aynı mekanda kimse birbiriyle konuşmasın farklı masalarda otursun ama birbirini kessin. aklından da '' aa bu x nickli olan herif mi lan? '' diye içi içini yesin.
2 yıllık ilişki sonrası sabah 5 te deli gibi bir baş ağrısıyla uyanılır. verilen emekler düşünülür. boşa mıydı hersey diye düşünülür. gerçekten bitti mi? böyle başlamamıştık. oysa ki ne cok planımız vardı ama planlarımızın arasında ayrılık yoktu gibi gibi..
erkeklerin ''eskiden saçlarım uzundu'' yalanı mesela. bunu her uzun saçlı kıza söylerlerdi
aileler çocuklarını okula gönderdiklerinde, kurslara gönderdiklerinde görünmez takip sistemi ile takip etmeli. ''aaa namaz şenliği varmış hüsnü bizim kızıda götürüyorlar tabi gitsin öğrensin'' (bkz: namaz şenliği) cümleleri yerine velilerimiz azıcık bilinçli olsa da diğer öğrencilerin velileriyle toplanıp ergenlik çağına bile gelmeyen küçücük çocukların namaz şenliği adı altında beyin yıkanmasına müsade etmemelerini, bu konudaki savunmalarınıda basın aracılığıyla topluma lanse etmelerini beklerdik. diyorum ve cümlelerimin havada asılı kalacağını hiçbir ailenin çocuk doğurmaktan öte, iki lafı gıybet dışında konuşup savunmayacaklarını bildiğimden susuyorum.
kesinlikle kısaltılmasını düşünüyorum. dün akşam bizim kızla oynarken tırnağı ayak parmağıma girdi bayağı kanadı parmağım. patilerine dokunulmasından hoşlanmayan kızım ve tırnakları şimdilik hepimizi gazi bırakıyor.
merhaba doğan güneş
her pazar bizim evin arka odasından sabah saat 10:00 da çınnn çınnn dye duyduğum ses.
maalesef ki inanlar olduğu sürece bu yalan yanlış haberler göyaaa sahte yüreklere su serpmeye devam edecek.
şöyle düşünelim, sadece bizim ülkemizde hergün, her dakika taciz,tecavüz,hak yeme, zulüm, işkenceler (insan-hayvan) yaşanırken bir de tüm dünyada bunların aynılarının yaşanması ile iğrenç bir kaosa dur demeyen, dinimize göre '' ben size akıl verdim'' deyip kenara çekilen bizi izleyen bir tanrı var olabilir mi? varsa neden hala bişeyleri durdurmuyor? kendi kendine dünya yok olmayacak bu dünyayı biz insanlar bir atom bombası falan filanlı şeylerle sonunu mu getireceğiz. e biz sonunu getirebiliyorsak boşa mı inanmış oluyoruz.
(bkz: vay arkadaş ya)
(bkz: vay arkadaş ya)
benim sık sık yaşadığım durum. bu gidişle ilerde sinir hastası olacağımı düşünüyorum
(bkz: inemediler)
tazyikli fışkırtmıştır resmen. durup düşünüyorum akli dengelerinde mi problem var dye. hadi fışkırttı oraya sonra kim nasıl temizliyor? arkanızdan amma küfür yerseniz ya. he bak köpeklerin sahipleri ellerinde poşet taşıyor ya bunlarda taşısın mesela. sıçtıktan sonra poşete doldursun çöpe atsın.
işini yapıyor tamam da adım adım sizi takip eden biriyle de insanın alışveriş yapası gelmiyor yahu!!! birşey sormak istersek orda reyon düzelten personele sorarak alışverişimizi de yapabiliyoruz ama peşinde adım adım dolaşan gözünün içine bakan personellede olmuyor.
başlığı sahtekar falcı diye okumanın dayanılmaz hafifliği
(bkz: başlık açma heyecanı)
evi onlarca renk renk minik balonlarla süslemişti.. salon kapısına kocaman bir tam sayfa aşk mektubu yazmıştı..o balonların hepsinin üzerine bana hitap ettiği sözcükleride yazmıştı 😊 renkli karton kagıtlardan kalpler yapmış heryere yapıştırmıştı.
(bkz: yerim onu ben)
(bkz: yerim onu ben)
erken evliliğe karşı biri olarak 27 ve sonrası olmalıdır. adam yada kadın daha hayatını yaşayamadan 20lerin başında evlenmeye kalkıyor. sonra eve geç gelmeler, bitmeyen arkadaş buluşmaları, ilerde arkadaş arkadaşa tatile çıkma istekleri gibi normal falan gençliğini yaşayamadığı için evlenen kişinin bu istekleri anormal şeyler ortaya çıkıveriyor. ne gerek var erkenden evliliğe? hayatınızı önce yaşayın.
teröristleri beslediniz, büyüttünüz..sandınız ki bizi ısırmaz. ama öyle olmamıştır olmayacaktır da. bizim ülkemiz yıllardır terörle cebelleşirken siz evinizde kıçınızı yaya yaya izleyip biralarınızı yudumluyordunuz. biraz da onlar yaşasasın düşüncesi bencillik olabilir fakat besledikleri kargaların gözlerini oyduklarını gördüklerinde afallamalarını izlemekte hoşumuza gitmiyor değil hani. bu belayı onlar oluşturdular başlarınada musallat ettiler. şimdi biz kıçımızı yaya yaya izleyelim bakalım nasıl kurtulacaklar.
muhteşem görünen ara yüz olmuştur. tek kelimeyle bayıldım. hayırlı uğurlu olsunnnnn
dün gazete ilanı sonucunda bir holding'e özgeçmişimi yolladım. 5 dk sonra aradılar bugün için görüşmeye çağırdılar. atladım otobüse gittim. içerisi cam bölmelerle ayrılmış yeni yerleşmeye çalışan bir şirket. görüşmeyi yapacak olan bayan geldi ve görüşmeye başladık. klasik sorulardan ve cevaplardan sonra şirket hakkında şu bilgileri verdi ;
-çok hızlı görüşme yapacağım çok işim var (diye söze başladı, abla gergin, abla işinde mutsuz yüzüne hal ve hareketlerine yansıyor)
- herşeyi açıkça söyleyeceğim burda çoğu zaman sesler çok yükselebiliyor strese çok dayanıklı olmanız gerekiyor.
- size iş verildiğinde yöneticiniz yada ilgili kişiye 2.kez soru soramazsınız örneğin ben ''bu konuyla ilgili şu araştırmayu yaptın mı? şunu denedin mi? diye önce soruyorum. istiyorum ki önce çıkış yollarını kendin bulmalısın. (tabiki çalışma hayatında zaten böyle yapılması gerekiyor biliyoruzzz)
peki çalışma saatleriniz nedir diye sordum. cevap;
- biraz beklersen açıklayacağım hepsini sabırlı ol (diye tersledi)
- kimsenin o işi tekrar anlatacak, söyleyecek kadar vakti yok. verilen işin çok çok hızlı yapılması bizim için çok önemli aksi takdirde gerginlik olabilir.
- sabah 9 da mesaimiz başlıyor akşam 18:30 da normalde çıkmamız gerekiyor fakat özel sektör oldugumuz için hiçbir zaman 18:30 da çıkamıyoruz. herkesin işi ne zaman biterse o zaman çıkıyoruz.
- cumartesi öğlene kadar çalışıyoruz. maaş 1,300 tl düşünüyoruz (bunu siz değil devlet düşünüyor cümlesi dilimin ucunda) yemek + yol +agi...
birkaç cümleden sonra noktaladı. onun o aceleciliği, sert tavırları ile görüşmeyi ben aslında sonlandırmıştım. apaçık kendilerine stres topu köle arıyorlardı. her cümlesinin sonuna ''evet anlıyorum'' diye geçiştirdim. bu gidişle çok fazla personel sirkülasyonu yaşayacakları bariz belli. muhtaç olmadığıma şükrettim görüşmeden çıktıktan sonra. fakat koca istanbulda hala böyle çalışan firmalar olduğu sürece işsizlik azalmaz.
-çok hızlı görüşme yapacağım çok işim var (diye söze başladı, abla gergin, abla işinde mutsuz yüzüne hal ve hareketlerine yansıyor)
- herşeyi açıkça söyleyeceğim burda çoğu zaman sesler çok yükselebiliyor strese çok dayanıklı olmanız gerekiyor.
- size iş verildiğinde yöneticiniz yada ilgili kişiye 2.kez soru soramazsınız örneğin ben ''bu konuyla ilgili şu araştırmayu yaptın mı? şunu denedin mi? diye önce soruyorum. istiyorum ki önce çıkış yollarını kendin bulmalısın. (tabiki çalışma hayatında zaten böyle yapılması gerekiyor biliyoruzzz)
peki çalışma saatleriniz nedir diye sordum. cevap;
- biraz beklersen açıklayacağım hepsini sabırlı ol (diye tersledi)
- kimsenin o işi tekrar anlatacak, söyleyecek kadar vakti yok. verilen işin çok çok hızlı yapılması bizim için çok önemli aksi takdirde gerginlik olabilir.
- sabah 9 da mesaimiz başlıyor akşam 18:30 da normalde çıkmamız gerekiyor fakat özel sektör oldugumuz için hiçbir zaman 18:30 da çıkamıyoruz. herkesin işi ne zaman biterse o zaman çıkıyoruz.
- cumartesi öğlene kadar çalışıyoruz. maaş 1,300 tl düşünüyoruz (bunu siz değil devlet düşünüyor cümlesi dilimin ucunda) yemek + yol +agi...
birkaç cümleden sonra noktaladı. onun o aceleciliği, sert tavırları ile görüşmeyi ben aslında sonlandırmıştım. apaçık kendilerine stres topu köle arıyorlardı. her cümlesinin sonuna ''evet anlıyorum'' diye geçiştirdim. bu gidişle çok fazla personel sirkülasyonu yaşayacakları bariz belli. muhtaç olmadığıma şükrettim görüşmeden çıktıktan sonra. fakat koca istanbulda hala böyle çalışan firmalar olduğu sürece işsizlik azalmaz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?