(bkz: cips kola kilit)
gülşen, kliplerinde yüzünden çok poposunu göstermeyi tercih ettiği dönemlerde kliplerini ağzından salyalar akıtmak ve ekrana yapışmak suretiyle izleyen bünye sloganıdır.
(bkz: salyaları ayrı kapta toplayalım)
gelin görün ki şu günlerde yüzünü göstermek hatasına düşüyor, hepimiz üzülüyoruz, bir de tiksiniyoruz, poposu iyiydi ya?
(bkz: salyaları ayrı kapta toplayalım)
gelin görün ki şu günlerde yüzünü göstermek hatasına düşüyor, hepimiz üzülüyoruz, bir de tiksiniyoruz, poposu iyiydi ya?
paris hilton bakiredir önermesine ağzıyla gülmeyi bırakıp diğer uzuvlarıyla gülmeye başladığı an.
boşluklarını beraber doldurmuş, yaralarını beraber sarmış insanların, arkadaştan öte dostların başına geldiğinde can yakmayan mevhumdur.
açtığı yarayı üfleyip hızla kabuk tutturacağına inandığınız, ruhunuzu teslim etmekten çekinmediğiniz birinin en ağır küfrü bile, gözünüzde beş para etmez adamın lafından çok daha hafif kalır, laf yetiştirmek olmaz derdiniz, sadece gözleriniz dolar, boğazınıza bir düğüm takılır, o anda her şeyi unutup sarılıp ağlamak istersiniz, sadece kemiklerinizi kırarcasına sıkı sarılmasını, sanki siz düşerken tutar gibi, hayata beraber tutunur, sizi tekrar dalınıza asmak ister gibi..
o adam seni hak etmiyor dersiniz gün gelir. seviyorum der karşınızda titreye titreye, ne olursa olsun seviyorum. bağırır çağırırsınız bu kadar kör olamazsın sen, bu kadar uçmuş olamaz dimağın diye de kar etmez yine, gözleri dolar sade..sonra o adam ardına bakmadan siktir olup gittiğinde ağlayan arkadaşınızı görünce yine de dayanamazsınız, o kavgadan sonraki canı cehenneme!adını bile anmasın o adamın bana! lafları yumruk olur boğazınızda..kış günü üzerinde incecik ceketle, ankara ayazında, öldürün beni diye haykırıp ağlarken o, unutuverirsiniz sanane deyişlerini, düşmesin diye tutmaktan kollarınız ağrır, ilk yardım ekibi gelip onu yarı baygın kaldırırken olduğu yerden, ölecekmiş gibi çaresiz hissedersiniz..o gece nöbet tutarsınız başında hiç gereği yokken. yat dinlen diyenlere aldırmazsınız, nefes alışlarını dinlersiniz, uyanıp biraz daha ağlayıp sonra bitkin düşüp sızışını gözleriniz dolu izlersiniz..
bunca şeyi yaşayabildiğin, uğruna sararıp solduğun birine kırılmak ne mümkün? yeter ki kavramların hakkını veren birileriyle olsun kavganız, üç kuruşluk adamlar yanınıza bile yanaşamasın..
yeter ki o gitmesin yanınızdan..tüm yol boyunca azarlasın da sizi, yine de vazgeçmeyin yolunuzdan, sinirli sinirli otururken birden gözgöze gelin de gülmemek için zor tutun kendinizi..
ağızdan sinirle çıkmış üç beş kelimenin tüm bu yaşanmışlıklar yanında ne önemi var ki?
açtığı yarayı üfleyip hızla kabuk tutturacağına inandığınız, ruhunuzu teslim etmekten çekinmediğiniz birinin en ağır küfrü bile, gözünüzde beş para etmez adamın lafından çok daha hafif kalır, laf yetiştirmek olmaz derdiniz, sadece gözleriniz dolar, boğazınıza bir düğüm takılır, o anda her şeyi unutup sarılıp ağlamak istersiniz, sadece kemiklerinizi kırarcasına sıkı sarılmasını, sanki siz düşerken tutar gibi, hayata beraber tutunur, sizi tekrar dalınıza asmak ister gibi..
o adam seni hak etmiyor dersiniz gün gelir. seviyorum der karşınızda titreye titreye, ne olursa olsun seviyorum. bağırır çağırırsınız bu kadar kör olamazsın sen, bu kadar uçmuş olamaz dimağın diye de kar etmez yine, gözleri dolar sade..sonra o adam ardına bakmadan siktir olup gittiğinde ağlayan arkadaşınızı görünce yine de dayanamazsınız, o kavgadan sonraki canı cehenneme!adını bile anmasın o adamın bana! lafları yumruk olur boğazınızda..kış günü üzerinde incecik ceketle, ankara ayazında, öldürün beni diye haykırıp ağlarken o, unutuverirsiniz sanane deyişlerini, düşmesin diye tutmaktan kollarınız ağrır, ilk yardım ekibi gelip onu yarı baygın kaldırırken olduğu yerden, ölecekmiş gibi çaresiz hissedersiniz..o gece nöbet tutarsınız başında hiç gereği yokken. yat dinlen diyenlere aldırmazsınız, nefes alışlarını dinlersiniz, uyanıp biraz daha ağlayıp sonra bitkin düşüp sızışını gözleriniz dolu izlersiniz..
bunca şeyi yaşayabildiğin, uğruna sararıp solduğun birine kırılmak ne mümkün? yeter ki kavramların hakkını veren birileriyle olsun kavganız, üç kuruşluk adamlar yanınıza bile yanaşamasın..
yeter ki o gitmesin yanınızdan..tüm yol boyunca azarlasın da sizi, yine de vazgeçmeyin yolunuzdan, sinirli sinirli otururken birden gözgöze gelin de gülmemek için zor tutun kendinizi..
ağızdan sinirle çıkmış üç beş kelimenin tüm bu yaşanmışlıklar yanında ne önemi var ki?
"aslında insanların neler düşündüğünü tahmin ettiğinizden çok daha fazla önemsiyorum ama işte yiğitliğe bok sürdüremiyorum ya böyle de patlarmış gibi gülmekle ağlamak arasında bir garip sinir bozukluğu içerisinde enteresan seslerle gülüyorum" efekti.
aldatılmışlığın insanın üzerine yapıştırıp bıraktığı çaresizlik ve şaşkınlığı en iyi anlatan parçalardan..
kimdi kandın böyle..
aldatmayı yakıştıramayıp kandırılmaya verecek kadar saf olunan anların şarkısı kesinlikle, ama yavaş yavaş geçiyor o saf haller, kimsenin bir diğerine kanacak kadar çocuk kalmadığı anlaşılıyor, hazmediliyor yerinize başkasının tercih edilmesi falan filan..
kimdi kandın böyle..
aldatmayı yakıştıramayıp kandırılmaya verecek kadar saf olunan anların şarkısı kesinlikle, ama yavaş yavaş geçiyor o saf haller, kimsenin bir diğerine kanacak kadar çocuk kalmadığı anlaşılıyor, hazmediliyor yerinize başkasının tercih edilmesi falan filan..
(bkz: kimdi)
(bkz: ünzile)
cam kırığı gibi doldun içime..öyle acıtır kanatır, ama öyle de parlar, varlığını hissettirirsin içimde. her damarıma dağılma tehliken var, yine de söküp alsınlar istemiyorum seni, yaraların hissettirecekse varlığını, varsın durmasın kanamalarım..
der sanki bu şarkıda. öyle de güzeldir.
der sanki bu şarkıda. öyle de güzeldir.
tatmin makinası bir hatun kişi. pazarlama mucizesi, hayatsız kalacak bir körpecik..
dar olmadığını zaten dışarıdan bakınca da anlamakta güçlük çekmediğimiz ablamızın iç dünyasını(!) bizlere anlatmaktan çekinmediği epik çalışmasıdır. bu, dar olmayan bir kahramanın öyküsü, bu hunharca vermek isteyen bir bağyanın öyküsü..
yeminleri falan umrumda değil. nasılsa yeminler bozmak için edilir, alıştık biz bunlara..
bir grup delikanlı var ortada, bir örnek giydirilmiş, siyah takım elbiseler, mafyavari duruşlar, karizmatik olduğu sanılan yandan bakışlar. görmediğimiz şeyler değil bunlar, alışkınız nedense(!). sanki lisemizde de varmışmış gibi bunlardan, kendi fikirlerinden başka fikirlere yaşam hakkı tanımamışlarmış gibi, yalakalığı, gösterişi, atıp tutmayı marifet sanmışlarmış gibi..hele sanki içlerinden bir tanesi varmış ki babası subay diye ödevlerini asteğmenlere yaptırmayı, getir götür işlerini erlere yaptırmayı milliyetçiliğin getirisi sanmış, insanların askerliği onun kapısında köle olmak için yaptığını sanmış, görevi kötüye kullanma diye bir şeyin asla olamayacağını zira o milliyetçi, o vatana sahip çıkıyor ya, ülkem kaynaklarını sonuna kadar sömürmesi gerektiğine inanmış, sağda solda bunları övünçle anlatmış, kızlar ona hayran olacak sanmış gibi..var mıydı yoksa bunlardan bi kaç tane minnacık okulda?neyse konumuz bu değil..
üniversiteyi kazanmış arkadaşlarımız, ne güzel, zorlu bi sınavdan geçmişler binbir zahmet, sanırım çoğu yoksul ailelerin çocukları, kendilerine bir yer edinmek, sırtlarını bir yere dayamış olmanın hafifliğini hissetmek istemişler büyük ihtimalle..bir sosyalleşme çabası sarmış, ortamlara giresileri gelmiş, "reis"in sofrasında yer almak onurunu tatmak istemişler. kızacak bir şey bulmak mümkün değil. kendine girdiği ortamda yer bulma isteği her bünyenin sahip olacağı bir şey..gelin görün ki bu durumu suistimal edecek kurt çok. giydirdiği kuşattığı adamın eline silah da verecek çekinmeden, belindeki namlu onu güvende hissettirecek, gücün dayanılmaz çekiciliği aklını uçuracak genç arkadaşımızın, zora geldiğinde belindeki silahı çıkarmaktan çekinmeyecek, elini vatan için kana bulamayı şeref sayacak. işin kötüsü vatan kavramı değişecek, saflığını yitirecek her şey, büyük patronların günlük rantlarını vatan belleyecek, kendiyle aynı düşünmeyeni vatan haini. düşünme yetisini kaybedecek sonra, artık tanımlar bile bulamaz olacak, gerek de olmayacak zaten, kalıp kalıp "gerçekler" sunacaklar önüne, o da beş duyusuyla tanıyacak onları, zorlamayacak gözünden kulağından ötesini..
videoda görünenler bu değil mi? yoksa ben yanlış bi yerlere mi tıkladım? uyuyakaldım da kabus mu gördüm..hay allah..
bir grup delikanlı var ortada, bir örnek giydirilmiş, siyah takım elbiseler, mafyavari duruşlar, karizmatik olduğu sanılan yandan bakışlar. görmediğimiz şeyler değil bunlar, alışkınız nedense(!). sanki lisemizde de varmışmış gibi bunlardan, kendi fikirlerinden başka fikirlere yaşam hakkı tanımamışlarmış gibi, yalakalığı, gösterişi, atıp tutmayı marifet sanmışlarmış gibi..hele sanki içlerinden bir tanesi varmış ki babası subay diye ödevlerini asteğmenlere yaptırmayı, getir götür işlerini erlere yaptırmayı milliyetçiliğin getirisi sanmış, insanların askerliği onun kapısında köle olmak için yaptığını sanmış, görevi kötüye kullanma diye bir şeyin asla olamayacağını zira o milliyetçi, o vatana sahip çıkıyor ya, ülkem kaynaklarını sonuna kadar sömürmesi gerektiğine inanmış, sağda solda bunları övünçle anlatmış, kızlar ona hayran olacak sanmış gibi..var mıydı yoksa bunlardan bi kaç tane minnacık okulda?neyse konumuz bu değil..
üniversiteyi kazanmış arkadaşlarımız, ne güzel, zorlu bi sınavdan geçmişler binbir zahmet, sanırım çoğu yoksul ailelerin çocukları, kendilerine bir yer edinmek, sırtlarını bir yere dayamış olmanın hafifliğini hissetmek istemişler büyük ihtimalle..bir sosyalleşme çabası sarmış, ortamlara giresileri gelmiş, "reis"in sofrasında yer almak onurunu tatmak istemişler. kızacak bir şey bulmak mümkün değil. kendine girdiği ortamda yer bulma isteği her bünyenin sahip olacağı bir şey..gelin görün ki bu durumu suistimal edecek kurt çok. giydirdiği kuşattığı adamın eline silah da verecek çekinmeden, belindeki namlu onu güvende hissettirecek, gücün dayanılmaz çekiciliği aklını uçuracak genç arkadaşımızın, zora geldiğinde belindeki silahı çıkarmaktan çekinmeyecek, elini vatan için kana bulamayı şeref sayacak. işin kötüsü vatan kavramı değişecek, saflığını yitirecek her şey, büyük patronların günlük rantlarını vatan belleyecek, kendiyle aynı düşünmeyeni vatan haini. düşünme yetisini kaybedecek sonra, artık tanımlar bile bulamaz olacak, gerek de olmayacak zaten, kalıp kalıp "gerçekler" sunacaklar önüne, o da beş duyusuyla tanıyacak onları, zorlamayacak gözünden kulağından ötesini..
videoda görünenler bu değil mi? yoksa ben yanlış bi yerlere mi tıkladım? uyuyakaldım da kabus mu gördüm..hay allah..
içki sofralarında hükümet kuran, yıkan, devrim yapan, adam asan amcalarımızın banko cümlelerinden biridir.
"işte şu lazım bu lazım, ama toplum hazır değil, eğitimsiz halkımız, cahil, kör hiç bir şeyi görmüyor hede hödö bıdı.."
bu cümleyi sarfeden herkes kendi gelişimini tamamlamış, ileri görüşlülükte boyut aşmış, hani ahh bi ülke yönetimi kendisine verilse refah bağımlısı yapacak memleketi. bi siktir git diyesi geliyor insanın bazılarına ama olmuyor işte, saygılı olmak gerektiğini öğretti bize ebeveynimiz, yanlışlıkla kötü bir şey (!) söylesek misafirlikte eve gelince azarlandık ya, ondan gözümüz kesmiyor, he he evet hazır değiliz deyip geçiyoruz..
(bkz: hepimiz türküz hepimiz sosyologuz)
"işte şu lazım bu lazım, ama toplum hazır değil, eğitimsiz halkımız, cahil, kör hiç bir şeyi görmüyor hede hödö bıdı.."
bu cümleyi sarfeden herkes kendi gelişimini tamamlamış, ileri görüşlülükte boyut aşmış, hani ahh bi ülke yönetimi kendisine verilse refah bağımlısı yapacak memleketi. bi siktir git diyesi geliyor insanın bazılarına ama olmuyor işte, saygılı olmak gerektiğini öğretti bize ebeveynimiz, yanlışlıkla kötü bir şey (!) söylesek misafirlikte eve gelince azarlandık ya, ondan gözümüz kesmiyor, he he evet hazır değiliz deyip geçiyoruz..
(bkz: hepimiz türküz hepimiz sosyologuz)
tek lokmalıklarının şaraba batırılmak ve akabinde ağza zorla tepilmek suretiyle yedirilmesinin bünyede travma etkisi yarattığı leziz şey.
kendi götünden zaten geçmiş de, başka götleri kurtarası gelmiş bünyenin karşı çıkabileceği önerme.
(bkz: çok aptalsın lütfücüm)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?