klorofillilerin piri.
normallerin cesaret edemediği hususlarda devreye giren cümledir.
genellemelerin yalan olduğu noktadır.
(bkz: kara murat benim)
(bkz: kara murat benim)
açma halkası pazarlamanın büyüsüdür. bu halkaların çıkardığı sese tav olup satın alma isteğine kendimizi bırakırız, bir nevi bilinçaltı..
hepimiz x iz, zamanın sonsuzuna kurban edeceğimiz adaklar ve sunaklar aramaktayız iz bırakma çabasında..
sevmek korkmaktır.
çünkü bütün sevmek’ lerin aleyhimize delil olarak işlenebileceği bir çağda yaşıyoruz.
o yüzden sevmek aynı zamanda cesarettir, çünkü cesaret korkunun olduğu yerde kendini gösterir en sırlanmış aynalarda.
kısacası sevmek zaten hep inadınadır bütün korkuların ve yasakların..
çünkü bütün sevmek’ lerin aleyhimize delil olarak işlenebileceği bir çağda yaşıyoruz.
o yüzden sevmek aynı zamanda cesarettir, çünkü cesaret korkunun olduğu yerde kendini gösterir en sırlanmış aynalarda.
kısacası sevmek zaten hep inadınadır bütün korkuların ve yasakların..
gecenin en yarısı; sonsuzu işleyen bilmece gibi. anlamını bulamazsın. kelimeden çıkarıp hissetmeye ve parmak uçlarındaki kanın nokta vuruşlarının en anlamlı isbetlerine bırakırsın kendini.
gece dört ayaklı bir yalan şeklinde yarılanır, insana benzer ve ayakta kalmak olur.
gecenin bir yarısı gündüzle düelloya tutuşacağı vakti bekler.
gündüzün asla vazgeçemediği en zampara sevgilisi gece, evriminin tüm mitoz mayoz bölünmelerinden sonra reddedilemeyecek aşk olur.
gece dört ayaklı bir yalan şeklinde yarılanır, insana benzer ve ayakta kalmak olur.
gecenin bir yarısı gündüzle düelloya tutuşacağı vakti bekler.
gündüzün asla vazgeçemediği en zampara sevgilisi gece, evriminin tüm mitoz mayoz bölünmelerinden sonra reddedilemeyecek aşk olur.
almoradan ruha işleyen, insanı kendinden geçiren, bambaşka diyarlara sevkeden cehennemi yüreğine oturtan şarkı..
nasıl bir melodidir o öyle..
nasıl bir melodidir o öyle..
ooze-dungeon-beri blues teslisi.
bu kelimenin anlamı; sol frame yine yalan olmuştur.
bir erkeğe hayatı boyunca gereken şüç şey kişiden kişiye değişebilen bir tanımdır.
ancak bir insana en gerekli şey şereftir, kadın olsun erkek olsun.
ancak bir insana en gerekli şey şereftir, kadın olsun erkek olsun.
tadı çocukken içtiğimiz koyu kırmızı renkli öksürük şuruplarını anımsatmakta olan, ve o şurubu çocukken bir fırsat bulsam da kafaya diksem diye kollayanlar için tercih edilebilecek hoş bir meyve şarabıdır.
koyu mor renkli küçük boncuk şeklinde bir meyvedir. blueberry
pastası hayli hoştur.
pastası hayli hoştur.
mendilci çocuk oyun oynayan tipik x jenerasyonu üyelerine soramadı mendil alacak mısınız diye. ama yerinden de kıpırdayamıyordu. masada değişik bir oyun oynayan çiftin oynadığına takılıp kalmıştı işte. masadakilere daha sorusunu sormadan umudunu kesen çocuk aslında tüm dünyadan umudunu kesmişti ancak henüz bunun farkında değildi.
çocuk heyecanları, kavgaya asiliğe basitliğe vuran uyumsuzlukları, arkadaşına takılırken " hadi lan ordan" derken yüzünde tortu gibi biriken gülümsemeleri, sokaktan kazandığı üç kuruşu ailesine götürmüyorsa eğer, kazandığı kendi gözünde serveti, ailesine götürüyorsa eğer içinden kendine çalarak ayırdığı, bu parayı harcadıkları..
hanüz dokuz on yaşlarındaydı ve parasının sigaraya gitmemesi için 18 yaş yasağı hiç de inandırıcı değildi.
henüz çocukluğu yüzünden dünyaya umutsuzluğunun farkında değildi, zamanla öğrenecekti..
farkında olduğu sadece arada alevlenen, bir şehri yakıp tüketecek korları tetikleyen öfkeydi.
mendilci çocuk oyun oynayan tipik x jenerasyonu üyelerine soramadı mendil alacak mısınız diye.
oyun oynayan müşterilerine özenerek mi bakıyordu?
göremedim, sırtı dönüktü bana..
çocuk durdu bir beş dakika, oyunu izliyordu ve mendil alcan mı abla mendil alcan mı abi diye sormuyordu.
x jenerasyonu bir sefer bile başını çevirip çocuğun yüzüne bakmıyordu. oyunlar oynuyordu.
çocuk beş dakikanın sonunda hiç bir şey söylemeden yoluna devam etti, sormadı o malum soruyu.
yol onun için çok uzun muydu?
bilmem, bildiğim yolun çok engebeli olduğuydu.
bildiğim x jenerasyonu asfaltta arabasıyla giderken onun kumlu çakıllı toprak yolda yürümeye mahkum olduğuydu..
imza: x olmasa bile y jenerasyonu...
çocuk heyecanları, kavgaya asiliğe basitliğe vuran uyumsuzlukları, arkadaşına takılırken " hadi lan ordan" derken yüzünde tortu gibi biriken gülümsemeleri, sokaktan kazandığı üç kuruşu ailesine götürmüyorsa eğer, kazandığı kendi gözünde serveti, ailesine götürüyorsa eğer içinden kendine çalarak ayırdığı, bu parayı harcadıkları..
hanüz dokuz on yaşlarındaydı ve parasının sigaraya gitmemesi için 18 yaş yasağı hiç de inandırıcı değildi.
henüz çocukluğu yüzünden dünyaya umutsuzluğunun farkında değildi, zamanla öğrenecekti..
farkında olduğu sadece arada alevlenen, bir şehri yakıp tüketecek korları tetikleyen öfkeydi.
mendilci çocuk oyun oynayan tipik x jenerasyonu üyelerine soramadı mendil alacak mısınız diye.
oyun oynayan müşterilerine özenerek mi bakıyordu?
göremedim, sırtı dönüktü bana..
çocuk durdu bir beş dakika, oyunu izliyordu ve mendil alcan mı abla mendil alcan mı abi diye sormuyordu.
x jenerasyonu bir sefer bile başını çevirip çocuğun yüzüne bakmıyordu. oyunlar oynuyordu.
çocuk beş dakikanın sonunda hiç bir şey söylemeden yoluna devam etti, sormadı o malum soruyu.
yol onun için çok uzun muydu?
bilmem, bildiğim yolun çok engebeli olduğuydu.
bildiğim x jenerasyonu asfaltta arabasıyla giderken onun kumlu çakıllı toprak yolda yürümeye mahkum olduğuydu..
imza: x olmasa bile y jenerasyonu...
doktor olmak gibi zorlu bir eğitimin ardından, öğrencilik hayatlarında hocaları olan prof. ların vs lerin ağır eziklemesine maruz kaldıklarından geliştirdikleri aşağılık kompleksini hastaları üzerinde en iyi her şeyi bilen benim, sen karşımdaki bir boktan anlamazsın tavırları ile tatmin etmeye çalışan pek çok doktor.
acı ama gerçek.
acı ama gerçek.
herkeste aynı çağrışımı yapan şarkı sözü.
tengri eski türklerde tanrı anlamına gelen inanışın odak noktasıdır. ancak tengri kavramı tengricilik şeklinde bir güce buna bağlı ruhani başka güçlere, bu güçlerin bazı şamanvari kişilerle iletişime geçmesi şeklinde hala asyada bazı kitleler tarafından devam etmekte olan bir inanıştır.
simyacı nın yazarı olan paulo cohello nun son kitaplarından olan zahirde de tengricilik teması işlenmektedir.
simyacı nın yazarı olan paulo cohello nun son kitaplarından olan zahirde de tengricilik teması işlenmektedir.
sevgi hakkında konuşmaktır. çünkü sevgi bir histir, hissedilir. hakkında konuşmaya başlayınca felsefe olur.
örnek1:
sevgi yeri geldiğinde kaybetmeyi göze almak mıdır?
hayır, çünkü sevgisizlik en büyük kayıptır. cismani; maddesel yaralar elbet kapanır ancak içteki yaralar hep kalır. kimseyi duyusal sakat bırakmaya hakkımız yok, ne kendimizi ne de başkasını.
vs vs
şeklinde şeylerdir.
örnek1:
sevgi yeri geldiğinde kaybetmeyi göze almak mıdır?
hayır, çünkü sevgisizlik en büyük kayıptır. cismani; maddesel yaralar elbet kapanır ancak içteki yaralar hep kalır. kimseyi duyusal sakat bırakmaya hakkımız yok, ne kendimizi ne de başkasını.
vs vs
şeklinde şeylerdir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?