk etmesi gerekmez mi? independence takdir edilecek bir gayretle ve bu kadar az yazarla sozlugu bu seviyeye getirmisken bunun alkislanmasi yerine neden klon diye asagilanir anlamis degilim. nihayetinde evet eksi sozluk tum sozluk olusumlarinin ilham kaynagidir. fakat bunu boyle bir kompleks haline getirmek, kendileri icin cok kaliteli diyen sevgili eksi sozluk yazarlarinin aslinda ne kadar yuzeysel dusunduklerinin apacik kanitidir efendim. zira bu kategorize cabalari komik bir hal almaktadir artik.
parantez acip bir noktaya daha deginmeden edemeyecegim; sabah saatleri itibariyle eksi sozluk inanilmaz bir yogunluk yasamakta ve degil entry girebilmek, sozlugu okumak bile mumkun olmamaktadir efendim. bu da neyin kanitidir? nerede cokluk, orada bokluktur efendim. saygılar, sevgiler...

bestesi selahattin pinar’a ait kurdilihicazkar bir sanat muzigi eseri. safiye ayla’nin ve zeki muren’in ayri ayri harika yorumladigi eserdir ayrica. ataturk’un selahattin pinar’a tekrar tekrar caldirip huzunlendigi de efsaneler arasindadir. sozler ise soyledir;

gel gitme kadin ruhumu hicranina yakma
inlet beni oldur beni agyare birakma
karsinda esirim bana dusman gibi bakma
inlet beni oldur beni agyare birakma.

gufte: guzide taranoglu, beste:muzaffer ilkar
hicaz makaminda unutulmaz bir eserdir;

tadi yok sensiz gecen ne baharin, ne yazin
kalmadi tesellisi ne sarkinin, ne sazin
sarildim kadehlere, derman olur diyerek
kalmadi tesellisi ne sarkinin, ne sazin.