"bütün hayatımız boyunca beklediğimiz ve nereden geleceğini bilmediğimiz huzuru arıyoruz. ve tükenmez huzur arayışımız hayatta kalmamızı sağlıyor."
"yaşarken, ayaktayken ne kadar kan kaybetmiş olursa olsun, düşünceleri onu ne kadar hasta etmiş olursa olsun uyuyup kapısından girdiği evinde içkisini içerken, hep özlemini duyduğu ve uyanıkken asla kavuşamayacağını bildiği huzuru yaşıyor. ve dünyanın en iyi kitabını, bütün insanlığın kabulleneceği o kutsal kitabı yazmaya devam ediyor rüyasında. işte bu nedenle uyuyabilmek için her gece, kayra öldüğünü hayal ediyor."
kinyas ve kayra, hakan günday
galatasarayimizin fark atıp bordeux maçını unutturacağı, en azından diğer takımların gözünü korkutmak için bunu yapması gereken maç olacaktır.
kara kıta, kara insanlar, kara baht, kara kara düşünmek.. kararma mı demeli karartma mı şimdi?
ortaya yeni sevgili aday adaylarının çıkması durumudur.
son zamla 3lira 75kuruşa çıkmış tiryaki sigarasıdır. feci bağımlılık yapar, marlborodan başkasıyla aldatılamaz. sigara sevişgenleri yaratır. arkadaştan arkadaşa yayılır. şahsen sırf benim yüzümden onlarca arkadaşım buna başladı. tabi ki ben de başkası sayesinde başlamıştım. ama öncesinde ne içiyordum, bak hatırlayamadım şimdi. sevgili gibi olduk ya, kimbilir kaç yıl oldu..
niğde tv. yeşil elmalı bir logosu vardır. ülkemizin en dandik yerel kanallarından biridir. iki oda bir salon stüdyosu vardır. tamam imkanlar kısıtlıdır ama izlenecek bir tarafı da yoktur kanalın, pazara çıkalım, bir kamera alalım, pazara çıkıp bir kamera alıp naapalım gibi ilginç bir şarkıyı motto olarak kullanıp düşerler yola ve bir kaç yaşlı bulurlar konuşmak için. konu tamamen o anın yaratıcılığına kalmıştır ki genelde fiyatlar nasıl, maaşınız yetiyor mudan fazlasına geçilmez.
okula ilk başladığımızda hocalar orda staj yapıp da bize ben staj yaptım demeyin demişlerdi. haklılarmış.
okula ilk başladığımızda hocalar orda staj yapıp da bize ben staj yaptım demeyin demişlerdi. haklılarmış.
çok dinlendiği taktirde tanıdık birşeyler olduğunu sezdiğiniz radyo. aynı şarkıları biraz sık çalarlar ama yine de favoridir, depresyona meyilli bir radyodur bi de.
internet üzerinden iddaa oynamak için oluşturulmuş yasal bahis sitesi. çeşitli yollardan hem de oldukça kolay şekilde para yatırılıp oynanabiliyor. hatta garanti bankasından hesabınız olmadan bile atmden para yatırarak oynayabiliyorsunuz. her yatan kupondan sonra iddaa bayine gitmeye üşenenler için birebir. he madem internetten oynayacaksın niye yüksek oranlı bahis sitelerini tercih etmiyorsun sorusunun muhatabı olarak da cevabım onlara üyelik için 50$ falan bir giriş parası istiyorlar. öğrenciyiz biz, hayallerimiz var, oraya da açılıcaz. önce iddaa dan biraz para bulalım, oraya da akarız, hatta pokere de geçeriz, sonra çok kazanıp bir de las vegas hayalim var tabi. kısmet.
(bkz: hem okuyup hem çalışmak)
(bkz: gözlerimden yaş geldi)
(bkz: hem okuyup hem çalışmak)
(bkz: gözlerimden yaş geldi)
imparatorluk gibi anlatılmış bir insan öyküsüdür. mülteci olarak göçtüğü başka topraklarda önce para karşılığı başkalarına çalışarak yükselen, ardından çalıştığı adamları öldürüp kendi imparatorluğunu oluşturmaya başlayan, politik dostlar ve düşmanlar edinen, politik çıkar için zaman zaman başkalarına saldıran, lale devrini bile yaşayan, çöküş döneminin her çöküş gibi dramatikliği yüksek derecede olan, herkesle düşman olmak ve kendini en yüksek zannetmek gibi doğal duygulardan çöküşünü tamamlayan ve sonunda tarihin sayfalarına gömülen bir insanın öyküsü.
aldığım gün üç defa izlemiştim. ilkinde normal altyazılı, ikincide dilini anlamasam da yazıları okumadan, üçüncüdeyse sadece inceleme merakındandı. tabi daha sonraları onlarca kez daha izledim çeşitli arkadaşlara izletme bahanesiyle.
(bkz: world is yours)
aldığım gün üç defa izlemiştim. ilkinde normal altyazılı, ikincide dilini anlamasam da yazıları okumadan, üçüncüdeyse sadece inceleme merakındandı. tabi daha sonraları onlarca kez daha izledim çeşitli arkadaşlara izletme bahanesiyle.
(bkz: world is yours)
müzikleriyle şenlik havasına dönüşebilen bir iç savaş anlatısı.
yolculuğun bir yaşam biçimine dönüşmesi, eşyanın canlı bir varlık olarak algılanması, melek arayan insan, ölümün sıcak yüzü... çok şey anlatan bir orhan pamuk kitabı.
(bkz: şubat yolcusu)
birkaç yıl önce hakkında duyduklarımdan dolayı arayıp bulduğum, aldığım akşam başlayıp ertesi akşama doğru sonunu getirdiğim, daha sonraları canım sıkıldıkça herhangi bir sayfasını açıp okuduğum film havasında bir hakan günday romanı. yazarın ilk romanı olmasının yanında lise yıllarında yazmaya başlaması da önemli bir detaydır. başucu kitabı olmaya müsaittir. fazla üzerine düşülürse her kafa attığında ben zaten afrika ya gidicem moduna geçilebilir, etkiler yani insanı. güzeldir, okunmalıdır.
sınav için son yarım saat kalmasına rağmen yataktan kalkmamakta direnen ev arkadaşına yakılmış bir adet sigara eşliğinde verilirse hem enerji hem de zihin açıcı özelliği keşfedilebiliyor.
kapanmayan kapılar ardında geçen bir zeki demirkubuz şaheseri. hayatın acemisiyle kaşarı karşılaşır, yanlarında bir de hayatı yorumlamayacak bir çilem vardır ve olaylar gelişir. hayat iliğine kadar sömürülmeli mi, hiç bulaşılmamalı mı, mecbursa yorumsuz mu bırakılmalı gibi sorulara açılır. ya da kapatılmaya çalışılır da, kilit bozuktur. şair, pardon yönetmen burda ne anlatmaya çalışıyor un türk sinemasındaki nadide parçalarından biridir. izlenmeli, tekrar izlenmeli, olmadı onlarca kez izlenmeli ve aynı oranda düşünülmelidir.
akşama kadar uykuyla birleşen, sadece zamanı ters çevirme çabalarından oluşan bir ders çalışma metodudur. he işe yarar mı, yarar. ama niye bilmiyorum.
bar olmayan bir memlekettir. kaydımı yaptırıp ev arama faaliyetlerine başladığım ilk günün gecesi, adı bar olarak geçen bir kaç yere girmemle, bar kelimesinin anlamının buralarda taverna olduğunu anlamam zor olmadı. niye bar yok diye sorduğum bir kaç kafe işletmecisiyse nüfus yetersizliği??? nedeniyle ruhsat verilmediği gibi bir saçmalıktan söz ettiler. o zaman niye alkollü, konsomatrisli tavernalar var hala bilemiyorum. hatta nüfusla alkolün ne alakası var onu hiç bilmiyorum. burda ne işim olduğunuysa düşünmüyorum bile.
sanal klavye+fare kombinasyonuyla alışması zor da olsa gerçekleştirilebilen eylem. msn ve sözlük olayına girilmemelidir tabi abartıp, felç riski taşıyabilir.
(bkz: bir organ olarak klavye)
(bkz: bir organ olarak klavye)
günümüz dünyasında kişiyle bütünleşen, onsuz yapılamayan computerlerin yavaş yavaş fizyolojik evrimini gerçekleştirmesinden doğan ilk uzuvdur. belki ilk uzuv fare de olabilir, emin değilim.
(bkz: bir organ olarak fare)
(bkz: bir organ olarak fare)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?