necip fazıl kısakürek

0 /
21stcenturyschizoidman
şair.

ama diğer şairlerden, en azından bazılarından, ayrılan bir yönü vardır. o da yazdığı çoğu şiirde geçen dizelerin kendisine ait olmamasıdır. hatta kendi düşünce yapısına zıt şairlerin bile dizelerini alacak kadar da ileriye gitmiştir. şiirlerinde özellikle komünist charles baudelaire etkisi bariz bir şekilde görülmektedir.
jokerboy
ne hasta bekler sabahı,
ne taze ölüyü mezar.
ne de şeytan, bir günahı,
seni beklediğim kadar.

geçti istemem gelmeni,
yokluğunda buldum seni;
bırak vehmimde gölgeni,
gelme, artık neye yarar?

ayrıca kendisi söz ustasıdır.
cirkinbeti
ufak bir anısını paylaşmak isterim.
akşam yemeklerinden birinde sofrada viski şişesini gören necip fazıl oğluna kızar .oğlu kendini savunmak için kaynar su ve bol sabunla yıkadık baba buz dolabında bu şişelerle muhafaza edebiliyoruz dese de dinmez şairin siniri.
sonuçta içinde su da olsa o bir içki şişesi..
necip fazıl oğluna şöyle bir misilleme yapar.

"yarın git ve bir lazımlık al ! içine çorba koy ve çorbanı oradan iç . aslında bunda bir sorun yok lazımlık sonuçta kullanılmamış fakat miden kabul etse de ruhun kusar bu çorbayı".
cirkinbeti
ey genç adam , bu düstur sana emanet olsun: ötelerden habersiz nizama lanet olsun

.
dağı tanıyan nasıl tanımaz uçurumu ?
madem ki yükseliş var iniş olmaz olur mu?
.
tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum.gökyüzünde en habersiz uçurtma uçurmuşum.
yamacyolcu
"ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar
geçti, isteme gelmeni
yokluğunda buldum seni"
necip fazıl’ın en muhteşem şiiridir benim için. eline , kalemine sağlık
yamacyolcu
bir gün necip fazıl’a geçmişi ile ilgili soru sormuşlar. esikiden şöyleydiniz, böyleydiniz vs. diye. necip fazıl’da vermiş cevabını soruyu soranlara: ben geçmişimi çöpe attım, çöplüğü karıştırmakta köpeklerin işidir.
insl
fazla ciddiye almayın bu hayatı, nasıl olsa içinden canlı çıkamayacaksınız, sözüyle bir kez daha sevdiğim şair.
orqn
’’sanki aşk sustu ’’ dedim..

’’aşk hiç susar mı? ’’ dedi..

’’ sen susuyorsun ya’’ dedim..

’’ ben aşk mıyım’’ dedi..

’’aşksın ’’ dedim..

...sustu...

john maynard keynes
siz hic bir sarrafin bagirdigini duydunuz mu?
kiymetli mali olanlar bagirmaz.
domatesci, biberci bagirir da kuyumcu bagirmaz.
eskici bagirir ama antikaci bagirmaz.
insan bagirirken dusunemez. dusunemeyenler ise hep kavga icindedir.
popcular, folkcular bogazlarini patlatana kadar bagirip duruyor.
ama dede efendi’yi okuyanlar bagirmiyor.

insanin kazandigi paradan degil, paranin kazandigi insandan korkulur.

demis bilge kisilik...
akhillius
siz hiç bir sarrafın bagırdığını duydunuz mu?

kıymetli malı olanlar bağırmaz.
domatesci, biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.
eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.
insan bağırırken düşünemez. düşünemeyenler ise hep kavga içindedir.
popcular, folkcular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor.
ama dede efendi’yi okuyanlar bağırmıyor.


insanin kazandığı paradan degil, paranın kazandığı insandan korkulur.

der ustad.
tria
insan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
bir yanda akan benim, öbür yanda sakarya.
su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
fakat sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
hey sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
sırtına sakaryanın, türk tarihi vurulur.
eyvah, eyvah, sakaryam, sana mı düştü bu yük?
bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

ne ağır imtihandır, başındaki, sakarya!
binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,
yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.
şimdi dövün sakarya, dövünmek vakti bu ân;
kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!
hani yunus emre ki, kıyında geziyordu;
hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
nerede kardeşlerin, cömert nil, yeşil tuna;
giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
bulur mu deli rüzgâr o sedayı: allah bir!
bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
sakarya, kandillere katran döktü geceler.

vicdan azabına eş, kayna kayna sakarya,
öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

insan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
sakarya; sâf çocuğu, mâsum anadolu’nun,
divanesi ikimiz kaldık allah yolunun!
sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız;
rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
sen kıvrıl, ben gideyim, son peygamber kılavuz!

yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, sakarya!..

allah senin mekanını cennet eylesin...
nickten yana sansim yok
"ellerime uzanan dudakları tepeyim;
allah diyen, gel, seni ayağından öpeyim!"

...diyerek,

bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm;
gözümde son marifet, azraile tebessüm...

...ederek,

ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var;
oh ne güzel, bayramda tahta ata binmek var!..

...binerek, ayrılmıştır aramızdan...






sitare
25 sene evvel 25 mayıs 1983’ te istanbulda vefat eden bu ülkenin en önemli bir kaç şairinden biri olan düşünce adamı.
kayıtlı bir şecereyle, alaüddevle devrinin şeyhülislamı mevlána bektut’a dayanan ve dulkadiroğulları’na bağlı ‘kısakürekler’ soyuna mensuptur.
ilk ve ortaöğrenimini amerikan koleji ve fransız kolejleri ile bahriye mektebi’nde (askeri deniz lisesi) tamamladı.
lisedeki hocaları arasında dönemin ünlülerinden yahya kemal beyatlı, ahmet hamdi, ibrahim aşkı gibi isimler vardı.
avrupa’ya gönderilen ilk cumhuriyet öğrencileri arasında yer alarak paris’e gitti. sorbonne üniversitesi felsefe bölümü’ne bir süre devam ettikten sonra türkiye’ye döndü. çeşitli bankalarda çalıştı. müfettişliğe kadar yükseldi.
bir fransız okulu, robert koleji, istanbul güzel sanatlar akademisi, ankara devlet konservatuarı, ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi’nde hocalık yaptı. sonra fikir ve sanat çalışmaları dışında bir işle meşgul olmadı.
1934 yılında, abdülhakim arvasi ile tanıştı ve kendisine mürit oldu.
‘30’lu yaşlarında bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde beyoğlu ağa camii’nde vaaz vermekte olan abdülhakim arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz’
kendi deyişi ile sosyal mücadeleye atıldığı 1943’ten ölümüne kadar, ‘anlaşılmadan benimsenmek’ ile ‘tanınmadan dışlanmak’ arasında sıkışıp kalmaktan şikáyet etti.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol