niğde ili sınırları dahilindeki üniversitedir. şehrin dışında bataklıktan kurutma bir çölde kurulmuş, hakkında onlarca efsane barındıran bir kampüsü vardır. gereksiz bir üniversitedir, gelinmemesi gereken bir üniversitedir, bir üniversiteden çok bir liseyi andırır. hocaların kimi ülkü ocağı başkanı, kimi tarikat mensubu, kimi yolda yürürken yanlışlıkla omuzunuz değse kavga çıkaracakmış gibi yürüyen, bakan şekildelerdir. iyisi de vardır, o da zaten evinden dersine, dersinden evine geçirir vaktini. bu dediklerim tüm üniversiteyi kapsamasa da, çoğu fakülte böyledir. ayrıca bkz: niğde meslek yüksekokulu
eğer üniversite diye gittiğiniz kurum ya da şey işte her neyse lisenizden bile daha dandik bir binaya, duvarları rutubet boyalı bodrum kat kantinine ve sınavda şiir ezberleyin gelin gibi anaokulu aksiyonlarına sahip hocalara sahipse haklı olan öğrenci modelidir. he daha neler vardır o öğrenciyi haklı çıkaracak ama gerek yoktur, zaten bitirip de gidilmeli ve bir kaç asır uğranmamalıdır.
günün başlıklarından tatmin olmayan bünyelerin yazma şevklerini kaybetmemek için kullandıkları güzel bir aktivite.
yanlışlıkla herhangi bir türkcell süper ligi maçında denenmemesi gereken bir olaydır. hakemden daha mı iyi biliyosun? sorusu gelir ve daha sonra anlatılması gereken binlerce olaya, komplo teorisine, kısaca uzun uzun bir türk futbol tarihi olayına girmek gerekebilir. en azından bir premier lig maçı beklenilip denenebilir.
hiç bir zaman yeterli olmayan alkol oranlarıdır. rakıya çarpar gözünüz, votkaya çarpar, ama birasız da edemezsiniz. en iyisi mi fazla kurcalamadan içmektir, sömürmektir, gidip işemektir. ama yok yok, alkol oranı önemlidir.
alkol sınırının aşıldığının göstergesidir. oysa on bira içip beş bira parası vermek vardır, evde devam etmek vardır olaya, abartmak vardır, kafada gezen tilkiler vardır.
anneye yakıştırılamayan bir harekettir. annedir o, hadi bi şekilde bulaşmıştır msn olayına da, yok titreşimdir, yok oynat öpücük dür, yok ben de bile olmayan gülme efektleridir, noluyoz ya. ben annemi mutfakta yemek yaparken görmek istiyorum.
nedensizce öpmenin neden olabileceği muhtemel küfürlere ve şamarlara aldırmamayı öğreten, öpülen şahsın yüzüne tatlı bir tebessümle o her ne kadar anlamasa da baktıran, belki bir kuytuda yakalanıp kulağına bir kaç cümlesi de olsa söyleten ve yine anlamamalara yol açıp zaten senin anlaman için değildi benim anlamam yeterliydi diye düşündüren iskender şiiri. okuyoruz, ağlıyoruz, öpüyoruz, ağlıyoruz, beraber okuyoruz, ayrılıyoruz, ağlıyoruz, seviyoruz...
alengirli oyun stiliyle galatasaraya gereken lincolnden sonra en az onun kadar gereken basit ve sağlam oyuncu eksiğini de kapatmış olan, orta yollu olmamak gerekliliğinin futbolda da geçerli olduğunu biz futbolseverlere gösteren dmc.
sezen aksu dan dinlenirken odaya girmiş ve sigara dumanından zehirlenmekten korkan densiz bir arkadaşın camı açmasıyla karşıdaki kavakların yere düşmüş sarı yapraklarını inceden yağan yağmurla birlikte görünce ölücem mi lan diye sordurtan, ardından yok lan bu da bir film hilesi dedirten, en son melankolide karar kılınıp playliste nükhet duru nun da eklenmesiyle son bulan bir sombahar şarkısıdır.
nilüferin davetiyle her an gidilebilen, bir hayal meyhanesidir. gözlerinizi kapar sarhoş olursunuz..
(bkz: ders çalışmak)
geçen gün bir kız arkadaşımla sabahın yedisinde makarasını yaptığımız ve sadece fantezi olacağında karar kıldığımız ama oldukça eğlenceli alanlara çekilebilen konu. bugün gazetede okuyunca dünyamızın gün geçtikçe ne kadar da fantastik olduğunu görüp pembe bir şapka almaya karar verdim.
ama o gün de, bugün de takılıp kaldığım konu, bu olayın bir erkeğin başına gelmesi durumuydu. yok yok, bu başka bir şey!
(bkz: günde 200 kez orgazm olan erkek)
ama o gün de, bugün de takılıp kaldığım konu, bu olayın bir erkeğin başına gelmesi durumuydu. yok yok, bu başka bir şey!
(bkz: günde 200 kez orgazm olan erkek)
mercurysiz bir 5 eylül daha...iyi ki dogdun freddie!!
a hand above the water
an angel reaching for the sky
is it raining in heaven
do you want us to cry...
a hand above the water
an angel reaching for the sky
is it raining in heaven
do you want us to cry...
galatasarayin yeni ön liberosu.kendisi 2002 dünya kupasinda iyi bir performans gostermişti.zamaninda arsenale transfer olmuş bu japon futbolcu orada hic oynamadan gonderilmiş.freestyle bi tipi var.goruntulerden anladigim o ki her iki ayagnida saglam kullaniyo.umarım galatasaraya renk katar.
arsenalin alt yapisindan yetişip türkiyede futbol hayatini sürdüren oyuncu.denizlisporda güzel günler gecirdikten sonra şimdi de trabzonspor formasini giymektedir.
buyrun burdan bakın
http://www.ntvmsnbc.com/news/383434.asp
http://www.ntvmsnbc.com/news/383434.asp
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?